Arama

Hitit Uygarlığı - Tek Mesaj #10

asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
29 Ekim 2008       Mesaj #10
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

Hititler


Anadolu'ya İÖ yaklaşık 2000 yılında küçük topluluklar halinde gelerek Kızılırmak'ın çizdiği yay içine yerleşen ve büyük bir imparatorluk kuran Hint-Avrupa kökenli bir kavimdir. 20. yüzyıla kadar bu halka ilişkin pek az bilgi vardı. Ama arkeo­logların sabırlı çalışmaları sonucunda Babil ve Asur uygarlıklarının en parlak dönemleri önce­sinde Hititler'in büyük bir uygarlık kurduğu ortaya çıktı. Hititler'in hangi yolla Anado­lu'ya geldikleri bilinmemektedir. O çağlarda Hatti ülkesi olarak anılan bu topraklarda Hattiler yaşamaktaydı. Günümüzde ise eski­den bu bölgede oturanlara Hititler, dillerine de Hititçe denmektedir.

Hititler'in Anadolu'ya geldikleri dönemde özellikle Orta Anadolu ile Mezopotamya arasında sıkı bir ticaret ilişkisi vardı. Asurlular İÖ 19. ve 18. yüzyıllarda bu bölgenin çeşitli yerlerinde birçok ticaret kolonisi kur­muşlardı. Bu sırada Anadolu küçük krallıkla­ra ve beyliklere bölünmüştü. Yerleştikleri bölgede yerel krallıkların yönetimlerinde söz sahibi olan Hititler zamanla bütün Anadolu' yu egemenlikleri altına alarak büyük bir imparatorluk kurdular. Hitit tarihi genel ola­rak üç döneme ayrılarak incelenir: Eski Hitit Devleti, imparatorluk dönemi ya da Yeni Hitit Devleti ve Geç Hitit Devletleri.

Eski Hitit Devleti


Anadolu'da küçük krallıkların egemenlikleri­ne son vererek merkezi birlik kurmaya yöne­lik ilk adım Kuşşara Kralı Anitta tarafından atıldı. Anitta, Kuşşara'nın sınırlarını genişle­terek Neşa (Kaniş) ve Hattuşaş'la birlikte birçok kenti kendine bağladı. Neşa kentini başkent yaparak burada kendisi için bir saray ve tanrılar için tapınaklar yaptırdı. Anitta'dan sonraki yaklaşık 100 yıllık bir dönem konu­sunda yeterli bilgi yoktur.

İÖ 1680-1650 yılları arasında hüküm süren Labarna, Hitit Devleti'nin kurucusu olarak kabul edilir. Eski Hitit Devleti'nin resmi belgelerinde Labarna'dan ilk kral olarak söz edilmektedir. Labarna ülkesinin sınırlarını genişleterek Kızılırmak yayı içindeki birçok kenti ele geçirdi.

Labarna'dan sonra Hititler'in başına I. Hattuşili (İÖ 1650-1620) geçti. Hattuşaş'ı başkent yapan Hattuşili Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriye'ye doğru yayılma siyaseti izledi. Bugün Hatay ilindeki Tel Açana'da bulunan Alalah'ı ele geçirerek Kuzey Suriye' ye egemen olmak için ilk adımı attı. Daha sonra çıktığı Güneybatı Anadolu seferi sıra­sında fırsattan yararlanmak isteyen Hurriler, Hitit topraklarına saldırarak birçok kenti ele geçirdiler. Bunun üzerine yeniden Güneydo­ğu Anadolu'ya yönelerek Hurriler'in üzerine yürüyen I. Hattuşili onları Anadolu'dan çı­karmakla yetinmeyip Kuzey Suriye'deki bir­çok Hurri kentini de egemenliği altına aldı.

