Arama

Uyak (Kafiye) - Tek Mesaj #2

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
12 Mayıs 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Uyak (Kafiye)
MsXLabs.org & Temel Britannica

Şiirde dize sonlarında bulunan söz­cüklerin son heceleri arasındaki ses benzerli­ğine "uyak" ya da "kafiye" adı verilmektedir. Halk şiirinde ise "ayak" denir. Bir ses sanatı olan uyak bazen dizelerin içindeki sözcüklerle de yapılır; ama bu tür kullanımlara şiire ahenk katmak için başvurulur. Bu nedenle uyak denince dize sonundaki sözcüklerin ses benzerliği söz konusudur.
Şiirde uyak, dize sonlarındaki anlamları ayrı sözcükler ile işlevleri farklı ekler arasında görülür. Aynı sözcükler ve ekler uyak sayıl­mazlar. Dize sonlarında yinelenen sözcüklere ve eklere "redif" adı verilir; redifler çoğun­lukla Türk halk edebiyatı örneklerinde gö­rülür.
Uyağın, şiirin ses yapısı bakımından belirli bir yeri vardır. Bu nedenle hemen her dönem­de sıkça kullanılmıştır. Bazen uyaksız şiir olamayacağı konusunda görüşler bile ortaya atılmıştır. Uyağın şiirin ahenk ya da ezgisi üzerindeki etkisinin dışında, özelllikle uzun şiirlerde belirli bir düzenleyicilik görevi de vardır. Özellikle ezberlemeye yönelik şiirler­de uyak akılda kalıcılığı sağlar. Düzyazıda ahenk için de uyak kullanılabilir. Divan ede­biyatında önemli bir yeri olan bu tür uyağa "seci" denir.

Uyaklar seslerin sayısına göre üçe ay­rılır:

a) Yarım uyak, dize sonundaki tek ünsüz benzerliğine dayanan uyak türüdür. Ak/ok sözcüklerinde "k" yarım uyağa örnek olarak gösterilebilir.

b) Tam uyak, dize sonundaki bir ünlü ile bir ünsüzün ses benzerliğine dayanan uyak türüdür:
Başında bu mucizenin
Sesler, kokular ve renkler
Ebediyet kadar derin
Bir anın va'dini bekler.
(A. H. Tanpınar)
Bu dizelerdeki "mucizenin" (-in) ve "derin" (-in) sesleri arasında tam uyak görülür.
Son heceleri "a" ya da "u" ile biten dizeler de tam uyaklı kabul edilir:
Her yaz şimale doğru asırlarca bir koşu
Bağrımda bir akis gibi kalmış uğultusu.
(Y. K. Beyatlı)
Bu dizelerin sonundaki u ünlüsü tam uyağa örnektir.

c) Zengin uyak
, dize sonunda ikiden çok ses benzerliğine dayanan uyak çeşididir. "Tunç uyak" adı da verilir:
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı
Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

(M. A. Ersoy)
Burada "tanı" ve "vatanı" (-tanı) zengin uyak oluştururlar.
Bir taraf bahçe, bir tarafta dere
Gel uzan sevgilim, benimle yere
Suyu yakuta döndüren bu hazan
Bizi garkeyliyor düşüncelere.
(Ahmed Haşim)
Bu dizelerdeki "dere" (-ere), "yere" (-ere), "düşüncelere" (-ere) zengin uyağa örnek ola­rak verilebilir.

Cinaslı Uyak
Ses bakımından aynı ama anlamca ayrı sözcüklerden ya da söz öbeklerinden oluşan uyak türüne "cinaslı uyak" denir:
Kalem böyle çalınmıştır yazıma
Yazım kışa uymaz, kışım yazıma.

(Gevheri)
İlk dizedeki yazıma "kader, alınyazısı", ikinci dizedeki yazıma "yaz mevsimi" anlamına gelmektedir.

