Arama


Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
13 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
A.MASAL HAKKINDA BİLGİ

Dilimize masal olarak geçen ve Arapça bir sözcük olan “mesel”in İngilizcesi “tale”, Fransızcası “conte”, Almancası ise “maerchen”dır. Değişik bölgelerimizde metel, mesel, misal, mesele, nağıl, hikaye, sanık olarak da söylenen masal, çeşitli sözlük ve ansiklopedilerde şöyle tanımlanıyor:

Ana Britannica: Olağanüstü öğe, kahraman ve olaylara yer veren öykülere denmektedir.
Türkçe sözlük: Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla insanların veya tanrıların başından geçen olağan dışı olayları anlatan hikayelerdir.

Büyük sözlük: Düzyazı biçiminde söylenmiş dinsel ve büyüsel inançlardan ve törelerden bağımsız, bütünüyle düş ürünü olan, gerçeklerle ilgisi bulunmayan olağanüstü kişi, olay ve motiflerle bezenmiş, bir çoğu anonim kısa anlatı türü.

Türk folkloru araştırma ve derleme uzmanı Pertev Naili Boratav’ın yazdığı şekliyle ise, masal, nesirle söylenmiş, dinlik ve büyülük inanışlardan ve törelerden bağımsız, tamamıyla hayal ürünü, gerçekle ilgisiz ve anlattıklarına inandırmak iddası olmayan kısa bir anlatı diye tanımlanır.

Kısaca diyebiliriz ki, masal, hayal ürünü olan, bilinmeyen bir zamanda geçen, anlatılanlara inandırmak iddiası bulunmayan bir anlatım türüdür.

Masalların içine, sözlü geleneğin ürünü olan Külkedisi, Pamuk Prenses ve 7 Cüceler, Çizmeli Kedi gibi halk öyküleriyle birlikte ünlü İngiliz yazar Oscar Wilde’ın Mutlu Prens ya da Azra Erhat’ın Troya Masalları gibi edebi yönü ağır basan bazı yapıtlar da girer.

Türleri ve özellikleri:

Masallar, “Halk Masalı Türleri” (A.Aerne ve S.Thompson, 1964) adlı uluslararası masal kataloğunda genel olarak şu ana çeşitlere ayrılmıştır:

1- Hayvan Masalları (Fabllar): Bunlar soyut fikirleri somut halde veren kısa hikayeciklerdir. Fablların kaynağı Hindistan’dan gelmektedir. Orada Buda dini hakimdir, tabiattaki her şeyde ruhun hakim olduğuna inanırlar ve hayvanlara değer verirler. Fabllarda bilinen gerçekler kısa ve öz sözlerle tekrar edilir ve masalın sonunda mutlaka açık biçimde ders verilir. Karakterleri genellikle insan gibi düşünen ve hareket eden hayvanlar ya da bitkilerdir, ancak her hayvan tek bir yönü ile ele alınır. Hayvanların ve bazen de bitkilerin “kişileştirme” ve “konuşturma” sanatı yoluyla insan tiplerini canlandırdığı fabllar, bir düşünceyi güçlendirmek, ibret dersi vermek gibi gerekli hallerde yeri gelmişken anlatılır.

2- Olağanüstü Masallar: Bu tür, diğer masal türlerine göre daha uzundur, kişi sayısı daha fazla, olaylar ise daha çapraşıktır. Olağanüstü masalların kişileri insanlarla birlikte cinler, periler, devler, ejderhalar gibi tabiat dışı varlıklardır. Konular gerçek dışı olup olaylar hayalürünü yerlerde geçer. Kahramanlar daima olağanüstü olaylarla karşı karşıya gelir. Olaylarýn düğümlenmesi ve çözümlenmesinde tılsım, fal, kehanet gibi olağanüstü ve esrarlı güçlerin büyük payı görülür.


