Arama


asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
22 Eylül 2008       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

BOKS

Ad:  boks1.JPG
Gösterim: 2675
Boyut:  51.3 KB

yumruklarla saldın ve savunmaya dayanan, amatör ve profesyonel olarak yapılabilen bir spor.

Modem boksta boksörler yumuşak bir maddeyle beslenmiş eldivenler giyerek, üç sıra halatla çevrili kare biçimli bir ringde karşılaşırlar. Karşılaşmalar en az üç, en çok 15 raunt sürer. Her raunt 3 dakikadır ve iki raunt arasında 1 dakikalık ara verilir.

İlk dönemler


Yumruk dövüşü Tarihöncesi çağa değin uzansa da, boksun spor olarak yapıldığına ilişkin ilk kanıtlar Girit’te, IÖ 1500]lerden kalma belgelerde bulundu. Boksu İÖ 7. yüzyılda Eski Yunanlılar Olimpiyat Oyunlan’na soktular. Daha sonra ortaya çıkan pankration adlı karşılaşma türü ise boks ve güreşi birleştiriyordu. Eski Yunanlılar için boks bir spor olduğu kadar, çeviklik ve savunma yeteneklerinden çok cesaret, güçlülük ve dayanıklılığı geliştirmeye yönelik, askeri amaçlı beden eğitiminin de bir parçasıydı. İlk boksörler antrenmanlarda korunmak için, günümüzde kilerin ilk örneği olan başlıklar giyer ve gymnasion’da kum torbasıyla çalışırlardı. Eski Yunanlı boksörler izleyicilerle çevrili açık bir alanda karşılaşırlardı. Önceleri ellerini sarmak ve kolun bilekten dirseğe kadar olan bölümünü korumak için yumuşak deriden yapılma şeritler kullanırlardı, ama sonradan sert deri kullanmaya başladılar. Böylece bandaj, korumadan çok, bir silah haline geldi. İlk boksörler yalnızca şan için dövüşürken, daha sonra Eski Yunan ve Roma’da zenginler kendi eğlenceleri için, köleleri boksör olarak yetiştirmeye başladılar. Eldiven olarak, üstünde madenden çiviler bulunan deri bağcıklar (kestos) kullanıldı. Gladyatörler arasındaki dövüş boksörlerden biri ölünceye değin sürüyordu. Roma İmparatorluğu döneminde gözden düşen bu spora ilişkin ipuçlarına çağımıza değin bir daha rastlanmadı.

Eldivensiz boks.


Kayıtlara geçen ilk eldivensiz dövüş, 1681’de, Albemarle dükünün uşaklarından biri ile bir kasap arasında İngiltere’de yapılmıştı. Ama ilk şampiyon olarak James Figg kabul edilir. 1719’da oybirliğiyle şampiyon olan Figg, bu unvanı 15 yıl kadar elinde tuttu. Boksta yaklaşık 19. yüzyıl sonuna değin eldiven kullanılmadı ve önceleri hiçbir kural da yoktu. Güreş oyunları yapmak, yere düşen rakibe vurmak serbestti. Para, ödül ya da ring kenarında girilen bahisler için dövüşülürdü. Figg ve onun izinden gidenler, Londra’daki haydutlara karşı kendilerini savunmak isteyenlere boksun yanında eskrim ve sopa ile dövüşmenin de öğretildiği okullar açtılar. Ödüllü boks başlıca bu okullarda yapıldı ve ders veren ustalar da hem düzenleyici, hem de yarışmacı olarak karşılaşmalara katıldılar. 1734-50 arasında şampiyonluk unvanını elinde bulunduran Jack Broughton ilk kez boksa kurallar getirdi.

Böylece, bir raunt boksörlerden biri düşene değin sürüyor ve yere düşen 30 saniye sonra devam edebilecek duruma gelmezse karşılaşma sona eriyordu. Kurallara göre rakibe yerdeyken vurmak ve bel altından tutmak yasaktı. Broughton’ın okulunda, aralarında zenginlerle soyluların da bulunduğu öğrenciler antrenmanlar sırasında, günümüzdeki boks eldivenlerinin ilk örneklerinden olan, keçeden yapılmış eldivenler giyerek dövüşürlerdi. Broughton’dan bir süre sonra, şikeli maçlar yüzünden ödüllü boks saygınlığını yitirdi. Şike, boks tarihi boyunca zaman zaman kendini gösteren bir sorun olarak kaldı. Hukukçuların ve din gruplarının boksa yaklaşımı ise her zaman düşmanca oldu. Bu düşmanlık bazı dönemlerde artıp bazı dönemlerde azalsa da yok olmadı. Boksörlerin ringde ölmesi boksa karşı çıkanların sık sık seslerini yükseltmesine yol açıyordu. Broughton’ın da kurallarını, bir karşılaşmada rakibinin ölmesi üzerine önerdiği söylenir.

