Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Aralık 2008       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Seyahatnameden Seçmeler
Viyana’da Bîr Hastanın Ameliyatı
Viyana’da bir hastanın şakağına mermi girmişti. Doktor ve yardımcısı bu mermiyi çıkarmak için ameliyata başladılar. Ben de izin istedim ve sessizce onları izledim. Doktor öncelik­le hastanın alnının ortasından başlamak üzere baştaki deriyi iki tarafa doğru soydu. Ardından başının yan tarafından bir delik açtı. Sonra bir demir parçasıyla kafatasını kaktırarak a-yırdı. Kafatasının tam ortası keserin dişleri gibi birbirine geç­miş olduğu için tam ortadan ikiye bölündü. Ben hastaya da­ha yakından bakmak için yaklaştım, bu arada mendille ağzı­mı kapattım. Doktor bana niçin ağzını bu şekilde kapattın de­yince: “Belki hapşırırım ve hastaya zarar verebilirim.” deyin­ce doktor: “Sen doktor olmalıymışsın.” dedi. Ardından dok­tor kurşunu çıkardı, kurşunun yerini de bir süngerle temizle­di. Sonra da kemikleri eskisi gibi birleştirdi. Deriyi de kapattı. Ardından yüzlerce iri at karıncası getirdiler. Doktor karıncaları tek tek derinin bitiştiği yerlere yaklaştırıyordu. Karınca bu bi­tişen deriyi ısırır ısırmaz, doktor karıncayı belinden kesiyordu. Böylece deriyi baştan başa kapattılar. Birkaç hafta sonra adam iyileşti, karınca parçaları da kendiliğinden döküldü.
Erzurum’un Soğuğu
Halkın ağzında şöyle bir fıkra vardır: Bir dervişe “Nere­den geliyorsun?” demişler. O da “Kar rahmetinden geliyo­rum.” demiş. Bunun üzerine “O ne diyardır?” demişler. Der­viş “Soğuktan insana zulüm olan Erzurum’dur.” demiş. “Ora­da yaz olduğuna rast geldin mi?” demişler. Derviş “Vallahi 11 ay, 29 gün sakin oldum. Halk hep yaz gelecek dedi. Ben göremedim.” demiş. Bir diğer fıkra da şudur: Kedinin biri kara kışta bir dam­dan diğer dama sıçrarken havada donup kalmış. Sekiz ay sonra don çözülünce miyavlayarak yere düşmüş. Gerçekten de bir adamın eli yaş iken bir demir parçasına yapışsa derhâl donar. Elini demirden koparmak ihtimali ol­maz. Ancak bir miktar derisi yüzülerek demirden kurtulabilir.
İstanbul Hastaneleri’nden Fatih Hastanesi
70 oda, 80 kubbe ve 200 memuru vardır. İpek altın işle­meli, bürümcük gecelikleri vardır. Birisi hasta olsa hastaneye götürüp ona bakarlar ve ilaç verirler. Günde iki defa türlü türlü güzel yemekler verilir. Vakıf kuralları öylesine sağlamdır ki şöyle denilmiştir: “Eğer mutfakta keklik, turaç ve sülün kuş­larının eti bulunmazsa bülbül, serçe ve güvercin pişirilip has­talara bol bol verilsin.” diye yazılıdır. Hastanelerde, akıl has­talarının hastalıklarının geçmesi için müzikçiler ve okuyucular tayin edilmiştir.

İstanbul'daki Marifet Sahibi Üstadlar
Hezarfen Ahmed Çelebi
Önce Ok Meydanı’nın minberi üzerinde, rüzgârın sert ol­duğu sırada kartal kanatlarıyla sekiz dokuz kere havada uça­rak talim etmiştir. Sonra Murad Han, Sarayburnu’ndaki Sinan Paşa Köşkü’nde boğazı seyrederken Galata Kulesi’nin ta tepe­sinden lodos rüzgârıyla uçarak Üsküdar’a kadar uçabilmiştir.
Lagarı Hasan Çelebi ve Bir Nükte
Murad Han’ın kızı dünyaya geldiği gece kurban keserek bayram ettiler. Bu Lagarı, elli okka barut macunundan yedi kollu bir fişek yaptı. Sarayburnu’nda hünkârın huzurunda fi­şeğe bindi. Çırakları fişeği ateşlediler.
Lagarı: Padişahım Allah’a ısmarladık! İsa Peygamberle konuşmaya gidiyorum, diyerek göğe yükseldi. Yanında olan fişekleri ateşleyip deniz yüzünü aydınlattı. En yukarı çıkıp da barutu bitince kartal kanatlarını açıp denize indi. Oradan yüzerek padişahın huzuruna geldi ve: “Padişahım İsa Pey­gamber size selam söyledi.” diye şakaya başladı.

DEVAMI
Evliya Çelebi
Son düzenleyen Safi; 18 Ağustos 2016 16:51