Arama


Bakteri - avatarı
Bakteri
Ziyaretçi
23 Aralık 2008       Mesaj #2
Bakteri - avatarı
Ziyaretçi
Türk sanat Müziği

Klasik Türk müziği, makamlı bir müzik türüdür. Bununla beraber Türk sanat müziği ile klasik Türk müziği birbirinden farklı dönemlerdir.
10. yüzyılda yaşamış olan Farabi’den Timurlenk’in öldüğü 1405’e kadar geçen süre, Türk müziğinin nazari yönleriyle açıklandığı ve yazıya aktarılmaya başlandığı oluşum dönemini kapsamaktadır. Bu dönemin sonlarına doğru, çok meşhur bir üstad olan Abdülkadir Meragi, bir sonraki evrenin tohumlarını ekmiş, Türk müziğine yeni bir yön vermiştir.
Bunu takiben, 15. yüzyılın başından Yavuz Sultan Selim ’in tahta çıktığı 1512’ye değin; anlatılageldiği şekilde, Türk müziğinin ses perdeleri ve makamları üzerinde birtakım nazari değişilikler yapılmıştır. Bu da, Diyar-ı Rum'un ve Balkanlar’ın dört bir köşesine Mevlevihanelerin yayıldığı, İstanbul’un fethedilip, Bizans İmparatorluğu kalıntıları arasına Enderun Saray Okulunun kurulduğu, kökleştiği ve Orta Asya’dan Ali Şir Nevai, Hüseyin Baykara, Ali Kuşçu, Şadi gibi ilim adamlarının İstanbul’a cezbedildiği bir dönüşüm dönemi, keza bir nevi Rönesans olarak görülmektedir.
Türk Sanat Müziği, ciddi anlamda üzerinde yaşanılan toprakların milletlerinin müziklerinden etkilenmiştir. Özellikle Bizans Kilise Müziği ve diğer milletlerin müziklerinden yararlanmıştır. Türk Sanat Müziğinde yer alan pek çok makam Osmanlı üzerinde hakimiyet süren toplumlardan alınmıştır.
Bunun ardından, 16. yüzyılın başından IV. Murat’ın öldüğü 1640’a dek, Doğuya düzenlenen seferler sayesinde, Osmanlı sarayına Orta Doğu’dan getirilen müzik ve sanat adamlarının faaliyet gösterdiği, Şii-Sünni mezhepleri arasında derin ayrışmaların patlak verdiği şark dönemi yaşanmıştır.
17. yüzyılın ortalarından Lâle Devri'nin sona erdiği 1730’a kadar, Avrupai Barok ve Rokoko etkilerin Osmanlı sarayına nüfuz ederek, zamanının doğu kültürüyle apayrı bir sentez oluşturduğu klâsik dönem süregelmiştir. 1730’dan İsmail Dede Efendi’nin 1836’daki ölümüne dek uzanan dönem ise son klasik dönem olarak adlandırılmaktadır.
Tanzimat Fermanı'nın ilan edildiği yıllardan II. Dünya Savaşı'nın sona erdiği 1945’e kadar süren akım ise romantik dönem olarak anılmaktadır.
20. yüzyılın ortalarından bugüne kadar gelen dönem çağdaş dönemdir. Bu dönemin en son temsilcilerinden biri Münir Nurettin Selçuk'tur.
Sadettin Kaynak, Bimen Şen, Refik Fersan, Yesari Asım Arsoy, Dramalı Hasan Güler en önemli temsilcileridir. Bir esmer dilberin vuruldum hüsnüne” (kürdilihicazkar), “Leyla” (hicazkar), “Enginde yavaş yavaş” (hicaz), “Kalplerden dudaklara” (nihavent) bu dönemin birkaç örneğidir.

Türk Halk Müziği:

Halk müziği, toplumun içinden gelen, insandan insana aktarılarak yaşayan, sürekliliği bulunan, yüzyıllar boyunca toplumların kendi öz kültürleri ile bezenen,halk tarafından genel kabul görerek yaşayan bir müzik türüdür. Dünyanın neresinde olursa olsun halk şarkıları, kent kültürünün dışında üretilmiştir. Bu müzik ve onun eşliğinde yapılan danslar, kırsal kesimin yaşamında kendine özgü anlam ve amaçlar içerir. Ana tema aşk tır. Yöresel dil ve üslup özelliklerini yansıtırken sanat kaygısı, yapmacık bir değiş, böbürlenme, kabalık, sertlik,ikiyüzlülük yoktur. Gösterişten arınmış, alçak gönüllü, yalın, gerçekçi içtenlikli, yürekten gelen bir değiş bulunur.
Neredeyse yeryuzundeki her millete ait bir halk muzigi bulunur. Halk muziginin Anadolu'ya ozgu bicimine Türk Halk müziği adi verilir. Bu tur muzik yine Anadolu'ya ozgu Türk halk müziği çalgıları esliginde icra edilir.
Son düzenleyen _Yağmur_; 8 Nisan 2011 16:38