Arama


The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
23 Haziran 2010       Mesaj #5
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye

İZMİR'İN İŞGALİ


15 Mayıs 1919'da Paris Konferansı'nda verilen karar ve Mondros Ateşkes Antlaşması'nın 7. madde hükmünce;
  • İzmir Yunanlılar tarafından işgal edildi.
  • Yunanlılar'ın bu konudaki bahanesi ise Rum ve Hıristiyan halkın Batı Anadolu'da katledilmesidüşüncesini dünya kamuoyuna duyurmala­rıydı. (Daha sonra Amiral Bristol Raporuyla doğuda Ermeni - batıda Yunan çoğun­luğunun olmadığı ortaya çıkacak.)
Paris Barış Konferansı; itilaf devletlerinin ilk kez kendi aralarında anlaşmazlığa düşmesine neden olmuştur.
  • Sevr Antlaşmasının imzalanmasınada Paris Barış Konferansı karar vermiştir.
  • Yunanlılar'a karşı ilk kurşunu atan gazeteci Hasan Tahsin'dir.
  • Bu olay milli bilincin uyanmasına ve Anadolu içlerine yayılmasına neden oldu.
İZMİR'İN İŞGALİ (15 Mayıs 1919)

  • Yunanlılar İzmir ve çevresinde Rum nüfusunun Türkler’den fazla olduğunu iddia etmiştir.
  • Yunanlıların iddiası çürütülmüştür.
  • Yunanlılar Avrupalı devletlerin de desteğini alarak İzmir’i işgal etmiştir (15Mayıs 1919).
  • Hasan Tahsin adında bir gazeteci Yunanlılara ilk kurşunu atarak Milli Mücadele’yi başlatmıştır.
  • Yunanlılar kısa sürede Gediz ve Menderes vadilerini işgal etmiş Manisa ve Aydın’a kadar ilerlemişlerdir.
  • Yunanlıları Aydın’dan sonra Demirci Mehmet Efe, Salihli yakınlarında da Çerkez Ethem durdurmuştur.
  • Halk, asker, efeler ve eskiden eşkıyalık yapan bazı kişiler tarafından direniş cemiyetleri kurulmuş ve Kuva-yı Milliye birlikleri oluşturulmuştur.

İZMİR'İN İŞGALİNE TEPKİLER


İzmir'in işgali tüm Türkiye'de büyük bir heyecan ve tepki yarattı. Eski uyrukları Yunanlılar'ın İzmir'i işgali, Türk Ulusu'nun "Ulusalcılık" duygusunu kamçıladı. İzmir adı Kurtuluş Savaşı'nın amacı ve savaş stratejisinde odak noktası oldu.

İzmir'in işgal edildiği haberi aynı gün Hükümet tarafından duyulduğunda şaşkınlık yarattı. Çünkü İngiliz Yüksek Komiseri, Sadrazam Damat Ferit Paşa'ya daha birkaç gün önce, İzmir'in işgal edilmeyeceğine söz vermişti. İzmir'in işgali Hükümet bildirisi olarak 16 Mayıs tarihli İstanbul gazetelerinde yer aldı. Reddi İlhak Heyeti yurdun dört yanına çektiği telgraflardaki "İşgal başladı. İzmir ve yöreleri ayakta ve heyecandadır. İzmir son ve tarihi gününü yaşıyor. Son umudumuz ulusumuzun göstereceği direnişe bağlıdır. Mitingler yaparak, telgrafla her yere başvurunuz. Vatan ordusuna katılmaya hazırlanınız" sözleriyle duyurdu. İzmir Müdafaa-i Hukuku Osmaniye Derneği ise, İstanbul'daki devlet adamlarına ve A.B.D. temsilcisine çekilen bildiride, "... Avrupa on milyon Müslüman ve Türk'ün idam ve imhasına karar vermişse, ulusumuz buna uymayacak ve vatan uğrunda, kahramanca çarpışarak ölmeye hazır bulunacaktır. Tarih bütün bir ulusun varlığını savunmak için asıl öldüğünü gösterecektir." deniyordu. Türk basını, baskılara rağmen haberi ulusun duygularını yansıtacak biçimde verdi. Haberin duyulması tüm yurtta bomba gibi patladı. Toplantılar yapılmaya başlandı. 19 Mayıs'ta İstanbul'da dükkânlar kapandı. Göğüslerinde "İzmir Türk kalacaktır" rozeti taşıyan binlerce insan Fatih Belediye Dairesi önünde toplandı1ar. Aydınlar halkı coşturan konuşmalar yaptılar. Bir Türk kadını, Halide Edip Adıvar konuşmasında:

