Arama


Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
16 Aralık 2008       Mesaj #4
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
ÇÖZÜCÜLER(SOLVENTLER)

Sanayide en çok kullanılan maddeler arasındadır. Aslında çözücü amaçla en çok kullanılan madde su olmakla birlikte sanayide solvent kullanımı söz konusu olduğunda genellikle petrol ürünleri olan organik çözücüler ifade edilir. Başlıca örnekleri benzen ve türevleri, eter, formaldehit, alkoller, triklor etilen, hekzan gibi maddelerdir. Bu maddelerin çoğu merkezi ve periferik sinir sistemi üzerinde etkilidir. Ayrıca bazılarının (triklor etilen, toluen vs.) bağımlılık yapıcı etkisi vardır. Benzen ise karsinojenik özelliğe sahiptir.


ÇÖZÜCÜLER VE ÖZELLİKLERİ


BENZEN
Aren veya aromatik hidrokarbonlar olarak adlandırılan organik bileşikler sınıfının en basit üyesi. Renksiz, alevlenebilen, kaynama noktası 80,1 °C, erime noktası 5,5 °C olan bir sıvıdır. Moleküler formülü C6H6'dır. Benzen, karbon atomlarının düzlemde düzgün altıgen şeklinde dizilmesinden meydana gelen bir yapıya sahiptir. Karbonlar arasında mesafe 1397 angströmdür. Köşelerde bulunan her karbon atomuna bir hidrojen atomu bağlıdır.

ÖZELLİKLERİ
Benzen, endüstriyel bakımdan kıymetli olduğu gibi yapısı bakımından da kimya çalışmalarında önemlidir. Kan hücrelerini öldürme etkisi olduğundan kanser yapan bileşikler arasına girer. Eskiden balina yağının ısı etkisiyle bozunmasından elde edilen gaz, basınçla evlere gönderilir ve aydınlatmada kullanılırdı. Bu gazdan yağımsı bir kısım kalırdı. Benzen, 1825 yılında Michael Faraday tarafından bu yağımsı kısımda keşfedildi. Yaklaşık sekiz sene sonra başka araştırmacılar aynı maddeyi benzoik asidin kireçle oksidasyonundan elde ettiler. 1845'te August Wilhelm von Hofmann benzen diye adlandırdığı aynı maddeyi elde etmek için kömür katranı kullandı.Aromatik hidrokarbon bileşiklerinin prototipi (C6H6) olan benzen çok iyi çözücü niteliğe ve bu özelliği nedeniyle de sanayide çok geniş kullanım alanına sahiptir. Bunun dışında benzen kimya sanayiinin de başlıca ilkel maddesidir. Pek çok madde, benzenden sentez edilir. Benzen ham petrol veya taş kömürü distilasyonundan elde edilir. Hoş kokulu, kolay buharlaşabilen (kaynama noktası 80 derece) renksiz bir sıvıdır.
Benzen vücuda başlıca solunum yolundan girer ve en büyük bölümü yine bu yolla dışarı atılır. Absorbe edilen benzen karaciğerde metabolize olarak fenol bileşiklerine dönüştürülür ve idrarla atılır.
Benzen, endüstride plastik imalinde kullanılan stiren ve fenolun sentezinde başlangıç maddesi olarak, naylon bileşenlerinde, sentetik deterjan imalinde kullanılır. Uçak benzinlerinde, boya yapmaya yarayan anilinin başlangıç maddesi ve böcek öldürücü olarak da benzen kullanılır. Benzen aynı zamanda iyi bir çözücüdür.Benzenin kimya sanayiinde kullanılışı kapalı sistemler içinde olduğundan çalışanlar açısından önemli risk söz konusu değildir. Ancak solvent olarak kullanılışı hemen daima açık kullanım şeklindedir. Bu nedenle benzenin solvent olarak kullanılması risklidir. Başlıca riskli işler arasında boya üretimi ve boya uygulanması, çeşitli cilaların yapımı ve uygulanması, yapıştırıcı yapımı ve kullanımı, ayakkabı yapımı, metallerden boya ve yağ çıkarılması gibi işler sayılabilir. Bunlar dışında benzenin üretimi, depolanması, taşınması ve başka maddelerle karıştırılması işlemleri de risklidir. Boyaları inceltmek amacı ile yaygın olarak kullanılan ve tiner olarak adlandırılan bileşiklerin içinde benzen bulunmaktadır. Benzin içinde de bir miktar benzen bulunur. Bu nedenle benzin pompa istasyonlarında çalışanlar ve otomobil tamircileri de benzenden etkilenebilirler.Benzene bağlı sağlık sorunları akut veya kronik etkilenme durumlarında farklı olabilir. Akut tablo yüksek doz maruziyetlerde ortaya çıkar ve merkezi sinir sistemi belirtileri ile seyreder. Akut etkilenmede benzenin narkotik etkileri ön plandadır; uyku hali, yorgunluk, bas ağrısı, bilinç bulanıklığı, sarhoşluk hali, denge bozukluğu görülür.Maruziyet çok yüksek dozda ise solunum arresti sonucu ölüm meydana gelebilir.
Benzen maruziyeti daha çok kronik etkilenme şeklinde olur. Bu durumda da hematopoietik sistem belirtileri ön plandadır. Benzen, kemik iliğindeki ana hücreyi etkileyerek hematopoezdeki üç fonksiyonu da (eritroid, lökoid ve megakaryositer serileri) bozar, pansitopeniye neden olur. Bazı olgularda lösemi de gelişebilir.

