Arama


MeLL - avatarı
MeLL
Ziyaretçi
22 Ocak 2009       Mesaj #2
MeLL - avatarı
Ziyaretçi

Cinler insanları çarpabilir mi?


Cin çarpması, toplumda oldukça yaygın olan bir anlayıştır. Hemen herkesin, cin çarpmasıyla ilgili anlatacağı birden fazla olay vardır. Ancak, bu sadece bizde değil, hemen bütün toplumlarda böyledir.

Şibli, cinlerin insan bedenine girip zarar verebileceğine, aralarında Ebu’l-Hasan el-Eş’ari’nin de bulunduğu Ehl-i Sünnet alimlerinin inandıklarını, makalelerinde bunu açıkladıklarını ve Bakara suresinde bulunan ve faiz yiyenlerin durumunu bildiren ayette; “Riba (faiz) yiyenler kendilerini şeytan çarpmış birer deliden başka bir halde (kabirlerinden) kalkamazlar.”(1) buyurulmasını buna delil gösterdiklerini kaydetmektedir. Ahmet b. Hanbel’in oğlu Abdullah kendisine “bazı kimseler, cinin insan bedenine giremeyeceğini söylüyorlar. Sizin bu konuda ne dersiniz?” diye sorduğunda, Ahmet b. Hanbel, “onlar yalan söylemişlerdir” diye cevap vermiştir. (2)

Cinlerin insanlara “hangi şartlarda zarar verebileceği” konusunda ise, Gülen şunları söylüyor:

“Cinler, ehl-i imana, daha çok cünüplük ve hayız-nifas hallerinde; abdestsiz, namazsız hayat sürenlere de yine bu hallerde musallat olup, onları değişik şekilde ve değişik seviyede baştan çıkarabilirler. İşlenen her bir günah, şeytan ve habis cinlere açılan bir kapı ve pencere durumundadır. Bilhassa hassas tipler, bozuk ruhlular, duadan ve dualıların atmosferinden uzak lâubali hayat yaşayanlar, çabuk cinlerin tesirine girerler. Tabii ki, cinlerin hayat sınırlarını ve hukuklarını ihlal ve besmele çekmeden evlerini ve yurtlarını işgal de, cinlerden zarar görmede mühim faktörlerdir. Bu yüzden Efendimiz (s.a.v), bize pis yerlere girerken dua etmemizi öğretiyor ve onların bulundukları mezbelelik, çöplük, hamam, otluk, hela ve hatta kabirlerde namaz kılmamızı yasaklıyor. Evet Efendimiz, helaya girerken, “Allahümme innî eûzü bike mine’l-hubsi ve’l-habais” dememizi öğretiyor, hayatımızın her safhasında dualı olmamızı, bu kabil zararlı oklara hedef olmaktan korunmamızı temin edecek bir kale ve kalkan sayılabilecek temiz muhitlerde bulunmamızı, temiz insanlarla oturup kalkmamızı, dualarla bir atmosfer oluşturmamızı ve ibadetle korunmamızı emrediyor.

Öyleyse, cinlerin her türlü kötülüğünden emin olmak isteyen, her şeyden önce günahlardan şiddetle kaçınarak, onların girecekleri delikleri kapamalıdır.(3)

(1) Şiblî, Cinlerin Esrarı, s. 258.
(2) Şibli, A.g.e., s. 256-257.
(3) Şahin, İnancın Gölgesinde, s. 153-154.

Cinlerin şerrinden Allah’a sığınma nasıl olmalıdır?


Görmediğimiz ve bilmediğimiz bir canlı türle karşı karşıya bulunmaktayız. Şu halde, geriye onları da bizi de yaratan Allah’a sığınıp onların şerlerinden ve yapabilecekleri kötülüklerden korunmak kalıyor. Bunun da bir tek yolu var: Dua ve Münacatlar. Zaten normal olarak hayatımızın bir parçası olması gereken dua ve münacat aynı zamanda bizi Allah’a yakınlaştıracağı için, cinler ve şeytanlar da yakınımıza sokulamayacaklardır. Çünkü onların da bizim gibi gurupları, cemaatleri ve teşkilatları vardır. Bizim dualarımızdan şüphesiz onların hayırlıları da istifade edecekleri için, rahatsızlık vermek isteyenlere karşı onlar da kendi içlerinde mücadeleye girişecekler ve kötüleri engellemeye çalışacaklar, hatta savaşacak ve cezalandıracaklardır. Bu sebeple dua ve münacatın cinlerden ve şeytanlardan korunmada önemli bir yeri vardır.

