Arama


ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
23 Haziran 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Jön Türkler
MsXLabs.org & Temel Britannica

19. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde meşrutiyet yönetimini kurmayı amaç­layan hareketi yaratan aydınlara verilen ad­dır. Genç Türk anlamına gelen deyim, 19. yüzyılda Avrupa'da mutlakıyetçi rejimlere karşı mücadele eden örgütlere takılan "genç" sıfatından kaynaklanır. Daha sonra dünyanın çeşitli ülkelerinde aynı amaçlar doğrultusunda çalışan gruplar da Jön Türkler olarak anıl­mıştır.
Jön Türk deyimi ilk kez Paris'te gönüllü sürgün olarak yaşayan Mısırlı Mustafa Fazıl Paşa tarafından kullanılmıştır. Yurtdışına ka­çan Osmanlı aydınlarını koruması altına alan, onlara mali destek sağlayan Mustafa Fazıl Paşa'nın, meşrutiyet yanlısı harekete batı kamuoyunun dikkatini çekmek amacıyla 1867'de Fransızca olarak yayımladığı bir yazıda kullandığı bu deyim giderek yaygınlık kazanmıştır.
İlk Jön Türkler, Tanzimat dönemi reform­larını yeterli bulmayan, padişahın mutlak yetkisinin anayasayla sınırlanmasını isteyen, meşrutiyet yanlısı aydınlardı. 1865'te Yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla gizli bir dernek kuran bu aydınlar başlangıçta pek bir varlık gösteremediler. Ama 1867'de Mustafa Fazıl Paşa'nın çağrısı üzerine Paris'e kaçan Namık Kemal, Ziya Bey (Paşa) ve Ali Suavi'nin başı çektiği bir grup, orada çıkardıkları yayın organlarıyla etkili bir muhalefete giriştiler. Jön Türkler'in sayıları arttıkça aralarında görüş ayrılıkları doğdu ve bir bölümü meşruti­yet isteklerinin başlıca engelleyicisi olarak gördükleri Sadrazam Ali Paşa'nın ölümü üzerine 1871'de yurda döndü. Ama Abdülaziz'in giderek artan baskıcı yönetimi yalnız aydınlar arasında değil, yüksek devlet gö­revlileri ve ulema arasında da tepki yara­tıyordu. Midhat Paşa'nın öncülük ettiği bir grup yüksek devlet görevlisi 1876'da Abdülaziz'i tahttan indirdi. Meşrutiyeti ilan etme sözü aldıkları V. Murad'ı padişah yapan Midhat Paşa ve arkadaşları Jön Türkler'le de işbirliğine girişti. V. Murad'ın hastalığı yü­zünden kısa süren padişahlığını gene meşruti­yeti kuracağına söz verdiği için başa getirilen II. Abdülhamid izledi. Namık Kemal, Ziya Bey (Paşa) gibi Jön Türk önderlerinin katkı­larıyla hazırlanan ilk Osmanlı anayasası 23 Aralık 1876'da ilan edildi ve ilk Osmanlı parlamentosu da 19 Mart 1877'de toplandı. Bu gelişmeler Jön Türkler'in amaçlarına ulaş­tıklarını gösteriyordu. Ne var ki, II. Abdülhamid'in 1877 - 78 Osmanlı-Rus Savaşı'nı bahane ederek parlamentoyu kapatması, anayasayı askıya alması, aydınları sürgüne göndermesi yeni bir dönemin başlangıcı oldu.
Birinci Jön Türk hareketi olarak da anılan ve II. Abdülhamid'in baskıcı yönetimini yerleştirmesiyle son bulan hareketin içinde yer alanlar, bu yeni dönemde fazla bir etkinlik gösteremediler. Yalnız Ali Suavi 1878'de küçük bir grupla Çırağan Sarayı'nı basarak V. Murad'ı yeniden tahta çıkarmak istediyse de bu girişimini yaşamıyla ödedi. Aynı amaçla örgütlenmeye çalışan başka gruplar da yaka­landılar. II. Abdülhamid'in gittikçe artan baskıcı yönetimine karşı bir süre herhangi bir tepki görülmedi. Daha sonra 1889'da Askeri Tıbbiye'de okuyan bir grup gencin kurduğu Ittihad-ı Osmani Cemiyeti yeni Jön Türk hareketinin başlangıcı oldu. Yurtiçinde başlayıp, bir bölümünün yakalanması üzerine 1895'ten sonra yurtdışına kayan Jön Türk hareketi bu kez daha geniş bir kesimi kucakladı. Jön Türkler'in gittikçe artan eylemleri sonunda II. Abdülhamid 1908'de meşrutiyeti ilan et­mek ve anayasayı yürürlüğe koymak zorunda kaldı.
İkinci Jön Türk hareketi de denilen bu dönem sonunda Jön Türkler'in en güçlü örgütü olan İttihat ve Terakki başa geçti. 1908 - 18 arasındaki 10 yıl boyunca yoğun iç ve dış siyasal olaylar, I. Dünya Savaşı'nın yarat­tığı ağır koşullar içinde geçen Jön Türk yönetimi, Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Sa­vaşı'nda uğradığı ağır yenilgi üzerine son buldu. Ama bambaşka bir süreç içerisinde yeni bir ülke yaratan Mustafa Kemal ve arkadaşları da dış ülkelerde yeni Jön Türkler olarak anıldılar.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!