Arama


serkanefe125 - avatarı
serkanefe125
Ziyaretçi
6 Mayıs 2010       Mesaj #3
serkanefe125 - avatarı
Ziyaretçi
Hz. Davut (a.s) peygamber olmadan önce kavmi tarafından tanınan bir insandı. Yüce Allah sonra onu peygamber seçti ve hükümranlık verdi. Kavmi tarafından tanınması savaşta gösterdiği başarısından dolayıydı. Dilerseniz önce Davut (a.s)’ın ün kazanmasına sebep olan bu savaştan söz edelim.

İsrail oğulları komşuları Filistinlilerle şiddetli bir savaşa tutuldular. Calud isminde çok namlı, yiğit bir kafirin idaresinde bulunan Amalika kabilesi İsrail oğullarını perişan etti. Çocuklarını kadınlarını esir aldılar ve İsrail oğullarını yurtlarından çıkardılar. İçleri yangın, kızgın olan İsrail oğulları peygamberlerine başvurdular. Ki bu peygamber Kuran’ı kerimde ismi verilmemiş ancak Musa (a.s( dan sonra gelen bir peygamber olduğu belirtilmiştir. Ona dediler ki:

- Bize bir hükümdar gönder, Allah yolunda savaşalım. Peygamberleri:

- Ya üzerinize farz edilirde savaşmamazlık ederseniz? Dedi. Onlar:

- Neden Allah yolunda savaşmayalım? Yurtlarımızdan çıkarıldık, çocuklarımızdan ayrı bırakıldık. Dediler

Bunun üzerine peygamberleri onlara:

- İşte Allah, size hükümdar olarak Talut’u gönderdi dedi. Onlar:

- O nasıl bize hükümdar olabilir ki, halbuki biz hükümdarlığa ondan daha layığız o malca da bir bolluk verilmiş biri değil dediler. Peygamberleri:

- Onu Allah size hükümdar olarak seçmiş, bilgi ve fizikçe artırmıştır, hem Allah hükümdarlığı dilediğine verir. Allah geniş mülk sahibi, her şeyi bilendir. Dedi. Haberiniz olsun onun hükümdarlığının alameti, içinde sizlere Rabbinde bir rahatlık ve Musa ve Harun ailesinin bıraktıklarından bir kısmı bulunan bir sandığın gelmesi olacaktır. Onu melekler getirecektir. Eğer inanan kişilerseniz elbette size bunda kesin bir delil vardır demiştir.

Talut ordusuyla hareket ettiği zaman:

- Allah sizi bir ırmakla deneyecek kim ondan içerse benden değildir. Kim ondan içmezse işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alanlara izin var dedi. Derken oraya varır varmak pek azı hariç hepsi ondan içtiler. Talut ve beraberinde iman edenler beraberinde ırmağı geçtiler. Diğerleri; yani kana kana su içinler: “bizim bu gün Calut ve ordusuyla savaşacak gücümüz yok” dediler. Allah’a ulaşacaklarına inananlar ise: “ nice az bir topluluk, Allah’ın izniyle sayıca çok bir topluluğu yenmiştir. Allah sabırlılarla beraberdir.” Dediler. Müminler calut ve ordusuna karşı meydana çıktıklarında şöyle dediler:

- ey bizleri yetiştiren rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, ayaklarımıza sebat ve dayanıklılık ver ve bizi kafirler topluluğuna karşı zafere ulaştır.

Yüce Allah müminlerin duasını kabul etti. Sayılarının azlığına rağmen kalabalık kafir topluluğunu tamamen dağıttılar. Hz. Davut (a.s) azılı kafir hükümdarı Calut’u öldürünce; kafir ordusu içlerine kurt giren koyun sürüsü gibi darmadağınık olmuşlardı. Bu olay Davut (a.s)’ın ün kazanmasına sebep olmuştu.

