Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ekim 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Medyanın insanlar üzerindeki olumsuz etkileri


Toplumsal yaşamı her açıdan etkilemede önemli bir rol üstlenen televizyon yayınlarında “kamu yararı”nın gözetilmediği, toplum değerleri ve bireysel hakların korunmadığı, düzenlenmesinde ve denetlenmesinde güçlük çekilen temel konuların başında cinsellik, müstehcenlik, erotizm ya da pornografi gelmektedir. Bu kavramlar tanım ve kapsam yönünden benzerlikler içerdiği kadar birbirinden farklı olgu ve ortamlarda değerlendirilmektedir. Medyada şiddet gösterimi ve saldırgan tutumlar arasındaki ilişkiyi ele alan kuramcılar, davranış üzerindeki doğrudan ya da dolaylı etkilere dikkat çekmektedirler. Gerçekten de bazı kriminal şiddet olaylarıyla televizyon programlarında sunulan kurgusal olaylar arasında dikkat çekici benzerlikler görülebilmekte, hatta bunların açıkça model alındığı saldırılara, tecavüzlere ve cinayetlere rastlanmaktadır. “Born Innocent” adlı sinema filmindeki tecavüz sahnesinin ardından, pek çok genç izleyicinin bunu taklit ederek tecavüz suçu işlemiş olması sebebiyle NBC televizyonu aleyhine kamu davası açılmış olması tipik bir örnektir.(Malamuth ve Briere, 1996).

İyi haber kötü haberdir (bad news is good news). Bu haber felsefesi, dünyada haber tekelini ellerinde tutan büyük haber ajanslarının üçüncü dünya ülkelerine yönelik haber anlayışlarını ortaya koyar. Zaten o bölgelerden açlık, sefalet, tabii afet, felaket haberleri dışında haber vermezler. Türkiye’de medya etik açıdan büyük oranda bu ajansların kontrolü altında olmuş, dolayısıyla bu tarz kötü haber(!) haberciliği medyamızın genlerine işlemiştir. Cinsel sömürü, cinsel taciz haberleri de medyanın bu olumsuz damarını besleyen öğeler içinde yer alır. Bu anlamda ‘medya sapık sever’ dememizin negatif bir manası olmaz. Realite budur…

2002′de Nijerya’da yaşanan güzellik yarışması öncesi çıkan çatışmaların sorumlusu da az gelişmiş bir gazete idi. Olayların başlangıç sebebi kutsallığa cinselliğin bulaştırılmasıydı. -Üstelik ortaya çıkan kargaşa- yüzlerce insanın ölmesine sebep oldu. Azra Akın ise bu gelişmelerin sonucunda dünya güzeli seçildi. Akın’ın bunda bir suçu yoktu; ama organizatörler bir şeylerin diyetini ödüyordu belki de.
Az gelişmiş ülkelerde her gazetede mutlaka bir üçüncü sayfa ve arka sayfa güzeli olur. Hem televizyonlarda hem de yazılı medyadaki bu cinsel bombardıman, toplumun ahlâki genetik yapısını bozmaya başladığının sinyallerini veriyor.
Reklamlardaki kadın imajı ile cinsel şiddete ilişkin tutumların etkileşiminin araştırıldığı bir çalışmada (Lanis ve Cowell, 1995), kadının seks objesi olarak sunulduğu onaylanmıştır.

İşte size trajik bir örnek ‘Ümraniye sapığı’.(8 kız çocuğuna tecavüz eden, 17’sine de tecavüze yeltenen zanlı)
İki kız çocuk babası sapık ‘Kendimi durduramıyorum.’ Halbuki televizyonlar; ne şekilde olursa olsun toplumun pozitif değerler üzerine gelişimini sağlamasına katkıda bulunmalı ve insanların ıstırapları, acıları, yaşadıkları felaketler, ölüm anları ve benzeri durumlar duygu sömürüsüne yol açacak, korku yaratacak veya izleyicileri dehşete düşürecek şekilde verilmemeli, halkın ruh sağlığını bozacak yayın yapılmamalıdır. Cinsellik ve erotizm, televizyon yayınlarına kuşkusuz sinema filmleri ile aktarılmış ve daha sonra televizyonun kendine özgü eğlence programlarında da (show, talk show, pembe diziler gibi) sözlü ya da imalı görüntü anlatımları ile prime-time saatlerine kadar taşınmıştır.
1984 yılında yapılan bir deneyde, deneklere farklı miktarlarda erotik materyal izlettirilmiş ve bu seansın ardından izledikleri kurgusal bir tecavüz olayında, tecavüz eden kişiye ne kadar hapis cezası verdikleri sorulmuştur. Deneklerin erotik materyale maruz kalma süreleri arttıkça tecavüz suçuna yönelimlerinin de o kadar arttığı bulunmuştur. Bu ilişkinin hem kadın hem de erkek denekler için aynı olduğu, yalnızca aynı miktarda erotik materyal izleyen kadın ve erkek deneklerde, kadınların yönelimlerinin erkeklere göre daha düşük kaldığı tespit edilmiştir. Bu da medyanın cinsellik konusunda toplumsal bilince nasıl bir olumsuz etki sağlayabilme yetisine sahip olduğunu gösteriyor.
Zillman, D., & Bryant, J. (1984). Pornography, sexual collousness, and the trivialization of rape. Journal of Communication, 32 (4), 10-21.
Televizyon yayınlarının hızla büyüyen ve gelişen Türkiye’de çocukların ve gençlerin fiziksel, zihinsel, ruhsal ve ahlâki gelişimini olumsuz yönde etkileyebilecek yayın yapılmaması esasına uygun olmak suretiyle yapılması konusundaki hassasiyet doğal olarak yayıncılardan bekleniyor.
Yapılan araştırmalarda; evlilik dışı cinsel ilişkinin, televizyonlarda daha çok gösterildiği belirlenmiştir.
laisser faire (”bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” mantığı )
İnsanlar gündelik öfkelerini Tv’nin karşısında, şiddet sahnelerinde kendileri aktörmüşçesine, özdeşleştikleri kahramanlarla eşduyum halinde geçiştirmektedirler. Şiddet sahnelerini izleyen birey, öfkelendiği kişinin cezalandırılmasından haz alır. Gündelik öfkelerin somutlaştığı kötü adamlar, hainler, yalancılar, ikiyüzlüler ve kanunsuzlar tek tek öldürülmekte, işkence görmektedir.
Erich Fromm, Kendini Savunan İnsan, çev. Necla Arat, Say Yayınları, İstanbul 1991, s.77.
Türkiye’de, yeni bin yılda tüm kurumlarıyla basın özgürlüğünün genişleyen boyutu kadar televizyon yayınlarının olumlu ve olumsuz sonuçları ile ortak kavram ve duyarlılıkları da tartışmalı, “genel ahlâka aykırı olarak nitelendirilebilecek yayınların” gösterimine son verilmelidir… Aksi takdirde medyanın bastırılmış duyguların gün yüzüne çıkmasını tetikleyici bir hal alması daha çok ‘Ümraniye sapığı’nın ortaya çıkmasına sebep olacaktı.

yazıyı inceleyiniz.
Son düzenleyen Safi; 6 Ekim 2018 18:40