Arama


asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
14 Kasım 2008       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Orman Nedir?
Ağaçlarla kaplı geniş alanlara or­man, ormanın küçüğüne koru denir. Boylu ağaçların aralıklı bulunduğu yerler ağaçlık, çalılar ve yaklaşık 5 metreyi aşmayan ağaçlar­la kaplı yerler çalılık adıyla tanınır. Büyük bir çeşitlilik gösteren ormanların gelişmesi için gerekli iklim koşullan ve toprağın niteliği de farklılık gösterir.
Yeryüzünde 20 binden fazla ağaç türü vardır ve bunların yaklaşık 1.000'i kereste üretimi için ticari amaçla yetiştirilir. Kereste ağaçlan iğneyaprakhlar ve genişyapraklılar olmak üzere iki gruba ayrılabilir. İğneyapraklıların dar ve iğnemsi yapraklarının yanı sıra en dikkat çeken özelliklerinden biri de üreme organlarıdır. Çam, köknar, ladin gibi iğne yapraklıların tümü bir ekseni çevreleyen pul­lardan oluşmuş değişik biçim ve boyutlarda, kozalak denen üreme organları taşır ve bu nedenle kozalaklılar olarak da bilinir. Yap­rakları yıllarca canlı kalıp değişik zamanlarda döküldüğü için her mevsim yeşildirler. Geniş yaprakların çoğu ise belli bir mevsimde yapraklarını döker. Yaprakların dökülmesi soğuk ülkelerde kış aylarına, sıcak ve kurak ülkelerde yağmurun yağmadığı kurak aylara rastlar. Ama yağmurların yıl boyunca görül­düğü tropik ülkelerde bu ağaçların çoğu her zaman yeşil kalır. Genellikle iğneyaprakhlar yumuşak odunlu, genişyap­raklılar sert odunlu ağaçlar olarak bilinir.
Yeryüzünde en büyük ağaçların bulunduğu ormanlar Kuzey Amerika'nın batısındaki, duglasköknarı ve sekoyaların yetiştiği iğne yapraklı ormanlar ile Avustralya'daki okalip­tüs ormanlarıdır. Bu ağaçla­rın uzunluğu 90 metreyi, gövdelerinin çevresi 15 metreyi aşabilir. Çeşit bakımından en zengin ve sık ormanlar dönenceler arasında kalan bol yağmurlu bölgelere yayılmıştır. Bu ormanlarda bazen yan yana duran iki ağaç bile birbirine benzemez. Birçoğu büyüktür ve dev gövdeleri sarmaşık­lar, eğreltiler ve öbür bitkilerle öylesine sarılmıştır ki, yerden tepelerini görmek ola­naksızdır. Ama dönenceler arasındaki orman­ların birçoğu, sık bitki örtüsünün gelişmesine elverişli olmayan daha kurak yerlerde bulu­nur ve daha soğuk ülkelerdeki genişyapraklı ormanlardan pek farklı değildir.
Alışılmışın dışında kalan çevre koşulları kendine özgü orman tipleri yaratmıştır. Örne­ğin, tropik bölgelerde gelgitlerle tuzlu su baskınına uğrayan akarsu ağızlarında yalnız mangrov ağaçları yaşayabilir. Bu ağaçların gövdeleri sudan yukarı doğru yükselen kök lerle desteklenmiştir. Öte yan­dan, kurak ülkelerde akasyalar gibi dikenli ve düz tepeli ağaçlar bulunur .
Ormanlar eskiden yüksek dağ tepeleri. Kuzey ve Güney kutuplarının yakınları gibi aşırı soğuk, sıcak çöller gibi aşırı kurak bölgeler dışında yeryüzünün büyük bir bölü­münü kaplıyordu. Yüzyıllar geçtikçe bu or­manların yaklaşık yarısı tarımsal etkinlikler ve kereste elde etmek için kesilmiş ya da orman yangını gibi nedenlerle yok olmuştur. Günümüzde yağmur ormanları dışında kalan en geniş ormanlar İskandinavya, Sibirya ve Kanada boyunca geniş bir kuşak içinde yer alır. İğneyapraklılardan oluşan ve tayga adıy­la tanınan bu ormanlarda çam, ladin, köknar ve melez gibi soğuğa dayanıklı ağaçlar ege­mendir.