Hititler özellikle Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Suriye seferlerinden büyük ganimet­lerle döndüler. Hesaplanamayacak kadar al­tın ve gümüşle çok sayıda köle elde edildi. Ama tüm bu başarılara karşın ülke içinde karışıklıklar yaşandı. Taht kavgaları oldu. Bu olumsuzlukların da üstesinden gelen I. Hattu­şili, Hitit Devleti'nin temel düzenini ve kom­şu ülkelerle ilişkilerinin ilkelerini belirledi.

I. Hattuşili'nin ölümünden sonra Hititler'in başına I. Murşil (İÖ 1620-1590) geçti. Bu yeni kral da Kuzey Suriye'ye yönelerek Halep kentini aldı. Kuzey Suriye'nin fethi Hititler'e Mezopotamya kapılarını da açtı. Fırat'ı geçen I. Murşil, Babil'i alarak kenti yağmaladı.

Çıktığı seferler nedeniyle I. Murşil çok uzun süre Hattuşaş'tan uzak kalmıştı. Bu süre içinde başkentte saray entrikaları yaygınlık kazandı. Sonunda askeri başarılarla dolu Su­riye seferinden dönen I. Murşil, eniştesi tarafından bir suikast sonucu öldürüldü.

I. Murşil'in ölümünden sonra kargaşa dö­nemine giren Hitit Devleti taht kavgaları ve cinayetlerle çalkalandı. Ele geçirilen toprak­ların yitirilmesinin yanı sıra Anadolu içindeki yerel devletler arasında oluşturulan bağlar da koptu. Egemenlik alanı iyice daralan Hitit Devleti ilk kuruluş dönemindeki Hattuşaş ve çevresindeki topraklara çekildi. İÖ 1525-1500 yılları arasında kral olan Telipinu hanedan içindeki cinayetleri engellemek için yayınladı­ğı bir fermanla Hitit tahtına çıkışların ana ilkelerini belirledi. Ayrıca yüksek mahkeme niteliğinde bir soylular meclisi oluşturarak kralın yetkilerini sınırladı.

İmparatorluk Dönemi


Hitit tarihinde Telipinu'dan sonraki evreye imparatorluk dönemi ya da Yeni Hitit Devleti adı verilir. Bu dönemin ilk kralı II. Tuthalya'dır (İÖ 1460-1440). I. Şuppiluliuma (İÖ 1380-1340) tahta geçinceye kadar Hitit Devleti'nde karışıklıklar ve toprak yitirimleri sürdü. I. Şuppiluliuma ilk iş olarak Anadolu'da Hitit birliğini yeniden sağladı. Ardından Suriye'ye yöneldi. Mitanniler'le yaptığı ilk savaşı yitirdiyse de daha sonra düzenlediği seferle Mitanni başkentini ele geçirerek Suriye'ye girdi. Halep'i yeniden Hitit sınırları içine kattı. Ama Anadolu'da baş gösteren karışıklıklar nedeniyle başkente dönmek zorunda kaldı.

Bundan sonra I. Şuppiluliuma Anadolu'da büyük Hitit birliğini yeniden oluşturmak üze­re 20 yıl süren bir mücadeleye girdi. Kuzey ve kuzeybatı sınırlarını güvenlik altına alıp Kizzuvatna'yı Hitit Devleti'ne bağladıktan sonra yeniden Suriye'ye yöneldi. Karkamış kentini alarak oğullarını bu kente ve Halep'e kral olarak gönderdi. Hitit Devleti'ni güçlü bir imparatorluk durumuna getiren I. Şuppiluliu­ma savaşçılığının yanı sıra büyük bir diplo­mattı. Ele geçirdiği kentlerin yöneticilerini Hititli prenseslerle evlendirerek hem bir barış ortamı, hem de ilerde o kentlerin tahtları üzerinde Hititler'in hak iddia etmelerinin koşullarını yaratmıştı.

