"Sanatsız kalan bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuş demektir." M. Kemal ATATÜRK
"Devlet tiyatroları Anadolu'da teşkilatlandırılacaktır demiştik; bugün onbir ili içine alan "Bölge tiyatrolarını" çalışmalarımız sonucu kurduk. Yavruvatan Kıbrıs'ı da bu çalışmalar içine aldık. Vatandaşlarımızın yurt dışında toplu bulundukları ülkeler yeni hedeflerimizdendir. Tiyatro, opera, bale ve güzel sanatların tümü millet okulu olarak devletten yardım görecek demiştik. Bölge tiyatroları bu hizmeti götürecek okul niteliği hazırladığımız iç tüzükle teminat altına aldık. Güzel sanatlar ve Devlet Tiyatroları her yönüyle yeniden ele alınacak. Milli Türk Tiyatrosu telif eserleriyle, konserleriyle, sanatçısıyla, Türk milletinin hizmetinde olacaktır. Tanzimat'tan beri milletimizin rızası ve hür iradesine aykırı olarak, milli benliğini kaybetmiş taklitçi bir avuç aydın ve sanatçının baskı ve emir vakileriyle yürütülmeye çalışılan "Güdümlü bir kültür ve sanat değişim programı"nın yozlaştırıcı ve yabancılaştırıcı tahribatı sonucu insanımız inançlarına ters düşen bir kültür ve sanat muhitine ve yaşam tarzına itilme tehlikesi ile karşı karşıya bırakılmıştır. Böylece kokuşmuş bir kültür ve sanat, bazı aydınlarımızın ve sanatçılarımızın ilim ışığı altında gerçekçi tenkitlerine rağmen çağdaş yaşam seviyesi olarak takdim edilmek istenmektedir. Bu kültür ve sanat sömürüsünün arkasından gelen siyasi ve ekonomik sömürünün de toplum hayatımızı sarstığı görülmektedir. Milli bünye, kendine ters gelen her çeşit yapılaşmaya devamlı tepki göstermekte ise de karar ve uygulama mevkiinde olanlar bu tepkiye aldırış etmemektedirler. Sanat ve kültür kuruluşlarımızın program ve politikalarındaki yanlışlar bu gidişe hız kazandırmış, toplumda sarılması güç yaralar açmıştır. Bugüne kadar sanat ve kültür faaliyetlerinin neticesi sonucunda Türk insanı fikirsiz, inançsız, milli ülkü ve hedeflerden yoksun bırakılmış, birçok gencimiz yabancı ideolojilerin ağına düşürülmüş, yozlaşmaya, yabancılaşmaya, sefalete, uyuşturucuya ve şiddete mahkum edilmiştir. Bugün kendine güvensizlik olarak ortaya çıkan bu şahsiyet zaafı giderek yabancı hayranlığına dönüşmüştür. Kültür ve sanatın herbir unsuru tarihin içinden günümüze ulaşan yazılı ve yazısız hukuku ile gerek fert, gerekse toplum planında inanış, düşünüş ve davranış şekilleri, maddi ve manevi unsurları ile hususi bir yapı tezahür ettiren bir hayat tarzı demektir. Tarihten getirdiği kültür, estetik, sanat değerleri yozlaştırılan bir millete yürütülecek bir düşmanlık kolaylık kazanmış demektir. Aksine bu müşterek tarihi değerleri korumayı bilmiş, başarmış bir milletin ise bu düşmanlara karşı direnci çok daha güçlü olacaktır. Hiç şüphesiz milli kültür ve sanatımızın başka kültürlerle etkileşmesi sonucu birçok şey vermekte ve almaktadır. Farklı kültürler karşısında özellikle yeni yetişen nesillerin kültür şokuna uğramasına ve kimlik bunalımı saplanmasına mani olucu, kaliteli, sanat değeri yüksek, ihtiyaca cevap verecek eserler ortaya konmasına yönelik milli kültür değerlerinin millete aşılanmasını sağlayacak gayret ve faaliyetlerin çoğalması gerekmektedir. Milli kültür değerlerimizin yıpratılması sonucunu doğuran, kültürel değerler kargaşasına sebebiyet veren, kültür ve sanat hayatımız ile ilgili milli mutabakatları bozan kayıtsızları ortadan kaldırmak, milli şuur ve milli menfaatlere bağlılığı dondurucu, mücerret bir insanlık parolası ile kültürel, sanatsal ve ekonomik istismara yol açıcı, tavizci, neme lazımcı, beynelminelci ve bağımlı hümanist kültür anlayışını ortadan kaldırıp, milli kültürümüzün yerleşim birimlerinin en ücra köşelerinde kalan güzelliklerini ortaya çıkararak, koruyarak, geliştirerek, öncelikle ele alarak, tüm dünyaya aktararak milli kültürümüzün temel eserleri rutubetli, tozlu bodrumlarda çürümesi, yok olması önlenerek bu eserler bugünkü yazı ve konuşma