Arama


Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
10 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
HÜCRENİN KEŞFİ VE HÜCRE TEORİSİ

Canlıların yaşayan en küçük birimi hücredir.Hücre ilk defa 1665 yılında bir İngiliz bilim adamı olan Robert Hooke tarafından keşfedilmiştir.Robert Hooke şişe mantarında aldığı kesiti mikroskopta incelemiş ve oda şeklinde yapılar görmüştür.Gördüğü yapılara hücre adını vermiştir.Leevwenhoek kendi yaptığı mikroskopla kirli sularda hareketli organizmaları gördü.Yaklaşık 200 yıl sonra Brown (1831) bitki hücrelerinde çekirdeği buldu.Purkinje ,Schwann ve Mohl gibi araştırmacılar hücre içindeki canlı yapıya plazma adını verdiler.Daha sonra hücreyi dış ortamdan ayıran bir zarın olduğu bulundu.Böylece yavaş yavaş canlıların hücrelerden yapıldığı fikri yayılmaya başladı.Bütün bu gelişmelere dayanılarak 19. asrın başında botanikçi Scleinden 1838 ve zoolog Schwann 1839 da bütün canlıların hücrelerden meydana geldiğini söyleyerek hücre teorisinin ilk temellerini attılar. Bu teori, biyoloji'de yapılmış genelleştirmelerin en geniş ve en temel olanlarından biridir. bir yıl sonra, 1939'da, Theodore schwann'ın (1810–1882) kıkırdak dokusunu inceleyerek, zamanın en önemli bilim adamı olan schleiden'in etkisi altında, hayvan dokularının da hücrelerden yapıldığını söylemesi üzerine schleiden'in görüşü kuvvetlenmiştir. schleiden'in hücrelerin çoğalmasında çekirdeğin merkez rolü oynadığını söylemesi Schwann tarafından da kabul edilmiş ve çekirdekli hücrenin canlı maddenin yapısal birimi olduğu görüşü genelleştirilmiştir. Schwann'a göre, bütün canlı organizmalar bir veya daha çok sayıda olan çekirdekli hücrelerden oluşurlar ve hücre canlı organizmanın görevsel birimidir. Bilim tarihi yazarları hücre teorisinin kurucusu olarak bu iki bilim adamını birlikte gösterirler.
Bugünkü anlamda hücre teorisi;
-Bütün organizmalar bir ya da daha fazla hücreden meydana gelir.
-Hücreler bütün organizmaların yapı ve işlevlerinin temel taşıdır.
-Yeni hücreler var olan hücrelerin çoğalmasıyla oluşur.
-Canlının kalıtım maddeleri hücrelerde bulunur.

Hücre teorisi 1858 yılında Rudolf Virchow ‘ un eklediği yeni maddelerde aşağıdaki şeklini almıştır:

-Hücreler canlının en temel yapısal ve fonksiyonel birimidir.
-Hücreler kendinden önceki hücrelerin bölünmesiyle oluşur.
-Stilojideki son çalışmalar ve yüksek yapılı canlılar dikkate alındığında bu maddelere ek olarak iki yeni maddenin daha ilave edilmesi öngörülmektedir.
-Çok hücreli canlıların farklı gruplar altında bir araya gelerek tek bir bilim gibi işlemektedir.
-Çok hücreli canlıların hücreli,bölünme,hareket,kendine özgü şekil almak,gerekli fonksiyonları gerçekleştirebilmek için birbirine ve ya katı bir yüzeye temas etmek zorundadır.

Hücre yapısı ve çeşitli hücreler; Canlıların en küçük ve fonksiyonel yapı taşı olarak tanımlanmaktadır.Hücre teorisinde de anlatıldığı gibi bütün canlılar hücrelerden meydana gelir.Fakat hücreler canlının yaşadığı ortama ve canlılar alemindeki yerine göre tek hücreliler ve çok hücreliler olmak üzere 2 ana gruba ayrılır.Tek hücreli canlılar hayatın devamı için gerekli bütün görevleri kendi başlarına gerçekleştirirler.Çok hücrelilerde ise bir iş bölümü vardır ve hücreler bu fonksiyonlarını gerçekleştirmek üzere özelleşmişlerdir.Hücre şeklinin oluşumunda, yüzey gerilimi, komşu hücrelerin mekanik etkileri, stoplazma yoğunluğu, görev ve kalıtsal faktörler etkilidir.Amip, cıvık,mantar ve akyuvarlar gibi bazı hücrelerin belirli bir şekli yoktur.Bu hücreler şekilden şekile girebilirler.Serbest yaşayan alg, polen ve spor hücreler küre birbirine bağlı hücreler genellikle küp, prizma, silindir ve ya iki ucu sivri lif şeklinde bulunurlar.Hücrelerin büyüklükleri çok farklı olup en küçük hücreler gametler, bakteriler ve parazit tek hücreli canlılardır.Bu hücrelerin büyüklükleri 0,2-0,5 mikron çapındadır.En büyük hücre ise devekuşu ve tavuk yumurtalarının sarı kısmıdır.En uzun hücre ise 1 metre boyunda olan sinir hücreleridir.Hücreler yapılarına göre prokaryot ve ökaryot olmak üzere ikiye ayrılır.Prokaryotik hücre, tek hücreli canlılarda görülen ve organize bir çekirdeği olmayan hücre tipidir.Ökaryotik hücrelerde organize olmuş halde stoplazma içerisine dağılmış durumdadır.