3- Gerçekçi Masallar: Bu masallarda ise padişahlar, vezirler, zengin tüccarlar, sıradan ve yoksul insanlar, haydutlar gibi gerçek dünyadan alınma kişiler vardır. Konularını günlük hayatımızdan, yaşam felsefesinden, zengin-fakir ilişkilerinden almakta, bazen de çocukların karşılaştıkları güçlükler, üvey anne kıskançlıkları, aile üyelerinin birbirlerine gösterdikleri özveriler, kardeşler içinde en küçük ve saf olanın başarısı, anne-baba-kardeş ilişkileri ve sevgisi, insan aklını kurcalayan olayların nedeniyle ilgili soruların açıklanması, hayatın gülünç yönlerinin dile getirilmesi gibi temalar bulunmaktadır.


İyi bir masal ilgi bütünlüğü taşımalıdır. Okuyucunun bütün dikkati ana fikir üzerine çekilmeli, bu bakımdan fazla olay içermemelidir. Çeşitli olay ve karakterler okuyucunun ilgisini dağıtır. Genel olarak masalların temaları kuvvetli ve açıktır, karşıtlık unsuru taşır. İyinin karşısında kötü, güzelin karşısında çirkin vardır.

Bazı dil özellikleri de masalları öteki anlatım türlerinden ayırır. Masallar 3 esas üzerine kurulmuştur; giriş, gelişme-düğüm ve sonuç. Tekerlemeler ve kafiyeler girişi çekici yapar. Girişte belli başlı kahramanlar kısa ve öz olarak tanıtılır. Çözülecek sorun ortaya konur. Hızlı ve kısa anlatımına bağlı olarak masal fiilleri –miş’li geçmiş zaman, şimdiki zaman ya da geniş zamanla anlatılır, -di’li geçmiş zaman kullanılmaz. Zaman saptaması, “evvel zaman içinde”, “çok eski zamanlarda” gibi cümleciklerle verilerek okuyucu belli belirsiz fakat kesinlikle eskiye ait bir döneme götürülür. Olayların geçtiği sahneler birkaç kısa cümle ile çizilir. Örneğin, ormanın kenarında küçük bir evde güzel bir kız yaşarmış gibi. Gelişme ve düğüme gelindiğinde ise, girişte de belirtilmiş olan zorluklar iyice ortaya çıkar ve kahramanı başarıya ulaşmaktan alıkoyar. Olayların birbirini izlemesi sonucunda öyle bir doruk noktasına ulaşılır ki, orada bir çözüm bulmak şart olur. Çözüm, giriş kadar kısa ve öz olmalıdır. Girişte belirtilmiş her şey bir sonuca bağlanmalı, iyiler ödüllerini, kötüler cezalarını bulmalıdır.

Anlatısı kısa ve hızlı olan hayvan masallarıyla kıyasladığımızda, olağanüstü ve gerçekçi masallar daha uzun ve detaylı gibi görünürler, ama içinde geçen olayların çokluğunu ve geçen zamanın uzunluğunu gözönünde bulundurduğumuzda anlatının aslında kısa ve hızlı olduğunu görürüz.

Dinleyicinin dikkatini masalda toplayabilmek için masalın başında, sonunda ve bazen uygun görülen yerlerde bulunan tekerlemeler masalların önemli özelliklerinden biridir. Bu tekerlemeler her masalda aynı kalabilmekle beraber, masaldan masala da değişebilirler. Ancak fabllarda başlama tekerlemeleri yoktur, ortada ve sonda gelen tekerlemeler ya da tekerlememsi kalıp sözler de öteki masallardaki kadar önemli yer tutmaz.








