Arama


Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
27 Kasım 2010       Mesaj #30
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Bilme, bilim, ilk emri "oku" di­ye başlayan İslam'ın ilme verdiği önem, ona verdiği destek, ona getir­diği teşvik, bırakın Müslümanı, ko­nu üzerine az çok eğilmiş gayri müslimlerin bile kolayca kabul ettiği bir gerçektir.

İslam ilme çok geniş açıdan bakar. İslam'da ilim deyince yalnız, gerçek­ten çok derin dalları bulunan din ilim­leri anlaşılmamalıdır, islam din ilim­leriyle birlikte dünyaya ait her türlü bilgiyi de teşvik etmiş, elde edilmesi­nin, tahsil edilmesinin yararını vurgu­lamıştır. Dünyamıza, fezaya, tüm ev­rene ait sırların keşfedilmesi, bunlar­dan insanlık yararına sonuçlar çıka­rılması, tam anlamıyla Islami bir ça­badır. Eğer bunu bugün biz Müslü­manlar değil de gayri müslimler ya­pıyorsa bu, Müslümanlığımızın ne ka­dar su götürdüğünün bir belirtisi sa­yılmalıdır.
İslam dini bilimsel çalışma ve araştırmalara hiçbir sınırlama getir­memiştir. Eğer bir sınırlama getirmiş olsaydı, bugünkü Batı'mn ortaçağ ka­ranlığından kurtulması demek olan Rönesans olamazdı. Avrupa, Röne-sansı, tslamın getirdiği, engin ilmi hoşgörü çerçevesinde yapılmış, ger­çekleştirilmiş çalışma ve araştırmala­ra borçludur.

Avrupalılara göre Rönesansın kaynağı eski Yunan ve Roma'dır. M. önceki 2-3 yüzyıl, M. sonraki 2-3 yüz­yılın eski Yunan ve Roma'da bilim, sanat ve edebiyat alanında önemli eserlerin verildiği, büyük bilgin ve fi­lozofların, sanatkârların yetiştiği yüz­yıllar olarak tarihe geçmiştir. Röne­sans, Avrupalılarca, bu eserlerin ye­niden canlandırılması ve benzer eser­ler meydana getirilmesi demektir. Av­rupa işte bunu yapabilmek için, İslamın doğuşunu, bütün ortaçağı kap­layan görkemli gelişmesini beklemek zorunda kalmıştır. Neden? Çünkü kültürünün temelleri saydığı eski Yu­nan ve Roma'ya ait eserleri Müslü­manlar tercüme etmişler, yorumla­mışlar, analiz ve eleştirisini yapmış­lar, Avrupalılar da bütün bunları ta­rihin seyri içinde (Haçlı Seferleri, En­dülüs Emevileri, istanbul'un fethi gibi vesilelerle) Müslümanlardan öğren­mişlerdir. Eski Yunan ve Roma'yı ni­çin doğrudan doğruya kendi kaynak­larından öğrenmemişlerdir? Çünkü ortaçağda Avrupa'da tek otorite olan kilise buna izin vermemiş, tek gerçe­ğin kendi söylediklerinden ibaret ol­duğunu zorla kabul ettirmiştir. Oysa İslam ilim konusunda hiçbir zaman böyle bir fanatizme düşmemiş, bila­kis, bilimsel çalışma ve araştırmaları teşvik etmiştir.

Kur'an bir sınırlama getirmeden bilmenin önemini dile getirmiştir:

"De ki: Hiç bilenlerle bilmeyen­ler bir olur mu?" (1).

"Allah içinizden iman edenlerle il­me nail olanların derecesini yüksel­tir". (2).

Kur'ân'da bizleri, düşünmeye, araştırmaya, evrenin sırlarını çözme­ye davet eden nice âyetler vardır. Dünyamızın da içinde bulunduğu tüm evrenin, (sırlarını çözüp, istifade et­mesi için) insanın emrine verildiği be­lirtilmiştir.

"O (Allah), geceyi ve gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı sizin hizmetinize ver­di". (3)

Peygamberimizin ilim, alim, kitap konusundaki sözleri sayılmayacak ka­dar çoktur.

"Çin'de bile olsa ilmi alınız. Çün­kü ilim kadın, erkek her Müslüman'a farzdır". (4).

"İlim ve hikmet mü'minin yitiği­dir, onu nerede bulsa alır". (5).

