Arama

Karıncalar (Formicidae) - Tek Mesaj #4

bi quan - avatarı
bi quan
Ziyaretçi
20 Nisan 2009       Mesaj #4
bi quan - avatarı
Ziyaretçi

KARINCA TÜRLERİ

Ad:  Karınca4.JPG
Gösterim: 2504
Boyut:  45.4 KB

Dünya'nın dört bir yanında, yarı çöl iklimi gösteren bölgelerde yaşayan farklı türlerdeki karıncalar, birbirlerinden bağımsız olarak, hayatta kalmalarını sağlayacak benzer yollar geliştirmişlerdir. Aşağıda gözden geçireceğimiz karınca türü, yaklaşık bilinen 10 000 civarındaki karınca türlerinden bir kaçıdır. Dünya' da, bilinen-bilinmeyen, 35 000 karınca türünün olduğu tahmin ediliyor. Her bir türünde kendi içinde, o kadar çok çeşitleri vardır ki; bütün bunların, tür-içi ve tür-dışı çeşitliliğini incelemek; ilgili karınca biliminin kapasitesini aşmaktadır.

BAL KARINCALARI


Yağmurlu zamanlarda karıncalar, bazı işçi karıncaları, su ve bal özüyle beslerler. Bal karıncaları, yaprak bitlerinden elde ettikleri şekerli sıvı ve bitki nektarlarıyla beslenirler. Bir çok karınca türü, yaprak bitlerinin bitki özsuyundan, sindirim artığı olarak ortaya çıkardıkları şekerli sıvıyı besin olarak kullanmaktadır.

BAL FIÇISI KARINCALAR: "Canlı Kiler"


Bal karıncalarının, diğer karıncalardan bir farkı vardır. İşçiler, balı, yuvalarına götürürler.Vücutlarının alt kısımlarını şişirerek, bal kesesi haline gelmiş karıncaların ağzına boşaltırlar. Adeta bir bal fıçısı haline gelen bu karıncalar, etrafta dolaşamazlar.

Uzun ve çiçeksiz kurak mevsim boyunca, koloninin kullanımı için canlı kiler olarak, ayaklarıyla tavana tutunarak, yuvada asılı dururlar. Kendi ağırlığının 8 katı bal taşıyabilen karıncalar, kışın ya da yiyeceğin az olduğu zamanlarda, bir besin deposu olarak kullanılırlar. Acıkan karınca gelip ağzıyla dokunduğunda, bir damla balı onun ağzına boşaltan bal fıçısı karıncalar, yaklaşık bir üzüm tanesi kadar olabilirler.

YAPRAK KESEN KARINCALAR: "ATTALAR"


Karınca türlerinin içinde en ilginç olanlardan biri, yaprak kesici karıncalardır. Bunların belirgin özellikleri, çeneleriyle koparttıkları yaprak parçalarını, başlarının üstünde, yuvalarına taşıma alışkanlıklarıdır. Karıncalar, kuvvetli kenetlenmiş çenelerinde taşıdıkları, kendilerinden oldukça büyük yaprak parçalarının altına gizlenirler.

Yaprakları, şemsiye gibi üstlerinde taşıdıklarından, şemsiyeli karıncalar adıyla da anılırlar. Yapraklar, beslenme amacıyla kullanılmaz. Zira karıncalarda, bitkilerde bulunan selülozu sindirebilecek enzimler yoktur. Attalar, yaprak parçalarını çiğneyerek lapa haline getirirler. Özel hazırlanmış odalarda, kuru yapraklar üzerine sererek, mantar yetiştirirler. Proteince zengin mantar tomurcuklarını, yiyerek beslenirler.

ORDU KARINCALARI (LEJYONERLER)


Yalnız tropik iklimlerde yaşayan ve etle beslenen, 6-12mm boyundaki bu küçük canlılar, çok sayıda askere sahip, düzenli bir ordu gibi hareket ederler. Bu karıncalar kördür. Direkt güneş ışığından etkilenerek, ölmeleri yüzünden; geceleri ya da gölgede hareket ederler. Bunların yaşamları, öldürmek ve yağma etmekten ibarettir. Bu yüzden de, katil karıncalar diyede adlandırılırlar.

