Arama

Özge Özpirinçci - Tek Mesaj #4

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
3 Temmuz 2010       Mesaj #4
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
‘AŞKA İNANCIMI GERİ KAZANDIM!’
‘Veda’ ile ilk kez beyazperdede görünen Özge Özpirinçci, aşkın günümüzde eski değerini yitirdiği görüşünde: “Bir daha ‘Romeo ve Juliet’ olmayacak. Bir daha ‘Atatürk ve Fikriye’ olmayacak. Artık, Sarkozy ile Carla Bruni aşkları var!”
Zülfü Livaneli’nin yazıp yönettiği ‘Veda’ filminde, Atatürk’ün aşık olduğu ‘Fikriye’ karakterini canlandıran Özge Özpirinçci, “Zülfü Livaneli’yle tanıştığım an onun enerjisinden çok etkilendim ve gözlerim doldu” dedi. Filmdeki intihar sahnesinde gösterdiği performansla çok konuşulan genç oyuncu, “Atatürk, Latife’yle evliydi ama onun esas kadını Fikriye’dir. Çünkü kavuşulmayan aşklar efsane olur” şeklinde konuştu.

Ad:  veda66.jpg
Gösterim: 2596
Boyut:  54.8 KB

ELİM AYAĞIM BOŞALDI

‘Veda’ projesi size nasıl ulaştı?

Projeyi ilk duyduğumda o kadar çok heyecanlandım ki; neler olup bittiğini çabuk unuttum. Ben bu rolü nasıl kabul ettim, neler oldu hiç bilmiyorum. Her şey havada uçuşuyor. Kamera Film’e görüşmeye gittiğimde bana “Zülfü Livaneli yazdı, kendisi yönetecek” dedikleri zaman, elim ayağım boşaldı. Benim için çok önemli bir referanstı. Zülfü Abi’nin, her insanın üstünde bir hayat kredisi var. Bizim kuşağımıza kadar yetişmiş, eserleri takip edilmiş ve halen de bilinen, tanınan ve sevilen bir insan. Bana uzaktan akrabammış gibi geliyor. Çok uzun senelerdir tanımıyormuş gibiyim. Çünkü çok uzun zamanlardan beri evimin içinde, ailemin içinde, sohbetlerimin içinde hep Zülfü Livaneli var. Onunla çalışmak çok heyecan vericiydi. Sonra bu heyecan gurura dönüştü.

Zülfü Livaneli’yle ilk tanışmanız nasıl oldu?

Kamera Film’den sonra beni Zülfü Livaneli’nin ofisine yönlendirdiler. Odasına girdiğim anda içime huzur doldu, gözlerim dolmaya başladı. Zülfü Abi bana “Her an ağlayacakmış gibi bakıyorsun” dedi. Aslında o an gerçekten de ağlayabilirdim…

ELEŞTİRMEK ÇOK KOLAY


Filmde ‘Latife Hanım’ın kötü gösterildiği, Fikriye’ye torpil yapıldığı eleştirilerine katılıyor musunuz?
Bence çok yanlış… Latife’ye baktığınız zaman ne kadar önemli şeyler yaptığını görürsünüz aslında. Kadın hakları konusunda çok önemli çalışmaları olmuş bir kadın… Atatürk’ün yanına yakıştırdığı kadın aslında Latife’dir. Türk kadınlarına örnek gösterebileceği modern bir Cumhuriyet kadınıdır. Üç yabancı dil biliyor ve bunları kendisine saklamıyor. Elini taşın altına koyuyor. Yabancı dilde ültimatomlar yazıyor; “Gelin evimi karargah yapın” diyor. Bunlar hep çok önemli detaylar. Atatürk’ün hayatını ve çevresindekileri bilen insanlar zaten Latife Hanım’ı da bilmeli. Bilmiyorlarsa açıp okumalılar. Hiçbir şey bilmeden eleştirmek çok kolay… Sinan Tuzcu’nun dediği gibi; ekip olarak bu tür eleştiriler karşısında kalın bir deri oluşturmak zorundayız. Biz çok gurur duyulası bir şey yaptık.

BU NASIL BİR DOSTLUKTUR?


Filmi izlerken en çok etkilendiğiniz sahneler hangileri oldu?

Balkan Göçü’nden sonra Atatürk’ün annesini cami avlusunda bulduğu sahne müthiştir. O sahnede içim cız eder. Sonra Salih Bozok’un kapıya yaslanıp “Allah’ım bana kuvvet ver” dedikten sonra Paşa’nın yanına girdiği sahne çok etkileyicidir. Bir de benim intihar sahnem… Fikriye’nin öldüğü sahne çok vurucudur.

Filmde en çok hangi karakterler ilginizi çekti?

Salih Bozok karakteri çok çekiyor beni. Fikriye’nin kendisini Atatürk’e adamasının altında aşk var. Peki, Salih Bozok’un ölecek kadar kendini ona adamasının altındaki nedir? Bu nasıl bir dostluk, nasıl bir sevgi… Günümüzde böyle dostluklar da yok. Böyle aşklar yok ama böyle ölümüne dostluklar da yok. Tüketim toplumuyuz artık. “Bu gider öteki gelir. Dosta ne gerek var? İnternette takılır, buluruz birini” diyoruz. İnsani özelliklerimizi kaybettik artık. Dokunduğumuz tek şey klavye oluyor. Ben de böyle bir insan olmamak için çabalıyorum…

SERT DEĞİL AMA DİSİPLİNLİ


‘Fikriye’ rolüne hazırlanırken çıkış noktanız ne oldu?

Aşık bir kadından yola çıktım. Körü körüne aşık bir kadın Fikriye… Benim her zaman gıpta ettiğim bir şey bu. Bugün artık böyle aşklar yok; bence olmayacak da. Bir daha ‘Romeo ve Juliet’ olmayacak. Bir daha ‘Atatürk ve Fikriye’ olmayacak. Artık, Sarkozy ile Carla Bruni aşkları olacak. Onlara da ne kadar inanacağız bilmiyorum. ‘Fikriye’yi oynamak aşka inancımı yükseltti.

Atatürk Latife ile evli olduğu halde sizce neden tarih boyunca esas kadın olarak Fikriye algılanıyor?

Çünkü sonu olmayan ve kavuşulamayan aşklar her zaman efsanedir. Her zaman daha değerlidir. Atatürk’ün ‘esas kadını’nın Fikriye olmasının gerisinde trajedi yatıyor. İçinde trajedi olan aşklar ise hep ölümsüzdür.

Nasıl bir set süreci geçirdiniz?

Set çok keyifliydi. Yedi hafta sürdü. Ben dizi çekimlerinden dolayı gidip gelmek zorunda kaldım. Orada kendimi evimdeymiş gibi hissettim.

Zülfü Livaneli’yle iletişiminiz nasıldı?

Zülfü Abi, erken saatlerde sete gelip bütün hazırlıkların tamamlanmasını bekler. Herkesin yanına gidip, ilgilenir. Sert biri değil ama bir o kadar da disiplinli… Ondan iletişim adına çok şey öğrendim. Birine kızdığı zaman sesini yükseltmeden sorunu çözmesini izledim. Benim intihar sahnem bittikten sonra tüm set alkışladı. Zülfü Abi’nin de gözleri dolmuştu. Yanıma geldi, elimi tuttu ve “Eline sağlık çok güzel oldu” dedi. Bu yaklaşımı beni çok etkiledi.


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!