Londralı ödül dövüşçüleri 18. yüzyıl boyunca ve neredeyse 19. yüzyılın sonuna değin boksta egemenliklerini sürdürdüler. Ama çok ender olsa da, İrlandalI, ABD’li ve AvustralyalI rakipleri çıkıyordu. Bilimsel bir yaklaşımı olan ilk ödül boksörünün Daniel Mendoza olduğu kabul edilir. 1780’lerin sonunda, rakibin yüzüne hızla vurarak dengesini bozup daha etkili saldırılara karşı kendini koruyamaz hale getiren sol direk vuruşların ve ayak oyunlarının önemi üzerinde duran Mendoza, önceki dövüş tekniklerini profesyonel boksa başarıyla aktardı. Mendoza’nın izinden giden John (Kibar) Jackson, boksu seçkin kişiler için çekici hale getirmeye çalıştı. Pierce Egan en önemli boks yazarı oldu. Londralı boksörler 1818’den başlayarak ABD’de karşılaşmalar yaptılar, ama burada dövüşen ilk şampiyon 1837’de Sağır Burke oldu.

Broughton kurallarını 1839’da konan London Prize Ring kuralları izledi. 1853’te yeniden gözden geçirilip düzeltilen bu kurallar, karşılaşmaların yaklaşık 7,3 m2 (24 ft2) büyüklüğünde, halatla çevrili bir ringde yapılmasını gerektiriyordu. Rauntlar ve dövüşün bitmesiyle ilgili kurallar Broughton nikilerle aynıydı, ama yere düşen boksörün başkasının yardımıyla ayağa kalkması yasaklanarak, bunu kendi gücüyle yapması koşulu getirildi. Tekmelemek, göze parmak sokmak, ısırmak, kafa atmak, belden aşağı vurmak kesinlikle faul kabul edildi. İngiliz Amatör Spor Kulübü üyelerinden John Graham Chambers’ın hazırladığı kurallar, 1867’de, 9. Queensberry markisi John Sholto Douglas’ın desteğinde yayımlanarak London Prize Ring kurallarının yerine geçti. Bu kurallar günümüzdeki boks sporunu da doğrudan etkilemiştir.

Ayrıca marki, 1867’den 1885’e değin her yıl verilen şampiyonluk ödülleri koydu. 1860’larda profesyoneller arasında şampiyon olan James (Jem) Mace, Gueensberry markisi kurallarını ABD’ye tanıttı. Kendisine dünya şampiyonu da diyen 1882 ABD şampiyonu John L. Sullivan eldivensiz dövüşçülerin sonuncusuydu. Queensberry markisi kuralları ile ilk dünya şampiyonu ise, 1892’de Sullivan’ı yenen “Kibar Jim” lakaplı James J. Çorbett oldu.

Mace’i izleyen İngiliz boksörler ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda ve pek ender olarak da kara Avrupa’sında karşılaşmalar yaptılar. Ama gene de Avrupalı boksörler 20. yüzyıla değin uluslararası üne kavuşamadılar. Fransa’da boks, Fransız boksu (la boxe française) ya da savateolarak bilinen ve tekme ile yumruk dövüşünü birleştiren sporun yerini aldı.

