Arama

Balık Yetiştiriciliği - Tek Mesaj #2

GÜLGECELER - avatarı
GÜLGECELER
Ziyaretçi
7 Eylül 2008       Mesaj #2
GÜLGECELER - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  1.jpg
Gösterim: 1366
Boyut:  31.7 KB

Balık yetiştiriciliği

Balık yetiştiriciliği binlerce yıldan beri bilinen, yapılan ve diğer sektörlerle işbirliği içinde çalışan bir tarım koludur. Sanayi sektörü balıkçılık için, makineler, yemlikler, ekipmanlar üretir. Yem sanayi yemini yapar. İnşaat Sektörü havuzlarını, kuluçkahanelerini, işleme yerlerini inşa eder. İlaç sektörü ilacını aşısını üretir. Onun için balıkçılık, ekonominin önemli bir koludur. Dünyada en çok sazan ve alabalık yetiştiriciliği yapılmaktadır.

Sazan yetiştiriciliği, dünyada 2-3 bir yıl, alabalık yetiştiriciliği ise yaklaşık 100 yıldır yapılmaktadır. Ülkemizde ise her iki balık ancak yaklaşık 20 yıldır yetiştirilmektedir.

Balık eti, protein bakımından koyun ve sığır gibi diğer hayvansal gıdalara göre daha iyidir. Çünkü yağ oranı onlara nazaran düşüktür. Daha besleyicidir ve lezzetlidir. Hazmı, kısa zamanda ve kolayca olmaktadır. Bu yüzden özellikle midesinden şikayetçi olanlara, hastalıktan sonra iyileşme döneminde olan insânlara, bedeni faaliyeti az olan meslek mensuplarına tavsiye edilmektedir. Bunun dışında, çocuklar ve yaşlılarda çok kolay ve rahatça balık yiyebilirler.

Balık etinin diğer bir özelliği, yağının insan sağlığı için çok uygun olmasıdır. Diğer hayvansal yağlar kalp, damar, beyin rahatsızlıklarına sebep olur ve yüksek tansiyonlu insanları da olumsuz olarak etkiler. Bu sebeple, çağımızda insanlarda hayvansal yağlara karşı bir korku vardır. Fakat balık etine karşı bu korku yersizdir. Çünkü balık etindeki yağlar, diğer hayvansal yağlardan dolayı oluşan kolesterolü parçalayan bir etkiye sahiptir. Bu yüzden kolesterolü yüksek hastalara, balık eti tavsiye edilmektedir. Hatta haftada bir balık yiyen insanlarda kalp ve damar hastalıkları hemen hemen hiç görülmemektedir. Ayrıca, balık eti mineral ve vitamin bakımından da zengin bir gıdadır.

Nüfusumuz hızla artmaktadır, ama toprağı işleyerek ve hayvan yetiştirerek elde ettiğimiz gıda maddelerimiz ise aynı hızla artış göstermektedir. Gıda maddelerimiz artmayınca da, beslenmemiz zorlaşmaktadır. İhtiyacımız olan besin maddelerini yeteri kadar almazsak, fiziksel olarak belki doyarız ama beslenmemiş oluruz. Beslenmemizde ihtiyacımız olan maddelerin en önemlisi hayvansal 'proteindir. Ergin bir insan, günde 35-40 g hayvansal protein almalıdır.

BALIKLAR YEMİ ETE ÇEVİRME MAKİNESİDİR
Yetiştirdiğimiz sığır, koyun, tavuk gibi çiftlik hayvanları vücut sıcaklığını sabit tutmak için ilave yem tüketirler. Halbuki balıkların soğuk kanlı olmalarından dolayı, vücut sıcaklığını sabit tutmak gibi bir mecburiyetleri yoktur. Bu sebeple, daha az yem tüketirler ve yemden daha iyi yararlanırlar. Mesela; Sazan balığı sığırdan 2-2.5, tavşandan 1.5, domuzdan 1.3 kat, daha fazla yemden yararlanır. Sazan balığı üretimi için 2 kg. ve daha az yem gerekirken 1 kg. tavuk üretimi için 2.5-3 kg. yem gerekir.

