Arama


SEDEPH - avatarı
SEDEPH
Ziyaretçi
14 Mart 2009       Mesaj #3
SEDEPH - avatarı
Ziyaretçi
Yazı: Andrew Lawler

Binlerce yıldır Asya'nın kavşak noktası olan ve pek çok kültürün izlerini barındıran Afganistan'da siyasi ve askeri çatışmaların ardından günümüzde bir diğer savaş daha veriliyor. Geçmişini kurtarmaya çalışan ülke, kaybolduğu düşünülen 20.000'i aşkın parçayı içeren ünlü Baktria altınlarının bulunmasının sevincini yaşıyor. Ancak binlerce eser hâlâ tehlike altında ve kültür savaşı sürüyor.

Dergide okuyacağınız ilginç öyküye dair ipuçlarını bu alıntıda bulabilirsiniz.

Ek suçu, köyünün yakınında bir yazıt bulmaktı ve öldürülmekten korkuyordu.
Muhammed Muhtar Ahmedi, bulduğu bu yazıtı vermeyi reddederek bir savaş ağasının emrine karşı gelmişti. Bu nedenle Kabil'de saklanıyor; Afganistan'ın dağlık orta kesimlerindeki evine gitmeye korkuyordu. Birlikte, başkent trafiğinde korna çalan araçların, egzoz püskürten kamyonların, külüstür eşek arabalarının ve gözü pek yayaların arasında ağır ağır ilerlerken, “Nereye gitsem beni öldürecekler diye korkuyorum. Öldürecekler beni!” diyordu.
Ahmedi'nin problemleri 1995'te kardeşiyle birlikte tarihi bir Budist tapınağı bulmasıyla başladı. Tapınağın içinde taştan bir sandık, sandığın içinde de bir kitap, altın sikkeler ve değerli bir taş buldular. Tapınak dış duvarında ise tuhaf harflerle bir şeyler yazılıydı. Bu haber kulaktan kulağa hızla yayıldı ve bölgenin savaş ağası Abdül Kerim Halili'nin askerleri sandığı, içindekilerle birlikte, alıp götürdü.
Tapınağın dış duvarına kazınmış yazıt söküldü. Ve Ahmedi, güvende olması için, bu yazıtı aldı. 2002'de Halili, Taliban sonrası Afganistan'da başkan yardımcısı olmuştu. Özel milisleri bu kez yazıtı da götürmek üzere geldi. Ahmedi, ancak milisler kendisine bir alındı belgesi verilmesini kabul ettiklerinde yazıtı teslim etmeye razı oldu. Ve hemen ardından da bu durumu Kültür ve Enformasyon Bakanlığı'na bildirmek üzere Kabil'e gitti. Halili yerel basının bu konudaki sorularını yanıtlarken önce ne sandık ne de yazıttan haberdar olduğunu söyleyecekti. Ancak Kabil'deki bir gazete Ahmedi'nin anlattıklarını doğrulayan alındı belgesini yayımladığında yazıtı Ulusal Müze'ye teslim etti. Sandık ve içindekilerin nerede olduğu konusu ise hâlâ gizemini koruyor –ve Halili konuşmayı reddediyor.
Ahmedi'nin korkusu, ülkesinin nefes kesen kültürel mirasının bir parçası olan bu eserlerin satılıp bir daha hiç Afganistan'a geri dönmemesiydi. Yüksek mevkideki bir devlet görevlisi, ekim seçimlerinden önce yapılan bir röportajda, Halili'nin hem tarihi eser hem de intikam tutkusu olan savaş ağalarından yalnızca biri olduğunu söyleyerek onun kaygılarını paylaştı. Açıklamasına, yağmaya göz yummayan ve direnen vatandaşların tutuklanabildiği ya da başlarına daha kötü şeylerin gelebildiğini de ekledi. Yani Ahmedi öldürülmekten korkmakta haklıydı.
Ve Afgan halkı da ülke hazineleri için endişelenmekte haklı. Evet, geçtiğimiz Nisan'da herkesi şaşırtan bir haberle ünlü Baktria altınları –kaybolduğu sanılan 20.000'i aşkın parça– Kabil'de, Başkanlık Sarayı'ndaki bir mahzende zarar görmemiş halde ortaya çıktı. Ancak bölgenin zengin ve karmaşık tarihinin kanıtları olan binlerce eser hâlâ tehlike altında.

National Geographic Türkiye - Afganistan Özel sayısı'ndan alıntıdır..