Çağımızda boks


Sullivan’dan sonra ABD iki nedenle boksun merkezi oldu: Göçler hazır bir izleyici kitlesi getiriyor, göçmenler de sürekli yenilenen bir boksör kaynağı oluşturuyordu. 1840’ların sonundaki patates kıtlığının ardından İrlandalIların buraya gelmesiyle başlayıp 1848’deki siyasal özendirmelerden sonra başka ülke yurttaşlarının da gelmesi biçiminde süren göçler, birbirinden farklı insanları bir araya getirdi. Sonuçta, farklı etnik ve dinsel gruplar 20. yüzyılda ABD’de boksa egemen oldular. Önceleri ağır sıklette üstün olan İrlandalIlar, 1915’ten sonra bütün sıkletlerde üstünlük sağladılar. Yahudi boksörler özellikle 1915- 30 arasında öne çıktılar; İtalyanlar ise 1920’lerden sonra etkili olmaya başladılar. 19. yüzyılda yetenekli birkaç Siyah boksör ortaya çıktıysa da, bunlar çoğu zaman ırkçı önyargılarla karşılaştılar. Ağır sıklette John L. Sullivan, Peter Jackson’a karşı unvanını korumayı reddederken, Jack Dempsey, Harry Wills ile dövüşmedi. Jack Johnson 1902’den sonra ağır sıklette unvan karşılaşması yapabilecek nitelikte olduğu halde, ancak altı yıl uğraştıktan sonra, 1908’de şampiyonluk dövüşüne çıkabildi ve şampiyon oldu. Öteki sıkletlerde de önemli Siyah boksörlerin yalnızca Siyah boksörlerle karşılaşmasına izin verildi. En ünlü ağır sıklet şampiyonlarından Joe Louis’le (1937-49 arasında bu unvanı elinde tutmuştur) bu durum ortadan kalktı ve ondan sonra Siyahlar beyazlardan daha fazla şampiyonluk unvanı elde ettiler. İspanyol-Amerikan Savaşı’ndan sonra Amerikan boksunun etkisi Filipinler’e kadar yayıldı. Meksika’dan gelen göç arttıkça, MeksikalI boksörler de ABD’de öne çıktılar. II. Dünya Savaşı’ndan sonra başta Japonya ve Güneydoğu Asya ülkeleri olmak üzere Asya’ya yayılan boks, 1950’lerde de yeni kurulan Afrika devletlerinde yaygınlaştı. 20. yüzyılın ikinci yarısında ABD yalnızca ağır sıklette üstünlüğünü koruyabildi.

Sıkletler


18. yüzyılda ve 19. yüzyılın ilk yarısında boksörler ağırlıkları ölçülmeden, yani serbest sıklette karşılaşma yapıyorlardı. Bununla birlikte o dönemdeki boksörlerin çoğu bugünkü ağır sıklet kilosundaydı. Bunun iki istisnası 70 kg dolayındaki Mendoza ve Mace’ti. Öteki sıkletler 19. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıktı. Ama uluslararası bir otoritenin olmaması, çeşitli ülkelerde farklı uygulamalara yol açıyor, hatta bir sıklette şampiyon olan boksörün, kilo aldığında, rakibiyle karşılaşma koşulu olarak limitleri kendiüğinden yükseltmesine bile izin veriliyordu. 1910’da sıkletler konusunda İngiltere ve ABD arasında belli bir anlaşmaya varıldıysa da, Avrupa Boks Birliği (kuruluşu 1948) ve Dünya Boks Birliği aşağıdaki sıkletler üzerinde ancak 1970’te anlaştılar. Sinek sıklet 50,8 kg’ye kadar, horoz sıklet 53,5 kg’ye kadar, tüy sıklet 57,2 kg’ye kadar, hafif sıklet 61,2 kg’ye kadar, velter sıklet 66,7 kg’ye kadar, orta sıklet 72,6 kg’ye kadar, yan ağır sıklet 79,4 kg’ye kadar, ağır sıklet 79,4 kg’nin üstünde.
Ad:  boks2.JPG
Gösterim: 2178
Boyut:  69.2 KB

Aynca sinek sıkletin altında hafif sinek ve saman sıkletler, sinekle horoz sıklet arasında süper sinek sıklet, horozla tüy sıklet arasında yan tüy sıklet, tüyle hafif sıklet
arasında yan hafif sıklet, hafifle velter sıklet arasında yan velter sıklet, velterle orta sıklet arasında yarı orta sıklet, ortaylayan ağır sıklet arasında süper orta sıklet ve yan ağırla ağır sıklet arasında kruvazör sıklet de vardır. Profesyonel bokstan ayn olarak Olimpiyat ve Dünya Şampiyonaları için Uluslararası Amatör Boks Birliği tarafından belirlenen sıkletler de şöyledir: Hafif sinek sıklet 48 kg’ye kadar, sinek sıklet 51 kg, horoz sıklet 54 kg, tüy sıklet 57 kg, hafif sıklet 60 kg, hafif velter sıklet 63,5 kg, velter sıklet 67 kg, yarı orta sıklet 71 kg, orta sıklet 75 kg, yarı ağır sıklet 81 kg ve ağır sıklet 81 kg’nin üstünde. Boksörler isterlerse kendi sıkletlerinin üstünde dövüşebilecekleri gibi, aynı zamanda birden çok sıklette şampiyon da olabilirler. Örneğin Henry Armstrong 1937-39’da tüy sıklet, 1938-39’da hafif sıklet ve 1938-40’ta velter sıklette şampiyonluk unvanını elinde tuttu. Boksörler spora gençken başlar ve çoğunlukla aynı sıklette kalmazlar. ABD’li boksör Genç Stribling 1921’de horoz sıklette boksa başladı ve 1933’te, ağır sıklete kadar her sıklette dövüşmüş olarak öldü.

