Arama


_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
7 Temmuz 2009       Mesaj #64
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi

Almanya'da Yaşıyan Genç Türk Hastalarda Kültürel Uyum, İki Kültürlülük ve Psikiyatrik Bozukluklar

Dr. Vahdet GÜL, Dr. Semra KOLB


GİRİŞ

Kültür, kimliğin şekillenmesinde önemli bir unsurdur. Kültürel dinamikler, ergenlik dönemindeki göçmenlerde duygusal ve davranışsal problemlerin ortaya çıkmasında kayda değer bir rol oynayabilir.

Bireyler bir ülkeden diğerine göç ettikleri zaman, kültürel ve etnik kimliklerinin yeni deneyimlerden etkilenmesi olasıdır (Mann 2006). Göçmenler ve mülteciler de dahil olmak üzere etnik azınlıklar baskın kültüre, kendi azınlık kültürlerine, her ikisine ya da hiçbirine ağırlık verebilirler. Kültürel uyum da dahil olmak üzere asimilasyon, dönüşüm, çok kültürlü ve kaynaşma modelleri gibi pek çok terim kültürlerarası süreçte psiko-sosyal etkileşimleri tanımlamak için kullanılmıştır (Floyd 2003, Machleidt ve Calliess 2005, Gül ve ark. 2008).

Kültürel uyum, baskın olmayan grup üyelerinin baskın kültürel normlara sosyo-kültürel anlamda uyum ve edinim olarak tanımlanmıştır. Kültürlenme stresi, kültürlenme sürecine eşlik edebilen psikolojik, somatik ve sosyal zorluklardır. Kültürel uyum stresinin, yeni kültürü kazanım sürecinde temel bir psikolojik güç olduğu öne sürülmüştür (Berry 2003, Hovey ve ark. 2006).

Kültürel uyum hiç bir zaman gerilimsiz bir süreç değildir. Ruh sağlığı problemleri, kültürlenme stresi ile şiddetlenip ait olunan etnik grubun geleneksel kültürü ile olası bir çatışmaya doğru ilerleyebilir (Ward ve Kennedy 1994, Kosic ve ark. 2006).

Etnik azınlıkların ruh sağlığı ile ilgili yapılan çalışmalar, kültürel uyum kavramı içinde, özellikle Berry'nin kültürel uyum modelini (Berry, 2003) kullanarak kültürel uyum stratejileri, kültürel uyum stresi, bireysel özsaygı ve kolektif özsaygı arasındaki ilişkileri araştırmışlardır.

İki kültürlülük, bireyin kendi kültürel kimliğini kaybetmeden iki kültür üzerinde de yetkinlik kazanmasıyla ortaya çıkan bir durumdur (La Framboise ve ark. 1993, Shuang 2007, Vamsi ve ark. 2007). İki kültürlü kimlik bazen, başka kültürlere karşı hoşgörü ve önyargının yaygın olduğu ev sahibi toplumda ayrımcılıktan kaçınmak için gizlenir. Göçmenler, iki kültürlülüğü kültürel uyum süreci için bir engel olarak da algılayabilirler. Bu tür olumsuz algı göçmenlerde aşırı bir sosyal kültürel uyum stresi yaratır (Ekşi ve Sığınmacı 2002, Bhugra 2006, Navas ve ark. 2007).

Kültürel değerler ve ruh sağlığı problemleri arasında pozitif bir ilişki olduğu bildirilmiştir (Munir ve Beardslee 2001, Lahti ve ark. 2003). Bazı etnik toplumlarda, kültürel değerleri daha fazla koruma düşük özsaygı, yüksek durumluluk ve süreklilik anksiyetesi ve depresyon ile ilişkilendirilirken; dil ve etnik kimliğin ruh sağlığı üzerinde asgari bir etkisi olduğu görülmüştür (Mossakowski 2001, Hovey ve ark. 2006).

