Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Şubat 2010       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Bâbıâli (Yüksek Kapı)

Ad:  Bâb-ı Âli (Babıali)1.jpg
Gösterim: 990
Boyut:  45.7 KB

Osmanlı Devleti’ nin son döneminde sadrazamlık makamına ve hükümete verilen ad.

Sadrazamlık makamı için uzun süre Bâb-ı Asafi ve Paşa Kapısı adlan kullanıldı; 18. yüzyılda Divan-ı Hümayun yetkilerinin giderek sadrazamlığa geçmesiyle önemi artan Bâbıâli, I. Abdülhamid döneminde (1774- 89) Batılı devletlerce Osmanlı Devleti’nin en yetkili yürütme organı sayıldı. Topkapı Sarayı’nm karşısında, duvarla çevrili bir alandaki Bâbıâli, yangınlar ve onarımlar sonucu değişikliklere uğrarken, kurumsal ağırlığı da II. Mahmud döneminde (1809- 39) arttı. Burası, tümüyle resmî nitelikli bir hükümet dairesi durumuna getirilirken, sadrazamlann özel konutu olmasına da son verildi. 1836’da başlayan yönetsel yenilikler sırasında Batı türü birim ve bürolara ayrıldı. Reisülküttab, başdefterdar ve sadaret kethüdası gibi kişilerle temsil edilen önceki görevlerin yerini, Hariciye, Maliye, Dahiliye nezaretleri, Meclis-i Vâlâ-yı Âhkâm-ı Adliye, Dar-ı Şûrayı Bâbıâli gibi bağımsız kurullar aldı.

1840’larda Tanzimat’ın gereği olarak reformlar hızlandırılırken, 1844’te inşası tamamlanan yeni yapılarla Bâbıâli’nin görünümü de çağdaşlaştı. Tanzimatçı devlet adamlarının etkinliği ile saygınlığı arttı. Özellikle Abdülmecid döneminde (1839-61) Osmanlı Devleti’ni Batı hükümetleri düzeyinde temsil eden en yetkin kurum durumuna geldi. 19. yüzyılın ikinci yarısında yeni hizmet birimlerinin eklendiği Bâbıâli, başta Sadrazamlık Dairesi’ni, Hariciye ve Dahiliye nezaretlerini kapsamaktaydı. Sayıları artan daire ve kalemlerin, kapatılan Enderun’un görevlerinden birini yüklenerek sivil memur ve bürokrat yetiştirmeleri geleneği başlatıldı. Ricâl ve hacegân denen üst düzey yöneticilerinin denetimindeki kalemlerde halife, beylikçi, mümeyyiz, tercüman, kâtip sanlan ile yüzlerce eleman çalışıyor ve yetenekliler için kısa sürede yükselme yolları açık bulunuyordu.

Abdülaziz’in (hd 1861-76) özellikle Âli Paşa’nın ölümünden (1871) sonraki ve II. Abdülhamid’in (hd 1876-1909) mutlakiyetçi yönetimleri sırasında, kurumsal ve örgütsel yapısına ilişilmemekle birlikte Bâbıâli, saraydan gelen buyrukları yürürlüğe koyan bir icra dairesi durumuna getirildi. II. Meşrutiyet’in ilanını (1908) izleyen son yıllarda ise, parti iktidarlarının meşruti yönetimlerini temsil etti.

Yeni atanan sadrazam Bâbıâli’ye sadaret alayı denen özel bir törenle gelir, atama fermanının okunmasından ve şeyhülislamın duasından sonra makamına otururdu. Kabine toplantıları da genellikle burada yapılırdı. 1923’te Cumhuriyet ilan edilince Bâbıâli binaları İstanbul valiliğinin kullanımına verildi.
Ad:  babıali.JPG
Gösterim: 1292
Boyut:  84.1 KB

Bâbıâli rık’ası


rık’a yazısının bir üslubu.
Osmanlı hattatlarının ürünü olan ve 18. yüzyıl ortalarında gelişmeye başlayan rık’a, devletin resmî yazılarından biri olarak ilk önce Bâbıâli kalemlerinde kullanılmaya başladı ve sonra bütün ülkeye yayıldı. Bâbıâli’den yetişen ve maliye nazırlığı da yapan Ebubekir Mümtaz Efendi (1810- 71) ve son derece güzel bir biçimde yazdığı ve onun üslubu sonradan gelenlerce de sürdürüldüğü için, bu yazıya Mümtaz Efendi rık’ası da denmiştir.

Bu tür rık’a yazısı sert kıvrımlı bir görünüşe sahip olduğu gibi, kökeni olan divani yazının özelliklerini de bir ölçüde yansıtır. Hızlı yazmaya elverişliliğinden ötürü birçok harf birbirine- girmiş durumdadır. Bu yüzden bazı sözcükler zor okunur.
Bu rık’a türü daha sonra geliştirilerek II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) hattat İzzet Efendi tarafından bir sanat yazısı haline getirilmiştir

kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Safi; 3 Ocak 2017 20:14