"Müslümanlar Türkler, Türk ve Müslüman bugün en kara gününü yaşıyor. Gece karanlık bir gece... Fakat insan hayatında sabahı olmayan gece yoktur, yarın belki, patlak bir sabah olacaktır" diye haykırıyordu, 22 Mayıs 'ta Kadıköy ve 23 Mayıs'ta ise büyük bir insan selinin oluşturduğu Sultan Ahmet Mitingi yapıldı. Erzurum'da İzmir'in işgali duyulur duyulmaz, Padişah'a Hükümete ve yabancı devlet temsilcilerine protesto telgrafı çekildi. Aynı felaketin kendi başlarına gelebileceğini, Ermeni istekleri uğruna İtilaf Devletleri'nin Türk'ün hakkını çiğnemekten çekinmeyeceğini gören Erzurum Müdafaa-i Hukuku Milliye Derneği, Erzurum ve çevresinde mitingler düzenlediler. Kütahya'da yapılan mitinge Müslüman olmayanlar da katıldılar. Trakya'da ise heyecan ve endişe bir arada idi. Burası her an Yunanlılar tarafından işgal edilebilirdi. Katliamı görüp İzmir'den içerilere göç edenler olayları anlatarak bir elektrik akımı gibi düşmana silahla karşı konulması ruhunu etkilediler.

Yunanlılar'ın İzmir'i işgalinden önce de çeşitli yerler işgal edilmişti. Fakat bu derece etkili olmamıştı Musul, Adana, Kudüs, Şam gibi yerlerin işgali karşısında direniş gösterilmemişti. Kamuoyu, Padişah ve Hükümet , bağımsız bir Osmanlı Devleti'nin hayal olduğunu ve büyük bir devletin güdümünde, hiç değilse bir süre yaşanılması gerektiğini kabul ediyorlardı. Hele Padişah'ın "Kavm-i Necip" dediği İngiliz isteklerini körü körüne uygulaması, yüzyıllardır bu makama dinsel ve geleneksel bağlarla bağlı Türk Ulusu'nu da kadere razı ediyordu. Oysa Yunanlılar kalıcı olarak gelmişlerdi. Şimdiye kadar Hıristiyanlara kaybedilen yerlerde Türklüğe ve Müslümanlığa ait her şey silinmişti. Daha dün Türk'ün yönetiminde yaşayan Yunanlıların İzmir'i işgali, Türk Ulusu için onur kırıcı kabul edilmez bir olaydı ve bu yüzden de ulusun uyanışına neden oldu. Artık Padişah bile bu olay karşısında Türk Ulusu'nun ayaklanışını engelleyemez yanan bağımsızlık ateşini söndüremezdi.

Yunan işgaline karşı tüm yurtta gösterilen bu tepki Türk Ulusu'nun Ulusal bilincinin uyanışı, İtilaf Devletleri'nin Türkiye'yi parçalamak için hazırladıkları planların karşısında şahlanışın ilk belirtisi oldu. Fakat bütün bunlar merkezi bir birlik ve otoriteden yoksun, dağınık ve eğer ulusal bir otorite ve birlik kurulmadığı takdirde çözülüp dağıtılabilecek ve etkisini yitirebilecekti. Fakat tarih Türk Ulusu'na büyük bir fırsat veriyordu. M. Kemal Paşa aynı tarihlerde Anadolu topraklarına ayak basmış ve ulusun kaderini hazırlıyordu.

Türk Ulusu'nun hakkını savunması gereken Padişah ve Hükümet acz içinde ve yalnız kendi çıkarını düşünüyordu. Bunun için de İngilizlerin her istediğini de kabul ediyordu. Veliaht Abdülmecit Efendi'nin önerisi ile son durumu görüşmek üzere Vahdettin bir Şura-yı Saltanat toplanmasını istedi. 26 Mayıs'ta Yıldız Sarayı'nda Padişah'ın açış konuşması ve Damat Ferit'in açıklamaları ile devam eden toplantıda, İzmir'in işgalinin ilhak olduğu ve Wilson İlkeleri'nin uygulanmadığı ve gerekli girişimlerin yapılmadığı ileri sürülerek bir "Şura-yı Milli" kurulması istendi. Fakat Sadrazam ve Padişah ileri sürülen önerileri ciddiye almadılar ve toplantı dağıldı.
Son düzenleyen Safi; 20 Ekim 2016 21:17
Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (: