Arama

Hacı Bayram Veli - Tek Mesaj #3

Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
20 Kasım 2010       Mesaj #3
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Hacı Bayram-ı Veli


Ölümü: 1429

Anadolu evliyalarının en büyük­lerindendir. Osmanlı hükümdarı Sultan İkinci Murad zamanında Ankara'da, halkı uyarma ve yol gösterme vazife­sini sürdürüyordu. Kendisi Ankaralı idi. Bayram lakabı, Şeyhî Aksaraylı Hamidüddin Efendiye (Somuncu Ba­baya) intisabı bir kurban bayramına rastladığı için kendisine verilmişti. Ta­rikata girmezden önce Bursa medre­selerinde müderris (profesör) idi.

İlimde bu rütbeye yükselmesi onun iyi bir tahsil gördüğünün de belgesidir. Hacı Bayram, şeyhi Somuncu Baba ile hacca gidip döndükten sonra şey­hinin ölümüne kadar onunla Aksa­ray'da ikamet etti. Hamûdüddin Ak-sarayî'nin ölümünden sonra memle­keti Ankara'ya döndü 1429'da ölene kadar irşad vazifesini burada sürdür­dü.

Hacı Bayram, hem büyük bir ilim adamı, hem de hatırı sayılır bir tasav­vuf büyüğü idi. Onun talebelerinden Fatih'in hocası Akşemseddin gibi ün­lü isimler de çıkmıştır. Hacı Bayram sade bir Türkçeyle ilâhiler de söyle­miş, bunların bazıları halk arasında dilden dile dolaşmıştır. Bugün Anka­ra'da adıyla anılan camii ve türbesi bulunmaktadır.

Hacı Bayram'm ünlü bir ilâhisinin ilk kıtası şöyledir:

N'oldu bu gönlüm, n'oldu bu
gönlüm,
Derd-ü gamınla doldu bu gönlüm.
Yandı bu gönlüm, yandı bu gönlüm,
Yanmada derman buldu bu gönlüm.


Hacı Bayram'ın bir menkıbesi: Ankaralı Hacı Bayram Veli, Sul­tan II. Murad'ın saygı duyduğu ma­nevi önderlerlendi. Hükümdarın Hacı Bayram'a saygısı o derece büyüktü ki ona mürid olanlardan vergi almıyor­du. Ama gelin görün ki bütün Anka­ra halkı Hacı Bayram'ın müridi oldu­ğunu iddia ediyordu. Ankara'da kim­den vergi istense, "Ben Hacı Bay­ram'ın müridiyim" deyip işin içinden sıyrılıyordu. Bu durum hükümdara yansıtıldı. Hükümdar Hacı Bayram'a bir mektup gönderip, "Gerçek mürit­lerinizin sayısını bana bildiriniz, sizin bildirdiğiniz herkes vergiden muaf tu­tulmak üzere kabulümdür" dedi.

Hacı Bayram devletine saygılı bir maneviyat büyüğü olarak kendisine bağlılığın kötüye kullanılmasından zaten şikâyetçi idi. Mektubu fırsat bi­lerek müridlik iddiasındaki herkese haber saldı: "Falan gün falan yerde toplanınız" diye. O gün hemen bütün Ankara halkı şeyhlerinin davetine uyarak bildirilen yere akın ettiler. Ha­cı Bayram bir tepeciğe kurdurduğu si­yah kıl bir çadırdan çıkarak kalaba­lığa sordu:

"Beni seviyor musunuz?" Kalaba­lık hep bir ağızdan karşılık verdi: "El­bette seviyoruz."
Bana yürekten bağlı mısınız, iste­sem benim için canınızı verir misi­niz?"
Kalabalık cevap verdi: "Canımız senin yoluna feda olsun."
Hacı Bayram bunun üzerine, "Bugün bana inananları şu çadırın içinde bir bir kurban edip canlarını cennete göndereceğim. Şimdi bir kişi çıksın" dedi.
Kalabalıktan bir kişi çıktı. Hacı Bayram onu çadıra aldı. Çadırda ön­ceden hazırlattığı koyunlardan birini keserek, kanını çadırdan dışarıya akıttırdı. Dışardakiler adamın gerçek­ten kurban edildiğini sanarak ürperdiler. Hacı Bayram dışarı çıktı, "Bir kişi daha gelsin" dedi. Bir adam da­ha çıktı. Onu da çadıra alıp aynı işle­mi yaptı. Sonra dışarı çıktı ve bir kişi daha istedi. İşin şakaya gelir yanı yok­tu. Giden gidiyordu. Bu defa bir şaş­kınlık ve duraksama görüldü. Yine de bir hanım üeri çıktı. Hacı Bayram onu da çadıra aldı. Aynı olay tekrarlan­dı. Dördüncü defa Hacı Bayram kur­banlık isteyince tek kişi çıkmadı.

Hacı Bayram artık hükümdara cevap vere­cek durumdaydı:

— Sultanım vergiden affedilmek üzere gerçek müritlerimi sormuştunuz. Benim gerçek müritlerim iki er kişi ile bir hatun kişiden ibaret üç ki­şidir.


İslam Ansiklopedisi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.