Organizasyon, tik zamanlarda boks maçları yalnızca boksörler tarafından düzenlenirdi. Boksörler 19. yüzyılın ikinci yarısına değin, aynı zamanda kendi kendilerinin menajerleri ve organizatörleriydiler. Başlangıçta boksörler kendi kendilerini şampiyon ilan eder ve unvanlarını da çoğunlukla ringde yitirirlerdi. İlk organizasyonlar, boks okullarının ilk dönemlerinden beri hızla artan amatörler arasında yapıldı. Boks karşılaşmaları 19. yüzyılda giderek daha ilgi çekici hale geldi. 1860’ta John Graham Chambers öbür sporların yanında boksu da kapsayan Amatör Spor Kulübü’nü kurdu. 1880’de İngiliz hükümeti bünyesinde Amatör Boks Federasyonu (ABA) kuruldu. 1888’de Amatör Spor Birliği’nin (AAU) kurulmasıyla ABD’de yıllık boks karşılaşmaları düzenlendi. Boks 1904’te Ölimpiyat Oyunlan’na girdi (1912 dışında) ve ABA’nın düzenlediği şampiyonalara 1906’da ABD’li, daha sonra da Fransız, AvustralyalI ve Güney Afrikalı boksörler katıldı. 1903’te kurulan ilk amatör boks kuruluşu Fransız Boks Federasyonu, II. Dünya Savaşı’nda varlığını koruyamadı, ama 1946’da yeniden oluşturulan Uluslararası Amatör Boks Federasyonu, 1948’den başlayarak Olimpiyat Oyunları’nda bokstan sorumlu oldu. 1926’da Chicago Tribüne gazetesince başlatılan ve 1927’den sonra Altın Eldiven adını alan turnuva, AAU şampiyonalarını genişleterek, ABA’nın düzenlediği şampiyonalarla birlikte sonraki dönemde pek çok profesyonel boksörün yetişmesini sağladı.

İngiltere’de modern profesyonel boks organizasyonu 1887’de kurulan ve 1891’de yerini Ulusal Spor Kulübü’ne bırakan Pelican Club ile başladı. 1929’dan sonra İngiliz Boks Denetleme Kurulu, Ulusal Spor Kulübü’nün yerini başarıyla doldurdu. ABD’de ise organizasyon daha geç ortaya çıktı. Organizatörlerin ayarladığı karşılaşmaların önündeki tek engel eyalet kurullarının getirdiği düzenlemelerdi. Bunların en saygını olan New York Kurulu 1920’de Walker Yasası’nı hazırladı. 1920’de kurulan ve 1962’de Dünya Boks Birliği (WBA) adını alan Ulusal Boks Federasyonu 1959’a değin gerçekte organizatörler kadar güçlü değildi. Bu tarihte ABD Yüksek Mahkemesi, 1949’da kurulan Uluslararası Boks Kulübü’nün antitröst yasalan bozduğu gerekçesiyle kapatılmasını kararlaştırdı. WBA’daki ABD egemenliği, 1963’te ona rakip olarak Dünya Boks Konseyi’nin (WBC) kurulmasına yol açtı. Her iki örgüt de boks kuralları ile değil, şampiyonluk karşılaşmaları düzenlemek ve şampiyon ilan etmekle ilgilendi. 1965’ten sonra WBA ve WBC, çok ender uyuşarak şampiyon ilan etmeye başladılar. Bu da kaçınılmaz olarak şampiyonların saygınlığının azalmasına yol açtı. Altın çağ. Boksun büyük yaygınlık kazandığı ilk dönem, ABD’li organizatör Tex Rickard’ın milyonları bulan hasılatlar elde etmesiyle, 1920’lerde başladı. Boks bütün sıkletlerde izleyici çektiyse de, en büyük ilgiyi ağır sıklet karşılaşmaları görüyordu. Büyük kitlelerce tanınıp sevilen ilk boksör Jack Dempsey’di. Ama eğitim görmüş bir kişi olan Gene Tunney onu tahtından indirdi. Joe Louis de uzun süre koruduğu şampiyonluğu boyunca gözde boksörlerdendi. Bu dönemde şampiyonluk karşılaşmalarının radyodan yayımlanması izleyici sayısını artırdı.
kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 19 Temmuz 2018 01:26
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....