B. TÜRKİYE’DE MASAL VE TÜRK MASALCILARI

Diğer Müslüman Doğu halkları gibi Türkler de Hint, Arap ve İran kökenli masallara büyük ilgi göstermişlerdir. Çeviri ve uyarlama yoluyla türkçeye kazandırılan Binbir Gece Masalları, Bahtiyarname, Sinbadname gibi yapıtlar hem çok beğenilmiş, hem de Türk halk masallarını çok etkilemiştir. İlk türkçe masal kitabı sözlü gelenekten derlenmiş olan Billur Köşk Masalları’dır. Halk arasında ağızdan ağıza yayılan binlerce anonim masal, Nasrettin Hoca fıkraları, Keloğlan masalları, Karagöz oyunları, tekerlemeler olmasına rağmen çocuk edebiyatının gelişmesi Tanzimatla (1839) başlamıştır. Ahmed Mithat’ın “Kıssadan Hisse” isimli kitabı bazılarınca ilk çocuk kitabı sayılır (1871), ayrıca Şinasi ve Recaizade Ekrem’le birlikte o dönemde bir çok hayvan masalını da türkçeye çevirmiştir.
Türk masallarını derleme ve inceleme çalışmaları Cumhuriyet döneminde yoğunlaşmış, Ziya Gökalp (Altın Işık), Tahir Alangu (Keloğlan Masalları) ve Naki Tezel (İstanbul Masalları) derledikleri masalları edebi bir biçim vererek yayımlamışlardır; büyük masalcılarımızdan Eflatun Cem Güney de “Açıl Sofram Açıl” ve “Dede Korkut Masalları” ile bir çok ödül almıştır. Daha sonra Orhan Veli Kanık La Fontaine’den çeviriler yapmış, Nasreddin Hoca fıkralarını akıcı bir dille yazarak yeniden dilimize kazandırmıştır. Cahit Uçuk da 1940’lı yıllarda sırasıyla “Kırmızı Mantarlar”, “Üç Masal”, “Türk Çocuğuna Masallar”, “Ateş Gözlü Dev” ve “Kurnaz Tilki” eserlerini yazmış ve “Türk İkizleri” (1958) adlı eseri ile Hans Christian Andersen ödülü almıştır. Aynı yıl Halil Aytekin içinde hem Ezop’tan hem de Türk sözlü geleneğinden alınmış hikayeler bulunan “Hayvan Masalları”nı yayımlar.
Başta Pertev Naili Boratav olmak üzere Mehmet Tuğrul, Ahmet Edip Uysal gibi araştırmacılar da Türk masalları üzerine derleme ve araştırmalar yapmışlar, yakın dönemde ise Saim Sakaoğlu, Bilge Seyidoğlu ve Umay Günay Anadolu masalları üzerine yaptıkları önemli araştırmalarını ve derlemelerini yayımlamışlardır.
Anadolu’dan bir masal:

FESLEĞENCİ KIZ
“Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde deve tellal iken, pire berber iken, anam benim beşiğimi tıngır mıngır sallar iken, uzak ülkelerin birinde ihtiyar bir çiftçi ve üç kızı yaşarmış. Birbirine büyük bir sevgiyle bağlı olan bu ailecik mutluluk içinde yaşayıp giderlerken bir gün yaşlı çiftçi hastalanıp ölmüş ve üç kızı üç gün üç gece durmadan ağlamışlar.Ama yapacak birşey yokmuş. Zavallı kızlar yoksulluk içinde kalakalmışlar. Bir gece en küçük kız rüyasında bahçedeki fesleğen ağacının dibinde dokuz küp altın olduğunu görmüş. İlk önce kız buna pek aldırmamış ama üç gece üstüste aynı rüyayı görünce kardeşlerine durumu anlatmış. Hemen gidip fesleğen ağacının dibini kazmışlar ve gerçekten de dokuz küp altın olduğunu görmüşler. Mutluluktan birbirlerine sarılıp ağlaşan bu üç kardeş hemen kendilerine sarayın karşısında güzel bir ev yaptırmışlar ve fesleğeni de oradaki bahçelerine dikip her gün sırayla sulamaya başlamışlar. Meğerse padişahın yakışıklı mı yakışıklı, akıllı mı akıllı oğlu da her gün balkondan merakla bu üç kızı izlermiş. Bir akşam büyük kız bahçede fesleğeni sularken padişahın oğlu dayanamayıp kıza laf atmış: "Fesleğenci kız, fesleğenci kız! Gece gündüz fesleğen sularsın, fesleğenin yaprağı kaç?” Kız hem utancından hem de yanıtı bilemediğinden hemen içeri kaçmış. Diğer akşam ortanca kız çıkmış bahçeye ve fesleğeni sulamaya başlamış. Padişahın oğlu ona da laf atmış: “Fesleğenci kız, fesleğenci kız! Gece gündüz fesleğen sularsın, fesleğenin yaprağı kaç?” Ortanca kız da ablası gibi utanmış ve cevap vermeden içeri kaçmış. Derken diğer akşam küçük kız çıkmış fesleğeni sulamaya. Padişahın oğlu aynı soruyu ona da sormuş: “Fesleğenci kız, fesleğenci kız! Gece gündüz fesleğen sularsın, fesleğenin yaprağı kaç?” Küçük kız çok akıllı ve zeki bir kızmış ve bu uyanık oğlanın cevabını hemen vermiş: “Ağasın beysin paşasın, gece gündüz camdan bakarsın, gökte yıldız kaç?” Padişahın oğlu bu akıllı olduğu kadar da güzel olan kızdan o kadar etkilenmiş ki, hemen oracıkta ona aşık oluvermiş. Kırk gün kırk gece düğün dernek yapılmış, prensle fesleğenci kız mutlulukların en yücesine çıkıp oturmuş, fesleğen ağacı da aşk bahçesinde sevgiyle beslenip büyümüş. Ben de düğünlerine vardım, bana 3 fesleğen yaprağı verdiler, biri benim, biri bu masalı okuyanın, biri de bu masalı dinleyenlerin yüreğine mutluluk versin.”