I. Şuppiluliuma'nın ardından II. Murşil (İÖ1339-1306) tahta geçti. II. Murşil'in küçükyaşta başa geçmesi Hititler'e bağlı krallıklarınbaşkaldırmalarına yol açtıysa da II. Murşil buhareketleri kısa sürede bastırdı. Güneybatı Anadolu'daki Arzava'yı ele geçirerek buradaki küçük krallıkları doğrudan Hititler'e bağladı. Ayrıca Anadolu'da kendisine bağlı küçükkrallıklarla barış antlaşmaları imzaladı.II. Murşil'in ölümü üzerine kral olan oğlu Muvatalli (İÖ 1306-1282) birçok devletin bağlı olduğu bir imparatorluk devralmıştı.Bu dönemde Hititler ile Mısırlılar arasında Filistin ve Suriye'den ötürü bir rekabet başladı.İki ülke arasındaki bu gerginlik İÖ 1292'de Kadeş kenti önlerinde ordularının karşı karşıya gelmesine yol açtı. Savaşın başında Hititler savaş arabalarının sağladığı üstünlükle savaşı lehlerine çevirdiler. Ama Hititler'in Mısır ordusunu yağmalamaya başlamasından yararlanan Mısır Firavunu II. Ramses yedek askerlerini savaşa sokarak Hititler'i püskürttü. Nevar ki, iki ordu da çok yıprandığı için savaşınsonucu alınamayarak II. Ramses ile Muvatalliarasında antlaşma yapıldı. Antlaşma uyarınca
Hititler'in Suriye'deki egemenliği sürdü.

Muvatalli'nin ölümünün ardından çıkan taht çekişmelerinin sonunda kral olan III. Hattuşili (İÖ 1275-1250) döneminde Hitit Devleti gücünü korudu. Bu sırada Asurlu-lar'ın güçlenmesi hem Hititler'i, hem de Mısırlılar'ı tedirgin etmekteydi. Sonunda III. Hattuşili ile Mısır Firavunu II. Ramses arasın­da tarihin en eski antlaşması olarak bilinen Kadeş Barış Antlaşması İÖ 1270'te bazı kaynaklara göre de İÖ 1280'lerde yapıldı. Bu anlaşma uyarınca her iki devlet de birbirini "büyük devlet" olarak tanıyacak, Suriye Mı­sır'a katılacak, iki devlet sonsuza kadar dost kalacak ve düşman saldırılarında birbirlerine yardım edeceklerdi. Antlaşmadan sonra II. Ramses, Hitit kralının kızıyla evlendi.

III.Hattuşili'den sonra tahta geçen IV. Tuthalya döneminde devlet yönetiminde ve dinde birtakım yenilenmelere gidildi. Bu sıra­da Asur Devleti de güçlenerek Hititler'i tehdit etmeye başladı.
IV.Tuthalya'nın ardından gelen krallar döneminde birçok bölgede egemenliği sarsı­lan Hititler, Anadolu'ya Boğazlar'dan giren Frigler'in hücumları sonunda İÖ yaklaşık 1200'lerde tarih sahnesinden silindiler.

Geç Hitit Devletleri


Hitit Devleti yıkıldıktan sonra bazı Hitit prensleri Güney ve Güneydoğu Anadolu ile Kuzey Suriye'deki kentlerde varlıklarını İÖ 7. yüzyıla kadar sürdürdü. Bu kent devletlerinin halkını Frigler'in önünden kaçan Hititler oluşturuyordu. Bu dönemde Asur Devleti'nin iç karışıklıkları, Mısır firavunlarının tahtlarını korumak için yalnızca devletin içişleriyle uğ­raşmaları, Hitit kent devletlerinin oluşması için uygun ortamı yarattı. Ayrıca bu kent devletleri doğudaki Urartular ile batıdaki Frigler arasındaki rekabetten de yararlanı­yordu.