Ergenlik dönemindeki Türk gençleri arasında psikolojik uyum sağlama üzerine İsveç ve Norveç'te bir çalışma yapılmıştır. İyi uyumu öngören unsurlar Türk kimliği ve bütünleşme olarak belirlenmiş, zayıf uyum ise marjinalleşme ve algılanan ayrımcılık ile ilişkilendirilmiştir (Virta ve ark. 2004, Vedder ve Virta 2005).

Almanya'da Türk Deneyimleri

Türkler 45 yıldan fazla bir süredir Almanya'da yaşamaktadırlar. Almanya'ya göç eden ilk Türkler er geç Türkiye'ye dönmeyi hedeflemişler, fakat çok geçmeden kendilerini Almanya'ya yerleşmiş, evli ve çocuklu bir durumda bulmuşladır. Çocukları Alman okullarına gitmiştir. Almanca'yı öğrenmişlerdir. Aileler mülkiyet sahibi olmuş, iş kurmuş ve her geçen gün daha fazla kişiye iş vermişlerdir. Çok geçmeden, Almanya'da yaşayan göçmen topluluğunun yaklaşık %25'ni oluşturarak, en kalabalık yabancı topluluk haline gelmişlerdir. Almanya'da yaşayan 2.4 milyon Türk'ün yaklaşık 500,000 kadarının vatandaşlığa kabul edildiği tahmin edilmektedir (Migrationsbericht 2006).

Almanya'da yaşayan Türkler düşük nitelik ve eğitim düzeyi nedeniyle, Alman ve Güney Avrupa işçilerine göre 2-3 kat daha fazla ?çalışan yoksullar? grubuna girmektedir. Türkler aynı zamanda bu gruba göre önemli ölçüde daha fazla işsizlik ve sosyal yardım alma riski taşımaktadır. Bu durum, bir yandan Alman yaşamına sosyal bütünleşme anlamında, çocuklar ve genç ergenler için gergin ve sakıncalı bir ortam hazırlarken, diğer yandan da Türk ailelerini diğer gruplara göre daha hassas bir hale getirmektedir.

İkinci ve üçüncü nesil genç Türkler'in Almanya'da yaşayan Türk nüfusun %60'ını meydana getirdiği düşünülmektedir. Bu gençlerin yarısı Almanya'da doğmuş ve büyümüştür. Genç nesil daha fazla eğitim ve öğretim, daha yüksek profesyonel statü ve daha iyi gelişmiş dil becerilerine sahip olmalarıyla birinci nesilden ayrılır. Günümüzde, Türkler ve Almanlar arasındaki evlilikler azımsanamaz. Birçok örneğin de ortaya koyduğu üzere, pek çok genç Türk artık yalnızca Türk kültür ve yaşam tarzına sıkıca tutunmuş değildir. Alman toplumu ile bir hayli bütünleştiklerinden, ailelerinin de Türkiye'ye dönüş yapma istekleri azalmıştır. Buna rağmen, her Türk genci Alman ve Türk kültürleri arasındaki dengeyi kurmayı başaramamıştır (Yağdıran ve ark. 2001, Schmelling-Kludas ve ark. 2003, Murad ve ark. 2004, Gül ve ark. 2008, Gün ve Bayraktar 2008).

Avrupa ülkelerinde yaşayan yeni nesil Türkler'in iki kültüre de uyum süreçleri ile ilgili az miktarda bilimsel bulgu vardır (Uluşahin ve ark. 1994). Yine az miktarda araştırma Türk kimliği, kültürel değerler ve Türk dilini devam ettirme gibi unsurları Almanya'da yaşayan Türk kökenli genç bireylerin ruh sağlığını öngören unsurlar olarak incelemiştir.

İki kültürlü kimlik kavramının ortaya çıkmasıyla, kültürel uyum odaklı pek çok envanter ve ölçek geliştirilmiştir (özellikle Batı'da). Mevcut çalışmada kullanılan kültürel uyum ölçeği, ilk olarak Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayan Latin-Amerikalı göçmenlerin bireysel ve kolektif özsaygılarının değerlendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır. Bu model kültürel uyum ile ilgili çeşitli alanlar belirlemiştir: Çoğunlukla konuşulan dil, düşünce dili, etnik kimlik, doğum yeri ve ev sahibi topluluğa uyum düzeyi (Coronado ve ark. 2005).

