Arama


ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
3 Nisan 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye

Türkiye'de İç Göç Sorunu


İç Göç
Herhangi bir ülkenin sınırları içinde oluşan göçlerdir. Bu yer değiştirme hareketi sırasında ülke nüfusunda herhangi bir değişme söz konusu değildir. Genellikle iç göçlere bağlı olarak kent nüfusları artarken, kırsal nüfus azalmaktadır.
İç göçler;
  • Kırsal alandan kırsal alana
  • Kırsal alandan kentlere
  • Kentlerden kentlere
  • Kentlerden kırsal alana
doğru olmaktadır. İç göçlerin en fazla görüleni kırsal alandan kentlere doğru olanıdır. Verimli tarım alanları, endüstrinin geliştiği bölgeler, ticaret merkezleri, maden yatakları bakımından zengin olan bölgeler ve turistik yöreler göçmen çekerler.
Ad:  göç2.jpg
Gösterim: 5449
Boyut:  44.0 KB

İç Göçün Doğuşu
1950’li yıllar; ülkemizde ekonomiden siyasete, sosyal hayattan kültürel hayata kadar toplumu ilgilendiren her alanda ve toplumun her kesiminde radikal değişimler ve dönüşümler yaşanmaya başlanmıştır.
Kentlerimiz açısından bu dönemin getirdiği en önemli olgu iç göç ile bu göçün doğal sonucu olan gecekondulaşma ve çarpık yapılaşmalardır.

Göç Çeşitleri
Göç kavramı iki kategoride değerlendirilmelidir:
  1. Gönüllü Göç: Kentin çekiciliğinden kaynaklanan göç.
  2. Zorunlu Göç: Kırsalın iticiliğinden kaynaklanan göç.
    1. Sosyo-Ekonomik zorluklardan kaynaklanan göç.
    2. Güvenlik sebeplerinden kaynaklanan göç.
1980 öncesi kentin çekiciliği ve kırsalın iticiliğinden kaynaklanan göç, 1980 sonrası terör, sıkıyönetim, olağanüstü hal uygulamalarının yanı sıra güvenlik nedeni ile köy boşaltma, bölgede yaşanan silahlı çatışmalar, yayla yasağı uygulaması gibi sebepler kitlesel göçü zorlamıştır.
Ek olarak da kimi siyasilerin kentlerde güç kazanabilme çabalarıyla da tetiklenmiştir.
Birinci dönem iç göçe ekonomik ve sosyal şartlar damgasını vurmuştur.
İkinci dönem göç dalgasında ise Güvenlik şartları ve siyaset belirleyici rol oynamıştır.

Göçün Etkileri
Göçlerin olumsuz etkisi hem kentler, hem toplum, hem de birey üzerinde görülmekte, taraflarda yıpratıcı etki yapmaktadır.

1. Kentlere Etkisi

Göç sebebi ile öngörülemeyen nüfusun, kentlere göç etmesinin yol açtığı hızlı nüfus artışı karşısında kentlerde,
  • Kentsel yatırım maliyetleri artışı ve verimsiz kullanım
  • Çarpık yapılaşma
  • Yetersiz donatı ve yetersiz altyapı
gibi önemli sorunlar ortaya çıkmaktadır.

a. Kentsel Yatırım Maliyetleri Artışı ve Verimsiz Kullanım
Kentlerde altyapı maliyetlerinin verimli olması için nüfusun 100-300 bin arası olması gerekmektedir. Nüfus arttıkça yatırım maliyetleri de artmaktadır.
Plansız ve çarpık yapılaşma, sadece kentlerin altyapı ve donatı alan ve tesisleri yönünden yetersiz kalmaları ile sonuçlanmamaktadır.
Bunun yanı sıra, kent kaynaklarının da verimsiz kullanılmasına sebep olmaktadır.
Örneğin; Planlı yapılaşmanın olduğu yerlerde yol alanlarının, toplam alana oranı % 10-15 arasında olması gerekirken, bu oran gecekondu ve kaçak yapılaşmanın yoğun olduğu yerlerde
% 20-30 arasındadır.
Bunun anlamı şudur:
Gecekondu veya kaçak yapılaşmanın yoğun olduğu bölgelerdeki yol ağı, planlı bölgelerin iki katıdır. Bu da; Atık Su, İçme Suyu, Yağmur Suyu, Telekom Hatları, Elektrik Şebekesi, Doğal Gaz Şebekesi, Asfalt, Bordur-Tretuvar gibi yol ile bağlantılı yatırımların iki kat olarak yapılması demektir. Bu da, zaten kıt olan kent kaynaklarının yetersizliğine yol açmaktadır.
Mali yönden bu kaynak israfının yanı sıra, ortalamanın iki katı bir alan asfalt veya benzeri bir sert zeminle örtüldüğünden; ekolojik dengeye de olumsuz etkisi olmaktadır.
Örneğin, Toplu Konut Alanında arazinin % 11’i asfalt malzeme ile kapatılırken, çarpık yapılaşmada bu oran % 28’dir.

b. Çarpık Yapılaşma
Kentlere göç edenler tarafından, öncelikle kentlerin çeperlerindeki kamu arazilerinin işgal edilip, üzerlerine gecekondu olarak tabir edilen binaların yapıldığı gözlemlenmiştir.
İkinci aşamada, kent merkezi ile bu alanlar arasında, iki tarafında bazı özelliklerini alan; ama iki taraftan da ayrışan yeni bir yapı türü doğmaktadır. Bu tür yapıları kaçak ve sağlıksız yapılar olarak tarif etmek mümkündür.
Göç, sadece gecekonduların yapımına yol açmakla kalmamakta, ikinci aşamada talep artışını sağlayarak kaçak yapılaşmayı tetiklemektedir.