Geç Hitit Devletleri'nin halkı kendilerini Büyük Hitit Devleti'nin mirasçısı saymaktay­dı. Bu küçük kent devletleri Asurlular'ca vergiye bağlandı. Asurlular'a karşı bir konfe­derasyon içinde birleşerek birlik oluşturmaya çalıştılarsa da başarılı olamadılar. Asurlular'ın egemenliklerinin sarsıldığı yıllarda Geç Hitit Devletleri rahat bir dönem yaşadı; ama ardından Urartu baskıları geldi. Daha sonra kent devletleri üzerinde yeniden Asur ege­menliği kuruldu ve bunlar birer Asur eyaleti durumuna getirildi.

Devlet Yapısı ve Ordu


İlk dönemlerinde birçok beyliğin birleşmesin­den oluşan Hitit Krallığı'nda merkezi yöneti­min başında "Büyük Kral" unvanıyla anılan başrahip, başkomutan ve başyargıç yetkileriy­le donatılmış bir kral bulunuyordu. Beylikle­rin başındakilere ise "Küçük Kral" sanı veri­lirdi. Daha sonraki dönemlerde merkezi yö­netimin ağırlığı arttı ve küçük kralların yerle­rine valiler atandı. Hitit krallarının yetkileri pankus adı verilen ve soylulardan oluşan bir meclisçe sınırlandırılmıştı. Bu meclis kral soyundan gelen birine verilen ölüm cezasını ya da kralın gösterdiği veliahtı onaylamama hakkına sahipti.

Hititler'de kraldan sonra en yetkili kişi tavananna adını verdikleri ana kraliçeydi. Saraydaki bütün siyasal etkinliklere katılan ana kraliçe, kralın yokluğunda ya da tahta geçen kralların çocuk olması durumunda, devleti yönetirdi. Hititler'in ilk zamanlarında krallar belirli bir hanedanın prensleri arasın­dan soylular ve önde gelen devlet büyüklerince seçilirdi. Daha sonra Telipinu'nun fermanıyla kral ölümünden önce veliahtı seçebili­yordu. Ama veliahtın pankus tarafından onay­lanması gerekmekteydi. Hititler'de kralın bi­rinci karısından olan oğlu veliaht sayılırdı. Veliaht ülke yönetimine katılır, bazen "Kü­çük Kral" sanıyla bir bölgenin yönetimine atanırdı. Başarısız olması durumunda veliaht­lık hakkı elinden alınırdı.

İlk dönemlerde Hititler, ele geçirdikleri ülkelerin krallarına bağlılık yemini ettirir, bir antlaşma imzalayarak onları tahtlarında bıra­kırlardı. Daha sonra bu krallıkların bazılarına doğrudan merkeze bağlı valiler atandı. Antaşmalı krallıklar da kendi içlerinde bağlı devletler ve vasal devletler diye ayrılırdı. Bağlı devletler Hititler'ce korunan bağımsız krallıklardı. Vasal devletlerse Hititler'e karşı belirli yükümlülükleri yerine getirme zorunda olan prensliklerdi. İçişlerinde serbest ama dışişlerinde büyük krala bağlı olan bu devlet­ler istendiğinde asker göndermekle yüküm­lüydü.

Hititler'de savaşabilecek durumda olan her erkek asker sayılırdı. Kralın toprak verdiği soylular da tüm masraflarını kendilerinin üst­lendiği özel askeri birlikler beslerlerdi. Ayrıca savaş sırasında prensler ve vasal krallar da askerleriyle birlikte büyük krala katılırdı. Hitit ordusu yaya ve arabalı askerlerden oluşurdu. İki tekerlekli ve bir çift atın koşulduğu savaş arabalarında sürücünün yanı sıra iki savaşçı asker bulunurdu. Hızlı hareket etme yeteneğine sahip bu savaş arabaları savaşlarda Hititler'e büyük üstünlük sağlamıştır.