Bu araştırma kültürel uyum ölçeğini kullanarak, ruh sağlığı bağlamında, Türk kökenli bireylerin Alman kültürü ve Türk kültürü ile ne derece özdeşleştiklerini incelemiştir.

YÖNTEMLER

Bu araştırma poliklinik ortamında ruhsal bozukluk tanısı almış genç Türk hastaların baskın dilleri, kültürel kimlikleri, doğum yerleri, benlik algıları ve sosyo-kültürel uyumlarını kültürel uyum çerçevesi içinde incelemiştir. Kültürel uyum ölçeği, her hastanın tercihi ve dildeki yetkinliğine göre, Türkçe ve Almanca olarak uygulanmıştır.

Hastalar

Mevcut çalışmanın verisi, Haziran 2007 ve Mayıs 2008 tarihleri arasında, kültürel uyum ölçeği ve ICD-10 kriterlerine göre rutin psikiyatrik muayene yoluyla toplanmıştır. Ölçeğin uygulanması ve psikiyatrik muayene Almanya'da ulusal sağlık sigorta planı yetkisiyle çalışan ruhsatlı bir psikiyatri polikliniğinde, uzman bir psikiyatrist tarafından yürütülmüştür.

Hastaların özdeğerlendirmelerine göre, toplanılmış veri kültürel uyumu sağlamış ve bütünleşmiş, ya da marjinalleşmiş ve ayrılmış olarak gruplandırılmışlardır. Daha sonra sonuçların değerlendirilmesinde, nüfusla ilgili istatistikleri ortaya çıkarmak amacıyla betimleyici istatistikler kullanılmıştır. Sonuçlar Tablo 1'de ortaya konmuştur.

Tanısal Yöntemler

1. Kültürel Uyum Ölçeği

Coronado ve meslektaşlarından (2005) uyarlanan, 5 maddelik kültürel uyum ölçeği Türk kültürüyle bağlantılı olan genç Türk bireylerin (18-30 yaşları arasında) kültürlenme süreçlerini ve iki kültürlü kimliklerini araştırmak amacıyla kullanılmıştır. Ölçek Almanca ve Türkçe olarak hazırlanmış ve her hasta psikiyatrik muayene sırasında dolduracakları değerlendirme için kullanmayı tercih ettikleri dili seçmiştir.

2. Psikiyatrik Süreç

Bu çalışmada kullanılan psikiyatrik muayene Almaya'da bu alanla ilgili otoritelerin uygun gördüğü resmi yönergeler altında yürütülmüş, tanılar ise ICD-10 kriterlerine göre koyulmuştur (WHO, Alman uyarlaması ?Internationale Klassifikation psychischer Störungen, Kapitel V, Klinisch-diagnostische Leitlinien?). Yaş, cinsiyet, iş durumu, mesleki eğitim, kültürlenme stresi, adaptasyon, uyum ve aile dinamikleri ilgili veri psikiyatrik muayene sırasında elde edilmiştir.

3. İstatistikler

İstatiksel ortalamalar ve standart sapmaların hesaplanması amacıyla betimleyici istatistikler uygulanmıştır. Buna ek olarak, iki örneklem arasında istatiksel bir karşılaştırma yapmak için x² (ki-kare) testinden yararlanılmıştır. Grup 1 ve 2 verileri için, sıfır hipotezinin olasılık testinin yapılması amacıyla Quick Method kullanılmıştır (Swinscow 1978).

4. Çıkarılma Kriterleri

Organik bir hastalığı olan hastalar çalışmanın örneklemine dahil edilmemiştir.