dilinde toplumumuza kazandırılarak akraba cumhuriyetler vasıtası ile tüm insanlığa kazandırmak milli kültür ve sanatımıza yapılacak en büyük hizmet olacaktır. Günümüzde milletler mücadelesi bütün şiddetiyle devam etmektedir. Mevzi lokal savaşların sürdüğü bölgeler dışında, bütün dünya sathı yeni bir savaş tarzı yaşamaktadır. Kültür, sanat, propaganda ve ekonomi savaşı. Fikir sistemleri ve ideolojiler harbi. Bütün dünyanın topyekun yaşamakta olduğu bu harp dağlarda, ovalarda ve siperlerde verilmiyor. Yeni savaşın alanları caddeler, meydanlar, okullar, fabrikalar, sahneler, perdeler, galeriler ve ekranlar… Top, tüfek ve tabanca ikinci plana itilmiş. Yeni harbin silahları gazeteler, kitaplar, televizyonlar, sinemalar ve her türlü sanat dallarıdır. Hedef düşman ülkesini fethedip bayrağı oraya dikmek değil, düşman ülkelerindeki beyinleri ele geçirmektir. Bu yolla süper güçler ABD, AB ve Çin sıcak harbin en küçük rizikosunu yaşamadan ve tek vatandaşının burnunu kanatmadan tesir alanını genişletmeye çalışmaktadır. Bu yeni işgal tehlike olmaktan başka eskisinden daha tesirlidir. Kuvvet zoruyla işgal edilmiş bir vatan o topraklardaki milletin içinde her an dipdiri kalan istiklal ateşi sayesinde bir gün kurtulabilir. Fakat beyinleri işgal edilmiş milletlerin tutsaklıkları ebedidir. Sanat ve sanatçı "Vuruşmanın merkezine" cemiyetin bütün kesimlerinden daha yakındır. Çünkü sanat yeni harbin ağır silahlarından biri haline sokulmak istenmektedir. Sanatçı neo emperyalizmin paralı askeri seviyesine düşürülmeye çalışılmaktadır. Sanat önce şahsi özelliklerde kabiliyetlerde belirir. Ancak kaynağı belli bir kültür çevresidir. Sanat yalnızca ferdi özelliklere bağlanamaz. Önce mahalli olarak fertler bazında sahnelenen sanat ülke çapında sosyal kabul görürse milli sanatın bir parçası olur. Milli niteliğini koruyarak diğer sanatlarla kültür alışverişine girebilir. Böylece evrensel olur. Her sanat dalındaki başarı diğer milletlerdeki sanat anlayışından ayırt edici özellikler taşır. Ama sanatçı bir millete mensuptur. Kendisi yaptığının şuurunda olsa da olmasa da sanat millidir. Bu hüküm taklitçiler için doğru değildir. Taklitçinin eseri milli olmadığı gibi şahsi de değildir. Sanat millet içindir. Milleti millet yapan değerlerin üreticisi olarak sanatçının Türk Milliyetçiliği fikir sistemindeki yeri önemlidir. Ülkemizi tanıtmak için iyi yetişmiş bir sanatçı ve ürettiği bir eser birkaç üniversite kadar kıymetlidir. Sanatçının iyi bir üretim yapabilmesi için maddi sıkıntıları olmamalı, yalnızca sanatın düşünmelidir. Çünkü sanat eserinin ortaya konuluşu tek başına insan tahammülünün hudutlarını zorlayan bir çabadır. Bu nedenle kabiliyetlerin bulunması için yurt çapında ve toplumun her kesiminde çalışan bir teşkilat olmalıdır. Türkiye'nin her yerinde güzel sanatlar liseleri kurulmalıdır. Yetişmiş sanatçının araştırıcı kabiliyetinin geliştirilmesi ve özendirici teşvikler, sanat doruklarının aynı kalite ve sayıda eser vermesi için maddi ve manevi ortamın iyi hazırlanması gerekmektedir."
"Sanatın bütün dallarında, telif haklarına hürmet edilmesi kanuni mecburiyet olmalı. Telif haklarında vergi muafiyeti, geçim endeksine göre kendiliğinden ayarlanır hale getirilmelidir. Özel sanat teşebbüslerinde bilhassa özel tiyatro ve güzel sanatların tümünde ve sinemada kredi, vergi muafiyeti, belediye rusum muafiyeti sağlanmalı. Sanatçıyı her devirde, her yaşında koruma ve layık olduğu seviyede yaşamını sağlamak, sosyal güvencesini temin etmek bir devlet görevi olmalıdır."
"Bu akşam Sayın Orhan ASENA'nın "Candan Can Koparmak" adlı eserini sanatçılarımız başarıyla oynadılar. Devletimiz ve milletimiz için, vatan bütünlüğümüz için büyük Atatürk'ün işaret ettikleri gibi gerekirse canımızdan can koparmaktan asla çekinmeyiz. Küçük Tiyatromuzun değerli sanatçılarını kutlarım. Sevgi ve saygılarımla." Alparslan TÜRKEŞ MHP Genel Başkanı