Ormanlar Yok Ediliyor
Yeryüzünün birçok bölgesinde ormanlarla kaplı alanlar yüz binlerce yıllık doğal dengeler göz ardı edilerek yok ediliyor. Ağaçlar keres­te sağlamak, tarla açmak, yol yapmak ve yerleşim alanları kurmak için kesiliyor. Yer­yüzünün bitki türleri bakımından en zengin ormanları olan tropik bölge ormanlarının yarısından çoğu yok edilmiştir. Bu-son derece zengin bitki örtüsü, birçoğunu bilim dünyası­nın bile henüz tanımadığı milyonlarca böcek, kuş ve öbür hayvan türlerinin yaşamasını sağlar. Eğer ormanların yok edilmesine bu­günkü hızla devam edilirse, yaklaşık 2050'de tropik ormanlar hemen hemen tümüyle yok olacaktır.
En az kesildiği kadar ağaç yetiştirilen ve ormanlara karşı özenli davranılan gelişmiş ülkelerde sorun bu kadar büyük değildir. Yoksul ülkelerde ise halk günlük gereksinim­lerini karşılamak amacıyla ağaçları kesmekte, birkaç yılda çoraklaşacak topraklar için or­manları yakmaktadır.
Doğal dengenin bozulması yalnız orman yaşamını değil, insanla birlikte tüm canlıların yaşamını da tehdit etmekte, sonraki kuşakla­ra alabildiğine sömürülmüş sağlıksız bir dün­ya bırakılmaktadır. Gelişen çevre bilincinin hızlandırdığı doğayı koruma çalışmaları ise bu hızlı yok oluş sürecine köklü çözümler getir­mekten çok uzaktır.

Türkiye'de Ormanlar
Eski kaynaklara göre Anadolu'yu da baştan başa ormanlar kaplıyordu. Ama binlerce yıl Anadolu'da gelip geçen uygarlıklar doğayı gittikçe artan bir hızla sömürerek geriye göz alabildiğine uzanan bozkırlar ve çorak top­raklar bırakmıştır.
Günümüzde Türkiye'nin ormanlara ayrıl­mış toplam alanı yaklaşık 20 milyon hektar­dır. Bu alan temel alındığında ormanların genel yüzölçümü içindeki payı yüzde 25 gibi oldukça yüksek bir orana ulaşır. Ama bu alan kısmen ağaçlarla kaplıdır ve içerdiği ağaçların hem sıklığı hem niteliği bakımından önemli ölçüde orman olma özelliğini yitirmiştir. Ya­pılan son çalışmalar Türkiye'de gerçekten orman denebilecek alanların yalnızca 8-9 mil­yon hektar dolayında olduğunu göstermek­tedir.
Türkiye'nin Karadeniz kıyılarındaki dağla­rın 1.000-2.000 metre arasındaki yükseklikle­rinde kayın, köknar ve ladin, bu dağların iç kesimlere bakan yamaçlarında yukarıdan aşa­ğıya doğru sarı çam ve meşe egemen ağaç örtüsünü oluşturur. Toroslar'da 1.000 metre­ye kadar kızıl çam, daha yükseklerde kara çam, sedir ve köknar bulunur. İç kesimlerde bozkıra geçiş gene kara çam, meşe ve ardıçla gerçekleşir. Anadolu'nun batısında dağların kıyıya bakan kesimleri kızıl çamın, iç kesimle­ri ise meşe ve kara çamın egemenliğindedir. Istranca Dağları'nda ise meşe ve kayın yaygın biçimde görülür.

