Arama


ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
1 Kasım 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Topkapı sarayı
İstanbul'da Sarayburnu sırtlarında saray kompleksi.

İstanbul'un 1453’te fethinden sonra ilk osmanlı sarayı Beyazıt’ta, bugünkü İstanbul Üniversitesi'nin bulunduğu yerde yaptırılmıştı (Saray-ı atik, Eski saray). Kısa bir süre sonra kaynaklarda Saray-ı cedid-i amire olarak geçen ve hem Marmara'ya, hem de Boğaziçi’ne hâkim bir konumda yer alan Yeni saray, bugünkü adıyla Topkapı sarayı inşa edildi (1475-1478, Hammer tarihi’ ne göre 1468). Yaklaşık 400 yıl Osmanlı imparatorluğu’nun yönetim merkezi olan Topkapı sarayı, 1853’ten sonra bu işlevini Dolmabahçe sarayı’na bırakmış, burada yalnızca eski padişahların aileleri oturmuştur. Birun, Enderun ve Harem olmak üzere üç ana bölümden ve art arda dört avluyu çevreleyen köşkler, kasırlar, camiler, divanlar, devlet daireleri, kütüphaneler, koğuşlar, mutfaklar, çeşmeler ve bahçelerden oluşan, çeşitii dönemlerde gerçekleştirilen eklemelerle günümüzdeki durumuna ulaşan bu saray dış yapılarıyla birlikte yaklaşık 700 000 m2'lik bir alanı kaplar.

Bu alanda daha önce Byzantion kentinin akropolisi, roma-bizans kentinin kalıntıları, deniz yönünde saray ve kiliseler vardı. Geç Bizans döneminde zeytinlik haline getirilen bu kesimin deniz yönündeki bizans surlarına, Fatih Sultan Mehmet döneminde 1 400 m uzunluğunda, 28 kule ile berkitilmiş Sur-ı sultani eklendi. Bu surların dördü kara tarafında (Otlukkapı ya da Ahırkapı, Demirkapı, Soğukçeşme kapısı, Babıhümayun), üçü deniz yönünde (Topkapı ya da Toplukapı,Değirmen kapısı, Balıkhane kapısı) olmak üzere yedi büyük kapısı vardı; bunların aralarında da ayrıca küçük kapılar bulunuyordu. Sur-ı sultani üzerindeki Alay köşkü Gülhane parkının köşesindeki burçlardan biri üzerine yapılmıştı. Bu köşk 1810'da empire (ampir) üslupta yenilenmiştir.
Ad:  Saraylar - Topkapı Sarayı3.jpg
Gösterim: 1518
Boyut:  72.9 KB

Ayasofya yanındaki Babıhümayun adlı anıtsal taçkapıdan (1478) Topkapı sarayı'nın birinci avlusuna (Alay meydanı, Birinci mahal, birinci yer) girilir, iç içe iki kapı ile küresel bingili bir kubbeden oluşan bu taçkapının üstünde Fatih Sultan Mehmet döneminde bir köşk vardı. Birinci avluda önceleri sarayın dış hizmetlerini gören oduncular ve odun depoları, hasırcılar ve koğuşları yer alıyordu. Girişin sağında büyük bir hastane, fodla fırınları, denize doğru limonluklar, cebehane depoları ve cebehane meydanı, Otlukkapı’dan başlayarak Sirkeci'ye doğru kıyıda çeşitli dönemlerde yaptırılmış köşkler ve kasırlar yer alıyordu. Bu yapılar arasında tarihsel bir sıra ile Çinili köşk, ishakpaşa köşkü, Bayezit II köşkü ya da Yalı köşkü, İncili köşk ya da Sinanpaşa köşkü, Mermer köşk, Sepetçiler köşkü, Bostancıbaşı köşkü, Gülhane kasrı, Şevkiye köşkü ya da Yeni köşk, Hasanpaşa köşkü ve son olarak Abdülmecit döneminde eklenen Mecidiye köşkü belirtilebilir.

