Arama


LaSalle - avatarı
LaSalle
Ziyaretçi
11 Mayıs 2010       Mesaj #2
LaSalle - avatarı
Ziyaretçi
Büyük Petro. Deli Petro (1672 - 1725)

1672 yılında Moskova'da doğdu ve kendi kurduğu Saint-Petesburg (Leningrad) da 1725 yılında öldü. Rusyayı Avrupalılaştırmak için çalışmalar yaptı. Petro'nun ilk işi bir ordu ve donanma meydana getirmek olmuştur. İngiliz gemilerinin nasıl yapıldığını öğrenmek için iki defa Arkanjel'e seyahat etmiş, mühendisler getirterek Voronej ve Don nehirleri üzerinde ilk Rus donanmasını yaptırmıştır.

Rusya'nın sahili olmadığı ve Karadenize inmek için Petro 1696'da Azak kalesine hücum ederek Osmanlının elinden aldı. 1709'da da onikinci Charles'e karşı Poltava zaferini kazanarak onu Osmanlıya sığınmaya mecbur etti. Petro İsveç kralının kendisine teslim edilmesini istemişti. Osmanlı bunu kabul etmeyerek kralı beş sene muhafaza etmiş ve sonra memleketine kaçmasına imkan vermiştir. Osmanlıyla bu sebepten dolayı muharebeye girişti fakat Baltacı Mehmed Paşa'nın kumandası altında bulunan Osmanlı ordusu tarafından Prut'ta 1711'de zor durumda bırakılmıştı.

Baltacı Mehmed Paşa biraz azimli davransaydı, Petro ya yenilecek ya da askeriyle birlikte mahvolacaktı. Petro osmanlının elinden ucuz kurtulduktan sonra Azak kalesini tekrar elden çıkardı. Baltacı Mehmed Paşa'nın Katherina'dan etkilenerek sulh yapmak gerektiği fikrini savunduğu söylenmektedir.

Petro elli üç yaşında öldü. Ünvanını hakkıyla kazanmış hükümdarlardandır. Yaptığı birçok değişikliklerden ve insafsızca şiddetinden dolayı eski tarihciler ona Deli Petro derler.
Ek bilgi

Rus çarlarından. Osmanlıların Deli, Rusların da Büyük Petro lakâbı verdikleri Rus çarıdır. Rusların Romanov hânedan âilesindendir. 1672 yılında Moskova’da doğdu. Babası Çar Aleksi, annesi Nataliya Narıyşkına’dır. Asıl adı Pyotr Velikiy Alekseyeviç’tir. 1676 yılında Çar Aleksi ölünce, Çariçe Mariya’nın oğulları tarafından Kremlin’den uzaklaştırıldı. Petro’nun gençliği Moskova dışında, Preobrajenkoye ve Senyonovskoye’de geçti. Çar III. Feodor 1682’de ölünce, Rus çarı oldu. Çariçe ve Strelestler’in darbesiyle tahttan indirilerek, V. İvan çar oldu. Petro Moskova’dan tekrar uzaklaştırıldı. Moskova dışında sefil bir hayat sürüp; eğitim, öğretim ve terbiyeden mahrum bir şekilde yetişti. Beşinci İvan’ın 1689’da ferâgati, annesinin de 1694 yılında ölmesiyle, Rusya’nın tek hâkimi oldu.

Birinci Petro, Rusya’da iktidara bütünüyle hâkim olunca; kuzeyde Baltık Denizine çıkma, güneyde Karadeniz’e inme siyâsetini tâkip etti. Çar Petro’nun “Sıcak denizlere açılma” siyâseti, Rus yayılmasının temeli olup, bütün Rus, hükümet ve devlet adamları bunu benimseyerek, bu istikâmette faaliyette bulundular. Osmanlı Devleti ve Türkiye aleyhinde, Hıristiyanlık ve Şiîlik âleminin, kutsal ittifakına girdi. Rus ordusunu ve donanmasını kuvvetlendirdi.