Yüce Allah Kuran’ı Kerimde peygamberlere mucizevi özellikler verdiğinden söz eder. Yüce Allah Davud peygambere de dağlara ve kuşlara Hz. Davud (a.s) la birlikte Allah’ı tesbih etmelerini emretti. Ayrıca demiri eritip mum gibi yumuşatmayı sonrada ona istediği şekli vermeyi öğretti. Davud (a.s) yumuşattığı demirden bütün bedeni örtecek zırhlar yapardı. Böylece savaşta kendini ve askerlerini koruma altına almıştı. Tarihte ilk zırh yapan insan Hz. Davud (a.s) dır.

Sevgili arkadaşlar Allah’u Teala Kuran’ı Kerimde peygamberler kıssası anlatırken her peygamberde ayrı ahkam ayetlerini vurgulamıştır. Müslümanlar adil olmalı, adaletle hükmetmeli. Kişisel çıkarları, zaafları, kızgınlıkları bir mümini adaletle hükmetmekten alıkoymamalı. Adil hükmün şartlarında biride ön yargıya kapılmadan tarafların her ikisini de dinlemektir.

Bir gün iki komşu bahçe sahiplerinden birinin koyunları diğerinin bahçesine girer, sebzelerini yer, bostanı dağıtır. Dahası ağaçlara da zarar verir. Bahçesinin mahvolduğunu gören bahçe sahibi öfkeyle komşusuna gidip zararının hesabını ister. İster ama koyunlarının sahibi oralı bile olmaz. “hayvandır ne yaptığını bilmez. Ben ister miydim senin bahçen zarar görsün; hayvanların yaptıklarından hiç kimseyi sorumlu tutamazsın.” Der. Bahçe sahibi hakkını aramak için Hz. Davud (a.s)’a baş vurur. Hz. Davud koyunların, bahçe sahibine tazminat olarak ödenmesi hükmünü verir. Bu kararı duyan Davud (a.s)’ın oğlu Süleyman (a.s):

- Ey babacığım ben bu meselede şöyle hüküm veriyorum. Bahçe koyunların sahibine teslim edilsin. Onu dünkü bozulmamış haline getirinceye kadar çalışıp ıslah etsin. O zamana kadarda koyunlar bahçe sahibine teslim edilsin, onların sütünden yününden yararlansın.

Hz. Davud (a.s) oğlunun hükmünü çok beğenir. Her ikisi birden kendilerine hüküm ve ilim veren yüce Allah’a hamd ederler.
Yüce Allah Kuran’ı Kerimde peygamberlere mucizevi özellikler verdiğinden söz eder. Yüce Allah Davud peygambere de dağlara ve kuşlara Hz. Davud (a.s) la birlikte Allah’ı tesbih etmelerini emretti. Ayrıca demiri eritip mum gibi yumuşatmayı sonrada ona istediği şekli vermeyi öğretti. Davud (a.s) yumuşattığı demirden bütün bedeni örtecek zırhlar yapardı. Böylece savaşta kendini ve askerlerini koruma altına almıştı. Tarihte ilk zırh yapan insan Hz. Davud (a.s) dır.

Sevgili arkadaşlar Allah’u Teala Kuran’ı Kerimde peygamberler kıssası anlatırken her peygamberde ayrı ahkam ayetlerini vurgulamıştır. Müslümanlar adil olmalı, adaletle hükmetmeli. Kişisel çıkarları, zaafları, kızgınlıkları bir mümini adaletle hükmetmekten alıkoymamalı. Adil hükmün şartlarında biride ön yargıya kapılmadan tarafların her ikisini de dinlemektir.

Bir gün iki komşu bahçe sahiplerinden birinin koyunları diğerinin bahçesine girer, sebzelerini yer, bostanı dağıtır. Dahası ağaçlara da zarar verir. Bahçesinin mahvolduğunu gören bahçe sahibi öfkeyle komşusuna gidip zararının hesabını ister. İster ama koyunlarının sahibi oralı bile olmaz. “hayvandır ne yaptığını bilmez. Ben ister miydim senin bahçen zarar görsün; hayvanların yaptıklarından hiç kimseyi sorumlu tutamazsın.” Der. Bahçe sahibi hakkını aramak için Hz. Davud (a.s)’a baş vurur. Hz. Davud koyunların, bahçe sahibine tazminat olarak ödenmesi hükmünü verir. Bu kararı duyan Davud (a.s)’ın oğlu Süleyman (a.s):

- Ey babacığım ben bu meselede şöyle hüküm veriyorum. Bahçe koyunların sahibine teslim edilsin. Onu dünkü bozulmamış haline getirinceye kadar çalışıp ıslah etsin. O zamana kadarda koyunlar bahçe sahibine teslim edilsin, onların sütünden yününden yararlansın.