SU
Su, bilinen tüm yaşam formları için gerekli olan, saf halde iken tatsız ve kokusuz bir maddedir. Küçük miktarlarda çıplak gözle bakıldığında renksizdir. Dünya üzerinde farklı şekillerde bol miktarda bulunur. Birleşmiş Milletler Çevre Programı, Dünya'da 1400 milyon km³ su olduğunu söylemektedir.
Suyun , kimyasal formülü H2O'dur. Bunun anlamı bir su molekülünün iki hidrojen ve bir oksijen atomundan oluştuğudur. İyonik olarak da, (H+) bir hidrojen iyonuna bağlanmış, (OH-) hidroksit iyonu; yani HOH şeklinde tanımlanabilir. Standart sıcaklık ve basınçta, suyun buhar fazı ve sıvı fazı arasında dinamik (değişken) bir denge vardır. Saf su, kokusuz, tatsız, renksizdir; fakat havadaki karbondioksit kalıntıları ile karbonik asit çözeltileri oluşturmaya başladığı andan itibaren tadı bozulur ve tehlikeli bir hal alır.
Renk
Su kızılötesi ışınları güçlü olarak emer. Kızılötesi ışın, elektromanyetik spektrum üzerinde kırmızı renkli ışık halini alır, absorbe edildiği için kırmızı rengin küçük bir kısmı görünürdür. Bu nedenle, göl ve deniz gibi büyük su kütleleri içindeki saf su, mavi olarak görünür. Bu mavi renk, temiz bir okyanus veya gölde bulutlu bir hava altında da kolaylıkla görünebilir, bu da mavi rengin gökyüzünün yansıması olmadığını gösterir. Pratikte suyun rengi, içindeki katkı, kirlilik vb. etkenlere bağlı olarak büyük ölçüde değişebilir. Kireçtaşı, suyu turkuaz rengine çevirirken, demir ve benzeri maddeler kırmızı/kahverengi renge döndürmektedir, bakır ise mavi alev rengi oluşturur. Suyun içindeki yosunlar, suyu yeşil renkli olarak gösterir.
Kimyasal ve fiziksel özellikleri
Su


Tanıtım ve özellikler
Bilimsel ismi su
Alternatif isimler aqua, dihidrojen monoksit,
hidrojen hidroksit
Moleküler formülü H2O
Mol kütlesi 18.0153 g/mol
Yoğunluk (Hallere göre)
1.000 g/cm3, sıvı
0.917 g/cm3, katı
Erime noktası
0 °C (273.15 K) (32 ºF)
Kaynama noktası
100 °C (373.15 K) (212ºF)
Özgül ısı kapasitesi (sıvı)
4184 J/(kg•K)


Çözücülük
Su, eriyebilen bir çok madde için çok iyi bir (solvent) çözücüdür. Bu tip maddeler hidrofilik maddeler olarak da bilinir) iyice karıştırılmak sureti ile su içinde erirler (örneğin; tuz). Su ile karışmayan maddeler ise (örneğin; yağ) hidrofobik maddeler olarak bilinirler. Bir maddenin su içindeki erime kabiliyeti, maddenin su molekülleri arasına çekilme kuvvetinin durumuna bağlıdır. Eğer maddenin su içinde erime (çözülme) kabiliyeti yoksa, moleküller su molekülleri arasından dışarı itilir ve çözülme olmaz.



