Arama


aliosman - avatarı
aliosman
Ziyaretçi
26 Nisan 2010       Mesaj #11
aliosman - avatarı
Ziyaretçi
Hz. Peygamber'in (s.a.) isimlerinin hepsi övgü isimleridir; sırf şahsı belirleyici olsun diye konmuş özel isimler değildir. Onda var olan, medhe-dilmesi ve olgunluğunu icap ettiren birtakım sıfatlardan türetilmiş isimler¬dir. Bunlardan bazıları:
1- Muhammed: En meşhur ismidir. Tevrat'ta bu ismiyle açık bir şekil¬de anılmıştır. Nitekim bu hususu: Cilâu'l-Efhâm fiFazli's-Salât ve's-Selâm ala Hayri'l-Enâm adlı eserimizde açık ve kesin delille açıkladık. Bu kitabı¬mız, anlattığı konu itibariyle eşsiz, faydalarının çokluğu ve bolluğu bakı¬mından da benzeri daha önce yazılmamış bir eserdir. Bu kitapta Hz. Pey-gamber'e (s.a.) salât ü selâm getirme konusunda gelen hadisleri aktardık ve sahih, hasen ya da malul olanlarını açıkladık. Malul olaniarındaki illetleri yeteri kadar açıkladıktan sonra sırasıyla; bu duanın esrarengiz yönleri¬ni, şerefini ve içerdiği hüküm ve faydalarını, Hz. Peygamber'e (s.a.) sala-vat getirilecek yer ve mahalleri de açıkladık. Daha sonra bunlardan ne kadarının gerekli olduğu, ilim adamlarının bu konudaki görüş ayrılıkları, aeırlıklı olanların tercihi, çürük olanların çürüklüklerinin gösterimi konu-l tanrıdan söz ettik. Kitabın okunup incelenerek öylece karar verilmesi anla-| tımından üstündür.
Sözün özü, onun ismi, ehl-i kitabın inanan kesiminden her âlimin bül görüşe katılacağı bir tarzda, Tevrat'ta Muhammed olarak açıkça geçmektedir.!
2- Ahmed: Sözünü ettiğimiz kitapta anlattığımız bir sırdan dolayı Hz.| İsa, onu işte bu isimle anmıştır.
3- Mütevekkil, 4- Mâhî, 5- Haşir, 6- Âkıb, 7- Mukaffî, 8- Nebiyyü't-Tevbe, 9- Nebiyyü'r-Rahme, 10- Nebiyyü'l-Melhame, 11- Fâtih, 12- Emin.)
Bu isimlere şunlar da ilâve edilebilir: Şâhid, Mübeşşir, Beşîr, Nezîr, Kasım, Dahûk, Kattâl, Abdullah, es-Sirâcü'1-Münîr, Seyyidu Veledi Âdem, Sâhibu Livâu'1-Hamd, Sâhibû'l-Makâmi'l-Mahmûd... vs. Çünkü onun isim¬leri övgü sıfatları olursa her sıfatından bir ismi olur. Ancak ona has, yahut onda çoğunlukla bulunup da kendisinden onun için bir isim türetilen vasıf¬la; müşterek olup da bu yüzden ona mahsus bir isim olmayacak vasfın arasını ayırmak gerekir.
Cübeyr b. Mut'im diyor ki: Allah Rasûlü (s.a.) bize, kendisinin isim¬lerini şöyle sıraladı: "Ben Muhammed'i m. Ben Ahmed'im. Ben Mâhî'yim: Allah küfrü benimle mahvedecektir. Ben Haşir'im: İnsanlar benim önüm¬de haşrolunacaklardır. Ben Âkıb'im: Benden sonra peygamber gelmeyecektir.
Hz. Peygamber'in (s.a.) isimleri iki türlüdür:
1) Ona has olup başka peygamberlerin kendisine ortak olmadıkları. Muhammed, Ahmed, Âkıb, Haşir, Mukaffî ve Nebiyyü'l-Melhame... gibi.
27. Buharı, 65/1 (Saf), 61/17; Müslim, 2354; Tirmizî, 2842; Ahmed, 4/80, 81, 84. Hadi¬sin sonundaki "Benden sonra peygamber gelmeyecek" cümlesi, râvilerden birinin Âkıb kelimesinin anlamını açıklamasıdır. Müslim ve Ahmed'deki rivayete göre Ma'mer di¬yor kî: Zührî'ye: "Âkıb, ne demektir?" diye sordum; "kendisinden sonra peygamber gelmeyecek olan demektir", cevabını verdi. Müslim'deki bir başka rivayette: "Ben kendisinden sonra hiçbir kimsenin gelmeyeceği Âkıb'im" ve Tirmizî'deki rivayette ise: "Kendisinden sonra hiçbir peygamber gelmeyecek olan Âkıb, benim" denmektedir.

2) Anlamında başka peygamberlerin ortak olup da ancak onda kemâli bulunan isimler. Ona has olan kısmı aslı değil, kemâl derecesidir. Rasûlul-lah, Nebiyullah, Abdullah, Şahid, Mübeşşir, Nezîr, Nebiyyu'r-Rahme, Nebiyyu't-Tevbe... gibi.
Şayet ona; Sâdık, Masdûk, Raûf-Rahîm... vb. gibi vasıflarından her-biri alınarak bir ad konacak olsa isimleri iki yüzü aşar. İşte "Allah'ın bin ismi, Hz. Peygamber'in (s.a.) de bin ismi vardır." sözünü söyleyenler bu
anlamı kasdetmislerdir. Bunu söyleyen Ebu'I-Hattâb b. lerden maksadı vasıflardır.
İsimlerinin Açıklanması:
Dıhye(28) olup, isim-
Muhammed: "Hamide" kökünden gelen "Hammede" fiilinden türe¬tilmiş ism-i mef'ûl ( = edilgen çatı)dür. Övgüyle karşılanacak huyları çok olana "Muhammed" denir. Bu yüzden "Mahmûd" kelimesinden daha mü¬balağalıdır. Zira "Mahmûd" kelimesi asıl kökü üç harfli olan (-sülâsî mücerred) fiilden türetilmiş; "Muhammed" kelimesinin ise mübalağa ifade etmesi için harfleri artırılmıştır. O halde "Muhammed" övülen diğer in¬sanlara göre daha çok övülen, yüceltilen demektir. Hem onun, hem dinin ve hem de ümmetinin Tevrat'ta ifade edilen övülmüş üstün niteliklerinin çokluğundan dolayı olacak ki, —Allah daha iyi bilir ya— bu yüzden Tev¬rat'ta bu adla anılmıştır. Hatta övülen niteliklerinin çokluğundan dolayı Hz. Musa (a.s.) bu ümmetten olmayı temenni etmiştir. Bu anlama şahid olacak hususları orada (yukarıda adı geçen eserde) anlattık. Ayrıca işi ter¬sine çeviren, Hz. Peygamber'in (s.a.) Tevrat'taki adının Ahmed olduğunu söyleyen Ebu'l-Kâsım es-Süheylî'nin) yanılgısını da açıkladık.


kaynak: ibni Kayyim el-Cevziyye (Eserin adı Zadul Mead, 1. Cilt, sayfa 82-87 / Meşhur islam alimlerindedir, En bilinen hocası İbni Teymiyyedir.)