Arama

Pierre Auguste Renoir - Tek Mesaj #3

HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
12 Aralık 2008       Mesaj #3
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Auguste Renoir(1841-1919)
Ad:  renoir1.JPG
Gösterim: 1028
Boyut:  19.6 KB

1841 yılında Limoges’da dünyaya gelmiştir. Resme olan yeteneğini gören babası onu 13 yaşında iken bir porselen yapımcısının yanına verir. Orada seramik üzerine resim yapıyordu. Daha sonraları, geçim kaygısıyla stor ve yelpaze de boyamıştır. Bu arada para biriktirmiş ve 1862’de Güzel Sanatlar Okuluna yazılmıştır. Bir yandan Gleyre’in atölyesine devam eden Renoir, orada Monet’ye, Basille’e ve Sisley’e rastlar. 1864’de atölye kapanınca arkadaşları ile birlikte oradan ayrılır. 1864 Devlet Resim Sergisinde Esmeralda adlı eseriyle boy gösterir. Ertesi yılın sergisinde ise Sisley’in Portresi ile Yaz Gecesi tabloları yer alacaktır.

Renoir’ın ilk resimleri Diaz’ın, Courbet’nin etkilerini taşırsa da Renoir 1868’den sonra Monet’nin etkisine girmeye başlar, 1868 ve 1869 da Ville d’Avray’de, ya da Croissy adasının bulunduğu yerdeki Seine kıyılarında Monet ile birlikte çalışır. Burada yaptığı La GrenouiIlère tablosu Monet’nin ayni addaki tablosunun konusunu işler. Ama aynı yıl içinde yaptığı Sisley’in Evi gene Courbet’yi hatırlatır.

1870 Savaşını Bordeaux’ süvari birliğinde geçiren Renoir, savaş bitince gene Paris’e gelir. Ama sık sık Bougivale, Saint-Cloud’ya, Louveciennes’e giderek açık havada çalışır. Renoir, doğadaki ışık ve renk üzerine eğilen Monet’nin yanı sıra günlük hayatı resimlerine konu alan Manet’nin etkisine de kapılır. 1876’de boyadığı Moulin de la Galette bu ikili etkiyi belirli bir biçimde gösterir. 1873’te gene Monet ile aynı konuda birer tablo yaparlar: Marc aux Canards.

İzlenimcilerin ilk sergisini düzenleyen Renoir’dır. Renoir bu yıllarda yaptığı portreler hep açık havada yapılmıştır. Oysa Monet ile Pissarro’nun açık hava çalışmaları, daha çok, manzara resimleridir.

Resim, Auguste Renoir’ın 1876’da yapılmış ve bir açık hava eğlentisini betimleyen tablosunu gösteriyor. Renoir , kalabalığın neşeli devinimini yakalamayı seviyor, coşkulu güzelliğin büyüsüne kendini bırakabiliyor. Ama onun asıl niyeti başkadır. O, parlak renklerin canlı çeşitliliğini çağrıştırmak ve kalabalığın burgacı üstünde güneşin etkisini incelemek istiyor. Bu tablo, Manet’nin yaptığı Monet’nin Kayığı ile karşılaştırılsa bile, bitmemiş gibi, taslak halindeymiş gibi görünüyor. Yalnızca ön düzlemdeki birkaç figürün başı, az çok ayrıntıyla imgeleştirilmiş, ama tablo bir tüm olarak, çok atak ve karşı-gelenekçi. Oturan bayanın gözleri ve alnı gölgede kayboluyor; güneş ise ağzında ve çenesinde oynuyor. Canlı giysisi, Frans Hals veya Velàsquez’in kullandıklarından çok daha korkusuzca, özgür fırça vuruşlarıyla boyanmış. Ama bunlar, dikkatle baktığımız figürlerdir. Arkada ise biçimler, havada ve güneş ışığında giderek daha bir çözülüyor. Hemen ayırdına varıyoruz ki bu tablolar, taslak gibi görünseler de, bir savsaklamanın değil, tersine, derin bir resimsel deney’in ürünüdür. Eğer Renoir her ayrıntıyı çizmiş olsaydı, tablo cansız ve sıkıcı bir şey olurdu. Gördüğümüz gibi, doğayı yansıtma yöntemi bulununca, XV. yüzyıl sanatçıları arasında da böyle bir çatışma çıkmıştı. Aynı şey, figürlere katılık ve sertlik veren perspektifle doğalcılık için de söylenebilir. Anımsanacağı üzere, bu güçlüğü, yalnızca Leonardo’nun dehası, sfumato (giderek erime) yöntemi sayesinde, biçimleri gölgede eriterek aşmıştır. Fakat Leonardo’nun koyu gölgelerini açık havada bulamadığımıza göre, İzlenimciler için bu geleneksel yol da kapanmıştı. Bu nedenle onlar, kenar çizgilerinin bilinçli olarak aşındırılması yolunda, önceki kuşakların başarılarının çok ötesine gitmek zorunda kaldılar.