C. DÜNYADA MASAL VE DÜNYA MASALCILARI
Bellibaşlı dünya masal ve masalcıları şunlardır:
Hint Masalları
1- Pançatantra : Hint masal kitapları arasında en eski olanıdır. Bazı kaynaklarda eserin yazarı olarak Beydaba ismi geçmektedir, ancak eserin yazarının o olup olmadığı kesin değildir. Eserin giriş kısmında Vişnuşarman adlı bir bilginin kralın üç oğluna anlattığı masallardan ibaret olduğu belirtilmektedir. Daha çok devlet idaresi ve ahlakî konular yer alır.
2- Masal Nehirleri Okyanusu : Masal kitapları içerisinde masal sayısı bakımından en büyük kitaptır. Eserin hacmi fazla olduğu için diğer dillere tercüme edilmemiştir.

Arap Masalları
Bin Bir Gece Masalları : Bu masallar sözlü olarak bütün dünyada bilinmektedir. Arapların ilk başta pek önem vermediği eser, Avrupa’da çok beğenilmiş ve incelenmiştir. Kimin yazdığı belli değildir. Bu masal kitabının asıl teması kadınların sadakatsizliği üzerinedir. Adından da anlaşılacağı üzere bin bir gece boyunca sabahın ilk ışıkları doğuncaya kadar anlatılmaktadır.

İran Masalları
Bin Bir Gündüz Masalları : Bin bir gece masallarına karşı çıkarılmış bu masal kitabında da erkeklerin sadakatsizliği anlatılmıştır. Bin bir gündüz masalları, bin bir gece masallarına göre daha uzundur.

Yunan Masalları
Ezop’un Masalları : Daha çok fabl türünde masallar yer alır. Her masalın sonunda yazar tarafından masalda anlatılmak istenen konu bir cümleyle açıklanır. Bazı araştırmacılar Ezop’un yaşamadığını ileri sürmüşlerdir. Ama elde kesin bir delil yoktur.

Latin Masalları
La Fontaine’den Masallar : Bu eserde yer alan masalların hepsi fabl türündedir. Hayvanları konuşturarak insanlara ders vermeyi amaçlamıştır. La Fontaine masalları manzumdur.



Alman Masalları
Grimm Kardeşler : “Çocuk ve Ev Masalları”nı yazmışlardır. Ayrıca masalları ilk defa Grimm Kardeşler araştırıp derlemişlerdir.

Fransa Masalları
Kaz Anamın Öyküleri : Kitabın yazarı Charles Perrault çok sevilen Külkedisi, Kırmızı Başlıklı Kız, Güzel ve Çirkin gibi halk masallarını bu kitabında derlemiştir.

