Arama


fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
3 Aralık 2008       Mesaj #5
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
sadece bilgilendirmek amaçlı mutlaka doktora başvurunuz

Mideden gelen kötü tat reflü belirtisidir!


Son dönemde yaygınlaşıp adı duyulan mide hastalıklarından reflünün teşhisi nasıl konuluyor, sonra nasıl bir tedavi uygulanıyor, reflü hastaları nasıl yastıklarda yatmalı, nasıl oturmalı? Reflü ile kanserin ilişkisi var mı? Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Gastroenteroloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Kadir Bal, reflüyü anlatmaya devam ediyor:

Reflün uzun süre tedavi edilmezse gırtlakta oluşan tahribat kansere yol açar mı?
Reflüye bağlı olarak kişinin gırtlak kanseri olması konusunda kesin bir bulgu yok. Reflü ile kanser oluşumu daha çok yemek borusunun alt kısmında görülür. 'Her reflüsü olan kanser olur' diye bir kural yok. Ama reflüsü olan insanlarda kanser daha fazladır. Bunu çok yanlış algılamamak lazım. Reflüler sırasında midenin derisi yemek borusunun alt kısmına doğru ilerler ve bu bölgede zaman içinde farklılaşmalar olabilir. Bu farklılaşma da kişiyi bazen kansere götürebilir.

Reflü şikâyeti olan kişi hastanelerin hangi servisine, hangi uzman doktora başvurmalı?
Hasta genellikle şikâyetleri doğrultusunda bir doktora başvurur. Reflüsü olmasına rağmen astıma benzer belirtiler yaşadığı için akciğer uzmanına veya ses kısıklığı, boğazda gıcık hissi, batma ve yanma gibi şikâyetleri olan bir kişi kulak-burun-boğaz uzmanına gidiyor. Bu uzmanlar kendi alanlarıyla ilgili bir bulgu belirleyemeyince hastayı bir gastroenteroloğa, yani sindirim sistemi uzmanına yönlendiriyorlar. Aslında reflü hastalığıyla ilgili şikâyeti olan bir hastanın doğrudan bir gastroentroloğa gitmesi gerekiyor.

Hıçkırık da bir reflü belirtisi mi?
Reflü hastalarında hıçkırık da olabilir. Sadece hıçkırık şikâyetiyle bize gelen hastalar olmaktadır. Bu hastalar uzun süre hıçkırık nöbetine tutulur ve başka reflü hastalığı belirtisi de göstermez. Bu hastaların reflüsü tedavi edildiği zaman hıçkırık da geçiyor. Herkesi zaman zaman hıçkırık tutabilir ama reflüsü olan hastalarda daha sık ve uzun süreli görülür. Tabii ki her hıçkırık tutan kişinin reflüsü vardır denemez. Bunun yanında hıçkırığın farklı nedenleri de bulunmaktadır.

Reflünün teşhisi nasıl konuluyor?
Öncelikle doktorun hastayı dinlemesi gerekiyor. Hastanın öyküsü alındıktan sonra muayene aşamasına geçiliyor. Fizik muayene bulgusu olarak halk arasında iman tahtası denen kemiğin arkasında bir bası hissi, ağrı olabiliyor. Kişinin midesinde reflüye eşlik eden ülserle ilgili bulgular da bulunabilir. Bunun dışında çok fazla belirleyici bir muayene bulgusu yoktur. En kıymetli tanı araçlarından biri endoskopidir. Endoskopik incelemeyle kesin sonuçlar elde edilebilir. Yemek borusu ile midenin baryumlu grafisi çekilebilir.
Yemek borusunun alt kapısının bulunduğu yerde bazen mide fıtığı olabilir. Fıtığın olması durumunda reflünün oluşması daha sık görülür. Grafide fıtık veya geriye kaçış var mı bu saptanır.
Bunların yanı sıra hastaya gerek endoskopik olarak gerek grafi olarak net bir bulgu ortaya konulamadıysa sintigrafi yapılabilir. Sintigrafide midedeki gıdaların ve sıvıların yemek borusuna kaçtığı görülebilir. PH ölçümü de çok değerli bir bulgudur. Hastanın walkman cihazı gibi taşıyabildiği bir cihazdır. Burnundan girilerek yemek borusunun alt kısmına bir sensör yerleştirilir. Hastanın günlük kaydı yapılır. Uyurken, yemek yerken, çalışırken ve her konumda midesindeki yukarıya gelmeler, sıklığı ve süreleri belirlenir.
Reflünün olduğu her an belli olur. Bu da tanıda çok önemlidir. Ayrıca yemek borusunun alt kapısının basıncı ölçülebilir. Basınç düşükse reflü daha kolay ortaya çıkar. Bu işlem yemek borusuna kateter yerleştirilerek yapılır. Basınç düşükse reflü kolaylıkla ortaya çıkabilir. Bunlar genellikle her hastada yapılmaz ve bazı hastalarda ve belirli merkezlerde yapılıyor. Fakülte hastanelerinde gastroenteroloji servislerinde yapılabiliyor.

