Arama

Reankarnasyon Nedir? - Tek Mesaj #4

fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
14 Eylül 2008       Mesaj #4
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Reenkarnasyon en basit tanımıyla, insanın ölümden sonra yeni bir bedenle tekrar dünyaya gelmesi ve bu sürecin, "ruh kemale erene kadar" devam etmesi demektir. Bu tanım bölgelere ya da ülkelere göre farklılıklar gösterebilmektedir. Mesela bazı inanç sistemlerinde yeniden doğuşun insan bedeninde olacağı öne sürülürken, bazılarında hayvan ve bitki bedenlerinde de yeniden doğuşun olabileceği savunulmaktadır. Ya da bazıları tekrar doğuşun bir ceza ve kefaret olacağını ileri sürerken, bazıları gerilemenin söz konusu olmadığını iddia etmektedir.

"Enkarne olmak" ya da "tenasüh" de denilen reenkarnasyon inancı, tarihin her döneminde, inanç sistemleri içerisinde kendisine yer bularak günümüze kadar gelmiştir. En köklü olarak da Hinduizm ve Budizm'de yer almaktadır. Hint kutsal kitapları Veda'lar, maddi alemde yaşayan her varlığın insan bedenine ulaşıncaya kadar 8 milyon 400 bin değişik yaşam formundan geçmesi gerektiğinden bahseder. Bu aşamalardan geçen varlık, "kemale ermiş" olarak "rehber varlık"a dönüşür.

Hipnoz Bir Kanıt Olabilir mi?

Reenkarnasyon inancına kanıt olarak büyük oranda "hipnoz" gösterilmektedir. Fakat hipnozun, esas olarak "yapan"ın telkinleri sayesinde gerçekleştiği göz önünde bulundurulursa ortada bir terslik olduğu rahatça görülebilir. Hipnotistin telkinleriyle uyutulan (hipnoz edilen) suje, hayalindekileri anlatmaya başlar ve ortaya bir tablo çıkar. Reenkarnasyoncular bu tablonun geçmiş yaşama ait olduğunu iddia ederler. Ancak burada, sujenin, telkinler doğrultusunda birçok hayali resmedebileceği sonucu da çıkmaktadır. Yani aynı suje, farklı hipnotistler tarafından, farklı telkinler yoluyla, farklı hayallere daldırılabilir ve sujenin birçok farklı geçmiş yaşamı da ortaya çıkabilir.

Psikiyatristler Karşı Çıkıyor!


Esasen psikiyatrtlar da hipnozun böyle bir fonksiyonunun olmadığı üzerinde hemfikirdir. Psikiyatrtlara göre -ki bu tespitler dünyanın en itibarlı psikoloji dergisi The American Journal Of Psychiatry'de yayınlanmıştır- hipnoz altında geçmişte yaşamış olduğu hayatlarını hatırladığını söyleyen, hatta bu yaşamlarındaki kimliklerini bile açıklayan kişiler, "dissosyetif" bozukluğu olan "hasta" kişilerdir. Geçmişte yaşadığını beyan eden kimlikler, aslında o kişinin farklı bir kimlik durumunu, psikolojideki adıyla "Altered ego state"i ifade eder. Bu durum "çoğul kişilik" ya da "dissosyetif bozukluk" olarak bilinir.

Psikiyatrların bu açıklamaları karşısında reenkarnasyoncuların yapmaları gereken şey, bu inancın varolduğunu, hipnoz seansları dışında bir araç vasıtasıyla kanıtlamak. Ya da hiçbir aracı kullanmadan... Çünkü her ne kadar hafıza-i beşer nisyan ile malul ise de, milyarlarca insandan en azından birkaç tanesi, hipnoz seansına girmeden de geçmiş yaşamını ayrıntısıyla anlatabilmelidir.

Reenkarnasyoncuların şu soruya da cevap vermesi gerekir; Madem ki bazı insanlar ikinci hayatlarında hayvan ve bitki olabiliyorlar, neden birtakım hayvan ve bitki türlerinde insani davranışlar ve özellikler yok? Tabii maymun ile insan arasındaki davranış benzerlikleri buna bir delil olarak gösterilebilir ama o zaman da "Evrim Teorisi" gerçek bir aldatmacaya dönüşmüyor mu? Hani insan maymunun müsveddesi idi?

Ve cevap verilmesi gereken başka bir soru; Enkarne olan varlıklar ya da hipnoz altında öyle olduğunu iddia eden kişiler, geçmiş yaşamında hep başka varlık olduğunu ve dünyanın başka bir köşesinden geldiğini iddia etmektedir. Peki Kuzey Kutbunda yaşayıp da ikinci hayatında Afrika'ya düşen bir kişi, siyah derili olarak mı enkarne oluyor? Ya da çöldeki bir kaktüs olarak? Yani reenkarnasyona uğrayan varlıklar, enkarne oldukları bölgeye göre şekil ve özellikler mi kazanıyorlar?