BULGULAR

Araştırmaya katılan hastaların yaş ve cinsiteye göre dağılımları 122 erkek (%55.45, ort. yaş: 24.34 ±3.87 yaş), 98 kadın (%44.55, ort. yaş: 21.88 ± 2.96 yaş) olarak saptanmıştır. Çalışmaya toplamda, ardışık olarak görülen 1148 hastadan 18-30 yaşları arasındaki 220 hasta (%19.16) (ort. yaş: 23.4 ± 3.49 yaş) dahil edilmiştir.

Bulguların ortaya koyduğu üzere, 220 hasta arasından, 154 hasta (%70) (88 erkek [%57.14], ort. yaş: 22.1 ± 3.26 yaş ve 66 kadın [%42.85], ort. yaş: 21.73 ± 1.19 yaş) ev sahibi topluma göreceli olarak iyi uyum sağlamış (grup 1); geri kalan 66 hasta ise (%30) (44 erkek [%66.6], ort. yaş: 26.3 ± 3.39 yaş ve 22 kadın [%33.3], ort. yaş: 25.88 ± 3.41 yaş) göreceli olarak zayıf uyum sağlamıştır (grup 2) (Tablo 1).

Bulgular aynı zamanda 2 grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğunu göstermiştir (P < 0.001, x² testi). İki kültürlü katılımcılar kendilerini Alman toplumu ile bütünleşmiş olarak tanımlamışlardır. Daha iyi bir bütünleşme örneği sergileyen bireyler ilk grupta yer almışlardır. Bu gruptaki katılımcıların büyük bir çoğunluğu kendilerini iletişim ve düşünce amacıyla her iki dilde de kullanmaya yetkin olarak ifade etmiş; diğer yandan ikinci grupta baskın dil Türkçe olarak saptanmıştır. İkinci gruptaki katılımcıların Türk dili ve kültürü ile yakın bağlara sahip oldukları belirlenmiştir (P < 0.001).

Bulgularımız doğum yerinin de kültürel uyum sürecinde önemli bir rol oynadığını ortaya koymuştur; birinci gruptan daha fazla kişinin (%65) doğum yeri Almanya iken, ikinci gruptaki katılımcıların çoğunluğunun (%82) doğum yeri Türkiye'dir (P < 0.001).

Anamnez sırasında elde edilen iş durumu ve mesleki eğitim ile ilgili veriler kültürlenme sürecinin kolaylaştırılmasında bu unsurların önemli öngörücüler olduğunu ortaya koymuştur (P < 0.001).

Tablo 2'de sunulan bulgular etiyolojik olarak iki belirgin komorbidite örüntüsüne işaret etmektedirler. Ailevi çatışmaların neden olduğu endojen depresyon ve depresyon istatiksel olarak anlamlı bir şekilde daha iyi bütünleşme gösteren grupta daha fazla görülmüştür. Buna karşılık, psiko-sosyal uyumsuzluk ile tetiklenen depresyonun açık bir biçimde zayıf bütünleşme gösteren grupta daha yaygın olduğu ortaya çıkmıştır (P < 0.01).

Obsesif-kompulsif bozukluk birinci grupta daha çok gözlemlenirken, distimi yalnızca ikinci grupta ortaya çıkmıştır. Aksiyete bozuklukları, psikoz ve madde kötüye kullanımına her iki grupta da benzer sıklıkla rastlanmıştır.

TARTIŞMA

Bu araştırmada, Almanya'da doğmuş genç katılımcıların çoğunluğunun her iki kültürle de eşit derecede özdeşleştiklerini, bu iki kültürlü kimliğin ise Almanya'da yaşayan Türkler için bir başa çıkma kaynağı olduğunu destekleyen bulgulara ulaşılmıştır. Bunun yanı sıra, araştırmada Türk kimliği ve daha iyi ruh sağlığı arasındaki güçlü bir ilişkiyi işaret eden bulgulara rastlanmamıştır. İyi adaptasyonu öngören unsurlar iki dillilik, iki kültürlü kimlik ve Almanya'da doğmuş olmak olarak saptanmış; diğer yandan zayıf adaptasyon etnik kültür ve dilin baskın olma durumu ve Almanya dışında doğmak ile ilişkilendirilmiştir.