Din, Hukuk ve Ekonomi


Toplumsal yaşamda dinin çok önemli bir yeri vardı. Hititler çoktanrılı bir dine sahipti. Ele geçirdikleri ülkelerin tanrı heykellerini kendi tapınaklarına taşıyarak onları da benimserler­di. Hititler tanrılarını insan şeklinde düşünür, onların insanın gereksindiği her şeye gereksi­nim duyduğuna, insan gibi üzülüp, sevindiği­ne, evlenip çocukları olduğuna inanırlardı. Bazı tanrıların özel bir yeri vardı. Bunların başında fırtına tanrısı Taru ve onun karısı güneş tanrıçası Vuruşemu gelirdi. Bunların oğullarından biri olan bereket simgesi Telipi-nu tarımla uğraşır, su getirir, tahılların büyü­mesini sağlardı. Hititler'de tapınmanın önko­şulu temizlikti. Tapınaklara yıkanıp temiz elbiseler giyerek girerlerdi. Tanrılara hayvan ya da insan kurban eden Hititler her türlü olumsuzluğu ve felaketi tanrıların öfkesine bağlarlardı.

Hititler'de toplumsal yaşamı düzenleyen yasalar hür ya da köle herkese mülkiyet hakkı tanımakta ve bu hakkı devlet güvencesine almaktaydı. Evlenmeler, miras dağıtımı ve aile içi ilişkiler yasayla düzenlenmişti. İşlenen suçlara verilen cezalar da insancıl ve ılımlıydı; onur kırıcı cezalar verilmezdi. Ölüm cezaları ise çok özel durumlarda verilirdi. İşlenen suçun bilerek yapılıp yapılmadığının üzerinde durulurdu. Hititler'de pankus meclisinin dı­şında halkın davalarına bakan Yaşlılar Mah­kemesi, yüksek memurların davalarına bakan Ayan Mahkemesi ve ağır suçlara bakan Kral Mahkemesi vardı.

Ekonomik yaşamın temelini tarım ve hay­vancılık oluştururdu. Arpa, çavdar ve buğday en önemli ürünleriydi; tarım aracı olarak saban kullanılmaktaydı. Beslenen başlıca hayvanlar ise at, sığır, domuz, eşek, koyun ve keçiydi. Savaş arabalarında da kullanıldığı için ata son derece önem verilirdi. Hitit Devleti'nin bir başka gelir kaynağı da vasal devletlerin gönderdiği vergilerdi. Ayrıca al­tın, gümüş ve bakır madenlerinin işletilmesi ve Anadolu'dan geçen ticaret yollan da devle­te önemli bir gelir sağlamaktaydı.

Sanat ve Yazı


Göçebe bir toplum olarak Anadolu'ya gelen Hititler kendi kültürlerini dışa karşı kapalı tutmamış, beraber yaşadıkları toplumlardan birçok kültür öğesi almışlardır. Bütün buöğeler Hatti uygarlığı içinde birleşerek yeni bir kültür oluşumuna yol açmıştır. Hitit sanatı üzerinde Mezopotamya etkisi görülse de Hitit sanatı kendine özgü ayrı bir gelişme göster­miştir. Demir ve öteki madenleri işlemeyi bilen Hititler yetenekli zanaatçılardı. Dinsel yapıları ise anıtsal mimarlığın görkemli ör­nekleriydi. Kabartma sanatı da çok gelişmişti. Düzleştirdikleri kayalara tanrılarının ve kral­larının kabartmalarını yaparlardı. Bunlar için­de Boğazköy yakınındaki Yazılıkaya açık hava tapınağındaki tanrı ve tanrıçaları göste­ren kabartmalar günümüze kadar ulaşan en önemli yapıtlarındandır. Halk iki katlı, üç ya da dört odalı evlerde yaşardı.

Hititler iki tür yazı kullanmışlardır. Bunlar Sümer ve Akadlar'dan aldıkları çiviyazısı ile kendilerinin bulduğu resimyazısı hiyerogliftir. Hitit hiyeroglif yazısı insan ve hayvan vücudu­nun çeşitli bölümleri ile ev eşyalarını simgele­yen işaretlerden oluşmuştur.

MsxLabs & TemelBritannica
Son düzenleyen Baturalp; 27 Aralık 2016 00:26 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....