Orman Yaşamı
İnsanın doğal ormanlara doğrudan etkisi ol­masa bile, ormanlar sürekli bir değişim için­dedir. Ağaçlar gelişmelerini sürdürür ve yaş­lanınca ölür. Ölü ağaçların bıraktığı boşluk kısa sürede ya yeni ağaçlarla ya da boş alan bulup genişleyen komşu ağaçlarca dolduru­lur. Bir ağaç belli bir yaş ve büyüklüğe ulaşır ulaşmaz dört bir yöne dağılacak tohumlarını üretir. Bu tohumların bir bölümü toprakta çimlenerek fideleri, fideler de gelişerek fidan­ları oluşturur.
Birçok ağacın tohumu rüzgârla kolayca dağılır ve ağaçtan uzaklara taşınır. Örneğin çam ve akçaağacın tohumları kanatlıdır. Ka­vağın tohumlan ise çok küçük ve pamuksu tüylerle çevrilidir. Tohumların çok uzaklara taşınabilmesi bir ağaç türünün daha önce bulunmadığı yerlerde yetişmesini sağlar. Ba­zen bir orman fırtına, yangın ya da yanardağ patlamalarıyla tümüyle yok olabilir. Ama çok geçmeden otsu bitkiler ve çalılar, ardından da titrek kavak ve kara çam gibi ağaç türleri yeni ormanların gelişmesine öncülük eder.
Yakın geçmişte, ormanların kereste kayna­ğı olmanın ötesinde, bulundukları bölge için yararlı oldukları anlaşılmıştır. Ormanlar yok edilirse çıplak toprak nemini kolayca yitir­mekte ve yapraklar tarafından korunmadığı ya da ağaçların köklerince bir arada tutulma­dığı için kolayca aşınmaya uğramaktadır. Yağmur sularının taşıdığı toprak ise ırmakları kum ve çamurla doldurarak baraj göllerini kullanılmaz hale getirmekte, taşkınlara yol açmaktadır. Sık ağaçlı ormanlar yağışlarla gelen suyun yüzeyden ve toprağın içinden akışını önemli ölçüde yavaşlatarak kaynakları ve ırmakları yıl boyunca düzenli bir biçimde besleyebilmektedir. (AŞINMA maddesinde toprağın verimini korumak için ağaçların nasıl kullanılabileceğini bulabilirsiniz.) Ağaç kese­rek toprak birkaç yılda verimsizleştirilebilir. Ama toprak tümüyle aşınmışsa, yeni bir orma­nın oluşumu için yüzlerce yıl gerekebilir.
Ormanların varlığı başka bakımlardan da gereklidir. Ağaçlar gerekli enerjiyi güneş ışığından alarak oksijen üretir . Yaşamın sürmesi için gereken oksijen önemli ölçüde geniş ormanların varlığına bağ­lıdır.
Ormanların iklim üzerinde de önemli etki­leri vardır. "Sünger" işlevi gören ormanlar yağmurla toprağa düşen suyu emer ve yaprak­ları aracılığıyla yavaş yavaş çevreye salar. Ormanlar yok edildikçe yeryüzünün iklimin­de önemli değişiklikler ortaya çıkabilir.
Ormanların düzenli ve akılcı kullanımı ger­çekleştiğinde sağlayacağı yararlar yaşam sür­dükçe önemini koruyacaktır. Bu satırların basıldığı kâğıdın ve çevremizdeki birçok eşya­nın ağaçlardan elde edildiğini düşünmek bile ormanlara özen göstermenin zorunluluğunu açıkça gözler önüne serer.

ORMANASMASI
Çoğu Asya'da ve Kuzey Amerika'da, bazısı da Avustralya'da kendi­liginden yetişen ormanasmaları tırmanıcı ya da çalı yapısında bitkilerdir. Düğünçiçeğigiller (Ranunculaceae) familyasının Clema­tis cinsini oluşturan bu bitkilerin 250 kadar türü vardır. Türkiye'de de yabani olarak yetişen bazı türlerine rastlanır.