BALIK YETİŞTİRİCİLİĞİMİZ
Balık yetiştiriciliğimizin çok iyi durumda olduğu söylenemez. Ülkemiz üzerinde bulunduğu iklim kuşağı nedeniyle, iç su ve deniz balıklarının yetiştiriciliğine çok uygundur. Yetiştiricilik yapabileceğimiz, buz gibi soğuk sularımız olduğu gibi, sıcak, acı ve tuzlu sularımızda bulunmaktadır. Halen iç sularımızda alabalık, sazan, denizlerimizde çipura, levrek ve Somon (Somon) balığı yetiştirilmektedir.
Bugün, daha çoğu alabalık olmak üzere 350 civarında balık yetiştiriciliği yapan çiftliklerimiz vardır. Bu çiftliklerimizde yılda yaklaşık 5.500 ton balık üretilmektedir. Bu üretim tüm su ürünleri üretimimizin yaklaşık % 1.5'u kadardır. Dünyada yılda yaklaşık 100 milyon ton olan toplam ürünleri üretiminin yaklaşık % 13'ü yetiştiricilikten elde edilmektedir.

Bugün balık yetiştiriciliğine başlayacak olân üreticilerimiz şüphesiz 20 yıl önce yetiştiriciliğe başlayan meslektaşlarının karşılaştığı problemlerle karşılaşmayacaklardır. Ama gene de her işte olduğu gibi, bazı sorunların olacağını da unutmamalıdırlar. Bunları şu şekilde sıralamak mümkündür.

YETİŞTİRME ALANLARI
Balık yetiştirme alanları, kendi arazilerimiz değil de, kamu arazileri veya su alanları ise bu arazilerin, kurulacak işletmeye tahsisi veya işletme haklarının kiralanması sağlanmalıdır.

YUMURTA VE YAVRU TEMİNİ
İşletmenin ihtiyacı olan yumurta ve yavrular, kendi üretim tesisinde yetiştirilemiyorsa yavru ve yumurta alımını garanti altına almalı, bunların temin edilebileceği yerler belirlenmelidir.

YEM TEMİNİ
Balık yetiştirme tesisinin en önemli girdisi yemdir. Masrafların yaklaşık % 70'i yemden kaynaklanır. Yemin ucuz ve kaliteli olarak nereden temin edileceği daha önceden planlanmalıdır:

TECRÜBELİ İNSAN
Balık yetiştiriciliği, hem yeni bir iş alanı olması, hem de çok değişik faktörlerden etkilenmesi, dolayısıyla, bilgili ve tecrübeli insan gücüne ihtiyaç gösterir.

HASTALIK
Hastalık, üretim havuzlarına girince balıkları kırıp geçirir. Hastalığın işletmeye girmemesi için tedbir alınırsa balıkların hastalıklara yakalanması da asgariye iner. Üretim havuzlarında hastalık görüldüğünde, balıklar hemen ilaçlanmalı, aşılanmalı ve gerekli karantina tedbirleri alınmalıdır.

PAZARLAMA
Bugün halkımızın büyük bir kesimi balık yeme alışkanlığı edinmiştir. Bu yüzden balık artık kolayca pazarlanabilmektedir. Elde edilen balık, insanların en çok ihtiyacı olduğu mevsimde pazara arz edilerek azami kar sağlanmasıdır.
Günümüzde üreticilerimiz balık yetiştiriciliğine daha çok önem vermektedirler. Yapılan yatırım da, bir-iki yıl içinde ürüne ve paraya dönüşmektedir.
Artık ülkemizde, modern balık yetiştiriciliği yapılmaktadır. Devletimiz de bu yetiştiricilik kolunun gelişmesi için her türlü tedbiri almaktadır. Bu nedenlerle, balık yetiştiriciliğimizin geleceği aydınlıktır. Balık avlayanlara rasgele dendiği gibi bizde yetiştiricilik yapanlara bol ürünler diyoruz.