Kohezyon ve adhezyon
Su kohezyon kuvvetine sahip bir maddedir, yani kendi molekülleri arasında çekim kuvveti sayesinde dağılmadan kalabilir. Su aynı zamanda yüksek adhezyon (farklı iki maddenin molekülleri arasındaki çekim kuvveti) kuvveti yüksek bir maddedir.
Yüzey gerilimi
Su, su molekülleri arasındaki güçlü kohezyon kuvveti nedeniyle oluşan yüksek yüzey gerilimine sahiptir. Bu etki görülebilir bir etkidir, örneğin, küçük miktardaki su çözünmez bir yüzey üzerine (örntongueolietilen) konduğunda, su, diğer madde ile beraber düşene dek kalacaktır. Çok temiz/kaygan cam bir yüzey üzerinde bile su ince bir film tabakası oluşturabilir, çünkü cam ve su molekülleri arasındaki moleküler çekim kuvvetleri (adhezyon), su veya cam moleküllerinin kendi aralarındaki çekim kuvvetinden (kohezyon) güçlüdür.
Kılcal hareket
Kılcal hareket, suyun çok dar (kılcal) bir boru/kanalda yerçekimi kuvvetine karşı hareketini ifade eder. Bu hareket oluşur, çünkü su boru/kanalın yüzeyine yapışır ve daha sonra boru/kanala yapışan su, kohezyon kuvveti sayesinde üzerinden daha fazla suyun geçmesini sağlar. İşlem, yerçekimi adhezyon kuvvetini yenecek kadar su boru/kanaldan yukarı geçinceye dek tekrarlanır.
Bu olayı doğada da görmek mümkündür. Örneğin ağaçların kılcal damarlarında su en yüksek dallara kadar yerçekimine karşı hareket edebilmektedir.
Isı kapasitesi ve buharlaşma ısısı
Su, doğada amonyaktan sonra en yüksek özgül ısı kapasitesine sahip ikinci kimyasal madde olarak bilinmektedir. Benzer olarak yüksek bir buharlaşma ısısı (40.65 kJ/mol) vardır. Bu iki özellik, kendi molekülleri arasındaki büyük hidrojen bağları sonucu olarak ortaya çıkar. Bu iki özellik , suyun sıcaklık içindeki ani değişimleri engelleyerek Dünya'nın iklimini düzenlemesine olanak verir.
Donma noktası
Suyun basit fakat çevre açısından son derece önemli bir özelliği de suyun sıvı hali üzerinde batmadan yüzebilen, suyun katı hali olan buzdur. Bu katı faz, (sadece düşük sıcaklıklarda oluşabilen) hidrojen bağları arasındaki geometriden dolayı, sıvı haldeki su kadar yoğun değildir. Hemen hemen tüm diğer maddeler için, katı form sıvı formdan daha yoğundur. Standart atmosferik basınçtaki taze su, en yoğun halini 3.98 °C'de alır ve aşağı hareket eder, daha fazla soğuması halinde yoğunluğu azalır ve yukarı doğru yükselir. Bu dönüşüm, derindeki suyun, derinde olmayan sudan daha sıcak kalmasına sebep olur, bu yüzden suyun büyük miktardaki alt bölümü 4 °C civarında sabit kalırken, buz öncelikle yüzeyde oluşmaya başlar ve daha sonra aşağı yayılır. Bu etkiden dolayı, göllerin yüzeyi buz ile kaplanır. Hemen hemen tüm diğer kimyasal maddelerin katı halleri, sıvı haline göre yoğun olduğundan dipten yukarı donmaya başlarlar.
Üçlü noktası
Suyun üçlü noktası (saf haldeki sıvı su, buz ve su buharının dengede bulunduğu sıcaklık ve basınç kombinasyonu), kelvin sıcaklık ölçü biriminin tanımlanması için kullanılır. Sonuç olarak, suyun üçlü nokta sıcaklığı, 273.16 kelvin ( 0.01 °C ) ve basıncı 611.73 pascal'dır ( 0.0060373 atm ).
Elektriksel iletkenlik
Genellikle yanlış bir kanı olarak, suyun çok güçlü bir elektrik iletken olduğu düşünülür ve elektrik akımının öldürücü etkilerini iletme riski bu popüler inanış ile açıklanır. Su içindeki tüm elektriksel özelliği sağlayan etkenler, suyun içinde çözülmüş olan karbondioksit ve mineral tuzların iyonlarıdır. Su, iki su molekülünün bir hidroksit anyonu ve bir hidronyum katyonu halini alması ile kendini iyonize eder, fakat bu elektrik akımının yaptığı iş veya zararlı etkilerini taşımak için yeterli değildir. ("Saf" su içinde, hassas ölçüm cihazları, 0.055 µS gibi çok zayıf bir elektriksel iletkenlik değeri saptayabilirler.) Saf su, oksijen ve hidrojen gazları içinde de çözülmüş iyonlar olmadan elektroliz olabilir; bu çok yavaş bir süreçtir ve bu şekilde çok küçük bir akım iletilir.
METİLEN KLORÜR (Diklorometan)

 Diklorometan doğada bulunmayan, sentetik bir kimyasal maddedir. Renksizdir, yumuşak, tatlımsı bir kokuya sahiptir ve oda sıcaklığında sıvıdır.