İtalyan Masalları
Hoş Geceler : Straparolanın bu kitabında Pamuk Prenses, Uyuyan Güzel gibi masallarla birlikte başka ortaçağ italyan masal derlemeleri de bulunmaktadır.

İskandinav Masalları
Andersen’den Masallar : Danimarkalı Hans Christian Andersen yazmıştır. Bu masalların kaynağı o yörenin halk efsaneleri olmakla birlikte topluma yönelik yergiler de içermektedir
D.MASALLARIN ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Edebiyat, olay, duygu ve düşünceleri dil aracılığıyla biçimlendirme sanatıdır. Çocuk edebiyatı, 2-14 yaş çocuklarının hayali duygu ve düşüncelerine yönelik sözlü ve yazılı tüm eserleri içine alır. Masallar bunların arasında, özellikle 10 yaş altı çocuklar açısından bakarsak, başta gelir.

Genel olarak çocuk edebiyatı hakkında birtakım yanlış düşünceler oluşmuştur. Çocukluk döneminin insan yaşamında kısa bir yer tuttuğunu, bu nedenle de çocukluk döneminde yaşananların çok da önemli olamayacağını düşünenler vardır. Oysa ki bugün bütün etki ve eğitim şekillerine en yatkın olan bu devrede kitap okumanın son derece önemli olduğu, bu kitapların da özenle seçilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Bazı yetişkinler iyi bir çocuk kitabının, yetişkinlere hitap eden temanın basit ve kısa biçimde ele alınmış hali olması gerektiğine inanırlar. Bu görüş, çocuğu, kendine özgü dünyası olan bir varlıktan çok, minik bir yetişkin olarak kabul eder. Oysa ki iyi bir hikaye kitabı, her şeyden önce, çocuklarda hayat boyu sürecek okuma arzusunu uyandırmalıdır, okunduğunda mutluluk ve huzur vermelidir, şiddet öğeleri içermemelidir. Masallar bu dönemin ilk basamağını oluşturmaktadırlar ve o yaştaki çocukların ruhsal ihtiyaçlarını (güven, sevgi, aile, bir gruba ait olma, eğlenme gibi) karşılama açısından son derece önemlidirler. Anlatılan masalın heyecanıyla çocuk farkında olmadan masalda geçen iyi ve kötü değerleri algılar, bunları birbirinden ayırır ve kişiliğini bu değerlere göre geliştirir. Bunlarla birlikte hayal güçlerini genişletmek, yaratıcı yönlerini harekete geçirmek, kendilerini ve diğer insanları anlamalarına yardımcı olmak, sosyal gelişimlerini kuvvetlendirmek, çocukları yaşamın gerçeklerine hazırlamak, ilk edebi, estetik ve ahlaki değerleri vermek, algı gelişimini desteklemek (görsel, işitsel ve dokunsal), dil gelişimlerine katkıda bulunmak, dinleme ve eleştiri yeteneklerini geliştirmek açısından baktığımızda masalların çocuklara kazandırdıklarını saymakla bitiremeyiz.

Bütün bu değerleri çocuklara kazandırabilmek için seçilen masalların çocuğun zevkle dinleyeceği bir masal olmasına özen göstermek gerekir. Çocuğu, aşırı duyarlı olmaya itmekten çok hassas ve uyanık olmasını sağlayan, doğada ve insanlarda varolan hiçbir şeyi küçümsememeyi öğreten konuların bulunduğu, kıskançlık, çekememezlik ve açgözlülüğün ne kadar çirkin ve değersiz olduğu, fedakarlık ve hoşgörü dolu bir sevginin sonunda ödülünü aldığı vefakat çocuğu boş hayaller dünyasında yaşamaya itmeyen masallar toplumumuza mutlu, başarılı, ruhsal açıdan sağlıklı ve barış duygularıyla dolu bir nesil yetiştirilmesinde büyük önem taşır.
E. TEKERLEMELER