1699’da, Amiral François Lefort kumandasında kuvvetli bir orduyu Azak Kalesi üzerine gönderdi. Rus ordusu, Azak Kalesini üç aydan fazla kuşattı. Osmanlı müdafaasını aşamayan Rus ordusu, kuşatmanın 95. günü 50.000 asker, 200 top kayıp vererek, 13 Ekim 1695’te geri çekildi. 1696’da Azak Kalesini tekrar kuşattırdı. Osmanlı Devletinin Avrupa cephesinde meşgûl olması ve Azak Kalesinde fazla kuvvet bırakmamasından istifâde ederek, kuşatmayı şiddetlendirdi. Çar Petro, yüz binlik ordusu ve Don Nehrini tâkip ederek gelen donanmasıyla; beş yüz kişilik müdâfilerden, altmış dört günlük kuşatmadan sonra, Azak Kalesini vire ile teslim aldı. 1697-1698 yıllarında Avrupa’yı dolaştı. Avusturya, Lehistan, Venedik devletleriyle imzâlanan 26 Ocak 1699 Karlofça Antlaşmasından sonra, 14 Temmuz 1700 İstanbul Antlaşmasıyla, Osmanlı Devletinden Azak Kalesini aldı.

Baltık Denizine çıkmak için, İsveç’e karşı, Lehistan, Danimarka ve Lehistan krallarıyla anlaşıp, İsveç’e saldırdı. 1700 yılında Narva’da İsveç Kralı Demirbaş Şarl’a yenildi.

İsveç Yenilgisi üzerine Rusya’da hızlı bir yenileştirme faaliyetine girdi. 200.000 kişilik bir ordu meydana getirdi. Onega ve Ladoga gölleri çevresindeki mâdenleri işleterek, top ve gemi sanâyiini geliştirdi. Avrupa’dan teknik eleman, uzman getirtti. İsveç’le mücâdeleye devam ederek, Estonya, İngriya, Karolya, Litvanya bölgelerinin bir kısmını zaptetti. Baltık Denizine çıkmak için 1793’te Petersburg (Leningrad) şehrinin kurulmasını, 1706’da Ladoga Gölünü Moskova’ya bağlayacak su yolunun açılmasını başlattı. Rusya’yı kalkındırma faaliyeti yıllarında; 1705 Astragan, 1707 Donetz, 1708 Don Kazakları isyanlarını da bastırdı.

İsveçle mücâdelede, XII. Şarl’ın 20.000 mevcutlu kuvvetlerini, 45.000’lik ordusu ve yetmiş topla; 8 Temmuz 1709 târihinde Poltava Muhârebesinde yenerek, üstünlük sağladı. İsveç Kralı Şarl’ın ricat yolunu keserek, ülkesine dönmesini engelledi. İsveç Kralı Osmanlı ülkesine sığınınca, Rus ordusu, Osmanlı hudûdunu ihlâl etti. Osmanlı Sultanı Üçüncü Ahmed Han, Çar Petro’nun Karadeniz’e inip, Boğazlara hâkim olma idealini ve hudut tecâvüzünü harp sebebi saydı.

Prut’ta 21 Temmuz 1711’de Baltacı Mehmed Paşa kumandasındaki Osmanlı ordusuna yenilince kaçmak isteyen Deli Petro’nun ricat yolu kesildiğinden kaçamadı. Hayâtından ümidini kesip, sinir krizleri geçirdi. Asabileşerek, delirme alâmetleri gösterdi. Mareşal Baron Şafirov vasıtasıyla Osmanlılarla antlaşma yapılınca, Prut bataklığında boğulmaktan kurtuldu. 22 Temmuz 1711 târihli Prut Antlaşmasıyla, 1696’da aldığı Azak’ı Osmanlılara iâde etti. Osmanlı Devletine tâbi Kırım Hanlığına vergi vermeyi kabul ederek, ülkesine döndü. (Bkz.
Baltacı Mehmed Paşa Osmanlı Devleti sadrazamlarından. 1660 yılında Kastamonu sancağı Osmancık'ta doğdu. Genç yaşta ilim merakı ile Trablus, Tunus ve Cezayir'e kadar gitti. Daha sonra İstanbul'a döndü ve akrabalarından Hacı Sefer Ağa vasıtası ile saraya girdi. Burada önce baltacı oldu. Güzel sesli olduğundan musikiye heveslendi ve müezzin olup "Mehmed Halife" namını kazandı.


1717’de Avrupa seyâhatine çıkarak, Boğazları ele geçirip, Ayasofya Câmiini kiliseye çevirtmek şartıyla, Fransa ve İngiltere’den Osmanlı Devleti aleyhine yardım istediyse de, alamadı.

1721 Niştat Antlaşmasıyla, Estonya, İngriya, Karolye, Litvanya ve kısmen Finlandiya’yı elde etti. Baltık Denizi sâhiline sâhip olunca, devlet merkezini Moskova’dan yeni kurulan Petersburg’a taşıdı. Çar Petro, Rusya’nın hudûdunu doğuda da genişletti. İran Safevî Hânedanının iç karışıklığından faydalanarak, 1722’de Derbend’i, 1723’te Bakü’yü işgâl etti. İran’la yapılan 1723 Petersburg Antlaşmasıyla Rusya’nın hudûdunu Hazar Denizine kadar genişletti.

Çar Petro, Rusya’yı batıda ve doğuda genişleterek, Avrupa’nın en güçlü devleti olma yolunda faaliyette bulundu. Askerî, idârî, dînî, mâlî, sosyal, ıslahat ve tedbirler aldı. Rus ordu ve donanmasını modernleştirerek, kuvvetlendirdi. Devamlı ordu sistemini kurup, sayısını arttırdı. Topçuluk ve ateşli silâhlara ağırlık verdi. Yeni tersâneler kurarak, donanmadaki gemi sayısını arttırdı. Rusya’yı her biri kırk üç vilâyetten meydana gelen sekiz bölgeye ayırdı. Devlet merkezinde dokuz kişilik bir senato meydana getirdi. Kiliseyi Moskova Patrikliği kontrolünden alıp, kendine bağladı. Vergileri arttırdı. Köylüyü topraktan koparacak ağır vergiler koydu. Köylü sefil duruma düştü. Verâset kânununu değiştirdi. Tek mîras usûlüyle azilzâdelerin arâzilerini böldürmedi. Eğitime önem verip; devlet memuru yetiştiren ilk, orta, yüksek ve ihtisas okulları açtırdı. Rus halkını Fransız ve Macar kıyâfetleri giymeye zorladı. Ağır vergiler, hürriyet kısıtlamaları ve halkı Batı usûlünde kıyâfet giymeye zorlaması tepkilere sebep oldu. Çar Petro, orduyu kuvvetlendirip, sayısını arttırdığından, Rus halkının reformlara tepkisini önledi. Rus halkına çok zulüm yaptı. Veliaht olan oğlu Aleksi’yi bile kırbaçlatarak öldürttü. Çar Petro tahta vâris bırakmadan 1725 yılında Petersburg’ta ölünce, Rusya’da büyük entrikalar döndü. Petro’nun eski metresi KraliçeKaterina, bol para dağıtarak ordunun desteğiyle I. Katerina ünvânıyla Çariçe îlân edildi.



DELİ PETRO’NUN VASİYETİ

“Bütün azizlerin ve bunlardan üçü ile tek sıfatta birleşmiş olanın adına, biz Petro, Rusların İmparatoru ve mutlak hâkimi, ahfadımıza tahtta haleflerimize ve Rus devleti hükûmetine bildiririz ki:”


“Kendisinin bize hayat ve taç sunduğu ve ilâhî lütfunu bizden esirgemeyerek, her zaman ve her işde bizi aydınlatan ve destekliyen ulu Tanrı bize hikmeti cismaniye ve ruhaniye vermiş, buna göre de, Rus milleti gelecekte Avrupa’nın efendisi olmak için seçilmiştir.”


“Biz bu fikri bir hakikat üzerine kuruyoruz; o da, Avrupa milletlerinin çoğunun ya kocamış ve çökmek üzere olan bir duruma gelmiş olması, veya bu duruma büyük adımlarla yaklaşmasıdır. Neticede, onlar, yeni milletin kuvvet bulması ve olgunlaşması tahakkuk edince, kolaylıkla ve mutlak surette, onun eline geçecekler”.


“Devraldığımız Rusya bir çaya benziyordu; biz onu şimdi ırmak halinde bırakıyoruz; bizim haleflerimize ise onu deniz haline getirmek kalıyor. Öyle ki, o fakirleşmiş Avrupa’yı yeniden verimli hale getirsin! Onun dalgaları, zayıf eller tarafından kendisine karşı kurulmuş olan bütün sedleri aşmalıdır, İşte onun içindir ki, biz, kendi haleflerimize aşağıdaki talimatnameyi bırakarak, onların dikkatlerini üzerine çekiyor ve onu her zaman gerçekleştirmeye davet ediyoruz:”


“1 - Rus milletini her vakit harb halinde bulundurmak gerek... Maksat, askerleri her ân uyanık bulundurmaktır. Milleti kendine gelmeye bırakmayınız! Gerektiği zamanlar, devletin hazinesinin durumunu sağlamlaştırmalı, zaman zaman silâhları yenilemeli ve taarruz için uygun anlar seçmeli. Her zaman öyle hareket etmelidir ki, barış harbe, harp de barışa hizmet etsin ve bunların topu yalnız biricik maksada, Rusyanın gelişmesine yönelsin!..”


“2 - Her türlü vasıtalarla Avrupanın ileri memleketlerinden, harp zamanında askeri önderler, barış zamanında da, bilginleri celbetmeli. Maksat, Rus milletini verimlerinden faydalandırmak ve kendimizinkine zarar dokundurmamak…”


“3 - Her fırsatta Avrupa dalaveralarına ve çekişmelerine karışmalı… Hele Almanya ile ilgili olanlara… Çünkü o bize en yakın olmakla beraber, bizi en çok ilgilendirendir de…”


“4 - İçindeki intizamsızlığı ve keşmekeşi körükleyerek, Polonya’yı parçalamalı… Selâhiyet sahibi zatları altın ile satın almalı, kral seçiminde manivelâyı elde tutabilmek için asılzadeleri ve millet meclisini nüfusumuz altında bulundurmalı, onları da satın almalı; kral seçiminde bize uygun olan partileri desteklemeli… Rus ordusunu Polonya’ya sokmalı ve onu daima orada bulundurabilmek için fırsatlar aramalı… Komşu devletler güçlük çıkarırlarsa, onlara da pay vererek, onları teskin etmeli ve verileni geri alabilmek için de fırsat beklemeli…”


“5 - İsveç’ten, mümkün olduğu kadar bol yer almalı ve onun bize hücum etmesini sağlamalı; böylece de onun altedilmesine sebep bulmalı… Bunu başarabilmek için de İsveç ve Danimarka’yı birbirinden ayırmalı ve aralarındaki rekabeti körüklemeli…”


“6 - Rus Çar ailesine mensup olanların her zaman Alman kral ailesine mensup gelinler seçmeleri gerektir; maksat aile bağlarını çoğaltarak, menfaatlerini yaklaştırmak, Almanya’yı bizim işe bağlamak ve nüfuzumuzu yaymaktır.”


“7 - Ticareti geliştirmek için, İngiltere’nin ittifakını aramalı… Bu devlete donanmasından dolayı ihtiyacımız vardır; aynı zamanda donanmamızın gelişmesi bakımından da yardımcımız olabilir. Kereste ve başka Rus mallarını ona vererek, karşılığında malzeme almalı ve onun tâcir ve denizcileri ile bizimkiler arasında daimâ teması sağlamalı…”


“8 - Rusyanın sahası kuzeyde, aralıksız olarak, Baltık denizi kıyıları boyunca ve güneyde Karadeniz kıyıları boyunca, genişlemelidir.”