 Diklorometan endüstride boya çıkartıcı, aerosollerde itici gaz ve ilaç üretiminde çözücü olarak yoğun bir biçimde kullanılır. Çok iyi bir çözücü olduğundan baharatların ekstraksiyonunda ve kahveden kafeini uzaklaştırmada kullanılmıştır, ancak sağlık üzerinde olumsuz etki olasılığı nedeniyle artık bu amaçla kullanılmamaktadır. Aynı nedenle aerosollerdeki kullanımı da azaltılmıştır.

 Çevrede bulunan diklorometanın çok büyük çoğunluğu endüstriden ve evlerdeki boya sökücü ya da aerosol kullanımından kaynaklanır. Çok uçucudur ve suda çözünmez. Yine de bazı içme sularında çok düşük miktarlarda diklorometan saptanmıştır. Sudaki diklorometan 1-6 gün içinde parçalanır. Diklorometan toprakta da tutunmaz. Bu nedenle hem su, hem de toprağa salındığında hızla havaya geçer. Havada güneş ışığı ve diğer kimyasallarla parçalanır ve diklorometanın yarısı 17-53 gün arası bir sürede parçalanır. Yapılan çalışmalar, bitki ve suda yaşayan canlıların diklorometanı depolamadığını göstermektedir.

 Bu nedenlerden dolayı insanlar diklorometana asıl olarak solunum yoluyla maruz kalırlar. En önemli maruziyet kaynakları diklorometan kullanılan işyerleri, aerosol ve boya çıkartıcıların kullanıldığı ortamlar ve endüstriyel atık bölgeleridir.

 Sıvı olarak temas edilirse deride yoğun kimyasal yanıklara neden olur.

 Diklorometan insanlarda sinir sistemine zarar verir. Havada yüksek konsantrasyonda (1 m3 havada 700 mg ve üstünde) bulunduğunda insanlarda hızlı tepki verme yeteneğinde azalmaya ve el becerisi gerektiren bazı işlerde bozulmaya neden olur. Solumaya devam edilirse baş dönmesi ve sersemlik, bulantı, kulaklarda çınlama, el ve ayak parmaklarında uyuşma-hissizliğe yol açar. Göze doğrudan temas ederse kornea yanığına neden olur. Hava yoluyla ya da doğrudan temas eden hayvanlarda da gözde hasar (kornea) gözlenir, ancak maruziyetin kesilmesinin ardından birkaç gün içinde bu durum düzelir.

 Diklorometanın kullanıldığı işyerlerinde hava yoluyla maruz kalan bireylerde kanser yaptığına ilişkin bir kanıt yoktur. Ağız yolu ile alındığında insanlarda kansere neden olduğu konusunda bir bilgi bulunmamaktadır. Uluslararası Kanser Araştırma Kurumu (IARC) deneysel bulgulara dayanarak, diklorometanı insandaki karsinojenik etki bakımından Grup 2B’de (insanda belki karsinojen) değerlendirmektedir.

 Diklorometan’a hangi miktarlarda ve ne kadar süreyle maruz kalındığında sağlık üzerinde olumsuz etki oluşturmayacağı konusunda bazı sınır değerler belirlenmiştir. Örneğin, çocukların litrede 10 mg diklorometan içeren suyu 1 günden fazla içmemesi ya da litrede 2 mg diklorometan içeren suyu 10 günden fazla içmemesi önerilmektedir. İşyerlerinde de bazı sınır değerler konulmuştur; 8 saatlik çalışma günü üzerinden bu sınır 1 m3 havada 87.5 mg’dır, iş yerlerindeki kısa süreli maruziyetlerde (15 dakika) ise bu değer 1 m3 havada 437,5 olarak belirlenmiştir.










FENOL

Fenol hem doğal hem de insan aktiviteleri ile ortaya çıkan kimyasal bir maddedir. Doğal olarak bazı gıdaların içinde, insan ve hayvan atıklarında, bozunmuş organik materyal içerisinde ve vücutta metabolizma ürünü olarak oluşur.

 Fenol endüstride yaygın kullanıma sahiptir, yanı sıra dezenfektan olarak ve bazı tıbbi preparatların (göz, burun damlaları, ağrı kesici merhemler, boğaz pastilleri ve spreyleri gibi) içerisinde bulunmaktadır.

 İnsanlar ağız yolu ile, solunum yolu ve deri yolu ile maruz kalabilirler. Fenole en önemli maruziyet kaynağı, endüstride kullanılması nedeniyle mesleki ortamlardır. Bunun yanı sıra toplum tükettiği bazı ürünler -bazı tıbbi preparatlar ve bazı gıdalar-, sigara dumanı ve içme suyu ile de maruz kalabilir.