Hz. Davud (a.s) oğlunun hükmünü çok beğenir. Her ikisi birden kendilerine hüküm ve ilim veren yüce Allah’a hamd ederler.
Yüce Allah Kuran’ı Kerimde peygamberlere mucizevi özellikler verdiğinden söz eder. Yüce Allah Davud peygambere de dağlara ve kuşlara Hz. Davud (a.s) la birlikte Allah’ı tesbih etmelerini emretti. Ayrıca demiri eritip mum gibi yumuşatmayı sonrada ona istediği şekli vermeyi öğretti. Davud (a.s) yumuşattığı demirden bütün bedeni örtecek zırhlar yapardı. Böylece savaşta kendini ve askerlerini koruma altına almıştı. Tarihte ilk zırh yapan insan Hz. Davud (a.s) dır.

Sevgili arkadaşlar Allah’u Teala Kuran’ı Kerimde peygamberler kıssası anlatırken her peygamberde ayrı ahkam ayetlerini vurgulamıştır. Müslümanlar adil olmalı, adaletle hükmetmeli. Kişisel çıkarları, zaafları, kızgınlıkları bir mümini adaletle hükmetmekten alıkoymamalı. Adil hükmün şartlarında biride ön yargıya kapılmadan tarafların her ikisini de dinlemektir.

Bir gün iki komşu bahçe sahiplerinden birinin koyunları diğerinin bahçesine girer, sebzelerini yer, bostanı dağıtır. Dahası ağaçlara da zarar verir. Bahçesinin mahvolduğunu gören bahçe sahibi öfkeyle komşusuna gidip zararının hesabını ister. İster ama koyunlarının sahibi oralı bile olmaz. “hayvandır ne yaptığını bilmez. Ben ister miydim senin bahçen zarar görsün; hayvanların yaptıklarından hiç kimseyi sorumlu tutamazsın.” Der. Bahçe sahibi hakkını aramak için Hz. Davud (a.s)’a baş vurur. Hz. Davud koyunların, bahçe sahibine tazminat olarak ödenmesi hükmünü verir. Bu kararı duyan Davud (a.s)’ın oğlu Süleyman (a.s):

- Ey babacığım ben bu meselede şöyle hüküm veriyorum. Bahçe koyunların sahibine teslim edilsin. Onu dünkü bozulmamış haline getirinceye kadar çalışıp ıslah etsin. O zamana kadarda koyunlar bahçe sahibine teslim edilsin, onların sütünden yününden yararlansın.

Hz. Davud (a.s) oğlunun hükmünü çok beğenir. Her ikisi birden kendilerine hüküm ve ilim veren yüce Allah’a hamd ederler.
Yüce Allah Kuran’ı Kerimde peygamberlere mucizevi özellikler verdiğinden söz eder. Yüce Allah Davud peygambere de dağlara ve kuşlara Hz. Davud (a.s) la birlikte Allah’ı tesbih etmelerini emretti. Ayrıca demiri eritip mum gibi yumuşatmayı sonrada ona istediği şekli vermeyi öğretti. Davud (a.s) yumuşattığı demirden bütün bedeni örtecek zırhlar yapardı. Böylece savaşta kendini ve askerlerini koruma altına almıştı. Tarihte ilk zırh yapan insan Hz. Davud (a.s) dır.

Sevgili arkadaşlar Allah’u Teala Kuran’ı Kerimde peygamberler kıssası anlatırken her peygamberde ayrı ahkam ayetlerini vurgulamıştır. Müslümanlar adil olmalı, adaletle hükmetmeli. Kişisel çıkarları, zaafları, kızgınlıkları bir mümini adaletle hükmetmekten alıkoymamalı. Adil hükmün şartlarında biride ön yargıya kapılmadan tarafların her ikisini de dinlemektir.