“9 - Mümkün olduğu kadar, İstanbul’a ve Hindistan’a yaklaşmalı… Her kim İstanbul’u ve Hindistan’ı eline geçirirse dünyanın hâkimi odur. Bunun için Rusya mütemadiyen Türkiye ile harp etmeli; sonra da İranla, Karadeniz sahillerinde askerî limanlar kurmalı; bu denizle beraber Baltık denizine de sahip olmalıdır. Her ikisi de projenin tahakkuk edebilmesi için önemli köprübaşları teşkil eder. İran körfezine ulaşabilmek için, İran’ın çökmesini hızlandırmalı; mümkün olursa, Suriye vasıtası ile, Rusya’nın Yakın - Doğu ile olan eski ticaretini canlandırmalı; ve bu yolda, dünyanın hazinesi olan Hindistan’a ulaşabilmeğe çalışmalı… Bu maksada erişebilirsek, artık İngiliz altınına ihtiyacımız kalmaz…


“10 - Avusturya ile ittifak akdetmeli ve titizlikle onu korumalı… Gelecekte, onun Almanya’ya sahip olma isteklerini desteklemeli, fakat el altından, Alman prenslerinin Rus yardımını istemesini sağlamalı ve sonra da üzerlerine bir nevi himaye kurmalı, böylelikle müstakbel hâkimiyetimizi hazırlamalıdır.”


“11 - Avusturya hanedanını, Türklerin Avrupa’dan çıkarılmasına teşvik etmeli ve İstanbul’un fethinden sonra, onun gazabını söndürmek için, ya onu Avrupa devletleri ile harbe sokmalı yahut da elde edilen Türk topraklarından bir kısmını ona bırakmalı… Bunların hepsi de sonradan geri alınabilir.”


“12 - Macaristan’da, Güney Polonya’da yaşamakta olan bütün firarî Yunanlıları, Rusya’nın etrafına toplamak için gerekli olan bütün imkânlardan faydalanmalıdır; onlara kendimizi faaliyet merkezi olarak tanıtmalı, onları desteklemeli, üzerlerinde, ruhani başkanlıkla ilgili, umumî bir hâkimiyet kurmalı ve bunlardan, birçok düşmanlarımızın ordugâhlarında, dostumuz olarak, faydalanlamalı.”


“13 - Böylece, İsveç parçalandıktan, İran yenildikten, Lehistan boyunduruk altına alındıktan, Türkiye istilâ edildikten, ordularımız birbirine kavuştuktan Kara ve Bâltık denizleri donanmamız tarafından muhafaza altına alındıktan sonra, dünya hakimiyetini paylaşmak için ayrı ayrı ve gizli olarak, ilkin (Versay) hanedanına, sonra da Viyana’nınkine teklifte bulunulmalı. Bu iki hanedandan birisi teklifimizi kabûl ederse hırs ve menfaatperestliği körüklenirse, - ki buna şüphe yoktur- onu, ötekini yok etmek için kullanmalı… Sonunda biz, geri kalanları da yok eder, bunun için de bir savaş tertip ederiz; Rusya bütün Doğu’nun ve Avrupa’nın büyük bir kısmına hâkim olduğundan, savaşın sonucu da şüpheli olamaz.”


“14 - Farazâ, her iki devlette Rusya’nın teklifini reddederse (ihtimal dâhilinde değil), o vakit ikisinin arasına nifak sokmaya ve onları zayıflatmaya çalışmalı… Tâ ki Ruslar, birleşik kuvvetlerini harekete geçirebilsin… Karadeniz’le Baltık sahillerindeki kıtalarımızın himayesinde bulunan, önemli iki donanma (birisi Azak denizinden, öteki de Arkaniel limanından) harekete geçecektir. Akdeniz’e ve Okyanusa geçerek bir taraftan Fransa’yı öte taraftan Almanya’yı kat edecekler… Bu iki devleti yendikten sonra, Avrupa’nın bakiyesi dövüşsüz ve kolaylıkla hâkimiyetimiz altına geçecektir. Böylece de Avrupa yenilmeli… yenilecektir de!..”








Son düzenleyen Safi; 19 Aralık 2015 20:59