Genellikle başka ağaçlara sarılarak büyü­yen ormanasmalarının gösterişli çiçekleri baş­ka çiçeklere göre daha sert ve kalındır. Bunun nedeni, çiçeklerinin taçyaprak sanılan renkli yapraklarının aslında birer çanakyaprak ol­masıdır . Tek bir tohum içeren bir ucu tüylü minik meyveleri rüzgârın yardımıy­la kolayca uçuşarak geniş alanlara yayılabilir.
Yaygın biçimde süs bitkisi olarak yetiştiri­len ormanasmalarının iri çiçekli pek çok melezi geliştirilmiştir. İyi akaçlanmış toprak­ları seven bu bitkilerin kökleri güneşten uzak tutulmalı, sürgünleri ise bol güneş almalıdır.
En yaygın ormanasmalarından biri olan adi ormanasması (Clematis vitalba) Avrupa'nın yanı sıra Türkiye'nin de kuzeybatı ve güney kesimlerindeki ormanlarda sıkça yetişen, odunsu tırmanıcı bir bitkidir; özellikle bol kireçli topraklardan hoşlanır. Anayurdu Asya olan doğu ormanasmasına (Clematis orienta-lis) ise Kafkasya'da, İran'da, Afganistan'da ve Pakistan'ın batı kesimlerinde olduğu gibi ülkemizde de rastlanır.

ORMANCILIK
Ormanların yetiştirilmesi ve işletilmesidir. İnsanların elindeki en değerli doğal kaynaklardan biri olan ormanlar, evden kâğıda kadar sayısız ürünün yapımında kulla­nılan odunun kaynağıdır. Ormanlar aynı za­manda değerli su kaynaklarını korur, yabanıl yaşam için barınak oluşturur ve milyonlarca insan için dinlenme yerleridir. İnsanların or­manları uzun yıllar gelişigüzel kullanmaları sonucu dünyadaki orman alanları azalmıştır. Bu nedenle günümüzde birçok ülkede orman­lar koruma altındadır ve orman alanlarını yok etmeyecek biçimde düzenlenen akıllıca yön­temlerle işletilir. Ormanların özellikleri, sağ­ladığı yararlar ve eğer yerlerine yenileri yetiş­tirilmeden kesilip yok edilirlerse ortaya çıka­bilecek ciddi sorunlar ORMAN maddesinde anlatılmaktadır.

Orman Ürünleri
Boy ve biçimleri çok çeşitli olan ağaçlar başka birçok yönden de birbirinden farklıdır. Yal­nızca ABD'de 1.000'den fazla ağaç türü vardır. Bazıları düz ve uzun, bazıları kısa ve kıvrımlıdır; bazılarının odunu sert, ağır ve koyu renkli, bazılarınınki yumuşak, hafif ve parlaktır. Bazı ağaçların ömrü kısadır; olgun­laştıktan sonra 20-30 yıl içinde ölür. Ama dünyanın en yaşlı canlıları da ağaçlardır. California'da bulunan bir çam türünün 4.000 yıldan daha yaşlı olan örnekleri vardır.
