Arama

Mahmut Ekrem Recaizade - Tek Mesaj #2

_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
15 Ocak 2010       Mesaj #2
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  Mahmut Ekrem Recaizade3.jpg
Gösterim: 2169
Boyut:  38.4 KB

RECAİZADE MAHMUT EKREM


türk şair ve yazar
(İstanbul 1847 - ay. y. 1914)

Matbaai amire ve Takvimhane nazırlıklarında (müdürlüklerinde) bulunmuş olan Recaİ Efendi'nin oğlu. Bayezit rüştiyesi'nde ve Harbiye idadisi’nde okudu. Sağlığı elvermediği için Harbiye'den ayrıldı, Hariciye.nezareti mektubi kalemi'ne memur olarak girdi (1862). Orada Namık Kemal ve başka aydın gençlerle tanıştı. Tasviri efkâr ve Terakki gazetelerine yazılar yazmaya başladı. Namık Kemal Avrupa’ya kaçarken, Tasviri elkâr't ona bıraktı (1867). Ertesi yıl Şûrayı devlet muavinliğine atandı (1868); birkaç yıl sonra baş muavin, daha spnra da Şûrayı devlet üyesi oldu (1877); ikinci meşrutiyet'e (1908) kadar bu görevde kaldı.

Ek görev olarak da. Mektebi mülkiye ve Mektebi sultanı'de (Galatasaray lisesi) edebiyat öğretmenliği yaptı (1880-1887). ikinci meşrutiyete kadar süren bu dönemde birçok şiir, makale, hikâye, roman ve oyun yazdı; çeviriler yaptı; bir yandan da divan edebiyatından yana olanlara karşı, batı edebiyatı yolunda gelişen yeni edebiyatı savundu; ders verdiği okullarda bu yeni edebiyat görüşünü yaymaya çalıştı.

Yeni edebiyatın kurallarını öğreten kitap (Talimi edebiyat) ve makaleler yazdı; 1895 sonlarında giriştiği, kafiyenin göz için değil kulak için olduğu yolundaki tartışma sonunda, eski öğrencilerinden Ahmet ihsan’ın (Tokgöz) çıkardığı Serveti tunun adlı magazinin bir sanat dergisi olmasını sağladı; Mektebi sultaniden öğrencisi Tevfik Fikret’i derginin başına getirdi; başka dergilerde yazan yenilikçi gençleri de (Halit Ziya, Mehmet Rauf, Cenap Şahabettin vb.) bu dergi çevresinde toplayarak, “Edebiyatı cedide" hareketinin başlamasına yol açtı. (EDEBİYATİ CEDIDE ve ABES-MUKTEBES TARTIŞMASI)

Bütün bu öğretici, kurucu çalışmaları yüzünden, yaşadığı çağda “Üstat Ekrem” diye anıldı. Serveti tünün kapatıldıktan sonra, ikinci meşrutiyet (1908) dönemine kadar sustu; o dönemde birkaç ay Evkaf ve Maarif nazırlıklarında bulundu (1908), sonra Meclisi âyan üyesi oldu (aralık 1908); ölümüne kadar o görevde kaldı.

Şiir alanında, tanzimat edebiyatının öteki şairleri gibi, sanatının ilk döneminde divan edebiyatı yolunda şiirler (gazel vb.) yazdı; daha sonra gerek içerik, gerek biçim bakımından batı edebiyatı yolunda örnekler verdi. Şiirde "fikri güzellik", “hayali güzellik", "hissi güzellik” olmak üzere üç türlü güzellik olduğunu söyler. Kendisi “hissi güzellik" yolunu seçmiş, genellikle aşk, doğa ve ölüm temaları üzerinde durmuştur. Şiirin konusunu genişletti, günlük yaşamdaki birtakım küçük şeyleri, sözgelimi, bir kitap arasında bulunmuş kuru bir çiçeği, unutulmuş bir şiirin sararmış kâğıdını, gergef işleyen bir kızın halini vb. şiire konu olarak seçti; bunlar, kendinden önce yetişen yenilikçi tanzimat şairlerinin bile şiirlerinde bulunmayan yeniliklerdir.

Oyun alanında yazdığı başarısız, romantik üç dramdan sonra, konusunu Bin birgün masallarının birinden aldığı ve klasik ölçüler içinde yazdığı Çok bilen çok yanılır adlı komedyası başarılı sayılmaktadır.

Roman alanında da yine başarısız iki uzun hikâyeden sonra kaleme aldığı Araba sevdası (1896) edebiyatımızda bu türün önde gelen örneklerinden biridir. Gözlemlere dayanılarak, gerçekçi bir yöntemle yazılmıştır, Talimi edebiyat (1879, 1882) adlı kitabında, eski edebiyatın batı edebiyatıyla bağdaşan kuralları yanında, batı edebiyatlarında kullanılan kurallara da yer vermiş; böylece, Türkiye'de edebiyat eğitiminde yeni bir çığır açmış, yeni yetişen kuşakları etkilemiştir.

Yazar, Talimi edebiyatta değindiği bilgiler ışığında çeşitli eleştiriler yazmış; eski edebiyat yanlılarıyla çetin savaşımlara girişmiş, Talimi edebiyat yüzünden Hacı İbrahim Efendi ile tartışmış; üçüncü Zemzeme önsözü ve Takdiri elhan yüzünden Muallim Naci’ nin çok ağır hücumlarına uğramış, onun ölümünden sonra, Naci izleyicileriyle, kafiyenin göz için olmayıp kulak için olduğu konusu üzerinde tartışmaya girişmiş, bütün bu uğraşlarla, eskiliğin son kalıntılarını da yıkıp yeni edebiyata ortam hazırlamıştır.

Başlıca yapıtları:


şiir:
  • Nağme-i seher (1871),
  • Yadigâr-ı şebâb (1873),
  • Zemzeme (3 cilt, 1883-1885),
  • Tefekkür (1886, nazım ve nesir karışık),
  • Pejmürde (1895, nazım ve nesir karışık),
  • Nijat Ekrem (1910, nazım ve nesir karışık);
oyun:
  • Afife Anjelik (1870),
  • Atala yahut Amerika vahşileri (Chateaubriand’ın Atala adlı romanının oyunlaştırılması, 1873),
  • Vuslat yahut süreksiz sevinç (1873),
  • Çok bilen çok yanılır (1916);
uzun hikâye:
  • Muhsin Bey yahut şairliğin hazin bir neticesi (1889),
  • Şemsa (1897);
roman:
  • Araba sevdası (1898);
edebiyat bilgisi:
  • Talim-i edebiyat (1879);
biyografi:
  • Kudemâdan birkaç şair (1885);
eleştiri:
  • Üçüncü Zemzeme önsözü (1885),
  • Takdir-i elhan (1886), TakıTzât (1898);
çeviri:
  • Atala (1872, Chateaubriand’ın romanı),
  • Me prizon (fr. Mes prisons) tercümesi (1874, Silvio Pellico'nun hapishane anıları),
  • Naçiz (1886, fransızcadan nazım ve nesirle çevrilmiş çeşitli parçalar).
Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 2 Ağustos 2016 17:07