Arama


ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
5 Mayıs 2009       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Türkçe
MsXLabs.org & Temel Britannica

Türkçe, geniş anlamda, Altay dil ailesinde yer alan Türk dil ve lehçelerinin adıdır (bak. Türk Dilleri). Dar anlamda ise Türkiye Türk­çe'sini anlatır.

Türkiye Türkçe'sinin Tarihsel Gelişimi
Türkiye Türkçesi Eski Oğuzca'nın Batı Oğuz bölümünden gelişmiş, Anadolu Türkçe'si adıyla da adlandırılmıştır. Tarihsel gelişimi genel olarak üç bölümde incelenir:
  • Eski Anadolu Türkçe'si ya da Eski Türkiye Türk­çe'si (13. yüzyıl)
  • Osmanlıca (14.-20. yüzyıl arası
  • Çağdaş Türkiye Türkçe'si (20. yüzyıl)
Türk boylarının 10. yüzyıldan başlayarak İslam din ve kültürü içine girmeleriyle birlikte bütün siyasal ve toplumsal kurumları bu din ve kültürün etkisiyle biçimlenmeye başlamış­tır. Anadolu'ya yerleşen Türk boyları kur­dukları beyliklerde Türkçe'den pek ödün vermemeye çalışmışlardır. Büyük Selçuklular döneminde resmi dil olarak Farsça'nın kulla­nılması Anadolu Beylikleri'ni de etkilemiştir. Karamanoğlu Mehmed Bey'in her yerde Türkçe'nin kullanılmasını istemesi bu açıdan çok anlamlıdır. Anadolu Beylikleri ve Os­manlılar Arap alfabesine dayanan, Fars alfa­besinden de birtakım harfler alan bir alfabe kullanmışlardır. Özellikle yazı dili Türkçe, Arapça, Farsça karışımı olan Osmanlıca ya­pay bir dil durumuna gelmiştir (bak. Osmanlı­ca). Buna karşılık halkın kullandığı Türkçe' nin bu yapay dilden çok fazla etkilenmediği görülür.
Osmanlıca'ya çeşitli dönemlerde birtakım tepkiler de gösterilmiştir. 15. yüzyılda Aydınlı Visali, 16. yüzyılda Tatavlalı Mahremi ve Edirneli Nazmi aruz ölçüsüyle ama içinde hemen hiç yabancı sözcük bulunmayan şiirler yazmışlardır. Bu oluşum, Türk dili ve edebi­yatı tarihinde "Türk-i basit" (yalın Türkçe) adıyla anılmaktadır.
Tanzimat döneminde de özellikle yazı diliyle konuşma dili arasındaki büyük ayrılıkları ortadan kaldırmak için birtakım çalışmalar yapıldı. Şinasi gazetesini çıkarırken halkın anlayabileceği bir dil kullanmayı ilke edindik­lerini açıklamış, Ahmed Mithat Efendi gerek gazete yazılarında, gerek hikâye ve romanla­rında yalın bir dil kullanmıştır. Şemseddin Sami hazırladığı sözlüğe Kamus-ı Türki (1899-1900) adını vermiştir. Burada Türkçe sözcüklerin yanı sıra Türkçe'ye girmiş Arap­ça, Farsça ve öbür yabancı dillerden gelen sözcükler de tanımlanmış ve örneklendiril-miştir. Mehmed Emin Yurdakul özellikle hece ölçüsü ve yalın dille yazdığı şiirleriyle şiir dilinin yalınlaşmasına büyük ölçüde katkıda bulunmuştur. II. Meşrutiyet'ten sonra Sela­nik'te çıkmaya başlayan Genç Kalemler dergi­sinde "Yeni Lisan" akımı başlatıldı. Bu akım çerçevesinde, Türkçe'de karşılığı olan yaban­cı sözcükler dilden atıldı, Türkçe'deki Arapça ve Farsça dil kur allan ayıklandı, Arapça ve Farsça tamlamalar Türkçeleştirildi, yeni söz­cükler Türkçe köklerden, işlek ekler kullanı­larak türe turneye çalışıldı ve İstanbul ağzı, konuşma ve yazı dilinin temeli olarak kabul edildi.
Cumhuriyet döneminde dil alanında birbi­rine bağlı iki önemli girişim görülmüştür: 1928'de Latin alfabesi kökenli yeni Türk alfabesi benimsenmiş, 1932'de Türkçe'nin öz­leştirilmesi ve geliştirilip zenginleştirilmesi için Türk Dil Kurumu (o günkü adıyla Türk Dili Tetkik Cemiyeti) kurulmuştur. Türk Dil Kurumu bir yandan Türkçe'nin dilbilgisi üze­rine araştırmalar yürütmüş, öte yandan yeni sözcükler ve terimler türetilmesi işine giriş­miş, eski metinlerdeki sözcükleri taramaya, Anadolu ağızlanndaki sözvarlığını derlemeye yönelmiştir. Böylelikle Türkçe'nin sözvarlığı-nın tam bir dökümü elde edilmeye çalışılmış­tır. 1983'te kurumun yapısı değiştirilmiş, ata­mayla göreve gelen üyelerden oluşan bir yapı oluşturulmuştur.

Türkçe'nin Genel Özellikleri
Bugün Türkiye Türkçe'sinin sözvarlığını tam olarak belirlemek olanaksızdır. Her şeyden önce, Türkçe yazılmış metinler bütünüyle taranıp değerlendirilmemiş, sözlü dil de tam olarak derlenmemiştir. Bununla birlikte, bugün Türkiye Türkçe'sinde kabaca 80 bin, çeşitli bilim terimlerini de katarsak 100 bin dolayında sözcüğün bulunduğu söylenebilir. Osmanlıca döneminde dildeki yabancı söz­cüklerin yüzdesi oldukça yüksekti. Sözgelimi bazı Divan şair ve yazarlarının dilinde bu oran yüzde 60'ın üzerine çıkıyordu. Bugün ise bu oran tersine dönmüştür: Yüzde 60-70 Türkçe, yüzde 30 yabancı sözcük. Bugün Türkçe'ye bilimsel ve teknik gelişmeler sonucu pek çok sözcük girmektedir. Ama bu sözcükler için Türkçe karşılık bulunması konusunda sorum­lu kurum ve kişiler arasında görüş ayrılıkları vardır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!