Hücre canlının en küçük yapı , üreme ve işlev birimidir.Bir hücrenin genel yapısı incelendiğinde içi yaşamsal olayların gerçekleştiği organel adı verilen yapısal bölümlerin bulunduğu görülür.Bu yapılar inorganik ve organik moleküllerden oluşur.

Canlıların incelenmesi morfoloji, görev ve davranış bakımından farklı dört milyon civarında canlı türü olduğunu göstermektedir. Bunlar çeşitli bakteriler, mantarlar, tek hücreliler, bitkiler ve hayvanlardır. Fakat bu canlıların hücre seviyesinde incelendikleri zaman temel bir organizasyon planı gösterdikleri anlaşılmaktadır. Böylece hücre canlı organizmaların morfolojik ve fizyolojik bir birimi olur. Fakat hücre hakkında bu kavram oldukça yenidir. Aşağı yukarı 19. yüzyılın sonuna doğru, 1830-1880'lerde bu kavram geliştirilerek kabul edilmiş ve hücreyi inceleyen bir bilim dalı olan sitoloji, biyolojinin yeni ve ayrı bir dalı olarak gelişmeye başlamıştır. Son yıllarda sürekli olarak gelişen teknik imkânlar bu bilim dalına yeni görüşler getirmiştir ve böylece bu dalın adı da hücre biyolojisi olarak benimsenmiştir. Hücre biyolojisi kavramı sitoloji'den daha geniş bir kavram olup hücre morfolojisi dışında molekül seviyesinde hücrenin incelenmesi ile ilgili diğer konuları da içine almaktadır. Bu bilim dalının tarihi kısaca şöyledir:

Daha eski yunan medeniyetlerinde bile, Aristotle (m.ö. 384–322) gibi filozoflar canlıların tekrarlanan birkaç elemandan yapılmış olduğunu söylüyorlardı. Fakat o zaman bu tekrarlanan yapılar bitkiler için yaprak, çiçek; hayvanlar içinse segment, organ gibi yapılardı. Bunlar canlıların mikroskobik yapılarıdır. Bu yapıları oluşturan hücreler bilinmiyordu. Rönesans’ta paracelsus da aynı görüşü paylaşıyordu. Çünkü eskiden teknik imkânları elverişli değildi, mikroskoplar yoktu. Böylece organizmalarda hücrelerin varlığının keşfedilmesi mikroskobun icadına bağlı kalmıştır. Önce optik mercekler geliştirilmiş, sonra bu mercekler bir araya getirilerek ilk önce basit mikroskoplar, daha sonra da bileşik mikroskoplar meydana getirilmiştir. Mikroskobun ilk defa ne zaman icat edildiğini tam olarak tespit etmek güçtür. Küçük cisimlerin büyütülmesini kolaylaştırmak amacıyla büyüteç olarak merceklerin kullanılmasına euclid (m.ö.590) zamanında rastlanır.
Ondokuzuncu yüzyılın başına kadar bitki ve hayvan hücrelerinin aynı mikroskobik yapıda olduğu araştırıcıların gözünden kaçmıştır. Çünkü bitki hücrelerinin mikroskopta görülen bir duvarı vardır ve hooke ile Grew'in gözlemlerine göre, hücreler bu duvarlarla sınırlanmış canlı madde birimleridir. Hayvan hücrelerinin böyle duvarları ve sınırları görülmediği için bir yapı benzerliği bulunamamıştır. hooke, bitki hücrelerinin duvarlarını hücrenin kendisi olarak kabul etmiş, bu duvarlar arasında kalan esas hücre muhtevası o zaman gözden kaçmıştır.

Ondokuzuncu yüzyılın başında organların kas, kemik, kıkırdak gibi doku adı verilen yapılardan oluştuğu biliniyordu. Fakat dokuların hücrelerden oluştuğu henüz açıklanamamıştı. Fransa’da, j.j. dutrochet (1776–1847) bitki ve hayvan dokularını karşılaştırmalı olarak incelemeye başlamış ve bu dokuların birtakım yapıştırma kuvvetleriyle bir arada tutulan küçücük hücrelerden oluştuğunu yazmıştır. bu açıklama Hooke'un yayınından 150 yıl kadar sonradır. bu arada, Robert Brown (1773–1858) bitki hücrelerini incelerken, hücre içerisinde daha yoğun yuvarlak bir kısım bulunduğunu gözleyerek buna çekirdek (nükleus) adını vermiştir(1831). Brown, daha sonra, bu gözlemini geliştirerek, 1883 yılında, bütün bitki hücrelerinde bir çekirdek bulunduğunu bildirmiştir. Böylece araştırmacıların dikkati hücre duvarından hücrenin içyapısına yönelmiştir. Hücredeki sıvı muhteva 1830'lara kadar canlı organizmanın esas maddesi olarak tanınmış ve j.e.purkinje tarafından buna, 1840'da, protoplazma adı verilmiştir.

AŞKIN KIZILARSLAN
Quo vadis?