Mevcut araştırma, kültürel uyumun çeşitli alanlarının değerlendirilmesi yoluyla iki kültürlü kimliği destekleyen sağlam bulgular ortaya koymuştur: Çoğunlukla konuşulan dil, düşünce dili, etnik kimlik, doğum yeri ve ev sahibi topluma uyum düzeyi. Almanya'da yaşayan Türk kökenli bireyler iyi bütünleşmeyi tehdit, korku ya da kültürel, etnik ya da ırkla ilgili meselelerden kaynaklanan önyargılar olmaksızın Alman halkı ile birlikte yaşayabilme becerisi olarak tanımlamışlardır. Toplam kültürlenme stresi ve aileye özel kültürel uyum stresi yüksek olan bireyler arasında aynı zamanda ortaya çıkan bir psikiyatrik bozukluk görülme riski daha yüksektir. Bu bulgular genellikle, duygu durum bozuklukları ve kültürel uyum stresinin bu göstergelerindeki yüksek puanlar arasındaki ilişkiye bağlanmıştır. Bununla birlikte, kültürel uyuma bağlı aile stresi ve aynı zamanda ortaya çıkan madde ile ilgili ve psikiyatrik bozukluklar arasında, duygu durum bozuklukları başta olmak üzere, pozitif bir ilişki bulunmuştur. Kültürel uyum sürecine bağlı olarak ortaya çıkan aile stresine müdahale, komorbid ruh sağlığı problemlerinin de gelişmesini azaltabilir.

Kültür kökeni ve etnik kimliğin gücü belirgin bir biçimde algılanan fizik ve ruh sağlığı ile ilişkilendirilmiştir. Yapılan bazı araştırmalar, pek çok hastalığın sonuçlarının, birçok psikiyatrik durumda da olduğu gibi, kültüre göre değişkenlik gösterdiğini ortaya koymuştur. Bazı araştırmalar da, hastalara sağlık hizmeti sağlanırken, ülke kadar etnik kimliğin de göz önünde bulundurulması gerekliliğinin altını çizmişlerdir (Ward 2006, Gong 2007, Cleveland ve Laroche 2007).

Bu araştırmanın sonuçları daha önce yapılan araştırmalarla (Beiser ve Hou 2006, Gong 2007) uyumlu bulgular ortaya koymuş ve baskın dilin, doğum yerinin, iş durumunun ve iki kültürlü kimliğin kültürel uyum sürecinde ortaya çıkan psiko-sosyal stresle ilgili en önemli unsurlar olarak değerlendirmiştir. Buna ek olarak, bulgular endojen depresyonun meydana gelmesinde iki kültürlü kimliğin rolü olmadığını da göstermiştir. Psiko-sosyal uyumsuzluk nedeniyle ortaya çıkan depresyon daha çok etnik kimlik ile ilgili bulunmuştur.

Türkler'in 40 yılı aşkın bir süredir Almanya'da yaşamalarına rağmen, Türk ve Alman sosyo-kültürel yaşamları arasındaki büyük fark dikkat çekicidir (Migrationsbericht 2006). Şu anda, pek çok Türk kendilerini iki dünya arasında bölünmüş olarak görmektedir. Alman ve Türk kültürlerine doğru güçlü çekim, ergenlik dönemindeki her Türk genç tarafından başarılı bir şekilde idare edilememektedir (Ilkilic, 2002). Bu içsel çatışma çoğu zaman ?iki arada bir derede kalmak? şeklinde ifade edilebilir; bir yanda ailelerinin geleneksel dünyası, diğer yanda ise daha liberal olan ve birey olma hissini, özgürlüğü ve serbestliği destekleyen Alman kültürü vardır. Bu ikilem (özellikle) Türk gençlerini aşırı bir psikolojik baskı altında bırakmaktadır (Zielke-Nadkarni 2003, Pette ve ark. 2004, Virta 2004, Vedder ve Virta 2005). Bununla birlikte, kültürel edinim ve özümse ile ilgili doğrusal modellerin getirdiği varsayımlardan uzaklaşmak bu iki kültürü yakınlaştırmak açısından son derece önemli bir adımdır.