Babıhümayun’un solunda Ayairini kilisesi, darphane vardır. Darphane'nin yanındaki yokuşun başında Koz bekçileri kapısı bulunur. Daha ilerde Gülhane parkı ve İstanbul arkeoloji müzeleri yer alır. Bu kesimdeki Çinili köşk (Sırça köşk. Sırça saray) Fatih dönemi üslubunu yansıtan en eski ve önemli anıtlardandır (1473). XV. yy. çinilerinin en güzel örnekleriyle süslü olan bu yapı ortası kubbeli, haç biçimi dört eyvanlı geleneksel planıyla da ilgi çeker.

Babıhümayun'dan dar bir yolla Topkapı sarayı'nın ana girişi sayılan Babüsselam'a varılır (Ortakapı), Yanlarında sekizgen kulelerin bulunduğu bu kapının 1524' te Kanuni Sultan Süleyman döneminde İsa Mehmet tarafından yapıldığını gösteren yazıtı vardır. Kapının iki yanında Mahmut II ve Mustafa lll’ün tuğralannın bulunduğu onarım yazıtları yer alır. Bu kapının dışında idam edilenlerin başlarının ibret için teşhir edildiği bir taş (seng-i ibret) ve bunun yanında da Cellat çeşmesi bulunmaktadır. Babüsselam’dan Birun a (Divan meydanı, dış avlu, ikinci mahal, ikinci yer) geçilir. Birun’un sağ yanında Dolap ocağı, revakların ardından yirmi kubbeyle örtülü saray mutfakları yer alır (kaynaklara göre bu mutfaklarda on beş bin kişiye yemek hazırlanabiliyordu). Selam II döneminde büyük bir yangın geçiren mutfaklar 1574’te Mimar Sinan tarafından yenilenmişti.

Bunların sağında Aşçılar camisi, Aşçılar koğuşu, solundaysa Helvahane bulunur. Birun’un solunda, yokuşlu bir yoldan sarayın Raht hazinesi’ne inilir. Beşirağa camisi bu çukur alandadır. Ayrıca Zülüflü baltacılar koğuşu, Hasattırlar kapısı, revakların sağında Harem dairesi’nin Arabalar kapısı bu kesimdedir (Harem'in ayrıca Kuşhane kapısı ve Gülhane parkı yönünde Şal kapısı denilen iki girişi daha vardır). Arabalar kapısı'nın yuvarlak kemeri üzerinde Murat III döneminden 1588 tarihli yazıt yer alır.
Meydanın solunda, Arabalar kapısı'nın yanındaki Kubbealtı (Divanı hümayun) önü geniş revaklı, üç kubbeli bir yapıdır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaptırıldığı sanılan bu binanın iç ve dış bezemeleri Ahmet III dönemindendir. Haftanın belirli günlerinde vüzera burada toplanır ve devlet işlerini görüşürdü, padişah da sadrazamın oturduğu yerin üstündeki kafesli bölümden toplantıları izlerdi. Ayrıca halkın istekleri, başvuruları da burada dinlenirdi. Kubbealtı'nın ardında 315 m yüksekliğinde, kare planlı, iki katlı, sivri külahlı bir gözetleme kulesi vardır. Bu kulenin taş konsollara kadar olan alt bölümü XVI. yy.'da, sütunlarla süslü üst bölümü ise 1819/1820'de Mahmut II döneminde yaptırılmıştır. Kubbealtı'nın bitişiğindeki iç hazine (bugün müzenin silah bölümü) Tarih-ı Ataya göre XV. yy.'dandır (sekiz kubbeli iç hazine'nin altındaki demir kapaklı bölümlerde paralar saklanıyordu).