 Fenol renksiz ya da beyaz toz halinde bulunur, suda oldukça iyi çözünür ve ticari formları sıvı halde olup tutuşabilme özelliğine sahiptir.

Toprakta 2-5 gün, suda 9 günden fazla kalabilen fenol’ün büyük miktarları havada, suda ve toprakta daha uzun süre kalabilir.

 Fenol’e solunum yolu ve deri yolu ile yüksek dozlarda maruziyet halinde insanlarda deri, göz ve mukoz membranlarında tahriş edici edici etkisi yüksektir. İnsanlarda ağız yolu ile yüksek dozda (1 gram düzeyinde) fenol alınmasının çok ciddi toksik etkilere neden olabildiği (karaciğer, böbrek hasarı ve kalpte olumsuz etkiler biçiminde) ve hatta ölümcül etki gösterdiği bilinmektedir.




 Fenol’ün insanlarda kanser yaptığına ilişkin yeterli bir bulgu yoktur. Uluslararası Kanser Araştırma Kurumu (IARC), fenolü insandaki karsinojenik etki bakımından Grup 3’de (karsinojenik etki bakımından sınıflandırılamayan) değerlendirmektedir.

 Deneysel bulgulardan yola çıkarak, fenol’e uzun süreli ve düşük dozlarda maruz kalındığında insanda kanser dışındaki olumsuz etkilerin oluşmayacağı dozu da hesaplanmıştır. Bu ise; “ağız yolu ile vücut ağırlığı başına 0.3 mg dozda fenol yaşam boyu alındığında (70 kg lık bir insan için günde 21 mg) insanda olumsuz sağlık etkileri beklenmez” şeklinde ifade edilebilir.



ALKOLLER

1-ALİFATİK ALKOLLER
Mono alkoller
Doymuş hidrokarbonlardan türemiş olanların genel formülü CnH2n+1-OH (R-OH) şeklindedir. Bir alkil Msn Rainbow grubuna bir -OH grubunun bağlanmasıyla teşekkül etmektedirler. Mono alkoller üç ayrı sınıfta toplanır:
a) Primer (birincil) alkoller: -OH grubu bir uçtaki karbona bağlı olup bu karbona en az iki H atomu bağlı olur. CH3 -CH2-OH gibi.
b) Sekonder (ikincil) alkoller: -OH grubu aradaki herhangi bir karbona bağlı olan alkollerdir. -OH grubunun bağlı olduğu karbona bir H atomu bağlı olur. CH3-CHOH-CH3 gibi.
c)Tersiyer (üçüncül) alkoller: -OH grubu H’sı olmayan karbona bağlıdır. (CH3)3COH gibi.

Mono alkollerin adlandırılması
Türediği parafinin sonuna ol - eki veya alkilin isminden sonra “alkol” kelimesi getirilerek adlandırılırlar:
CH3-OH metanol (metilalkol)
C2H5-OH etanol (etil alkol)
C3H7-OH propanol (propil alkol)
C4H9-OH bütanol (butil alkol)
Dört karbonlu bir alkol primer, sekonder veya tersiyer olabilir. Farkı belirtebilmek için ol-ekinden önce -OH grubunun bağlı olduğu karbonun numarası söylenmelidir:
CH3-CH2-CH2-CH2-OH Butan-l-ol (primer)
CH3-CH2-CHOH-CH3 Butan-2-ol (sekonder)

Önemli mono alkoller:
a) Metil alkol (metanol, karbinol): CH3OH
Elde edilişi:
Metanol ilk defa 1661’de odunun kuru kuruya damıtılmasıyla elde edildi. Damıtma ürününde % 1,5-3 metanol, % 10 asetik asit, % 0,5 aseton ve başkaları bulunmaktadır.
Endüstride, karbonmonoksit ile hidrojenin reaksiyonundan elde edilir.
Bu metodla saf metanol elde edilirse de sıcaklığın 30-40 derece yükselmesi halinde n- propanol ve izobutanol teşekkül edebilir.