Ağaçlardan meyve, kabuklu yemiş, baharat ve şeker de elde edilir. Kinin ve kâfur ağaçlardan elde edilen ilaçlara örnektir. Or­man ürünlerinin en önemlisi odundur. Tom­rukların bıçkılarla kesilmesiyle yapılan keres­te, ev, tekne, mobilya ve yüzlerce başka ahşap eşyanın yapımında kullanılır. Her yıl artan miktarda odundan, kâğıt üretiminde kullanılan odun hamuru yapılır. Öbür değerli orman ürünleri arasında yapay ipek (reyon), sinema filmi, bazı plastikler, terebentin, boya yağlan, zamk, kauçuk, zift ve odunkömürü sayılabilir Kömür ve petrol gibi bazı doğal kaynaklar kullanıldıkça tükenir ve bir daha yenilenemez. Ormanlar ise yenilenebilen doğal kay­naklardır; orman ürünlerinden kuşaklar bo­yunca yararlanılabilir.İklim, toprak özellikleri ve yükseklik bir ormanda yetişecek ağaçların türünü belirle­yen temel öğelerdir. Tropik yağmur ormanla­rında yetişen ağaç türleri, ılıman iklim orman­larında yetişenlerden farklıdır

Ormanların İşletilmesi
Avrupa'daki ormanlar yüzyıllardır yoğun bi­çimde işlenmektedir. Ama azgelişmiş ülkeler­de, uzak ve ulaşımı zor bölgelerdeki geniş ormanlık alanlara ulaşılamaz. Bu ülkelerde ulaşılması güç olan ormanları işlemek ve geliştirmek için gerekli teknoloji yoktur.
Orman kaynaklarını işlemek ve geliştirmek için gerekli bilgi ve beceri ormancılık eğitimi ile verilir. İlk teknik ormancılık kursları 1770'te Almanya'da açılmıştır. Bu tür bir eğitim Fransa'da 1824'te başlamış, İstanbul' da ilk ormancılık okulu 1858'de kurulmuştur. Ormancılık mesleği ABD'de de 1900'lerde ortaya çıkmıştır. 1919'da İngiltere'de devlete ait ormanlar oluşturup işletmek amacıyla bir ormancılık komisyonu kurulmuştur.
Başlangıçta ormancılık temel olarak toprak aşınmasını önlemeyi, su kaynaklarını, yabanıl yaşamı ve ormanları yangından korumayı kapsıyordu. Zamanla daha çok sayıda insan ormanları kullanmaya başlayınca, ormanların geliştirilmesi de ormancılığın alanına girdi. Orman alanlarında yollar, patikalar ve köprü­ler yapıldı. Bir yandan yeni ağaçlar dikilip kamp ve piknik yerleri yapılırken, bir yandan da kereste üretimi artırıldı.
Günümüzün ormancılık anlayışı 20. yüzyı­lın ortalarında biçimlendi. Ormancılığın ilk amaçlarından olan koruma ve geliştirme öne­mini korudu; bunun yanı sıra orman kaynak­larının üretimi, doğayı koruma ve dinlenme yerlerinin düzenlenmesine ağırlık verildi.
Ormanların işletilmesinde iki temel sistem vardır. Eş yaşlı orman yetiştirme sisteminde, bir alan tümüyle ağaçlardan temizlenir ve bütün alana aynı yaşta fideler ya da fidanlar dikilir. Böylece ormandaki ağaçların hepsi aynı yaşta olur. Bu sistem, çam gibi gelişme çağında ışık gereksinimi yüksek ağaç türleri için çok uygundur.
Köknar gibi gölgeye dayanıklı türler genel­likle seçme yöntemine en uygun ağaçlardır. Bu yöntemde farklı yaşlardaki ağaç grupları ormanda aynı zamanda bulunur. Ağaçlar büyüdükçe, birkaç yılda bir en yaşlı ve büyük ağaçlar tek tek ya da gruplar halinde kesilerek yerlerine yeni fidanlar dikilir ya da ormanda kalan ağaçların tohumları doğal olarak çevre­ye yayılıp çimlenir.
Ağaçlandırma (yeni ormanlar yetiştirme) ormancılığın önemli bir bölümüdür. Yeni ormanlar yetiştirmek için fundalıklar, yanmış orman alanları, artık ekilmeyen tarlalar gibi verimsiz topraklara fidanlar dikilir ya da doğrudan tohum ekimi yapılır. İğneyapraklı ormanların yetiştirilmesinde doğrudan ekim* yeni bir yöntemdir. Bunun için yüksek kaliteli ağaçlardan kozalaklar toplanır; çıkarılan to­humlar, kuşların ve kemiricilerin yememesi için ilaçlandıktan' sonra elle ya da makineyle ekilir. Geniş alanlarda ekim yapılacaksa heli­kopterler kullanılır.