Yeni nesil Türkler'in pek çoğu (ikinci ve üçüncü nesil Almanlar) kendi ebeveynlerinden farklı bir yaşam tarzına sahiptir. Onlar ?iki kültürle de uzlaşan bilinçli kişiler? haline gelmişlerdir. Hemen hemen tamamen eğitimsiz işçilerden oluşan Almanya'da yaşayan ilk nesil Türkler'e göre, günümüzün nesli daha umut veren bir tablo çizmektedir: Günümüzde Türkler Alman sosyal piramidinin orta katmanlarından yaklaşık her birinde temsil edilmektedirler. Bu rol modellere rağmen, ev sahibi ülkenin kendini ne kadar çok kültürlü, tarafsız ve çok etnik yapılı bir toplum olarak görmeye hazır olduğu sorusu akla gelmektedir.

İleride Almanya'da yaşayan Türkler'in kültürel uyum üzerine yapılacak araştırmalar kültürel uyumun çeşitli alanlarına değinmelidir: Politik, ekonomik, sosyal, ailesel ve dinsel. Bunun yanı sıra, kültürel unsurların hem psikolojik dayanıklılığa hem de psikiyatrik problemler karşısında artan hassasiyete katkısını değerlendirmek üzere kapsamlı araştırmalar yürütülmelidir.