Özellikleri : Saf metanol 64,6 derecede kaynayan akışkan bir sıvı olup, parlak olmayan mavimsi bir alevle yanar. Bütün organik çözücülerde her oranda çözünür. Fraksiyonlu destilasyonla sulu çözeltisinden % 99’luk bir saflıkta elde edilir. Susuz (mutlak) metanol elde etmek için Mg kullanılır:
2CH3OH+Mg ® (CH3O)2Mg+H2
(CH3O)2Mg + H2O ® 2CH3OH + MgO
Çok az miktardaki metanol canlı organizma için zehirdir. Kalıcı yaralar, bozukluklar meydana getirir. Mesela 25 gram metanol içilirse gözler kör olur.
Kullanılışı: Endüstride çözücü ve motor yakıtlarının bir bileşeni olarak geniş çapta kullanılır. Formaldehit ve anilin boyalarının elde edilişinde kullanılır. Ayrıca metillendirme vasıtası olarak organik sentezlerde ve alkolün içilmezliğini sağlamada yaygın olarak kullanılır.
b) Etil alkol (etanol): C2H5OH (Bkz. Etil alkol).
c) Propil alkoller (propanoller): C3H7OH
İki tane yapı izomeri vardır; n-propanol ve izopropanol. n-propanol, CH3-CH2-CH2-OH hoş kokulu, renksiz, 97.2 derecede kaynayan bir sıvıdır. Metanol sentezi yanında bir yan ürün olarak ve füzel yağı içinde bulunur. Ticari olarak oxo prosesi denilen işlemle hazırlanır. İzopropanol, (CH3)2-CH-OH, 82.4 derecede kaynayan renksiz bir sıvıdır. Asetonun katalitik hidrojenasyonu ile elde edilebilir:
Ticari olarak propenin sülfürik asit içinde tutulması ve bunu müteakip meydana gelen esterin hidrolizi ile elde edilir.
Propanol ve izopropanol çözücü olarak sık kullanılır. İkisi de toksiktir.


Poli alkoller
Bu sınıf bileşikleri temsil eden en basit örnekler, dihidrik alkol (etilen glikol), trihidrik alkol (gliserin) ve tetrahidrik alkol (eritritol)dür:
CH2OH-CH2OH (Etilen glikol)
CH2OH-CHOH-CH2-OH (Gliserin)
CH2OH-CHOH-CHOH-CH2OH (Eritritol)
Bu bileşiklerin hidroksil grubu arttıkça eter ve alkoldeki çözünürlükleri artar. Polialkollerin bazısı kıymetli tabii ürünlerin birer bileşenidir. Mesela gliserin yağlarda bulunur. Daha yüksek polialkoller mesela pentiol ve hexitoller karbonhidratlar kimyasında önemli yer tutar.
Etilen glikol:
Elde edilişi:
1) Mono alkollere benzer olarak 1, 2 dihalojen alkanlardan sulu potasyum hidroksit veya alkol metal karbonat yardımıyla hidrolizle elde edilebilir. Misal 1, 2 - dibromoetan etilenglikol verir.
2) Etilen glikol endüstriyel olarak etilenden aşağıdaki metotlarla elde edilir.
a-Etilen, klorlu sudan geçirilir. Meydana gelen etilen klorohidrin sodyum bikarbonat sulu çözeltisiyle hidroliz edilir.
b-Etilenoksidin soğuk, sulandırılmış hidroklorik asitle muamalesiyle elde edilir.
Özellikleri: Etilenglikol renksiz, kaynama noktası 198 derece olan vizkoz (kıvamlı) tatlımsı bir yağdır. Su ve alkolde her oranda karışır, 1, 2 - glikollerin kimyasal özellikleri mono alkollerinkine benzer. Etilen glikolün biraz derişik sülfürik asitle veya derişik fosforik asitle ısıtılmasıyla kıymetli bir çözücü olan dioksan elde edilir.
Kullanılışı: Etilen glikol, onun monometil eteri, monoetil eteri ve dioksan kıymetli çözücüdürler. (Misal, vernikler ve selüloz asetatlar için.) Etilen glikol antifriz olarak, gliserin yerine sık sık kullanılır.
Gliserin:
Poli alkollerin en önemlisi ve hemen hemen hayvani ve nebati yağların tamamında görülen gliseridlerin bir bileşenidir. İlk olarak zeytin yağının hidroliz ürünü olarak keşfedildi. (1779).
Elde edilişi:
1. Yağların sülfürik asit veya sodyum hidroksitle hidrolizi ile,
2. Alkolik fermantasyonda bir yan ürün olarak,
3. Sentetik olarak, tabi gazın kraking (termik parçalanma) ürünlerinden propilen başlangıç materyali alınarak,
4. Allil alkolün hidrojen peroksitle WO3 katalizörlüğünde hidroksillenmesiyle elde edilir.
Özellikleri: Gliserin tatlımsı ağdalı, K.N. 290 derece olan renksiz bir sıvıdır. Su ve alkollerde her oranda karışır fakat eterde hemen hemen hiç çözünmez. Susuz gliserin şiddetli bir şekilde soğutulduğunda kristallenir. (E.N. 18°C). Üçlü bir alkolün göstermesi beklenilen kimyasal davranışı gösterir. Gliserinin hafif oksitlenmesi sonucu hem birincil hem de ikincil OH grupları gliseraldehit ve dihidroksi aseton teşkil edecek şekilde değişirler.
Kullanılışı: Gliserin yaygın bir ticari uygulama alanı bulmuştur. Ecza endüstrisinde merhem, diş macunu imalatında ve kozmetikte kullanılır. Kumaş dokumada bir amil olarak ve tütün endüstrisinde son mamülün nemini muhafaza edici olarak kullanılır. Gaz saati ve araba radyatörlerinde sulu çözelti içinde bir antifriz olarak kullanılıp bir fren sıvısı olarak bilinmektedir. Daktilo şeritlerinde higroskop olarak kullanılır. Gliserinin en önemli kullanılma alanlarından biri de patlayıcı madde endüstrisidir. Nitrogliserin ve dinamit endüstrisinde kullanılır. Bunlara ilaveten alkid reçineleri üretiminde bir başlangıç materyalidir.
2. AROMATİK ALKOLLER
Aromatik alkoller yan zincirde OH- grubu bulundurduğundan aril grubu ve alifatik alkol grubu bileşiği gibi düşünülebilirler. Misal:
Fenil metanol, C6H5-CH2OH, renksiz, hoş kokulu bir sıvı olup KN. 205 ° dir. Suda az çözünür. Elde ediliş reaksiyonu aşağıdaki gibi gösterilebilir.
C6H5-CH2Cl+Na2CO3+H2O ® C6H5-CH2 OH+NaHCO3+NaCl
Fenil etanol, C6H5-CH2-CH2OH, gül yağının en fazla olan bileşeni olup, esterleri parfümeride çok kullanılır.