İnsan günlük hayatında abdestli bulunması halinde, onlardan kısmen korunacağı gibi, buna namazı ve diğer duaları da ilave ederse, korunma hususunda kendini biraz daha sağlama almış olacaktır.

Hâris el-Eş'ari (r.a)’den nakledilen bir hadisi şerifte Rasülullah (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir: “…Allah size, Allah'ı zikretmenizi emretti. Bunun da misali, peşinden hızla düşmanın geldiği bir adamdır. Bu adam muhkem bir kaleye gelip, düşmandan kendini korur. Kul da böyledir. Şeytana karşı kendisini sadece Allah’ı zikretmekle koruyabilir. (Tirmizi, Emsal, 3, (2867).)
Şimdi bu hususta Efendimiz (s.a.v) ve ashabının okuduğu dualardan örnekler takdim etmek istiyoruz.

Euzü - besmele


Bu konuda Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurulmaktadır: “Şayet sana şeytandan bir kışkırtma (şeytani bir dürtü) gelecek olursa, hemen Allah’a sığın.”(41:36.) Yani, “Euzü billahi mine’ş-şeytani’r-racim” de. Bununla beraber, Müminün suresindeki şu ayetlerle de Allah’a sığınmak yerinde olur:
“Rabbi euzü bike min hemezeti’ş-Şeyatin ve euzü bike Rabbi en yahdurun” Yani; “Rabbim, şeytanın kışkırtmasından sana sığınırım ve onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.”(23:97-98.)

Eve girerken


Besmele ilgili olarak Cabir (ra)’den rivayet edilen başka bir hadis ise, evlere girerken ve yine yemek yerken Besmele çekmenin önemine işaret ediyor: “Rasülullah (s.a.v) buyurdular ki: "Kişi evine döndüğü zaman içeri girerken ve yemek yerken Allah'ın adını zikrederse, şeytan (avenelerine): “Size burada gecelemek de yok akşam yemeği de yok!” der. Ama kişi, eve girerken Allah'ı zikreder fakat akşam yemeğini yerken zikretmezse, şeytan (avenelerine): "Akşam yemeğine kavuştunuz ama burada gecelemeniz mümkün değil!” der. Adam eve girerken ve yemeğe başlarken "Bismillah!" diyerek Allah'ı zikretmezse, şeytan (avenelerine): “Yemeğe de yetiştiniz, yatmaya da!” der.”( Müslim, Eşribe, 103, (2018); Ebu Davud, Et'ime, 16, (3765).)

Evden çıkarken


Eve girerken okunan Besmele, şeytanın şerrini bizden ve onu da evden uzaklaştırdığı gibi, insanın sokağa çıktığı zaman da korunmaya muhtaç olduğu açıktır. Bunun içinde Euzü-Besmele çekilir. Ancak, Resulullah (s.a.v), sokağa çıkarken sadece Euzü - Besmele ile yetinmemiş ve ayrıca dua etmiştir. Bu konuda Enes (r.a)’den nakledilen hadisi şerifte, Hz. Peygamber (s.a.v)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir:
“Evinden çıkınca kim: “Allah'ın adıyla, Allah'a tevekkül ettim, güç kuvvet Allah'tandır” derse kendisine: “İşine bak, sana hidâyet verildi, kifâyet edildi ve korundun da” denir, ondan şeytan yüz çevirir.”( Tirmizi, Daavât, 34, (3422)

Bakara suresi: ayetü’l-kürsi ve amene’r-rasülü
Konumuzla ilgili olarak, Ebu Hüreyre (r.a)’den nakledilen bir hadisi şerifte, Rasülullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Evlerinizi kabirlere çevirmeyin, içerisinde Bakara suresi okunan evden şeytan kaçar.”( Müslim, Misâfirin, 212, (780)

Başka bir hadisi şerifte ise bu iki ayetin, Bakara suresinin son iki ayeti olan “Amene’r-rasülü” olduğu açıklanmaktadır.(Tirmizi, Sevabu’l-Kur’an, 4/2882)

Uyumak için yatağa girince


Resul-i Ekrem Efendimizin yatağa girdiği zaman okuduğu çeşitli dualar vardır. Bu konuda Büreyde (r.a)’den nakledilen bir hadisi şerifte Hz. Peygamber (s.a.v), şu duayı tavsiye buyurmuştur:
“Ey yedi kat semânın ve onların gölgelediklerinin Rabbi, ey arzların ve onların taşıdıklarının Rabbi, ey şeytanların ve onların azdırdıklarının Rabbi! Bütün bu mahlukâtının şerrine karşı, beni himâye et! Et ki, hiç birisi, üzerime âniden saldırmàsın. Senin koruduğun aziz olur. Senin övgün yücedir, senden başka ilah da yoktur; ilah olarak sâdece sen varsın.” (Tirmizi, Daavât, 96, (3518).)