Bu sorular uzatılabilir, fakat biz ülkemize bu inancın nereden geldiğini ve bugünkü durumunu inceleyelim;

Ülkemizde Reenkarnasyon Ne Alemde?

Türkiye'de bu inancın yayılmaya başlaması, 1950 yılında Dr. Bedri Ruhselman'ın Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Derneği'ni kurması ile olmuştur. Derneği kuran Ruhselman, 1898 yılında İstanbul Fındıklı'da doğan ve Çerkes kökenli bir spiritüalist, deneyci ve araştırmacıdır. Dr. Ruhselman ilk ve belki de en önemli eserini (Ruh ve Kainat 3 cilt) 1946'da yayınladı. 1947'de İzmir'e yerleşerek doktorluk mesleğine başladı. İzmir'de bir celse grubu kurarak ruhsal temaslara başlaması da aynı seneye denk gelir. Yine aynı sene ikinci kitabını (Ruhlar Arasında) yazdı. Daha sonra İstanbul'a dönerek 30 Mart 1950'de Taksim Sıraselviler'de adı geçen derneğini kurdu. Yaşamını adadığı ve büyük ümitler bağladığı derneğini 7 yıl sonra 1957'de bırakmak zorunda kaldı ve derneğin başına Refet Kayserilioğlu getirildi. Dernek halen Ruh ve Madde Derneği olarak devam ettirilmekte, aynı isimle yayıncılık yapılmakta ve bir de dergi çıkarılmaktadır.

Dr. Ruhselman; Refet Kayserilioğlu, Macit Aray, Sevgi Çağıl, Hikmet Omay, Sebahat Abla gibi ruhçu medyumlarla çeşitli celselere katıldı. Bu celselerde, kendilerini Mustafa Molla, Kadri Dost, Beyti Dost, akın, Şihap diye tanıtan "rehber varlıklar"dan bilgiler aldıklarını iddia etmektedirler. Bu bilgi alışverişi, -her ne kadar rehber varlıklar kendi yandaşlarını alıp başka gruplar oluşturmuş olsa da- devam etmektedir.

Rehber Varlıklar

İşte adı geçen "rehber varlıklar", enkarne olarak kemale ermiş ve insanlığa "kurtarıcı" bilgiler veren varlıklardır. Her ne kadar yayınladıkları kitaplarda reenkarnasyona ait en ufak bir ifade yer almasa da, "rehber varlıklar" enkarne olduğu iddia edilen varlıklardır. Bu varlıkların insanlığa verdikleri mesajlardan bir tanesini yazarak konunun din açısından ele alınışını anlatacağız;

Üstad Ruhselman 16.02.1948 tarihinde yaptığı bir celsede Yüce Ruh Kadri'ye sormaktadır; "Cenab-ı Hak, kudretiyle her şeye nüfuz etmiştir' mealinde bir tebliğiniz var. Bu kudret Allah'ın kendisi midir? Ya da ondan çıkan ayrı birşey midir?" Yüce Ruh Kadri cevap verir; "Bunlar insanların uydurduğu kelimelerdir. Oğlum hala anlamadınız mı? O her şeydir. Her şey!"


Reenkarnasyon ve İslam

İslam inancında reenkarnasyon yoktur. İnsan ölür, cesedi toprağa, ruhu Allah'a gider. Kur'an-ı Kerim'de İsra Suresi 85. ayette aynen şunlar yazmaktadır; "Ya Muhammed! Sana ruhu sorarlar. De ki; 'Ruh Rabbim Celle Şanühu'nun emrindedir. Ve size, ruh ilminden ancak pek az şey verilmiştir."

İslam inancına göre, insan dünyada yaptığı en küçük iyilik ya da kötülüğün karşılığını ahirette bulacaktır. Haşr (öldükten sonra dirilme) her insan için bir kimlikle ve tabii ki kendi kimliğiyle olacaktır. Oysa reenkarnasyon inancında ruhlar kemale erme yolunda beden değiştirerek ilerlemektedir. Dolayısıyla yapılan iyiliğin ya da kötülüğün karşılığını hangi kimliğin, ne zaman, nerede göreceği tartışmalıdır. Ya da ceza görülüp görülmeyeceği... Hem ruhlar devr-i daim yoluyla terakki ederek kemale erecekse cehennem kimler için olacak? Hangi fonksiyon için var? Aynı şekilde nefsin kemale erdikten sonra cesede ihtiyacı kalmayacaksa, haşr zamanı cesetlerin yaratılışı nasıl gerçekleşecek?

Bütün bu sorular İslam inancı açısından sorulabilecek sorular ve cevapları da Kur'an-ı Kerim'de en net şekliyle yer almaktadır. Her ne kadar bazı uyarıcı ilahiyatçılarımız "Tevhid inancını zedelemiyorsa reenkarnasyon olabilir" gibi hem nalına hem mıhına bir ifade ile konuya yaklaşsa da, esasen ilahiyatçıların tamamında bu konuda görüş birliği vardır ve islam'da reenkarnasyon yoktur.
Son düzenleyen nötrino; 15 Kasım 2015 10:17 Sebep: Yazım yanlışı!