Mersin balığı yetiştiriciliği ve yetiştirilme alanları


Mersin Balıkları, Asya, Avrupa ve Amerika'nın kuzey yarım küredeki deniz ve tatlı sularında 27 tür ile temsil edilmekte olup bunlardan 5 tür [Huso huso (mersin morinası), Acipenser sturio (Alman mersin balığı veya kolan balığı), Acipenser gueldenstaedti (karaca mersin veya rus mersini), Acipenser stellatus (sivrişka) ve Acipenser nudiventris (şip)] Karadeniz''in Türkiye sularında doğal olarak bulunmaktadır. Mersin morinası dünyanın en büyük tatlı su balığı olup 6 metre uzunluğa ve 1 ton ağırlığa ulaşabilir.
Ad:  8.jpg
Gösterim: 1318
Boyut:  54.7 KB

Mersin Balıkları morfolojik, anatomik ve fizyolojik olarak diğer balıklardanfarklıdır. Örneğin kıkırdak iskelete sahip oldukları halde kemikli balıklar sınıfına dahildirler. Baş kısmı öne doğru uzamış ve baş kemik tabakaların bir araya gelmesiyle oluşmuş bir zırhı andırır. Vücut üzerinde bir sıra sırtta, iki sıra yanlarda ve iki sıra karında olmak üzere türlere göre şekli ve sayıları değişen kemik plakalar vardır. Mersin Balıkları çok geç cinsi olgunluğa ulaşmaları, 2-4 yıllık aralarla yumurtlamaları ve 100 yıla kadar yaşayabilmeleri gibi özellikleri ile de diğer balıklardan ayrılırlar. Yaklaşık 200 milyon yıldır dünya üzerinde mevcut olan Mersin Balıkları yaşayan fosiller olarak da adlandırılırlar ve biyolojik çeşitlilik bakımından çok değerli balıklardır. Ayrıca etinin kalitesi ve siyah havyar olarak da adlandırılan çok değerli havyarı dolayısıyla da binlerce yıldan beri ekonomik açıdan çok büyük önem taşımaktadır.

Tarih kayıtlarında Mersin Balıklarının daha M.Ö. 2500''lü yıllarda Dinyester''de avlandığından bahsedilmektedir. O zamanlar Mersin Balıkları büyük kutlamalarda süslenmiş bir şekilde ikram edilmiş ve Mersin Balıklarının resimlerini taşıyan paralar bastırılmıştır. Mersin balığı havyarının politik açıdan da büyük önem taşıdığı hatta havyar yüzünden savaşlar yapıldığı tarih kayıtlarında bulunmaktadır. Tarih boyunca büyük önem taşımış olan Mersin Balıklarının günümüzde nesillerinin devamı tehlikededir. Bu durumun çeşitli nedenleri vardır:
Mersin Balıklar'ının üreme bölgelerini oluşturan nehirler üzerine kurulan barajlarda su tutulması nedeniyle nehir yatağının doğal yapısının bozulması, su miktarının azalması ve anaç balıkların nehre girişinin imkansızlaşması (Kızılırmak, Yeşilırmak, Sakarya) - İleri yaşlarda (mersin morinaları 15-20 yaşında) cinsi olgunluğa ulaşan Mersin Balıklarının bir kez bile yumurtlayamadan havyar elde etmek için yumurtlama zamanından önce avlanması - Endüstriyel ve tarımsal faaliyetler nedeniyle doğal suların kirlenmesi ve balıkların yaşama ortamlarının bozulması. Ülkemiz sularında Mersin Balıklarının sayılarının azalmaya başladığı 1970''li yıllarda anlaşılmış ve bunu önlemek için tedbirler alınmaya çalışılmıştır.

Örneğin 1975-1976 dönemine ait su ürünleri avcılığını düzenleyen sirküler ile ilk defa olmak üzere Mersin Balıkları avcılığı özellikle Kızılırmak, Yeşilırmak ve Sakarya nehirleri civarında yasaklanmıştır. Diğer bölgelerde ise boy yasağı getirilmiştir. 1996 yılından itibaren ise Türkiye''nin CITES (Convention on International Trade in Endangered Species of Wild Fauna and Flora) adlı uluslararası bir organizasyona katılmasıyla, Mersin Balıklarının avcılığı bütün sularımızda tamamen yasaklanmıştır. Ancak o günden bu güne kadar Mersin Balıkları avcılığı konulan yasağa rağmen devam etmekte ve durumun ciddiyeti göz ardı edilmektedir. Ayrıca son zamanlara kadar mersin balığı stoklarının son durumunu açığa kavuşturacak bilimsel çalışmalar da yapılmamıştır. Fakültemiz tarafından TÜBİTAK desteği ile 2000-2001 yıllarında bir ön çalışma yapılmış ve Mersin Balıklarının sularımızdaki durumu özellikle Kızılırmak ve Yeşilırmak havzası hedef seçilerek tespit edilmeye çalışılmıştır. Proje sırasında balıkçılarla iletişime geçilmiş ve tesadüfen yakaladıkları Mersin Balıklarının tarafımıza verilmesi sağlanmıştır. Bu proje sırasında, altı adedi yaklaşık 1 metre büyüklüğünde 12 adet mersin balığı elde edilmiş ve bu balıklar tarafımızdan koruma altına alınmıştır.