Bir gün iki komşu bahçe sahiplerinden birinin koyunları diğerinin bahçesine girer, sebzelerini yer, bostanı dağıtır. Dahası ağaçlara da zarar verir. Bahçesinin mahvolduğunu gören bahçe sahibi öfkeyle komşusuna gidip zararının hesabını ister. İster ama koyunlarının sahibi oralı bile olmaz. “hayvandır ne yaptığını bilmez. Ben ister miydim senin bahçen zarar görsün; hayvanların yaptıklarından hiç kimseyi sorumlu tutamazsın.” Der. Bahçe sahibi hakkını aramak için Hz. Davud (a.s)’a baş vurur. Hz. Davud koyunların, bahçe sahibine tazminat olarak ödenmesi hükmünü verir. Bu kararı duyan Davud (a.s)’ın oğlu Süleyman (a.s):

- Ey babacığım ben bu meselede şöyle hüküm veriyorum. Bahçe koyunların sahibine teslim edilsin. Onu dünkü bozulmamış haline getirinceye kadar çalışıp ıslah etsin. O zamana kadarda koyunlar bahçe sahibine teslim edilsin, onların sütünden yününden yararlansın.

Hz. Davud (a.s) oğlunun hükmünü çok beğenir. Her ikisi birden kendilerine hüküm ve ilim veren yüce Allah’a hamd ederler.
Bir gün Hz. Davud (a.s) bir odada yalnız ibadet ediyordu. Birde ne görsün duvardan daha önce görmediği iki kişi atlar. Hz. Davud (a.s) ürkerek onlara bakar. Onlardan biri:

- Korkma biz birbirinin hakkına tecavüz etmiş iki davacı, aramızda adaletle hükmet ondan ayrılma. (Sad suresi: 21,22)

Bu kardeşimin 99 dişi koyunu, benimde bir tek dişi koyunum vardır. Onu da bana ver dedi ve beni tartışmada yendi. (Sad: 23) Davud (a.s):

- Andolsun ki senin dişi koyununu kendi dişi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuş. Doğrusu ortakçıların çoğu birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. İnanıp yararlı işler işleyenler bunun dışındadır ki sayıları ne kadar azdır.

Hz. Davud’un hüküm vermesinden sonra iki kişi aniden kaybolur. Bunun üzerine Davud (a.s) Allah tarafından denendiğini anlar. Hatasını fark eder. Rabbinden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapanmış, tövbe etmiş Allah’a yönelmişti. Zira adaletle hükmetmenin temel kurallarından biri her iki tarafı ön yargısız dinlemektir. Oysa Davud (a.s) bir kişiyi dinledikten sonra hükmünü verdi. Hatasız kul olmaz her insan hata yapabilir. Önemli olan insanın hatasını anlayıp tövbe etmesidir. Allah tövbeleri çokça kabul edendir. Nitekim yüce Allah Sad suresi 25. ayeti kerime de Davud (a.s)’ı bağışladığını belirtmiştir.

Evet sevgili arkadaşlar bizlerde yaşantımızda tek tarafı dinledikten sonra hüküm vermemeliyiz. Bu adil olmaz. Her iki tarafa eşit savunma hakkı tanıdıktan sonra hüküm vermeliyiz.
Bir gün Hz. Davud (a.s) bir odada yalnız ibadet ediyordu. Birde ne görsün duvardan daha önce görmediği iki kişi atlar. Hz. Davud (a.s) ürkerek onlara bakar. Onlardan biri:

- Korkma biz birbirinin hakkına tecavüz etmiş iki davacı, aramızda adaletle hükmet ondan ayrılma. (Sad suresi: 21,22)

Bu kardeşimin 99 dişi koyunu, benimde bir tek dişi koyunum vardır. Onu da bana ver dedi ve beni tartışmada yendi. (Sad: 23) Davud (a.s):

- Andolsun ki senin dişi koyununu kendi dişi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuş. Doğrusu ortakçıların çoğu birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. İnanıp yararlı işler işleyenler bunun dışındadır ki sayıları ne kadar azdır.