Masallarda kullanılan “masal tekerlemesi”, masalın başında, ortasındaki uygun yerlerde ve sonunda söylenen, yerine göre uzunca, kimi kez birkaç kelime, kalıplaşmış birtakım sözlere verilen addır. Masal tekerlemeleri, bir uyarma edasıyla masalın gerçek değil de eğlendirmek ve ibret dersi vermek için uydurulmuş şeyler olduğunu, olayların çok eskiden geçtiğini belirtmek isterler. Örneğin “Evvel zaman içinde ...”, “Bir varmış bir yokmuş...” diye başlayanlar bunlara örnektir. Masalın sonunda söylenenlerin en kısaları, bütün maceraların herkesin gönlünden geçtiğince mutlu bir sona erdiğini anlatmak ve herkese aynı mutluluğu dilemek isterler, “Onlar ermiş muradına...” örneğinde olduğu gibi. Bazen de baştaki tekerlemeler gibi, anlatılan şeylerin uydurma olduğuna tekrar dikkati çekmek isteyen “Ben de yanlarından geliyorum...”, “Gökten üç elma düşmüş...” tipindekiler ile masala son verilir. Masalın ortasındaki görevleri ise anlatımı hızlandırmak, uzun zaman aralıklarını ve uzak mesafeleri kapamaktır. “Masallarda zaman çabuk geçermiş...”, “Sözü uzatmayalım...”, “Derelerden sel gibi, tepelerden yel gibi...” ve benzeri tekerlemelerde bu düşünce gizlidir. Bazılarında şakaya dönüşen anlatım gene masalın gerçek dışı niteliğini belirtme kaygısını güder, “Az gitmiş uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. Bir de arkasına bakmış ki, bir arpa boyu yol gitmiş...” örneğinde olduğu gibi.

Örnek Tekerlemeler:

“Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, melekler kanat çırparken geniş bir alan içinde, ben çok çok küçükmüşüm. Azığımız azmış, anam kızmış. Dedem eşikte, ninem beşikteymiş. Anam dedem ağlar dedemi sallarmış, ninem ağlar ninemi sallarmış. Bu sırada bir ses gelirdi tavandan, ben tavana çıkardım. Orada bulurdum bir sandık. Açardım sandığı, içinde kırk anahtar. Alırdım elime birini sarıdır diye, bir kapıya varırdım yalıdır diye, açardım kapıyı aradığım yer buradır diye, bir hasır çıkardı karşıma, basardım üstüne halıdır diye, halı uçmaya başlamaz mı..Uçardım uçardım, bulut oluklardan su içerdim, ilden ile göçerdim, lale sümbül biçerdim. Sulu yerde kavun karpuz, susuz yerde peynir ekmek yerdim. Yerdim ama dedem bir ağlardı, bir ağlardı, şaşardım, çağırırdım arap bacıyı, başlardı dedeme bir masal anlatmaya, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellalken eski hamam içinde, hamamcının tası yokmuş, külhancının baltası yokmuş, yalanların, uyduranların da arkası çokmuş. Eski zamanların içinde bir padişahla üç oğlu yaşarmış büyük bir ülkenin birinde..”

“Bir varmış bir yokmuş, Tanrı’nın akıllı ve deli kulları çokmuş ama bizlerden delisi hiç yokmuş. O zamanlar bir şey için çok demesi iyi değilmiş. Azdan çoktan, kavga çıkarmış yoktan, bir giysi yaptırırlarmış çerden çöpten, ilikleri karpuz çekirdeğinden, düğmeleri yemişten. Deve tellalken, sinek berberken, at ekmekçi, pire dülgerken, anam eşikte babam beşikteyken, ben anam ağlar anamı sallar, babam ağlar babamı sallarken, babam düşüvermesin mi beşikten. Ben atladım eşikten. Kaçtım tutulamadım, beni aldı bir yıldız, sakladı yücelere, indim aşağı bir sepetle. Baktım bir yabancı kapımızı çalıyor, vardım yanına, sordum, dedi bana: “Nerdesin be adam?” “Ben adam mıyım, a dayı?” derken, adam çıkardı ağzındaki baklayı, atlattı bana taklayı. Dedim masal masal maniki, yıldız saydım oniki, onikini yarısı, komşunun on kovan arısı. Arılar vızladı gitti, yüreğim sızladı gitti, bu tekerleme de burada bitti. Bir varmış bir yokmuş, evrenin çok çok ülkelerinin birinde, bir damın altındaki küçük bir odada kendi yaşlı mı yaşlı, bağırcığı taşlı mı taşlı bir ninecik yaşarmış..”