Uykuda korkunca


İmam Malik’ten rivayet edildiğine göre, Hâlid İbnu Velid (r.a), Hz. Peygambere: “Ben uykuda iken korkutuluyorum. (Ne yapmamı tavsiye buyurursunuz?)” diye sordu. Hz. Peygamber (s.a.v) ona şu duayı okuması tavsiyesinde bulundu:
“Allah'ın eksiksiz, tam olan kelimeleri ile Onun gazabından, ikabından, kullarının şerrinden, şeytanların vesveselerinden ve beraberliklerinden Allah'a sığınırım! de!” (Muvatta, Şiir, 9, (2, 950).)

Helaya girerken


Tuvaletlerin, çöplüklerin, hamamların, kabirlerin, harabelerin cinlerin ve şeytanların meskenleri mahiyetinde çok uğradıkları ve konakladıkları yerlerdir.
“Rasülullah (s.a.v) kazâyı hâcet için helâya girdiği zaman şu duayı okurdu:
“Allahümme inni euzü bike mine'lhubsi ve'l-habais. (Allahım, pislikten ve (cin ve şeytan gibi) kötü yaratıklardan sana sığınırım.”(Buhâri, Vüdu, 9)

Tekbir, tesbih, tahmid


Namaz tesbihatı, camide ve namaz kıldığımız herhangi bir yerde yapılabileceği gibi, yolda-sokakta yürürken, araç kullanırken; yatakta ve uyumadan önce de yapılabilir. Kuran-ı Kerimde de bu konuya işaretle; “Onlar, ayakta iken, otururken, yanları üzere yatarlarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler...” (Al-i İmran, 3/191.) buyurulmaktadır.

Tesbihat, hiçbir vakit terk edilmemeli ve nerede olursa olsun mutlaka yapılmalıdır. Nitekim Hz. Peygamber, şeytanın namazda kişiye günlük işlerini hatırlatıp vesvese verdiğini ve namazı alelacele kıldırıp tesbihatı yaptırmadan işine gücüne daldırdığını veya uyuttuğunu anlatıyor.

Lâ ilâhe illallâhu vahdehu la-şerike leh,


Bu da yine, dua makamındaki namaz tesbihatından birisidir.
Peygamber Efendimiz, Ebu Hureyre (r.a)’den nakledilen hadisi şerifte, şöyle buyurmaktadır:
“Her kim: ‘Lâ ilâhe illallâhu vahdehu la-şerike leh, lehü'l mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir’ duasını, bir günde yüz kere söylerse, kendisine on köle âzat etmiş gibi sevàp verilir, ayrıca lehine yüz sevab yazılır ve yüz günahı da silinir. Bu, ayrıca üç gün akşama kadar onu şeytana karşı muhafaza eder. (Buhâri, Daavât, 54)

Şeytanın telkinlerine karşı ihlas suresi


Bir hadisi- şerifte şeytanın bir vesvesesinden söz edilmiş ve buna karşı ihlas suresinin okunup sol tarafımıza doğru üç defa tükürmemiz tavsiye edilmiştir.

Muavvizeteyen (Nas ve Felak sureleri)


Cinlerin şerrinden kurtulmak için de, Hz. Peygamber (s.a.v)’in, Felak ve Nas Surelerini okuduğu, ashabına ve bizzat Hz. Aişe validemize de okumayı tavsiye ettiği bildirilmektedir.

Hz. Âişe (r.a)’den rivayet edilen bir hadis şöyledir: “Hz. Peygamber (s.a.v) yatağına girdiği zaman, ellerine üfleyip Muavvizeteyn'i ve Kul hüvallahu ahad'i okur, ellerini yüzüne ve vücuduna sürer ve bunu üç kere tekrar ederdi. Hastalandığı zaman aynı şeyi kendisine yapmamı bana emrederdi.”(Buhari, Fezâilü'l-Kur'ân, 14)
Son düzenleyen Safi; 29 Kasım 2018 02:12