Arama


GÜLGECELER - avatarı
GÜLGECELER
Ziyaretçi
15 Eylül 2008       Mesaj #3
GÜLGECELER - avatarı
Ziyaretçi
Bebeklere 1 Yaşından Önce Antibiyotik Zararlı



Kanadalı bir grup araştırmacıya göre, bebeklere 1 yaşından önce antibiyotik verilmesi, 7 yaşına geldiklerinde astım hastalığına yakalanmaları riskini arttırıyor.

1 yaş altı bebeklere genellikle bronşit ve zatürree gibi alt solunum yolları enfeksiyonları veya kulak ve sinüs enfeksiyonlarında antibiyotik veriliyor.

Kanada'nın McGill ve Manitoba üniversitelerinden Anita Kozyrskyj başkanlığındaki araştırmacıların, 13 bin 116 çocuğu doğumlarından 7 yaşına gelinceye kadar incelemeleri sonucu vardıkları sonuçlar, CHEST dergisinde yayımlandı.

Çalışma sonucunda, 1 yaşından önce antibiyotiğe maruz kalmış bebeklerin 7 yaş itibariyle astıma yakalanma risklerinin yüksek olduğu gözlendi.

Bebeğin 1 yaşına gelmesinden önce evde köpek bulunmasının, bulunmamasına göre daha az astım riski yarattığı da gözlendi. Bunun nedeni, köpekteki bazı mikropların küçük yaşta bebeğin bağışıklık sistemini uyarması ve çocuğun bu mikroplara karşı
bağışıklık kazanması.
7 yaşına geldiklerinde astım hastalığına yakalanmaları riskini arttırıyor.
13 Haziran 2007 Çarşamba 09:21

Kanadalı bir grup araştırmacıya göre, bebeklere 1 yaşından önce antibiyotik verilmesi, 7 yaşına geldiklerinde astım hastalığına yakalanmaları riskini arttırıyor.

1 yaş altı bebeklere genellikle bronşit ve zatürree gibi alt solunum yolları enfeksiyonları veya kulak ve sinüs enfeksiyonlarında antibiyotik veriliyor.

Kanada'nın McGill ve Manitoba üniversitelerinden Anita Kozyrskyj başkanlığındaki araştırmacıların, 13 bin 116 çocuğu doğumlarından 7 yaşına gelinceye kadar incelemeleri sonucu vardıkları sonuçlar, CHEST dergisinde yayımlandı.

Çalışma sonucunda, 1 yaşından önce antibiyotiğe maruz kalmış bebeklerin 7 yaş itibariyle astıma yakalanma risklerinin yüksek olduğu gözlendi.

Bebeğin 1 yaşına gelmesinden önce evde köpek bulunmasının, bulunmamasına göre daha az astım riski yarattığı da gözlendi. Bunun nedeni, köpekteki bazı mikropların küçük yaşta bebeğin bağışıklık sistemini uyarması ve çocuğun bu mikroplara karşı bağışıklık kazanması.

Antibiyotik nasıl kullanılmalı


(30-Mart) Kişilerin antibiyotik ve antibiyotik kullanımına ilişkin bilgi düzeylerini incelemek amacıyla Ege Üniversitesi (EÜ) Hemşirelik Yüksekokulu Hemşirelik Esasları Anabilim Dalı ve Psikiyatri Hemşireliği Anabilim Dalı işbirliğiyle gerçekleştirilen bir araştırma, kişilerin antibiyotik grubu ilaçları bilinçli olarak kullandığını ortaya çıkardı.

"İzmir Kahramanlar Sağlık Ocağına başvuran kişilerin antibiyotik ve antibiyotik kullanımı konusunda bilgi düzeylerinin incelenmesi" konulu çalışmanın 18-50 yaş grubundaki 100 kişi üzerinde gerçekleştirildiğini açıklayan Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Hemşirelik Esasları Anabilim Dalı Araş. Gör. Şebnem Çınar, "Araştırmaya katılanların tamamı daha önce herhangi bir hastalıktan dolayı antibiyotik kullanmışlardır. Antibiyotik grubu ilaçların tanımına ilişkin cevaplara göre 77 kişi antibiyotiği doğru tanımlamış, eğitim durumu ile antibiyotik grubu ilacın tanımlanması arasında yapılan karşılaştırmada anlamlı bir fark saptanmıştır. Araştırmaya katılanların yüzde 38'inin kültür tanımını bildikleri, yüzde 25'inin ise antibiyotiklere başlamadan önce kültür yaptırdıkları saptanmıştır. Araştırmaya katılanların antibiyotik kullanma özelliklerine göre dağılımı incelendiğinde; son kullandığı antibiyotiği doktorun önerdiğini belirtenler yüzde 89, antibiyotiğin kullanımını tarif edenin doktor olduğunu belirtenlerin oranı ise yüzde 81 olarak belirlenmiştir. Antibiyotiğin yan etkilerini gördüklerinde yüzde 40 oranında kişi ilacı keseceğini, yüzde 59 oranında kişi ise hemen doktora gideceğini belirtmiştir" dedi.