Hz. Davud’un hüküm vermesinden sonra iki kişi aniden kaybolur. Bunun üzerine Davud (a.s) Allah tarafından denendiğini anlar. Hatasını fark eder. Rabbinden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapanmış, tövbe etmiş Allah’a yönelmişti. Zira adaletle hükmetmenin temel kurallarından biri her iki tarafı ön yargısız dinlemektir. Oysa Davud (a.s) bir kişiyi dinledikten sonra hükmünü verdi. Hatasız kul olmaz her insan hata yapabilir. Önemli olan insanın hatasını anlayıp tövbe etmesidir. Allah tövbeleri çokça kabul edendir. Nitekim yüce Allah Sad suresi 25. ayeti kerime de Davud (a.s)’ı bağışladığını belirtmiştir.

Evet sevgili arkadaşlar bizlerde yaşantımızda tek tarafı dinledikten sonra hüküm vermemeliyiz. Bu adil olmaz. Her iki tarafa eşit savunma hakkı tanıdıktan sonra hüküm vermeliyiz.
Hz. Davud (a.s) daima kavmine İslam dinini tebliğ ediyor. Yalnızca bir olan Allah’a ibadet etmelerini emrediyordu. Bir gün insanlar; aslında bir olan Allah’a iman ettiklerini ancak yoğun iş temposundan kurtulup ibadet etme zamanı bulamadıklarını söylediler. Eğer Davud (a.s) onlar için bir ibadet günü tayin ederse, o günü ibadet için ayıracaklarını söylediler.

Denizcilikle geçinen halka Hz. Davud:

- istediğiniz gün cumartesi, o gün avlanmak yasak, o gün Allah’a ibadet edin.

Çoğunluğu verdiği söze sadık kalmak istemiyordu. Gözleri hep denizde ki balıklarda idi. Yüce Allah onların yoldan çıkmaları nedeniyle cumartesi o bölgeye sürüyle balık yollayıp diğer günler azaltarak deniyordu. Kafirler, müşrikler buna dayanamazlar; müminler her şeyin Allah’dan geldiği bilincinde, verdikleri sözde dururlar. Böylece akla kara birbirinden ayrılır.

Kafir ve müşrikler Cuma gecesinden ağlarını denize atıyor, cumartesi gecesi topluyorlardı. Yada denize bağlı havuzlar açıp cumartesi gecesi o havuzların denizle bağlantısını kesiyor, havuzda kalan balıkları avlamış oluyorlardı. Bu planlarıyla insan ancak kendini aldatabilir. Zira yüce Allah her an görüp işitir, dahası insanların içinden geçenleri bile bilir. O aldatılmaktan uzaktır.

Bir gurup mümin hiç denizle ilgilenmeden vaat ettikleri gibi cumartesini yalnızca Allah’a ibadetle geçirirken; diğer bir mümin gurup ilaveten Cumartesini hileli balık avlayanlara nasihat edip, yaptıklarının hatalı olduğunu, Allah’dan tövbe edip vazgeçmelerini söylüyorlardı. Hem de onların alaylarına, küçük görmelerine, azarlamalarına karşılık vazgeçmiyorlardı. Çünkü onlar batıl ve sapıklık karşısında susmanın, bir nevi destek olmak olduğunun bilincinde idiler. Hem Allah’ın huzuruna batıl karşısında susmadıklarının yük akıyla çıkmayı, hem de ola ki kafirler, Allah’a karşı gelmekten sakınırlar diye düşünüyorlardı.

Kafirler ve müşrikler Hz. Davud (a.s)’ın ikâzlarına da aldırmayınca Hz. Davud:

- Allah’ım kavmimden bir çok insan sapıttıkça sapıttı. Benim ikâzım onlara tesir etmiyor, lanet onların üzerine olsun. dedi.

Bunu üzerine Allah İsrail oğullarını cezalandırdı. İman etmeyenlere” aşağılanmış birer maymun olun” dedi de onlar bir maymun gibi başıboş yaşadılar. Zaten iman etmeyenler maymunluğa gönülden talipler. Maymundan türedik diye bangır bangır bağırıyorlar