Kubbealtı'nın ardında Kızlarağası dairesi, Şehzadeler mektebi, Musahiban ve Hazinedar daireleri, Haremağaları dairesi, Karaağalar camisi, şadırvan, Dolaplı kubbe (Harem taşlığı), Harem muhafızları Baltacılar koğuşu, en arkada da Cariyeler hastanesi yer alır. Haremağaları ve Kızlarağası dairelerini geçtikten sonra varılan büyük tunç kapı Harem'in asıl girişidir. Yaklaşık 150 m uzunluğunda, 75 ila 85 m genişliğinde olan bu bölüm, dört yanı duvarlarla çevrili, kendi içinde çok sayıda avlulu, belli bir plana bağlı kalınmaksızın yapılmış çok girift bir mekândır. K.-B., yani Haliç tarafında yüksek sur gibi duvarlar, K.'de “Fil bahçesi" ve "incir!ik'’e dayanan duvarlar, K.-D.'da Enderun duvarları ve silahhane ile divan yeri, G.’de Baltacılar koğuşu yönündeki meşkhane bu bölgenin sınırlarını oluşturuyordu.

Divan ve Enderun meydanlarını birbirinden ayıran duvarın yönü boyunca Harem ikiye ayrılıyordu. Burada farklı işlevlere ayrılan yerler zamanla yer değiştirmiş, Harem'in büyümesiyle mabeyn de büyümüş ve G.'e kaymıştır. Harem dairesi'nin yapım tarihi kesinlik kazanmamıştır, ancak Fatih Sultan Mehmet döneminde kimi basit bölümlerin tasarlandığı düşünülmektedir (Valide taşlığı çevresindeki yapıların Haremin en eski bölümü olduğu sanılmaktadır). Murat III döneminde Mimar Sinan Harem'e büyük eklemeler yapmış, yer kazanmak amacıyla yeni binalar var olan set ve terasların önüne eklenen ayaklar üzerine oturtulmuştur. Bu tarihlerde Murat III köşkü'nün içine ve önüne büyük havuzlar eklenmiştir. Mehmet IV döneminde Harem kâgir olarak yeniden inşa edilmiştir (1666). Ahmet III, Mahmut I, Osman III, Abdülhamit I ve Selim III dönemlerindeki eklemeler genellikle konsol ve furuşlara oturtulan mekânlardır (Osman III taşlığı asma bahçe biçimindedir). İç mekânlar harem halkının artmasıyla gittikçe bölünmüş, asma ve ara katlarla yer kazanılmış, böylece yapının özgün biçimi tümüyle yok olmuştur.

Babüsselam'ın karşısındaki üçüncü kapı çok çeşitli adlarla anılır: Babüssaade, Akağalar kapısı, Enderun kapısı vb Önünde bir sundurma ve sağlı sollu revaklar bulunan bu kapının yanlarında XVIII. yy.'dan duvar resimleri vardır. Ayrıca kapı Ab dülhamit I döneminde bir talik yazıt ve Mahmut ll'nin kendi eseri olan bir besmele ile süslüdür. Üçüncü avluya (Enderun avlusu, üçüncü mahal, üçüncü yer) geçiş bu kapıyla sağlanır. Babüssaade'nin tam karşısındaki Arzodası Fatih Sultan Mehmet dönemindendir. Geniş saçaklı, çevresi revaklı yapı, günümüzdeki biçimini 1856 yangınından sonra geçirdiği onarırrilarla almıştır. OsmanlI padişahları Arzodası'ndaki kubbeli, gösterişli tahta oturur (1595'te Mehmet III yaptırdı), yabancı elçileri kabul ederlerdi.
Arzodası’nın hemen arkasında, XVIII. yy. osmanlı mimarlığının güzel örneklerinden biri olan Ahmet III kütüphanesi ya da Enderun kütüphanesi yer alır.