İnsan gözünün şahane bir araç olduğunu biliyorlardı. Yeter ki ona, doğru uyarıda bulunulsun. Sonra göz, biçimi, nasıl olması gerekirse öyle oluşturur. Ne var. ki-bu resimlere bakmasını bilmek gerekir. İzlenimci serginin ilk ziyaretçileri, o tablolarda, keyfi fırça vuruşlarının oluşturduğu karışıklıktan başka bir şey bulmamışlar ve ressamları da deli sanmışlardı.
Renoir 1874—1877 yıllarında izlenimcilerin bütün sergilerine katılır.

Ama 1879 yılında Devlet Resim sergisine resim vermeyi yeğler. Bu yıldan sonra Renoir devlet sergisini izlenimcilerin sergisinden üstün tutmaya başlar ve az çok arkadaşlarından ayrılmış olur.

1881 martında Cezayir’e gider ve aynı yılın sonbaharında İtalya’ya geçer. Venedik’te, Roma’da, Floransa’da, Napoli’de, Pompei’de, dolaşır. 1882 yılı ocak ayında Palermo’da Richard Wagner’in Portresi’ni boyar. 1883 sonbaharında Renoir, bu kez Monet ile gelir İtalya’ya ve bir süre Cenova’da kaldıktan sonra gene Monet ile birlikte Estaque’e Cézanne’ın yanına gider.

İngresci dönem araştırmalar
1881-1882’de İtalya’da bir süre kalan sanatçı, orada Floransalı ustaları, Raffaello’yu, Pompei’deki freskleri yakından inceleme fırsatını buldu. 1883-1884 yılları arasındaysa izlenimciikten daha da kopmuş olduğunu açıkladı: 1883’e doğru bir kopukluk olduğunu söyleyen sanatçı, izlenimciliğin sonuna kadar gittiğine ve belli bir noktadan sonra ne resim yapmayı, ne de desen çizmeyi bildiği sonucuna vardığına, kısacası çıkmaza girdiğine inanmıştı.

Renoir’ın “kuru ya da “Ingresvari (1889-1890) olarak nitelenen yeni çalışma döneminin başlıca özelliği, desenin daha belirgin olması ve aplalara yer vermesidir (yani renkleri düz olarak sürmesi); daha sonra figürleri belirgin konturlarla çevirmeye ve ışığı tekdüze bir biçimde dağıtmaya başladı.

1885, 1888, 1889 yıllarında Renoir, gene uzun bir süre Cézanne’ın yanında kalır.

“Sedefli''? dönem ve son yapıtlar1890’a doğru Renoir’m yeni bir üslup edindiği görüldü; bunun başlıca özelliği, fırça tuşlarının çok daha yumuşak ve akıcı olmaları ve sanatçının saydamlık etkilerine yer vermesidir. Bu dönem “sedefli''? dönem (1890-1897) olarak adlandırılır. Sedefli üslubun, ellisine yaklaşan Renoir tarafmdan benimsenmesi rastlantısal değildir. Sanatçı, Andr Lhote’a göre bu dönemde gençlik yapıtlarının çatlak çatlak olduğunu, tonlarrının da bozulduğunu fark etmiş ve bundan böyle karıştırdığı boyalara dikkat etmeye başlamıştı. Gerçekten de, Rubens gibi, boyaları karıştırma işini en aza indirdi; Yalnızca ince ve tek bir boya tabakasıyla yetindi.

Piyano Çalan Genç Kızlar (1892) sanatçının devlet tarafından satın alınan tuvali oldu; bu, söz konusu dönemin ünlü bir yapıtıdır. Artık çalışmaları ilgi çekmeye başlamıştı. 1897’den sonra ve yaşamının sonuna kadar Renoir, içinden geldiği gibi ve dolaysız bir biçimde, rötuşlara başvurmadan çalışmaya başladı; bu biçimde pek çok tombul ve çıplak kadın resmini çoğunlukla bir oturuşta ve aşıboyası-kırmızı ağırlıklı renklerle gerçekleştirdi. G.H.

1891’de Tamaris-sur mer’e, 1892’de İspanya’ya gider. Böylece hayatı Paris’teki atelyesi ile yolculukları arasında geçer. 1893 kışını Beaulieu’de geçirir. 1897, 1898 yıllarında ise Dieppe yakınlarındaki Berneval’de kalır.

1898 yılında romatizmaya tutulur. Ama İtalya’da ve Fransa’daki kaplıcalar onu iki yıl içinde bu derdinden kurtarırlar. 1900’de Légion d’honneur nışanını da alan Renoir 1901’de yeniden Cannes yakınındaki Trayas’a gider. Kışı orada geçirir. 1903 de Cagnes’da bir yer satınalıp ev yaptırtır. Hayatının geri kalan bölümünde kışları hep burada geçirir.

1905 yılı Sonbahar Sergisi’nde sergilediği resimlerle tam bir zafer kazanır. Ama romatizma ağrıları yeniden başlamıştır. 1912’de artık fırça tutamayacak bir hale gelir. 1919 ağustosunda Louvre müzesi Bayan Charpentier tablosunu satın alınır.Kendisi de 3 aralık 1919’da Cagnes’da ölür.
Son düzenleyen Safi; 9 Nisan 2016 11:50