Arama


Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
22 Şubat 2009       Mesaj #3
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Ülkemizdeki Mevcut Afet Yönetimi ve Sorunları
7269 sayılı "Umumi Hayata Müessir Afetler Dolaysıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun", 15.05.1959 tarihinde kabul edilmesinden bugüne kadar geçen sürede afet hizmetlerine yönelik genel ve temel bir yasa olarak işlev görmüş, ulusal afet sistemimiz bu yasaya dayalı şekillenmiştir.
1999 Depremleri sonrasında kamuoyunda afetlere karşı yükselen duyarlılıklar, uygulamada ortaya çıkan sorunlar nedeniyle afet hizmetleri ve 7269 sayılı yasayla ilgili olarak önemli tartışmalar yaşanmıştır. Bu tartışmalarda en çok vurgulanan konu; mevcut sistemin çoğunlukla afet sırasındaki ve sonrasındaki döneme ait çalışmalarla sınırlı kalması (yara sarma), afet öncesi, afet sırası ve afet sonrası dönemlerde yerine getirilmesi gereken işlevlerin bütünlüklü bir planlamasının gerçekleştirilememesi olgusu olmuştur.
7269 sayılı yasaya dayalı olarak yürütülen hizmetlerde egemen yön, afet olduktan sonra, arama-kurtarma, acil yardım, geçici iskan, yeni yerleşim yeri seçimi ve kalıcı konut inşa faaliyetlerine yönelik işlemlerin planlanmasıdır. Kısaca "yara sarma" ülkemizde temel afet stratejisi olarak uygulanmaktadır. Yasanın sadece olmuş değil olabilecek (muhtemel) afet tehlikelerini de kapsaması, afet tehlikelerinin araştırılmasını, önlemler alınmasını da öngörmüş olması, işlevlerinin salt yara sarma ile de sınırlı olmadığını göstermektedir. Ancak içerikte bununla ilgili yeterli vurgunun yapılmaması, uygulamada "yara sarma" işlevinin öne çıkmasına neden olmuştur.
7269 sayılı yasada zarar azaltma çalışmaları 15. madde ile sınırlıdır. 15. madde "afet dolayısıyla zarar gören şehir ve kasabalarda imar planının mevcut olması durumunda planın kısmen veya tamamen değiştirilmesine, imar planının mevcut olmaması halinde de planın yaptırılması"nı gerektirmektedir. İmar mevzuatı ile hiçbir bağ kurmayan 7269 sayılı yasada 15. madde dışında zarar azaltma çalışmaları tanımlanmamıştır.
Anılan yasada afet sonrası hizmetler temel olarak yasanın 14. ve 16. maddelerinde tanımlanmıştır. İlgili maddelerde; "Afete Maruz Bölgenin" ilanı, kalıcı konutların yerseçimi, bununla ilgili harita, planlama, kamulaştırma vb. hizmetleri ile kalıcı konutların inşası, acil yardım dönemi boyunca yapılan yardımlar ve geçici iskan (prefabrik konutların yapımı, kira yardımı vb.) hizmetleri yer almaktadır.
Yasada yeniden inşa çalışmalarıyla ilgili düzenlemeler yer almakla birlikte bütçeden ayrılan kaynağın yetersiz olması uygulamada bu hizmetleri aksatmaktadır. Bu durum zaten mevzuatta da yeteri kadar yer almayan afet zarar azaltıcı çalışmaların yapılmasına da engel olmaktadır.
7269 sayılı yasa kapsamında teknolojik afetlere yönelik düzenlemeler bulunmamaktadır. Kanunun 1. maddesinde afet "deprem yangın, su baskını, heyelan, kaya düşmesi, çığ, tasman (Bakanlar Kurulu kararı ile eklenmiştir)ve benzeri" olaylar olarak tanımlanmıştır.
7269 sayılı yasanın 4. maddesi gereğince hazırlanan afet planları il-ilçe düzeyi ile sınırlandırılmış, lokal ölçekli afet olaylarına yanıt verebilecek kapasitede ve geçici (afet dönemlerinde toplanan, sonrasında dağılan) örgütlenmeler üzerinden kurgulanmıştır. Dünyadaki diğer örneklerinde de görüldüğü gibi, planlamada afetin öncelikli olarak meydana geldiği noktadan karşılanmaya çalışılması doğaldır. Ancak yerel olanaklar, her koşulda planlamanın tek dayanağı olarak kalmamalı, gerektiğinde önce bölgesel sonra merkezi/ulusal dinamikler devreye girebilmelidir.
Ulusal afet yönetim sistemindeki en temel konulardan biri de sahip olduğumuz parçalı yapının yarattığı sorunlardır. 7269 sayılı yasaya dayalı afet mevzuatımızda afetlerden sorumlu kuruluş Afet İşleri Genel Müdürlüğü görülse de çok sayıda (Kızılay, Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi, Proje Uygulama Birimi-PUB, Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü, vb.) kurumun afet olaylarına müdahil olduğu görülmektedir. Bu şekilde ortaya çıkan parçalı yapıda da kaçınılmaz olarak koordinasyon sorunları yaşanmaktadır.
Dünyadaki örneklere bakılacak olursa, afete yönelik araştırma, planlama, müdahale ve yaşamı tekrar normale döndürme konularında görev, yetki ve sorumlulukların ulusal merkezi bir kurumun çatısı altında toplandığı, bu birime koordinasyon ve uygulamacılığın bir arada verildiği görülmektedir. Örneğin Japonya‘da yapılan yeni düzenlemelerle afet işleri Bakanlık seviyesinde bir örgütlenmeye dönüştürülmüştür. 2004 yılında yapılan Deprem Şurası‘nda (300‘den fazla uzman, kamu yöneticisi, STÖ temsilcisi katıldı) anılan karar gereğince en azından bir Afet Müsteşarlığının kurulması ve bu yeni yapılanmaya araştırma-geliştirme, uygulama ve koordinasyon görevlerinin verilmesi bir gerekliliktir.