KAYNAKLAR

Beiser MN, Hou F (2006) Ethnic identity, resettlement stress and depressive affect among Southeast Asian refugees in Canada. Soc Sci Med, 63:137-50.
Berry JW (2003) Conceptual approaches to acculturation. In K. M. Chun, P. B. Organista, & G. Marín (Eds.), Acculturation: Advances in theory, measurement and applied research (pp. 17-37). Washington, D.C.: American Psychological Assoc.
Bhugra D (2006) Severe mental illness across cultures. Acta Psychiatr Scand Suppl. (429):17-23.
Cleveland M, Laroche M (2007) Acculturation to the global consumer culture: Scale development and research paradigm, J. Business Research, 60: 249-259.
Coronado GD, Thompson B, McLerran D ve ark. (2005) A short acculturation scale for Mexican-American populations. Ethn Dis, 15:53-62.
Eksi A (2002) Siginmaci ve Göcmenlerde Psikopatoloji (Psychopathology in asylum seekers and immigrants), Türk Psikoloji Dergisi, 13: 215-221.
Floyd WR (2003) Critical history of the acculturation psychology of assimilation, separation, integration and marginalization, Rev Gen Psychol, 7: 3-37.
Gong L (2007) Ethnic identity and identification with the majority group: Relations with national identity and self-esteem., Int J Intercultural Rel, 31: 503-523.
Gül V, Öner E, Uyar K ve ark. (2008) Kultur und Ethnicität: Ihre Rolle bei der Entstehung psychischer Störungen ** Beispiel der Türkischen Gemeinschaft in Deutschland. Psycho-Neuro, 34:97-99.
Gül V, Saglam H, Kolb S ve ark. (2008) Somatisierungsstörungen und psychische Komorbidität, Diagnose und Therapie Optionen ** Beispiel türkischer Patienten in Deutschland. Psycho-Neuro, 34: 213-215.
Gün Z, Bayraktar F (2008) The Role of Migration on the Adjustment of Adolescents in Turkey, Türk Psikiyatri Dergisi, 19: 167-176.
Hovey JD, Kim SE, Seligman LD ve ark. (2006) The influences of cultural values, ethnic identity, and language use on the mental health of Korean American college students. J Psychol, 140:499-511.
Ilkilic I (2002) Bioethical conflicts between Muslim patients and German physicians and the principles of biomedical ethics. Med Law 21: 243-56.
Kosic A, Mannetti L, Sam, David L ve ark. (2006) Self-monitoring: A moderating role between acculturation strategies and adaptation of immigrants. Int J Intercultural Rel, 30: 141-157.
La Fromboise T, Coleman HL, Gerton J ve ark. (1993) Psychological impact of biculturalism: evidence and theory. Psychol Bull, 114:395-412.
Lahti JJ, Liebkind K, Horenczyk G ve ark. (2003) The interactive nature of acculturation: perceived discrimination, acculturation attitudes and stress among young ethnic repatriates in Finland, Israel and Germany J Intern. Intercultural Rel, 27:79-97.
Navas M, Rojas AJ, García M ve ark. (2007) Acculturation strategies and attitudes according to the Relative Acculturation Extended Model (RAEM): The perspectives of natives versus immigrants. Int J Intercultural Rel, 31:67-86.
Machleidt W, Calliess IT (2005) Transkulturelle Psychiatrie und Migration?Psychische Erkrankungen aus ethnischer Sicht. Die Psychiatrie, 2:77-84.
Mann MA (2006) The formation and development of individual and ethnic identity: insights from psychiatry and psychoanalytic theory. ** J Psychoanal, 66:211-224.
Migrationsbericht (2006) Migrationsbericht des Bundesamtes für Migration und Flüchtlinge im Auftrag der Bundesregierung Bundesministerium des Inneren (Hrsg. 2007): Nürnberg.
Mossakowski KN (2003) Coping with perceived discrimination: does ethnic identity protect mental health? J Health Soc Behav, 44:318-331.
Munir KM, Beardslee WR (2001) A developmental and psychobiologic framework for understanding the role of culture in child and adolescent psychiatry. Child Adoles Psych Clin N **, 10: 667-677.
Murad SD, Joung IM, Verhulst FC ve ark. (2004) Determinants of self-reported emotional and behavioural problems in Turkish immigrant adolescents aged 11-18. Soc Psych Psych Epidemiol, 39:196-207.
Pette M, Pachaly J, David M ve ark. (2004) Turkish and German patients' recall of diagnosis and therapy before and following informed consent. Ethn Health, 9:213-223.
Schmeling-Kludas C, Fröschlin R (2003) Inpatient psychosomatic rehabilitation for Turkish migrants: what can be realized, what are the effects? Rehabilitation (Stuttg), 42:363-370.
Shuang L (2007) Living with others: Mapping the routes to acculturation in a multicultural society Int J Intercultural Rel, 31:761-778.
Swinscow TDV (1978) Statistics at Square Qne, reprint of the BMJ, published by British Medical Association.
Uluşahin A, Başoğlu M, Paykel ES ve ark. (1994) A cross-cultural comparative study of depressive Symptoms in British and Turkish clinical samples. Soc Psych Epidemiol, 29:31-39.
Vamsi K, Koneru AG, Mamani W ve ark. (2007) Acculturation and mental health: Current findings and recommendations for future research. Applied and Preventive Psychology, 12:76-96.
Vedder P, Virta E (2005) Language, ethnic identity, and the adaptation of Turkish immigrant youth in the Netherlands and Sweden. International Journal of Intercultural Relations, 29:317-337.
Virta E, Sam DL, Westin C ve ark. (2004) Adolescents with Turkish background in Norway and Sweden: a comparative study of their psychological adaptation Scand J Psychol, 45:15-25.
Ward C, Kennedy A (1994) Acculturation strategies, psychological adjustment, and sociocultural competence during cross-cultural transitions International Journal of Intercultural Relations, 18; 329-343.
Ward C (2006) Acculturation, identity and adaptation in dual heritage adolescents International Journal of Intercultural Relations, 30: 243-259.
Yagdiran O, Haasen C, Krausz M ve ark. (2001) Psychotic experiences in a transcultural context - case report analysis on the importance of the second language for the therapeutic process. Psychiatr Prax, 28:380-382.
Zielke-Nadkarni A (2003) The meaning of the family: lived experiences of Turkish women immigrants in Germany. Nurs Sci Q, 16:169-173.