Araştırmaya katılanların antibiyotik kullanım ilkelerine uyma durumlarına göre dağılımı incelendiğinde; yüzde 83 oranında kişinin antibiyotiği kullanmadan önce prospektüsü okuduğunu vurgulayan Çınar, şöyle devam etti:
"Yine yüzde 91 oranında kişi kutunun üzerindeki ismi ve tarihi kontrol etmekte, yüzde 90 oranında ise antibiyotik belirli aralıklarla ve saatinde kullanılmaktadır. Yapılan ileri analizlerde karşımıza çıkan sevindirici nokta, kişilerin eğitim düzeyleri düşük olmasına rağmen antibiyotik kullanım ilkelerine özen göstermeleridir. Araştırmaya katılanlar, doktora sormadan devamlı aynı antibiyotiği (yüzde 87) kullanmamakta ve de kendi kullandığı antibiyotiği bir başkasına önermemektedir (yüzde 83). Evde kendi kendine antibiyotik kullanmaya karar verenlerin oranı yüzde 5'tir"

Antibiyotik kullanımı konusunda toplumun ve sağlık personelinin eğitilmesi gerektiğini belirten Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Psikiyatri Hemşireliği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayça Gürkan, "Hastanın tedavi ve bakımının gerçekleştirilmesinde etkin bir rol oynayan ilaçların verilmesi hemşirenin sorumluluğundadır. İlaç tedavisi hemşirenin bakım planının ayrılmaz bir parçasıdır. Antibiyotik ile yapılacak tedavinin etkinliği, antibiyotik tedavi ilkesinin gerçekleşmesine bağlıdır. Bu ilkelerden en önemlileri kullanılacak antibiyotiğin seçimi, hastaya verilecek dozun, doz aralığının ve ilacın kullanılacağı sürenin düzenlenmesidir" dedi.

antibiyotik kullanımı nedeniyle gelişen kolit


Tanım ve Klinik Bulgular :

Antibiyotik kullanımından sonra gelişen kolit ilk önce klindamisin kullanımı sonrasında tanımlanmış daha sonra başta klindamisin, sefalosporinler, ampisilin, amoksisilin olmak üzere birçok antibiyotiğin bu tabloya neden olabileceği gösterilmiştir. Antibiyotik sonrası gelişen ishallerde kendini sınırlayan hafif bir ishalden ağır seyirli psödomembranöz enterokolite kadar değişen bir klinik tablonun gelişmesi söz konusudur. Antiyotik kullanımından ortalama 5-10 gün sonra ishal başlayabilir. Ancak bu süre daha kısa veya 10 hafta gibi uzun da olabilir. Tedavi süresinde veya tedavi kesildikten sonra da gelişebilir. Çok sulu veya mukoid olabilen dışkı yeşil renkli ve kötü kokuludur. Kanlı da olabilir. İshale kramp tarzında karın ağrısı ve yüksek ateş eşlik eder. Bulantı, halsizlik gibi bulgular da olabilir.

Bazı hastalarda nadiren ishal olmadan toksik megakolon, kolon perforasyonu gibi ciddi tablolar gelişebilmektedir. Protein kaybına bağlı olarak hipoalbüminemi ve ödem gelişebilir. Ekstraintestinal komplikasyonların görülmesi son derece seyrektir.

Etiyoloji :

Antibiyotik sonrası gelişen ishallerden en sıklıkla Clostridium difficile sorumludur. Clostridium difficile gram pozitif, sporlu, zorunlu anaerop bir bakteridir.Toksin A (enterotoksin) ve toksin B (sitotoksin) olmak üzere 2 toksini vardır. Hastalık tablosu bu toksinlerin hücre membranındaki hemoraji, inflamasyon ve nekroz etkisi ile meydana gelir. İnsan kökenli Clostridium difficile suşlarının % 25’ i toksin üretmez.

Epidemiyoloji :

Clostridium difficile sağlıklı erişkinlerin % 3-5 inin normal barsak florasında bulunabilir. Hastanede yatanlarda ise oran %20 civarındadır. İnfeksiyon oluşmasında hastanede yatma dışında, immün yetmezlik, antineoplastik ilaç kullanımı ve ileri yaş sayılabilir. Yenidoğanların % 60-70 inde normal barsak florasında saptanmasına rağmen muhtemelen barsak mukozasının toksin etkenine duyarlı olmaması nedeniyle hastalık yapmamaktadır.

Tanı :

Antibiyotik kullanımı hastalığı düşündürür. Tam kan sayımında nötrofiller artmıştı. Dışkının mikroskopik incelemesinde de lökosit vardır. Antibiyotik kullanma öyküsü olan bir hastada dışkının gram boyası ile inclenmesinde çok sayıda klostridiuma uyan gram pozitif basilin görülmesi tanı için bir ipucu olabilir. Kesin tanı dışkıdan Clostridium difficile nin üretilmesi ve hücre kültüründe sitopatik etkiyi saptayarak toksin yapımının gösterilmesi ile konur. Ancak rutinde bu herzaman mümkün olmaz. ELISA yöntemi ile toksinin gösterilmesi mümkündür. Lateks aglütinasyonu yöntemi de tanı da kullanılabilir.

Antibiyotik kullanım öyküsü olan hastalar; yaşlı, hastane de yatan, beslenme bozukluğu ve altta yatan bir immün yetmezliği olan hastalar ise Candida nın da seyrek de olsa ishal nedeni olabileceği unutulmamalıdır. Bu durumda direkt dışkı incelemesinde tomurcuklanmış ve yalancı hif yapmış maya hücreleri görülebilir.

Tedavi :

Kullanılan antibiyotiğn kesilmesi veya daha düşük riskli bir antbiyotiğe değiştirilmesi ilk yapılacak olandır. Bazı hastalarda sadece neden olan antibiyotiğin kesilmesi bile yeterli olup 1 hafta içinde düzelebilmektedir. Daha ağır olan olgularda C.difficile’ ye yönelik antibiyotik kullanılır.On gün süreyle metronidazol 4X250 mg/gün dozunda oral veya alamayan hastada intravenöz olarak kullanılır. Diğer antibiyotik ise oral olarak kullanılan vankomisindir. Ancak vankomisine dirençli enterokok gelişmesi gibi riskler nedeniyle çok önerilmez.
Son düzenleyen asla_asla_deme; 16 Haziran 2010 14:33