Dil ve Millet
Bugün millet denilince dilce, kültürce, politik ekonomik ve tarihî kader bakımından, ortaklığı bulunan, bunun böyle olduğuna inanan, bunun bilincinde olan, aynı topraklar üstünde yaşayan, insan topluluğu anlaşılır. Dil, bir milleti meydana getiren öğelerin başında gelir. Dil, bir toplumun fertlerini birbirine kenetleyerek, onları düşünce, duygu, zevk, mantık, felsefe, çıkar (menfaat), ahlâk birliği etrafında toplar, topluma millet olma niteliğini kazandırmada rol oynar; millî benliği koruyarak onun yok olmasını ve başkalaşmasını önler.
Dil, bir milleti meydana getiren biricik ve birinci etmen (faktör) değildir. Etmen kelimesi burada milleti meydana getiren belli başlı şartlardan, güçlerden etkenlerden biri anlamındadır. Millet kavramının yukarıdaki tanımından da anlaşılacağı gibi, milleti meydana getiren çeşitli etkenler vardır. Zaten dilin mi milleti, milletin mi dili belirlediği konusunda yapılan araştırmalar, herhangi birisine öncelik tanınamayacağını göstermiştir. Milletlerin karakterlerini dilin dışında belirleyen etkenler de vardır. Töreler, âdetler, hukuk, ekonomi, sanat, coğrafya, tarih gibi etkenler milletlerin karakterlerinin belirlenmesinde önemli roller oynar. Her şeyden önemlisi millet olmak, millet olmanın bilincini duymaktır. Bu bilinç belirli bir olgunluğu da gerektirir. Bu bakımdan millet, yalnızca yaşayanların birliği beraberliği değildir. Yaşamış olanların, yaşayacakların da birliği beraberliği demektir. Şarkılarla, türkülerle, destanlarla, şiirlerle, masallarla nesiller birlikte sevinir, birlikte üzülür, birlikte gurur duyarlar. Milletler, zaman içinde tarihî bir gelişimin eseridirler. Diller de milletlerle birlikte gelişen, onun ayrılmaz parçasıdır. Dil, milleti oluşturan etmenleri birbirine bağlar, bunlar arasında adetâ çimento vazifesi görür.
Milletlerin her bakımdan değişip gelişmeleri, dilleriyle yakından ilgilidir. Bu ilişki üzerinde dil ve kültür konusunda durulacaktır.