“..Arapkızı varmış kırk katıra, onlar ermiş muratlarına, biz çıkalım kerevetine, güller döşeyelim onların ölümsüz isteklerine, binelim ak göğüslü ak yeleli atlarına, varalım ülkelerine. Ben dün onların yanına vardım, beni çok iyi konukladılar, elime üç nar verdiler. Narların biri benim, biri bu masalı okuyanın, biri de tüm dinleyenlerin olsun.”
F.ATASÖZLERİ VE DEYİMLER

Dokuz meselden iyidir bir serencam: Yaşanmış olayların insanı inandırma ve uyarma gücü öğütlerden ve örneklerden çok daha etkindir; Edirne yöresinde bu şekliyle söylenegelen atasözümüz halk arasında daha çok ‘bir musibet bin nasihatten iyidir’ olarak bilinir.

“Bir bela bin uyarıdan yeğdir,
Uzat ellerini, çevir başını
İyiye, güzele, doğruya değdir,
Yıldızlardan seç arkadaşını.”
Saffettin Pınar – Dörtlük

Masal okumak: Birini boş, oyalayıcı sözlerle kandırmak.

-“Nerelerdeydinizi küçükhanım? Hesap vermeden
elimizden kurtulamazsın..Ama evde okuduğun
masallardan olmasın.”
Mahmut Yesari – Su Sinekleri


Peri masalı gibi: Rüya gibi geçen, güzel başlayıp güzel biten bir olayı veya süreci tanımlamak için kullanılır.

-“Tatilimin peri masalı gibi geçeceğini hayal etmiştim hep,
ama daha yaz başında düşüpte bacağımı kırınca bütün tatili
yatakta geçirmek zorunda kaldım.”

Hala o masal: Hep aynı söz, aynı düşünce, davranış veya sorun.

-“Görüşmediğimiz yıllar boyunca biraz olsun değiştiğini, kötü
huylarından artık vazgeçtiğini sanmıştım, ama görüyorum ki
hala o masalmış.”

Masal aleminde yaşamak: Gerçeklere uymayan ve kendine faydası bulunmayan duygu ve düşünceler içinde bulunmak.

-“Eğer böyle masal aleminde yaşamaya devam edersen ileride
başarılı olamazsın.”


Bunların dışında, içinde masal kelimesi geçmeyen ama masallarda kullanılan ve günlük konuşmalarımızda zaman zaman yer verdiğimiz bazı deyimler bulunmaktadır. Bunlar masallara olağandışı ve efsunlu bir hava katmak için kullanılır, ama günlük hayatımızdaki anlamları şöyledir:

Kuş uçmaz kervan geçmez: Kimsenin uğramadığı ıssız ve sapa kırsal veya dağlık bölge.

Kaf dağı: masallarda geçen hayali bir dağ; bazen Kafkas Dağları için de kullanılır.

Burnu kaf dağında: çok kibirli ve ukala insanlar için kullanılır.

Tanrı misafiri: Kim olursa olsun gece yatısına gelen konuğu hoş tutmak gerekliliğini hatırlatmak için söylenir.

Nur yüzlü: temiz, huzur veren bir yüz ifadesi olanlara denir.

Sabır taşı: çok sabırlı insanlar için söylenir.

Muradına ermek: dileği gerçekleşmek.

Külkedisi: iki anlamı vardır; 1.ateş başından ayrılmayan kimse 2.uyuşuk, miskin kimse.

Pamuk prenses: çok beyaz, terbiyeli, sevimli kız çocukları için kullanılır.

Dev anası: çok iriyarı kadınlar için söylenir.

Zümrüdüanka gibi: eşi bulunmayan, çok iyi, düşünceli ve değerli insanlar hakkında kullanılır.
Quo vadis?