Arama

Kapitülasyonlar - Tek Mesaj #3

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
3 Temmuz 2009       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Kapitülasyonlar
MsXLabs.org & Temel Britannica

Kapitülasyon denince aklımıza hemen Osmanlı Devleti'nin I536'dan başlayarak Av­rupa ülkelerine tanıdığı ticaret ayrıcalıkları gelir. Oysa ilkçağ ve ortaçağ boyunca birçok devlet birbirine aynı anlamda ayrıcalıklar tanıdığı gibi Osmanlı Devleti 1536'dan önce de ilişkide bulunduğu bazı Avrupa devletleri­ne bu tür ayrıcalıklar tanımıştır.
Asya-Avrupa ticaretinde önemli bir geçit noktası oluşturan Anadolu, 15. yüzyılda tü­müyle Osmanlılar'ın denetimine geçince bu ticaretten yararlanan Avrupa ülkeleri Osman­lı Devleti ile yeni antlaşmalar yapma yoluna gittiler. Osmanlılar da transit ticaretten önemli miktarda gelir elde ettiklerinden bu tür antlaşmaları uygun bulmuşlardı. İlki 1352'de Cenevizliler'le yapılan ticaret ayrıca­lığı antlaşmasını, daha sonra Venedikliler'le yapılanlar izledi. Bu antlaşmalar her padişah döneminde yenilenerek sürdü.
16. yüzyılın ortalarına gelindiğinde Vene­dik elde ettiği ayrıcalıklarla Osmanlı dış ticaretinin büyük bölümünü yürütür olmuştu. Bu arada Suriye ve Mısır'ın Osmanlı egemen­liğine girmesiyle Asya-Avrupa arasında eski­den beri çok önemli bir ticaret yolu olan İpek Yolu da Osmanlı Devleti'nin eline geçmişti. Bunun üzerine bu yoldan yararlanan başka Avrupa ülkeleri Osmanlı Devleti'nden çeşitli ticaret ayrıcalıkları istemeye başladılar. Avru­pa ülkelerinin aralarındaki ticari rekabetten kendi siyasal çıkarları bakımından yararlan­mak isteyen Osmanlı Devleti de bu isteklere olumlu yaklaştı. İşte ilk kapitülasyon olarak nitelenen 1536 tarihli Osmanlı-Fransız antlaş­ması bu ortamda yapıldı.
Siyasal bakımdan zor durumda bulunan Fransa Kralı I. François'ya destek veren Kanuni Sultan Süleyman onun ticaret alanın­daki ayrıcalık isteğini aradaki dostluğu güç­lendirmek bakımından uygun bulmuş ve bu antlaşmayı yapmıştı. Buna göre Fransız tüc­carlar Osmanlı ülkesi içinde yaptıkları ticaret­te bir Osmanlı uyruğunun ödediği kadar resim ve harç ödeyecekti. Bu antlaşmayla büyük yararlar sağlayan Fransa, 1569'da yap­tığı yeni bir antlaşma ile elde ettiği ayrıcalıkla­rı daha da genişletti ve o güne kadar Venedik-liler'in elinde olan ticaret üstünlüğünü ele geçirmeye başladı. Öyle ki, 17. yüzyıl başla­rında Osmanlı sularında yılda 1.000'in üstün­de Fransız bayraklı ticaret gemisi dolaşıyor ve bunlar Fransa'nın dış ticaretinin yaklaşık yarı­sını oluşturan bir etkinlik yürütüyorlardı. Fransa, İngiltere ile Venedik dışındaki Avru­pa ülkelerinin gemilerinin de kendi bayrağı altında ticaret yapmalarını sağlıyordu.
Ama 1581'de ilk kapitülasyon antlaşmasını elde eden İngiltere 17. yüzyılda giderek üs­tünlük kazanmaya başladı. Bu durum 17. yüzyıl boyunca Fransa ile İngiltere arasında zaman zaman sertleşen bir mücadeleye yol açtı. Osmanlı Devleti ise 17. yüzyılda içine düştüğü ekonomik bunalım, askeri yenilgiler ve bunun getirdiği siyasal güçlükler yüzünden kapitülasyonları bir dış siyaset aracı olarak kullanmaya çalıştı. Gelişmelere göre Fran­sa'ya ya da İngiltere'ye yeni ayrıcalıklar, kolaylıklar tanımak biçiminde sürdürülen bu siyaset Osmanlı Devleti'ne bazı geçici yarar­lar sağladıysa da uzun vadede asıl kazançlı çıkan taraf giderek Osmanlı Devleti'nin bü­tün iç ve dış ticaretini denetimleri altına almaya başlayan Avrupa ülkeleri oldu. 18. yüzyılda bunlara 1718 Pasarofça Antlaşması ile Avusturya ve 1774 Küçük Kaynarca Ant­laşması ile de Rusya katıldı.
19. yüzyıla girilirken Osmanlı Devleti eko­nomik bakımdan kapitülasyonların tutsağı olmuş, ülke her türlü Avrupa malının rahat­lıkla alınıp satıldığı bir pazar durumuna gel­mişti. Bunun sonucu olarak ucuz Avrupa mallarıyla rekabet edemeyen yerli küçük üre­tim de çökmüştü. Avrupalılar ve bir Avrupa devletinin koruması altına girmiş yerli azınlık tüccarlar 19. yüzyılda yalnızca bu ekonomik ayrıcalıkları sonuna kadar kullanmakla kal­mamış, hukuksal bakımdan da dokunulmaz­lık elde etmişlerdi. Ayrıca yabancılara mülk edinme hakkının tanınması tarımda ve sanayi­de üretim araçlarını da doğrudan denetleme olanağı vermişti.
Tam bir yarı sömürge durumuna düşen Osmanlı Devleti, kapitülasyonlardan kurtul­mak için ilk kez 1856 Paris Konferansı sırasın­da bir girişimde bulundu. Ama Osmanlı Devleti'nin güçsüzlüğünü bilen Avrupa devletleri bu isteği geri çevirdiler. Osmanlı Dev­leti borçlanma yoluyla da Avrupa mali çevre­lerine bağımlı duruma düşmüştü.
Kapitülasyonlardan kurtulma yolunda ikin­ci adım 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanından sonra başa geçen İttihat ve Terakki yönetimi tarafından atıldı. 1914'te I. Dünya Savaşı'nın başında İngiltere, Fransa ve Rusya'ya cephe alan İttihat ve Terakki yönetimi kapitülasyon­ları kaldırdığını açıkladı. Kararın kapitülas­yonlardan en çok yararlanan bu ülkeleri etkileyeceğine inanan Osmanlı Devleti savaş­ta yenik düşünce kapitülasyonlar yeniden gündeme geldi. 1920de imzalanan Sevr Ant­laşmasında kapitülasyonların yürürlükte ol­duğu kabul edildi. Ama Sevr Antlaşması'nı tanımayan Ankara hükümeti Kurtuluş Savaşı1 nın başarıya ulaşmasından sonra toplanan Lo­zan Konferansı'nda kapitülasyonların kaldı­rılmasını Avrupa devletlerine kabul ettirdi.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!