FORMALDEHİT

Formaldehit kimya endüstrisinde en yaygın olarak kullanılan ve üretilen maddelerden birisidir. formik aldehit ve metil aldehit olarak ta bilinmektedir. renksiz bir gazdır ve sıklıkla en fazla %40 lık olmak üzere sulu çözelti halinde kullanılır (formalin). formalin çözelitlerinde bir miktar da metil alkol bulunmaktadır. gerek gaz hali gerekse sıvı çözeltisi kendisine özgü, hoşa gitmeyen bir kokuya sahiptir. oksitleyen maddelerle hızla tepkimeye girer, yüksek derişimlerinde yanıcı bir sıvıdır. hidroklorik asitle bis (klorometil) eter buharı oluşturacak şekilde tepkimeye girer, oluşan bu madde ise kanser yapıcı bir maddedir. tıbbi laboratuvarlarda koruyucu sıvı ve sterilize edici madde olarak kullanılmaktadır. başlıca reçine imalatında ve kimyasal üretim ara maddesi olarak kullanılmaktadır. üreformaldehit ve fenolformaldehit reçineler köpük yalıtımı malzemelerinin, yapımında, sunta ve kontraplak imalinde tekstil ürünlerinin işlenmesinde, ve ayrıca, formaldehit üre, fenol ve melamin reçinelerinin yapımında kullanılmaktadır. formaldehit etkilenimi çoğu kez gaz halinde iken solunum yoluyla alınmasına bağlı olarak meydana gelir. ancak sıvı formaldehit deri yoluyla da emilebilir. işçiler, üretim sırasında, maddelerin işlenmesinde ve reçine imalatında etkilenebilir. sağlık elemanları, eğitim görevlileri ve öğrenciler de formaldehit içerisinde saklanan ve hazırlanmasında formaldehit kullanılan materyallere bağlı olarak yüksek etkilenim riski altındadır. tüketiciler inşaatta kullanılan bazı malzemelerden, kozmetiklerden, ev mobilyalarından ve dokuma ürünlerinden yayılan formaldehitten etkilenebilirler. ani formaldehit etkilenimi ölüme neden olabilir. koku eşiği 1 ppm civarındadır. koku duyusu yorgunluğuna bağlı olarak formaldehit kokusunu algılama eşiği zamanla yükselebildiğinden kokunun uyarıcı bir faktör olarak kabul edilmesi çok zordur. uzun süreli olarak düşük dozlarda formaldehite maruziyet solunum güçlüğü, ekzema ve allerjik reaksiyonlara yol açabilir. formaldehit insanlarda kanser yapıcı maddeler arasında sayılmaktadır. burun ve akciğer kanseri ile bağlantılı, beyin kanseri ve lösemiyle de ilişkili olduğu düşünülmektedir. havada 0, 1 ppm bulunduğunda, gözlerin sulanmasına, öksürüğe, nefes darlığına, hırıltılı solunuma, deri döküntülerine, allerjik tepkilere, göz, burun ve boğazda yanmaya neden olur. etkilenime bağlı olarak kusma ve ishale de yol açar. duyarlığa yol açması nedeniyle daha sonraki etkilenimler aynı derişimde daha şiddetli reaksiyolara yol açabilir. 2 ppm konsantrasyonda gözlerde tahriş yapar, 20 ppm de tek bir etkilenimle bile korneada kalıcı matlaşmaya neden olur. 25 ppm üzerindeki etkilenimler öldürücü akciğer ödemi dahil çok şiddetli tepkilere yol açar. sahte rakı içiminde esas insanı ölüme/körlüğe sürükleyen madde. sahte rakı üretiminde etil alkol yerine metil alkol kullanılır. metil alkol karaciğerde parçalanarak formaldehit'e dönüşür.
Hidrokarbonlar
Hidrokarbon, sadece karbon ve hidrojen CxHy atomlarından oluşan kimyasal bileşiklerin genel adı. Örneğin metan, bir karbon ve dört hidrojen atomundan oluşan bir hidrokarbondur.
Sadece karbon ve hidrojen atomları ihtiva eden organik bileşikler. Hidrokarbonlar çok çeşitlidir. Birçok üyesi endüstriyel bakımdan önemlidir. Örneğin metan tabii gazların temel maddesidir. Benzin hidrokarbonlar karışımı olduğu gibi benzen, naftalin ve asetilen de birer hidrokarbondur. Hidrokarbonlar teorik bakımdan da önemlidir. Çünkü organik bileşiklerin birçok sınıfının sistematik olarak adlandırılmasında hidrokarbonların adlandırılması esastır.
Hidrokarbon Tipleri
Hidrokarbonlar yapılarına bağlı olarak alifatik, aromatik ve alisiklik bileşikler olarak tasnif edilebilir. Alifatik ve alisiklik bileşikler de doymuş ve doymamış olarak sınıfandırılır. Doymuş hidrokarbon, mümkün olan en çok hidrojen ihtiva eder ve karbonlar birbirlerine bir elektron çiftinin meydana getirdiği tek elektron bağı ile bağlıdırlar. Doymamış hidrokarbonlarda ise karbonlar birbirlerine çift veya üç bağ ile bağlanmışlardır. Alifatik hidrokarbonlar, hidrojen atomlarının bağlı olduğu düz veya dallanmış karbon zincirlerinden meydana gelmiştir.
Doymuş alifatik hidrokarbonlar
Bunlara alkanlar veya parafinler de denir. Genel formülü CnH2n+2'dir (n: karbon sayısı). Alkanlar bir homolog seri meydana getirir ki bu seride birbirini takip eden bileşikler arasında (CH2) kadar fark vardır.Bu fark nedenıyle homolog(aynı)seri olustururlar. Karbon sayısının Latincesinin sonuna (AN) eki getirilerek adlandırılır.Bileşikler birbirine yakın benzerler gösterir