Güçlü çene yapıları sayesinde, toprakta açtıkları tüneller içinde hareket ederler. Lejyoner karıncaların, sürekli bir yuvaları yoktur. Yuva gerektiğinde, birbirlerinin ayaklarından tutunarak, tümüyle karıncalardan oluşan yuvalar inşa ederler. 200 000-750. 000 arası karıncadan oluşan bu yuvaların ortasında, kraliçe ve yumurtalar bulunur. Daha sonra yuva çözülür ve yeniden ilerlemeye başlarlar.

Karıncaların göçleri ve durmaları, kraliçenin yumurtlama dönemlerine göre ayarlanır. Kraliçe karınca, ayda 2 gün ve günde ortalama 25-35 bin yumurta üretir. Yumurtlamadan birkaç gün önce durup, yuvayı oluşturan karıncalar, 20 gün kadar süren bu dinlenme döneminde, çevrelerine akınlar düzenleyerek avlanırlar. Her akında, şaşırtıcı şekilde yönlerini; ortalama 123 derece değiştirerek, aynı yeri taramaktan kurtulurlar.

"Anomma Ordusu"nun: "Dehşet Stratejisi"
Tüm ordu karınca türleri, avda "şok ve dehşet stratejisi" uygular. Diğer karıncalar, bireysel olarak besin ararken; bazen keşif kolu gönderir. Ordu karıncaları ise, topyekun birlikte hareket ederler. Yollarından çekilmeyen kertenkeleleri, yılan ve kurbağaları da öldürebilirler, ancak yemezler. Saldırı düzenlerine, sürü akını adı verilir. 200. 000 kadar karınca, yuvayı, 15 metre eninde bir yelpaze oluşturacak şekilde, genişleyen bir sürü halinde terk ederler.

Bunların en korkuncu, Afrika'da yaşayan "Doryline Anomma" karıncaları ile Tropik Amerika'da yaşayan "Eciton"lardır. Bir Anomma ordusunun gelişi, çevredeki canlılar için büyük bir panik meydana getirir. İki milyondan fazla askeri olan bu muazzam ordunun önünden kaçmayan her şey, anında imha edilir. Bir çeşit çığlık sesi ve kuşların kaçışı, sürünün geldiğini haber verir. Yollarının önüne rastlayan; tavukları, memeli ve böcekleri imha ederler. Yerliler, bunların korkusundan köylerini bile terk ederler.

Eskiden bazı yerlerde esirler bunlara yem olarak atılırdı. Anomma karıncaları, Tonga'da kafesteki bir parsı, bir gece içinde, iskelet haline getirmişlerdi. Evden götürülemeyen bir hasta olursa; karyolanın ayakları sirke içine konur. Damdaki çatlaklardan üstüne düşerlerse, bir anda etini kemiklerden sıyırırlar. Onların geçtikleri yerde, canlı kalmaz. Anomma ordusunun yürüyüşünü, akarsular bile durduramaz. Bir nehirle karşılaştıklarında, çeneleriyle birbirlerinin bellerine tutunarak; canlı bir köprü yaparlar. Kraliçe, yumurta ve larvalar, bu canlı köprü üzerinden geçirilir. Bütün bu tehdit ve tehlike oluşturmalarına rağmen; zararlı böcekleri, yok edici faydaları vardır.

ATEŞ KARINCALARI


Son derece saldırgan olan, küçük kırmızı bir karınca cinsidir. Büyük koloniler halinde yaşarlar. Döllenmiş bir tek kraliçe, 240 000 işçilik bir koloni oluşturabilir. Sürüngenleri, yada küçük hayvanları, zehirli iğneleriyle sokarak öldürebilirler. İnsanlarda ise, alerjik şoklara neden olabilirler. Güney Amerika da ortaya çıkan bir istilada, güçlü çene yapılarıyla; elektrik kablolarını parçalayıp, kesintilere sebep oldukları ve açtıkları tünellerle yol ve asfaltlarda çökmelere yol açtıkları bilinir. Ekin tarlalarında, büyük zararlar, verebilirler.

Ateş karıncalarının zararlarını engelleyebilmek için, bir çok yöntem deneyen uzmanlar; yedikleri sineklere mikrop vererek, yuva içinde hastalık oluşturmaya çalışmışlar, ancak karıncaların, mikroptan etkilenmediği görülmüştür. Yapılan incelemelerde, bu karıncaların boğazlarında, mikropların girişini engelleyici, bir yapı, tespit edilmiştir.