Uyaklar dizelerdeki düzenlerine, bulunma yerlerine göre de adlandırılırlar:

a) İç uyak
, dizelerin ortalarında bulunan uyaktır:
Şeb-i hicran yanar canım döker kan çeşm-i giryânım
Uyarır halkı efganım kara bahtım uyanmaz mı.
(Fuzuli)
"Canım" ve "efganım" sözcüklerinde iç uyak "-an" ile sağlanmaktadır.

b) Sarma uyak, her dörtlüğün birinci ile dördüncü, ikinci ile üçüncü dizelerine uygulanan uyak türüdür:
Çözülen bir demetten indiler birer birer
Bırak yorgun başlan bu taşlarda uyusun
Tutuşmuş ruhlarına bir damla gözyaşı sun
Bir sebile döküldü bembeyaz güvercinler.
(Z. O. Saba)
Burada "birer" (1. dize) ile "güvercinler" (4. dize), "uyusun" (2. dize) ile "sun" (3. dize) birbiriyle uyaklıdır.

c) Baş uyak, dizelerin başında bulunan uyak türüdür:
Gönlümüz bağlandı zülfün teline
Alınmaz gözleri mestim alınmaz
Sencileyin cevredici kuluna
Bulunmaz gözleri mestim bulunmaz.
(Gevheri)
İkinci dizedeki "alınmaz" ile dördüncü dize­nin başındaki "bulunmaz" sözcükleri baş uyak oluştururlar.

d) Çapraz uyak, her dörtlüğün birinci ile üçüncü, ikinci ile dördüncü dizeleri arasında yapılan uyak türüdür:
Keder, saçlarıma ak
Yüzüme çizgi serdi
Ruhumu çırılçıplak
Soyup çarmıha gerdi.
(N. F. Kısakürek)
Burada "ak" (1. dize) ile "çırılçıplak" (3. dize), "serdi" (2. dize) ile "gerdi" (4. dize) arasında çapraz uyak vardır.

Uyağın Tarihçesi
Uyağın ilk kez hangi ulusta, hangi ozanlarca kullanıldığı kesin olarak bilinememektedir. Eski Yunan, Latin ve Japon edebiyatlarında uyağa rastlanmaz. Bazı Avrupa edebiyatlarıy­la Arap, Fars ve bunlardan etkilenen Türk edebiyatlarında uyak özel bir yer tutar ve önem taşır.
Türk şiirinin en eski örneklerinde bile uyak görülmektedir. Divan şiirinde "göz için uyak" ilkesi benimsenmiş, daha çok da tam ve zengin uyaklar kullanılmıştı. Halk şiirinde ise çoğunlukla yarım uyaklarla yetinilmiş, redif oldukça fazla kullanılmıştır. Divan edebiya­tında şairler için uyak önemli bir uğraştı. Yazı için Arap alfabesinin kullanıldığı Osmanlıca'da sesdeş diyebileceğimiz (aynı sesi veren) harflerin çokça olması uyak olarak kullanıla­cak sözcüklerin seçiminde güçlük yaratıyordu. Bu yüzden uyağın aynı harflerden oluşan bir sözcükle yapılması gere­kiyordu. Başka türlü söylersek, uyak için aynı sesi veren değişik harflerin kullanılması uy­gun görülmüyor, yazılışa çok önem veriliyor­du. Böylece "göz için" uyak denen anlayış Divan edebiyatına egemen olmuştur. Oysa uyak için aynı sesi veren sözcüklerin kullanıl­ması da yeterliydi. Bunu göz önüne alan Servet-i Fünuncular ilk kez "göz için uyak" yerine "kulak için uyak" ilkesini getirmiş ve bu yolda örnekler vermişlerdir. Cumhuriyet döneminde "ölçüsüz ve uyaksız şiir de yazılabi­lir" ilkesi (Garipçiler) egemen olmuştur. Günü­müz şiirinde ise uyak belirleyici bir öğe olmak­tan çıkmış durumdadır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!