Karbon sayısı birden ona kadar olan alkanlar metan, etan, propan, bütan, pentan, hekzan, heptan, oktan, nonan ve dekan şeklinde adlandırılır. Dört karbonlu hidrokarbonlardan itibaren izomeri (kapalı formülü aynı, açık formülü farklı olma) olayı başlar.
Doymamış hidrokarbonlar
Alkenler


Bu sınıfa olefinler sınıfı da denir. Bu sınıfta hiç olmazsa iki karbon arasında çift bağ vardır. Karbon sayısının latincesinin sonuna EN ve İLEN eki getirilerek adlandırılır. Çift bağın hangi karbonlar arasında olduğunu belirtmek için rakam kullanılır. Bu rakam çift bağın bağlı olduğu karbonlardan ilkine aittir.SP2 hibritleşmesi yaparlar.birbirini takip eden iki alkan molekülü arasında CH2kadar fark vardır.homolog seri olusturular
Alkenler oldukça aktiftir. Doymamış karbonlara hidrojen, halojen ve diğer bazı bileşikler katılır.
Alkinler
Doymamış diğer hidrokarbon grubudur. Karbonlardan bir çiftinin arasında üç bağ vardır. Karbon sayısının Latincesinin sonuna İN eki getirilerek adlandırılır:
Alkinler kimyasal olarak alkenlere göre çok daha aktiftir



Aromatik hidrokarbonlar

Aromatik hidrokarbonlar bir veya daha çok benzen halkası ihtiva ederler. Benzen halkasının yapısı çok çeşitli şekilde gösterilmiştir.
Birinci formül açık formül olup bağlanma şekillerini, karbon ve hidrojen sayılarını göstermektedir. 2 ve 3 numaralı formüller ise basitleştirilmiş benzen formülüdür.
Benzen halkasına çeşitli grupların girdirilmesi ile çeşitli bileşikler elde edilir. Toluen, ksilen, naftalin gibi misaller vermek mümkündür.
Alisiklik hidrokarbonlar
Alisiklik hidrokarbonlar üç veya daha fazla karbon bulunduran halkalı bileşiklerdir. Bu halkalar benzen halkalarından farklıdır.
Quo vadis?