Babüssaade ya da Akağalar kapısı’nın sağında Seferli koğuşu vardır. Dikdörtgen planlı, tonozlu ve düz çatılı iki büyük mekândan oluşan bu koğuşun önünde, yeşil somaki sütunlu bir revak bulunur. Yapı günümüzdeki biçimini Ahmet III döneminde almıştır (1719). Seferli koğuşu'ndan birkaç basamakla Hazinei hümayun'un revakına inilir. Devşirme sekiz kalın sütunun taşıdığı, yuvarlak kemerli, düz bir çatıyla örtülü olan revakın ardında dört büyük oda ve büyük bir hayat yer alır. Birinci oda Selim II döneminde Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Tayyarzade Ata Bey'in Tarih-ıAta adlı yapıtına göre öteki üç oda ve hayat Fatih Sultan Mehmet döneminde Enderun hâzinesi ya da Hazinei hümayun olarak inşa edilmiştir. Fatih köşkü olarak da anılan bu odalar anıtsal taçkapılarıyla dikkati çekerler. Sağ tarafta ayrıca Enderun mektebi ve meşkhane yer alır. Hazinei hümayun’un yanında kiler (günümüzde onarılarak müdüriyet haline getirildi) ve Hasodalar koğuşu bulunmaktadır. Bu bölümler onarımlar ve kimi değişikliklerle özgün biçimini yitirmiştir. Enderun avlusunun sol köşesinde, Hazinei hümayun'un (Fatih köşkü) karşısındaki Hasoda'nın (Hırkai saadet dairesi) yapım tarihi tartışmalıdır: kimi sanat tarihçiler burasının Yavuz Sultan Selimin Mısır seferi'nden getirdiği Kutsal emanetler için yaptırıldığını öne sürerken, kimileri de yapının bir bölümünün Fatih Sultan Mehmet döneminde var olduğu görüşündedir. Kare planlı, iki katlı yapı, birer kubbeyle örtülü dört mekândan oluşur. Alt kat ise tonoz örtülüdür. Hasoda' nın Haliç'e bakan cepheleri on bir kubbeli revakla çevrilidir.

Ahmet III kütüphanesinin solunda Ağalar camisi, bunun ardında da Harem yapılarının devamı yer alır (Altın yol, Valide taşlığı, Validesultan odası, Valide hamamı, Abdülhamit Un yatak odası, Selim III' ün odası, Osman III köşkü, Havuzlu asma bahçe, Hünkâr hamamı, Hünkâr sofası, Ahmet I kütüphanesi, Ahmet lll'ün yatak odası, Veliaht dairesi, Çeşmeli sofa, Ocaklı sofa, Başkadın ve Kadınlar dairesi, Taht kasrı vd.). Valide ve ikballer taşlıkları arasındaki Murat III köşkü (1578), Sultan Murat'ın yatak odası olarak da bilinir. Mimar Sinan'ın yapıtı olan ve sarayın en ilginç bölümlerinden birini meydana getiren bu köşkün alt katı yazlık, üst katı kışlıktır.

Enderun avlusunun ardında, Sarayburnu yönünde, Dördüncü avlu (Dördüncü mahal, dördüncü yer) bulunur. Bahçeli köşklerin yer aldığı bu bölüme eskiden Kiter koğuşunun altındaki merdivenli geçitten ulaşılıyordu. Avlunun sağında Esvap odası, daha aşağıda Sofa camisi (1808, onarım 1858), barok ve empire (ampir) üslupta Mecidiye köşkü (daha önce yerinde Çadır köşkü vardı), ortada Hekimbaşı kulesi (Lale kulesi), barok üsluptaki Karamustafapaşa köşkü (Sofa köşkü) vardır. Murat IV’ün Bağdat ve Revan seferlerinden sonra yaptırdığı Bağdat (1639) ve Revan (1636) köşkleri de bu avludadır. Her iki yapı da mimarileri ve zengin süslemeleriyle XVII. yy. osmanlı sanatının seçkin örneklerindendir. Bağdat köşkü' nün terasının yanındaki dört ince metal sütuna oturan kubbeyle örtülü İftariye kameriyesi 1640'ta Sultan İbrahim tarafından yaptırılmıştır. Biraz daha solda, 1641 tarihli Sünnet odası yer alır. Şehzadelerin sünnet edildiği bu küçük yapı duvarlarını kaplayan tek parça XVI. yy. çini levhaları, küçük çeşmeleri ve pencerelerini dolanan uzun kasidesiyle ilgi çeker.
Topkapı sarayı'na bağlı yapılar Atatürk’ ün buyruğu ile onarılarak müzeye dönüştürülmüş ve halka açılmıştır.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 17 Ekim 2016 21:30
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!