Teşhisi için ne kadar zamana ihtiyaç var?
Bazen sadece hastanın öyküsünü dinlerken bile teşhis koymanız mümkün oluyor. Bu tür hastalarda az da olsa kanser riski olduğundan tanıyı koymak yeterli olmuyor. Kanser riskini ortadan kaldırmak için bu tetkikleri yapmak gerekiyor. Her hastada tüm bu tetkikleri yapmak gerekmez. Hastanın durumuna göre ve elimizde bulunan yöntemlere göre teşhiste sonuca ulaşılabilir. Her hastanede teşhis için gerekli aletler bulunmayabilir. Bu nedenle doktor elindeki imkânlara göre değerlendirme yapar ve yol çizer.

Teşhisten sonra tedavi nasıl yapılıyor?
Tedavide hastanın uyması gereken bazı kurallar var. Öncelikle hasta şişmansa zayıflaması istenir. Yatmadan iki-üç saat önce bir şey yememesi gerekir. Düzenli beslenmesi ve midesini çok doldurmaması gerekiyor. Yediklerinin çeşitleri de çok önemlidir. Ayrıca hastanın açılı olarak, eğik olarak yatması gerekiyor. Başını iki-üç yastıkla yükseltmek yeterli değildir. Hastanın belden itibaren 10-15 derece eğik olması gerekir. Bazıları basit olarak yatağın baş ucu ayağına destek koyarak kaldırmaktadır. Bazıları sadece belden itibaren yatağın arkasını doldurur.
Bu tür yatışlar genelde eşlerde problem oluyor. Eğer eşlerden birinde reflü sorunu varsa ve yatağını yükseltiyorsa diğeri de ona uymak zorunda kalıyor ki bu çok da kolay bir durum değil. Bunun için özel yataklar da var. Uzaktan kumandalı bu yataklar hastanelerdekine benziyor ve vücuda istendiği ölçüde bir açı veriyor.
Yolculuklarda sık mola vermek ve rahat oturmak gerekiyor. Koltuğu daha arkaya doğru yatırması gerekiyor. Dik oturmak ve öne doğru eğilmek midenin içindekilerin yukarıya doğru gelmesine neden oluyor. Kendi aracıyla yolculuk eden hastaların sık sık mola vermesini istiyoruz. Bu molalar 30-60 dakika aralıklarda olamalıdır.
Çok uzun süren uçak yolculuklarında hastanın koltuğunu arkaya doğru yatırması ve sık sık gezinmesi gerekiyor. Doktor öncelikli olarak hastalığına göre kişiyi disipline ediyor.
Kişinin yapmış olduğu sporlar ve işi de çok önemli. Eğer önüne eğilip iş yapıyorsa veya ev hanımı ise o zaman bunları yapmamasını öneriyoruz. Aynı şey spor yaparken veya ayakkabı bağlarken öne eğilenler için de geçerli. Kişinin sporla güçlenen karın kasları da reflüyü tetikliyor. Karın kasları güçlendiği zaman karın içine bası yapıyor ve reflüyü artırıyor. Ayrıca hastanın yediklerine içtiklerine dikkat etmesi gerekiyor.

Risk 40'ından sonra artıyor
Reflü hastaları nasıl bir diyet uygulamalı?
Sigaradaki nikotin yemek borusunun alt kapısının basıncını düşürüyor, dolayısıyla da mideden yemek borusuna geri kaçışı kolaylaştırıyor. Çay, kahve gibi içecekler de içinde bulunan maddeler nedeniyle bu bölgede gevşeklik yaratıyor.
Ayrıca asitli içecekler, kola, soda ve gazozları da reflü sorunu olanlara tavsiye etmiyoruz. Baharatları da yasaklıyoruz. Çiğ soğan, sarmısak gibi içinde keskin kokusulu yiyeceklerden de uzak durmalarını istiyoruz. Portakal, mandalina gibi asitli meyveler de mideye zarar veriyor.
Ayrıca alkol ile yağlı yemekler ve kuruyemişlerden de uzak kalmak gerekiyor. Örneğin ceviz, fındık ve fıstıkta büyük oranda yağ var. Kızartmalar mideye çok zararlı. Çikolata da yasak. Çikolatadaki bir madde yemek borusu ile mide arasındaki kapının gevşemesine neden oluyor. Bazı ilaçlar da bu kapının gevşemesinde rol oynuyor.
İçinde östrojen, progesteron olan hormonlu ilaçlar da kapıya zarar veriyor. Ayrıca hastanın depresyon ve tansiyon için ilaçlar kullanması da risk teşkil ediyor. Bu ilaçlar mide ile yemek borusu arasındaki kapının çalışmasını bozduğu için mümkünse ilaçların bırakılmasını, azaltılmasını veya değiştirilmesini istiyoruz. Tansiyon düşürücü ve koroner arter hastalıklarında kullanılan, özellikle de dilaltı diye bilinen bazı ilaçlar da reflüyü olumsuz etkiliyor. Bu ilaçlarla birlikte reflüyü önleyici ilaçlar da kullanılması gerekiyor.

