Arama


fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
10 Mayıs 2009       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
PLATON ve ARİSTOTELES
Aristo ve Platon, insanoğlu için değerli bir yaşamın sadece bir cemiyet içerisinde mümkün olacağına inanır. Cemiyetle, her ikisi de Yunan şehir devletini kastetmektedir. Ancak idealist rasyonalist Platon ile eleştirel, sağduyulu filozof Aristo arasındaki genel karşıtlık iki filozofun toplum görüşlerinde de açığa çıkmaktadır. Platon var olan koşulları aklın talepleri doğrultusunda eleştirir ve siyaseti, bir vazife gibi görür: Var olan koşulları ideal olana yaklaştırma görevi. Halbuki Aristo mevcut devlet formlarıyla yola çıkar ve O’nun için akıl, gerçekten var olanı değerlendirmek ve tasnif etmek için bir araçtır. Demek ki Platon mevcut düzenin ötesinde, mahiyeti itibariyle yeni olanı ararken, Aristo mevcut olanlardan en iyisini bulmaya çalışmaktadır. Zamanının şehir devletlerindeki siyasal koşullara uygunluğu göz önünde bulundurulduğunda, bu noktada Aristo’nun söyledikleri daha gerçekçidir.
Buradaki Platon ve Aristo tanımlaması elbette bir basite indirgemedir. Fakat bu tespit bile, her ikisinin salt siyasal ve felsefî teorilerindeki kesin farklılıkları gün yüzüne çıkarmaya yardımcı olacak mahiyettedir. Lakin aralarındaki farklılıklara dikkat çekerken çok fazla ortak noktada buluştukları gerçeği gölgelenmemelidir. Platon’dan Aristo’ya uzanan gelişmedeki bağlantı, Aristo’nun Platon’a karşı çıkmış olması gerçeğiyle ilişkilidir; yani Aristo, sadece yeni bir bakış açısı sunmakla kalmaz, Platona karşı argümanlar da sıralar. Kimin daha iyi bir düşünür olduğu karşılaştırması yapmadan şunu söyleyebiliriz ki, Aristo bir tür Platon’un rasyonel devamını temsil etmektedir. Örnek verirsek, Aristo, tıpkı Platon’un yaptığı gibi, Platonik idealar teorisini eleştirir
TÖZ ve NİTELİKLERİ
Platon, geçerli ders kitaplarındaki açıklamalarda yazdığı üzere, ideaların gerçekte var olan şey olduğunu söylerken Aristo, bağımsız bir biçimde var ola­nın belirli şeyler, yani Aristo terminolojisini kullanırsak, "tözler" olduğunu id­dia eder. Eyfel Kulesi, komşunun atı ve bu kalem belirli şeylere ya da Aristovari anlamda tözlere dair örneklerdir: Bağımsız biçimde var olurlar. Eyfel Kulesi­nin yüksekliği, komşunun atının altın sarısı rengi, kalemin altıgen kesiti ise ku­leden, kalemden, attan bağımsız mevcut olamayan niteliklerdir. Tözlerin nitelikleri vardır, niteliklerse tözlerin nitelikleri olarak vardırlar; fakat, bunun ötesinde, niteliklerin herhangi bir bağımsız mevcudiyetleri yoktur. Çeşitli sarı renkli nesnelere bakarak "sarı" niteliği hakkında konuşabilir ve diğer nesnelerden ve niteliklerden benzer biçimde söz edebiliriz. Ancak, Aristo’ya göre, bu "sarıyı" bağımsız olarak var olan bir ideaya dönüştürmez. Sarı niteliği, sadece sarı şeylerdedir ve sarı şeylerde olduğu için var olacaktır. Benzer biçimde, Kara Güzel, Düldül, Delifişek ve diğer atlara baktığımız vakit onlardan at olarak söz edebiliriz. Şu halde, belirli atların her birinin bireysel ve tesadüfi nitelikle­rini göz ardı ediyor ve at olarak tümünün ortak niteliğine odaklanıyoruz. Atla­rın ne ince-toparlak, ne iyi huylu-inatçı olması, ne de kahverengi-san olması bu nedenle aslî olmamaktadır. Bir atın özünün ne olduğunu düşündüğümüzde bu nitelikler öze ait olmamaktadır. Ancak, bunların dışında diğer nitelikler de vardır ki bunlar olmadan bir at, at olarak kalamaz. Örnek olarak, memeli olmak ve toynaklara sahip olmak. Öyleyse böyle niteliklere öze ait nitelikler denilebilir: Bu türler tözü neyin nitelediğini ifade ederler. Öze ait olan ve olmayan nitelik­ler arasındaki bu ayrımdan yola çıkarak bir cins mefhumu formüle edebiliriz; bir atın öze ait niteliklerini taşıyan at cinsi örneğimizdeki gibi.
Şu halde Aristo, tözlerin gerçekten var olan şeyler olduğunu, ancak bu bah­settiğimiz niteliklerin ve cinslerin, tözlerin (belirli şeylerin) içinde veyahut bun­larla birlikte var olduğu müddetçe, görece bir varlığa sahip olduğunu iddia et­mektedir:
kahverengi kapı = belirli şey (töz) = bağımsız varlık
————————————————————–
kahverengi nitelik ve cinsler görece varlık
Böylelikle Aristo, ideaları eşyanın seviyesine indirir: Nitelikler ve cinsler vardır; ancak sadece belirli şeylerde.3
Kısaca, Platon ve Aristo arasındaki ilişkiyi burada şöyle açıklayabiliriz: Her ikisi de kavramsal kelimelerin (niteliklerin adları; örneklendirirsek kırmızı, dairesel; ve türlerin adları; örneklendirirsek;at;,;insan vb.) var olan bir şeyle ilgili olduğuna inanır. Ancak Platon, bu bir şeylerin; sezilebilir olguların ar­dında var olan idealar olduğuna inanır: Haklı olarak, bu bir sandalyedir ve rengi de mavidir deriz, fakat bunu görmek için sandalye ve mavi ideasına evvelden sahip olmak zorundayız. Demek ki, mavi sandalye örneğimizde olduğu gibi, ide­alar, olguların ne olduğunu görmemizi mümkün kılar. Aristo bu ;bir şeylerin; sezilebilir olgular içinde var olan formlar olduğuna inanır. Ancak bu çok fazla lafzi olarak anlaşılmamalıdır. Aristo’ya göre, aklın yardımıyla evrenseli ya da formları kavrayabiliriz. Neyin Kara Güzel’e özgü olduğunu göz ardı ederek evrensel at formunu tahayyül edebilirim. Kara Güzel’i görebilirim, fakat gerçekten Kara Güzel’in içinde; bulunan at formu sadece sezilebilir ve belirli olandan so­yutlama yoluyla açık biçimde bilinebilir.
Son düzenleyen Safi; 10 Aralık 2015 22:11