Ormanların Korunması
Ormanları yangından, hastalıklardan, böcek ve hayvanların vereceği zarardan korumak bir ormancının geleneksel görevleri arasındadır. Gittikçe daha çok sayıda insan ormanları dinlenme ve başka amaçlarla kullandıkça yangın olasılığı artmaktadır. Her 10 orman yangınından dokuzuna insanlar neden olur. Arabadan atılan sönmemiş bir sigara, söndü­rülmemiş bir kamp ateşi, rüzgârlı bir günde yakılan çöpler kısa bir süre içinde denetimden çıkan bir yangına neden olabilir. Her yıl milyonlarca hektar orman alanı yangınla ka­rarmaktadır. Orman yangınlarından ağaçlar zarar görür ya da tümüyle kururken, doğal güzellikler de ortadan kalkar, yabanıl yaşam yok olur ve toprak aşınır.
Özellikle Kuzey Amerika ve Avustralya' nın uçsuz bucaksız orman alanlarında yangına karşı mücadelede ormancıların kullanabile­cekleri yeni gereçler geliştirilmiştir. Uçaklara takılan kızılötesi elektronik tarama gereçleri yoğun duman içinde bile yangının tam nerede olduğunu gösterebilmektedir. Yangına su ve kimyasal madde püskürtmek, yerdeki ekiple­re yardım gereçleri ulaştırmak için uçak ve helikopterler kullanılmaktadır. Yangın sön­dürme ekipleri uzak ve yolu olmayan bölgele­re paraşütle indirilir. Telsizli devriyeler ve kule gözcüleri yangını daha başlangıcında görüp haber vererek genişlemeden söndürül­mesini sağlar. Gene de orman yangınlarıyla mücadele, yangın yerinde kazma kürek ve su pompalarıyla çalışmayı da gerektiren tehlikeli ve zor bir iştir.Orman yangınları kadar dehşet verici olma­yan böcek ve hastalıklar da ormanların aynı derecede ciddi düşmanlarıdır. Bir zamanlar ABD'nin doğusundaki önemli ağaç türlerin­den biri olan Amerika kestanesi, "kestane kanseri" denen bir mantar hastalığı sonucu yok olmuştur. Bir başka mantar hastalığından Veymut çamını kurtarmak için ormancılar uzun yıllar çalışmıştır. Karaağaç hastalığı, Avrupa ve Kuzey Amerika'da kent, park ve ormanlardaki çok sayıda karaağacı yok etmiş­tir. Bu tür kayıpları önlemek zordur. Çünkü genellikle hastalıklar ilk aşamalarında fark edilmez, yayıldıktan sonra denetim altına alınmaları ise büyük harcamalar gerektirir.
Orman ağaçlarına saldıran çok çeşitli böcek türleri vardır. Eğer koşullar uygunsa bu bö­cekler hızla artar ve geniş bir alandaki ağaçla­rı yok edebilir. Kabukböcekleri ve tombul güve en tehlikeli orman zararlılarından bazıları dır. Hastalıkları denetim altına alma yöntem­leri arasında kimyasal tedavi, hasta ağaçların yakılması ve böcek ilacı püskürtmek sayılabi­lir. Zararlı böcekleri yok edecek başka böcek ve asalaklar bulmaya yönelik biyolojik müca­dele yöntemlerini geliştirmek için de araştır­macılar çalışmaktadır. Yaşlılık, kuraklık ya da yangından zayıf düşmüş ağaçlar böcek saldırısından en kolay etkilenebilecek durum­da olduklarından, böceklerle savaşmanın bir yolu da risk taşıyan ağaçları ormanda bırak­mamaktır.


MsXLabs.org & TemelBritannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Pasakli_Prenses; 21 Kasım 2008 00:09
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....