İlaçla tedavi nasıl yapılıyor?
Reflünün tedavisinde kullanılabilecek birçok ilaç var. En fazla kullanılan ilaçlar da mide asit salgısını azaltan ilaçlar. 20 yıl önceki ilaçlarla şimdikiler arasında büyük farklar var. Yeni ilaçlar asit salınımını azaltmada daha kuvvetli ve etkin. Hastanın şikâyetlerinin yoğun olarak yaşandığı akut dönemde 1.5-2 ay devam eden yüksek dozda ilaç tedavisi uygulanıyor. Bu dönemden sonra azaltıyoruz. Ayrıca antiasit gibi midedeki asidi nötralize eden ve geri kaçışları kısmen önleyen ilaçlar da kullanılıyor. Eğer hastanın midesiyle ilgili bir boşaltım problemi veya ülseri varsa reflü ile birlikte bu hastalıkların da tedavi edilmesi gerekiyor.
Tedaviye rağmen iyileşmeyen veya hastalığı çok çabuk tekrarlayan kişiler de olabilir. Çünkü biz ilaçlarla ve hastanın uymasını söylediğimiz kurallarla vücutta bir denge kuruyoruz. Ama bu denge zaman zaman kuralların dışına çıkılmasıyla bozulabiliyor. O zaman da reflü tekrarlayabiliyor. Reflü bir kutu ilaçla geçmez.

İlacın bırakıldığı anda reflü tekrarlar mı?
Hastanın ilacı bırakması yine doktorunun gözetimi altında, yavaş yavaş dozu azaltılarak olmalı. Hastanın diyeti, ilaçları ve genel durumuyla ortak bir değerlendirme yapılır. Hastanın "Dayanamadım içki içtim", "Dayanamadım çay içtim", "Stres altındayım" gibi sözleri midesinin yediden sinyal vereceği anlamına gelir. Reflü hastalarının düzenli yaşaması gerek.

Reflü ne kadar sürede tedavi edilir?
Hasta ilaçları kullanmaya başladıktan bir hafta sonra ağrıları, şikâyetleri yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlar. Bu durum aslında hastadan hastaya değişir. Bazı hastalar bir hafta içinde "Tamamen normale döndüm, eskisi gibi midem ağrımıyor" diyebilir. Ama bazı hastalar aylarca süren tedaviden sonra bile tam anlamıyla iyileşemediklerini belirtirler. Tüm bu tedavilerle iyileşmeyenlerde başka tedaviler uygulanır.

Nedir bu diğer tedaviler?
Örneğin hastada reflü ile birlikte mide fıtığı da varsa, ki bu durum genelde ileri yaşlarda görülür, o zaman hastanın fazla zaman kaybetmeden ameliyat olması gerekir. Çünkü yaş ilerledikçe anestezinin riski de yükselir. Ameliyat için hastanın tedaviye rağmen iyileşmemesi durumunun olması gerekir. Ameliyatla tedavi edilmesi gereken hasta sayısı 100'de 10 kadardır. Ameliyatın dışında endoskopik tedaviler de var. Bu tedaviler mide ile yemek borusu arasındaki kapının onarımına yönelik.

Endoskopik tedaviler nasıl yapılıyor?
Endoskopi cihazı ile ağızdan mideye kadar giriliyor. Cihazın ucundaki klips, mide ile yemek borusunun birleşim noktasındaki kapağın olduğu yere takılıyor. Ayrıca yine endoskopi cihazı ile aynı bölgeye yemek borusunun derisinin altına bazı cisimler yerleştiriliyor. Bu cisimlerin o bölgede şişmesiyle mideden yemek borusuna kaçışlar engellenmiş oluyor. Ancak bu yöntemler yaygın değil. Şu anda çalışma aşamasında.

Dar pantolon reflüye neden olur mu?
Reflü hastalarının sıkı kemer takmasını istemiyoruz. Sıkı kemer karın içindeki basıncı artırıyor ve mideden yemek borusuna kaçışa neden oluyor. Biz hastalara kemer yerine pantolon askısı kullanmalarını öneriyoruz.

Reflü ağız kokusu yapar mı?
Evet. Çünkü yemek borusu ile mide arasındaki kapı açıktır ve mide ne varsa her şeyi yukarıya yansıtır. Buna içindeki kötü hava da dahildir. Sindirim sırasında midede kötü kokular oluşması son derece normaldir. Ancak bu koku herkeste yukarıya yansımaz çünkü kapı bariyer görevi görür. Ancak reflü hastalarında bu bariyer gevşediği ve arızalı olduğu için koku olur.

Reflü hastalığında cinsiyetin ve yaşın risk faktörünü artırıcı bir etkisi var mı?
Kadın ve erkek arasında bir fark yok ama yaşın önemi var. Özellikle 40 yaş ve üzerinde reflünün görülme oranı artıyor. Çünkü 40 yaştan sonra birçok kişi kilo alıyor ve mide ile yemek borusu arasındaki kapının çalışması da 40 yaşından sonra bozuluyor.

Son düzenleyen Safi; 24 Eylül 2016 21:29