Ateş karıncalarının diğer bir savunma yöntemi, zehir keselerinde ürettikleri anti-mikrobik bir sıvıyı, yuva çevresine ve larvaların üzerine püskürterek, yuvayı dezenfekte etmeleridir. Ateş karıncalarının en önemli düşmanı, Solenopsis Davgeri adlı asalak bir karınca cinsidir. Bu karınca, yuvaya girmeyi başarırsa; derhal kraliçe karıncanın boğazına kenetlenir ve onun feromenini taklit eder. Asalağı, kendi kraliçeleri sanan karıncalar, onu beslemeye başlar ve kendi kraliçeleri ölür.

HASAT KARINCALARI


Hasatçı karıncalar, topladıkları tohumları, yuvadaki özel ambarlara taşırlar. Diğer karınca türleri, topladıkları tohumları, yiyecek olarak kullanırken; hasatçı karıncalarda, bir grup işçi karınca, tohum özlerini çiğneyerek; bir çeşit karınca ekmeği hazırlarlar. Tükürüklerinde bulunan enzimler sayesinde; nişastadan şeker elde ederler. Kurak mevsimlerde,larvaların ve diğer karıncaların beslenmesi, bu şekerle yapılır.

DOKUMACI KARINCALAR


Dokumacı karıncalar, ağaçlarda, yapraklardan oluşturdukları yuvaların içinde yaşarlar. Yuvaların yapım aşaması, çok ilginçtir. Yuva yeri seçildikten sonra, bir karınca yaprağın ucunu kıvırmaya başlar; diğer işçiler de gelip, aynı yerden yaprağı çekiştirerek, kıvırmaya yardımcı olurlar.

Eğer yuva yapımında, fazla sayıda yaprak kullanılacaksa, yapraklar arasında, karıncalardan canlı zincirler oluşturulup; yapraklar birbirine bağlanır. Daha sonra, özel olarak yetiştirilmiş, diğerlerine göre daha küçük boyutlarda olan larvalar, buraya getirilir ve yaprağın birbirine tutturulması gereken yerlere larvalar sürtülür. Larvalar, ağızlarının altındaki bir bölümden, ipek salgılamaya başlarlar. Böylece dikiş makinesi gibi kullanılan larvalar sayesinde, yuva hazırlanmış olur.

FİRAVUN KARINCALAR


Bunlar şeker karıncaları veya sidik karıncaları diye isimlendirilir. Çok küçüktürler. Hastanelerde, bir düzineden fazla patojenik bakterinin taşınmasından sorumlu oldukları zannediliyor. Bunlar, genellikle ısırmaz ve sokmazlar.

Firavun karıncaları, şekerle, kekle, ekmekle ve yağlı yiyeceklerle beslenirler. Yuvaları, nadiren dışarıda bulunur. Çoğunlukla kapalı yerlerde yaşarlar.

ÇOBAN KARINCALAR


Bazı böcekler, tatlı madde çıkarırlar. Bu böcekler, genellikle, Hemoptera takımına bağlıdırlar. Bazı gündüz kelebeklerinin tırtılları da, tatlı madde çıkarırlar. Bu maddelere düşkün olan çoban karınca türleri, bu tatlı sıvılarla beslenirler. Bunlar, yaprak bitlerine özel bir ilgi gösterirler. Antenleriyle âdetâ okşayarak, şekerli madde çıkarmalarını teşvik ederler. Damlalar hâlinde çıkan bu tatlı salgıları, içerler. Karıncalar, bu bitleri, diğer böceklere karşı korurlar. Yaprak biti sürüsünü otlatmayı, yuvalarında barındırmayı ve düzenli bir şekilde sağmayı, bir sanat haline getirmişlerdir.

Bazı karıncalar da, şekerli salgısı olan tırtıllardan faydalanırlar. Kendilerine göre, dev bir at gibi olan tırtılların sırtlarına binerek kendilerini taşıtırlar. Tırtılın karın bölgesinin son kısmını, antenleriyle okşayarak, çok sevdikleri tatlı sıvıyı salgılamasını sağlarlar. Her karınca, bindiği tırtılı, düşmanlarına karşı korur.
Son düzenleyen Baturalp; 31 Mart 2017 12:32 Sebep: başlık ve sayfa düzeni resim eklendi.