c. Yetersiz Donatı ve Altyapı
Gecekondu bölgeleri temel kentsel altyapıdan bile yoksun olarak doğmuş yerlerdir. Her ne kadar daha sonraları bu bölgelere, yerel yönetimler eli ile alt yapı hizmetleri getirilmeye çalışılmış ise de, plansızlık sebebi ile bu faaliyetler de ihtiyacı etkin olarak karşılayamamıştır.
Modern bir kentin kurulabilmesi için planlı bir yapılaşma gerekmektedir. Oysa, vatandaşlar tarafından kurulan bölgelerimiz gerekli donatıdan yoksun, plansız ve sağlıksız olarak gelişmektedir. Sonuçta, kamu da, vatandaş da plansız yapılanmanın zararını görmektedir.

2. Göçün Toplumsal ve Bireysel Etkisi
İçgöç bireysel ve toplumsal sonuçlar doğurmaktadır:
  • Bireyin davranış ve eğilimleri değişir.
  • Mahallelilik ve komşuluk yerini iş arkadaşlığı ve rekabete bırakır.
  • Geniş aileden – çekirdek aileye geçilir.
  • Göçün asıl tahripkar etkisi ikinci kuşaklarda görülür.
Öncelikle Zorunlu İç Göçe Maruz Bırakılanlar
Güvenlik ve siyasi sebeplerle, zorunlu iç göçe maruz bırakılanların yaşadıkları sorunlar genel olarak diğer göç nedenleri ile gelenlere göre daha zordur. Çünkü, bu insanların bir kısmı geldiği köyünde arazi, sürü sahibi olan ya da en azından zor da geçiniyor olsa, bir iş sahibi olan kişiler iken, bir anda kendilerini kentlerde evsiz, işsiz, aşsız buluvermişlerdir. (Ağrı-Solhan örneği.)
Ne hazindir ki, göç mağdurlarının çoğuna adlarına düzenlenmiş tapu olduğu için yeşil kart bile verilmemiştir.
Bu şartlar kişilerde psikolojik rahatsızlıklara yol açmakta, onları ya içine kapanık, ya da saldırgan kılmaktadır. Toplum da bireylerden oluştuğu için, bu şartlar sosyolojik olarak da gettolaşma ve kent barışının bozulması biçiminde kendisini göstermektedir.

İç Göçün Bireysel ve Toplumsal Sonuçları


a. Bireyin Davranış ve Eğilimlere Etkisi
İç göç sonucu kitleler, yaşadıkları yerlerden sadece coğrafi anlamda ayrılmazlar. Bunun beraberinde yaşadıkları yerdeki sosyal, kültürel değerlerden de ayrılış söz konusudur. As*lında göçün en önemli neticesi, onun birey ve toplumsal davra*nışlar, tutumlar ve eğilimlerde meydana getirdiği köklü değişmeler ve dönüşümlerde görülür.
Kent, insanı zorlu bir hayatı yaşamaya davet ediyor. Gerçekten de köyden şehre gelen insanın davranışlarında, eğilimlerinde ve tutumunda, nasıl köklü değişmelerin meydana geldiğini, günlük gözlemlerimizle tespit etmek mümkündür.

b. Mahallelilik ve Komşuluk
Kentlerin hızla gelişmesi ile paralel olarak, birbirlerini yakından tanıyan insan birlikteliği ortadan kalkar.
Herkes kendi iç dünyasında özel bir yaşam biçimi geliştirir. Artık birbirini tanıyan mahallelinin yerini, komşusunu bile tanımayan insanlar alır.

c. İş Arkadaşlığı ve Rekabet
Kazanç ve refah düzeyini yükseltmek, birinci öneme sahip amaç olduğundan, insanların hayatı evlerinden ve arkadaş ilişkilerinden çok, iş yerinde geçmeye başlar. Akraba ve komşuluk, yerini iş arkadaşlığına bırakır. Fakat burada da samimi dostluklar yerine, rekabet hakimdir.

d. Geniş Aileden – Çekirdek Aileye
Kent yaşamı beraberinde bireyciliği ve çekirdek aile tipini getirir. Geniş aile tipinin ortadan kalkması ile, bireysel yaşamın ağır koşulları altında kendilerini yalnız hissederler. Geçim ve gelecek kaygısı, onun tüm dünyasına yön veren en önemli korkusu haline dönüşür.
Geniş ailede dayanışma, tecrübe ve birikim aktarımı, nesiller arası bağın korunması söz konusu iken, çekirdek ailede bunlar yoktur.

e. İkinci Kuşaklarda Tepki
Kırsaldan kentlere gelenler, burada aradıklarını bulamasalar da geri dönmeyi pek düşünmezler.
Birinci kuşak, gecekondu bölgesinin olumsuz şartlarını kendi köyü ile karşılaştırmakta ve yine de yaşantısını (Eğitim, sağlık, istihdam, vb) daha iyi, memnuniyet verici bulmaktadır.
Ancak İkinci kuşak gecekondu bölgesinin insanı; kıyaslamayı köyle değil, yaşadığı şehrin gelişmiş bölgeleriyle yapmaktadır.
Bu da mutsuzluğu, rahatsızlığı, tepkiyi, öfkeyi artırmakta, kentsel gerilimi beslemektedir.
Son düzenleyen Safi; 24 Mart 2017 20:46
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!