Şu an bu balıklar fakülteye ait Araştırma ve Uygulama Merkezi''nde bulunmakta ve anaç stoku oluşturulmak üzere en iyi şartlarda bakılmaktadır. Avcılığı tamamen yasak olmasına rağmen Mersin Balıklarının balıkçı tezgahlarında satılmak üzere sergilendiği sık sık tespit edilmektedir. Balıkçıların av yasaklarına uyarak tesadüfen yakaladıkları bireyleri tekrar denize bırakması ve böylece onlara yaşama ve nesillerini devam ettirebilme şansı tanıması için, yetkili kurumlarca gerekli eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı, yasak türlerin avlanması ve satılması durumunda ise ceza uygulamaları artırılmalı ve kontroller daha sıkı yapılmalıdır. Hem Karadeniz''in biyolojik çeşitliliği hem de ülke ekonomisi bakımından çok önemli Mersin Balıklarının gelecek nesiller tarafından da tanınmasını sağlamak ve Karadeniz dolayısıyla ülkemiz ekonomisi için önemli bir sektörü yani havyar üretimini tekrar gerçekleştirmek için gerekli tedbirler (av yasaklarının kontrolü, nehirlerin rehabilitasyonu, yapay üretim) çok geç olmadan alınmalı ve uygulamaya geçirilmelidir.

Mersin Balıklarının nesillerinin devamını sağlamak için yapılması gerekenler şöyle özetlenebilir:
  1. Yasak avlanmanın önlenmesi ve yasakların sıkı kontrolü; tesadüfen yakalanan Mersin Balıklarının satışının önlenmesi için gerekli yaptırımların uygulanması
  2. Mersin Balıklarının üreme alanlarını oluşturan nehirlerimiz (Kızılırmak, Yeşilırmak) ekolojik yapısının incelenmesi; balıklara en azından baraj ile nehir ağzı arasındaki bölümde üreme şansı tanınabilmesi için buralarda üremeye elverişli olabilecek yerlerin tespiti ve koruma altına alınması; barajlardan yeterli su bırakılması; nehir ağızlarının balıkların girişine elverişli hale getirilmesi
  3. Mersin Balıklarının yapay üretimini gerçekleştirmek üzere özellikle Yeşilırmak ve Kızılırmak civarında üretim istasyonlarının kurulması
  4. Ülkemiz sularında bulunan ve sayıları her geçen gün azalan anaç Mersin Balıklarının koruma altına alınarak, kurulacak üretme istasyonlarında yapay üretimi ve elde edilen yavruların hem doğal stokları desteklemek üzere doğaya salınması hem de kültür şartlarında yetiştiriciliğinin yapılması
  5. Yok olan canlı türlerini tekrar doğaya kazandırmak imkansız olacağından çok geç olmadan çeşitli kurum ve kuruluşlar doğal dengenin korunması amacıyla işbirliği yapmalıdır. Mersin Balıkları, "siyah havyar" denilen çok değerli havyarı ve eti dolayısıyla hem ülkemiz ekonomisi açısından hem de Karadeniz''in biyolojik çeşitliliği bakımından çok büyük önem taşımaktadır. Bu değerli balıkları korumak ve nesillerinin devamını sağlamak için çeşitli kurumlar (üniversiteler, Çevre ve Orman Bakanlığı, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, araştırma enstitüleri, balıkçı kooperatifleri, balıkçılar ve halk) işbirliği yaptığı takdirde başarı oranı yükselecektir.
Son düzenleyen Safi; 1 Ağustos 2017 21:36