"Kişinin ilimden bir konu öğren­mesi, bin rekât nafile namaz kılma­sından hayıriıdır". 6)
Müslümanlar, bunlar ve benzeri sayısız ilmi teşvik eden esaslar para­lelinde davrandıkları zaman gerçek­ten büyük bilimsel başarılar göster­mişlerdir. Bunun, herkesi inandıracak açıklık ve bollukta belgelerini sergi­lemek mümkündür.

Kültür ve uygarlıkta ileri ülkele­rin, geri ülkeleri çeşitli bakımlardan etkilediği, kültür ve uygarlığının ba­zı öğelerini geri kalmış ülkelere be­nimsettiği bilinen gerçeklerdendir.
Bugün ileri Batı uygarlığı bu açıdan büyük bir etkilenme gücüne sahip. Birçok ülkenin dilinde Batı'nın tek­nik, ekonomik, kültürel terimleri yer almıştır. Avrupa'nın yerinde saydığı, Müslümanların büyük bilimsel geliş­me ve başarılar gösterdiği dönemde ise bunun tam tersi olmuştur. Bugün bütün Batı dillerinde ortak olarak kullanılan "alkol", "amiral", "coton" (pamuk), "sucre" (şeker), "cebir" gibi sözcükler Müslümanlar­dan alınmadır. Avrupa Müslümanlar­dan kâğıt, pusula gibi teknik buluş­ları, çeşitli endüstri bitkilerinin yetiş­tirilmesini öğrenmişlerdir. (7).

Müslümanların 15. yüzyıla kadar sürmüş olan bilimsel çalışma ve geliş­meleri niçin durmuştur?
Bunun sebebi Müslüman ilim ve kültürüne indirilen iki büyük darbe­dir. Bunlardan biri, Cengiz soyundan Hülagu'nun Abbasi Halifeliğini yıkınca, Bağdat kütüphanelerinde yüz­yılların semeresi olarak birikmiş bu­lunan kitapları Dicle Nehri'ne döktür­mesi, ikincisi de, 15. yüzyıl sonların­da Ispanya'daki Emevi egemenliğine son verirken İmparator Şarlken'in Müslüman İspanya'nın kütüphanele-rindeki bütün kitapları yaktırmasıdır. Tarihin tanıdığı en büyük vandallık-lardan ikisini Hülagu ve Şarlken yap­mıştır. İspanya'da Granada'nın Babür-Remle Meydanı'nda bir mil­yon kitap yakıldığı tarihi kayıtlara geçmiştir.

Yüzyılımızın başında ünlü fizikçi Pierre Curie şunları söylemiştir:

"Müslüman Endülüs'ten bize otuz kitap kaldı atomu parçalayabil­dik. Şayet yakılan bir milyon kitabın yansı kalsaydı çoktan uzayda galak­siler arasında geziyor olacaktık".

"13., 14., 15. yüzyıllarda bazı Müslüman bilim adamlarına ait kü-tüphanelerdeki kitaptan bir yerden bir yere nakletmek için 400 deveye ihti­yaç duyulduğunu tarihler kaydetmek­tedir. El-Vahidi 600 sandık kitap bı­rakmıştı ki, bir tanesini iki adam zor kaldırıyordu. Bazı hükümdarların ku­tup hanelerin dek i kitapların sayısın­dan fazla idi. Dünyanın hiçbir yerin­de Müslümanlardaki bu kitap aşkı gö­rülmemiştir. Çünkü Peygamberimiz Müslümanlara "İlmi kitap haline getirin' (havada bırakmayın) emrini vermiştir."

Adı geçen yüzyıllarda Müslüman­lık ilim hayatının zirvesine ulaşmıştı.

"Kurıuna'dan Semerkand'a kadar uzanan bin camide çalışan ilim adam­larının sayısı, camilerdeki sütunlardan daha fazlaydı. Belagatle konuşmala­rı dünyayı titretiyordu. Devletin yol­lan daha fazla öğrenmek için ilim pe­şinde koşan ilahiyatçı, tarihçi, coğraf­yacı, hukukçu ile doluydu."


1) Zümer suresi, ayet: 9
2) Mücadele suresi, ayet: 11
3) Nahl suresi, ayet: 12
4) Keşfü'l-Hafâ, c. 1, 5. 138 •
5) Keşfü'l-Hafâ, c. 1, s. 369

6) Et-Tergib ve't-Terhib, c. 1, s. 97
7) Barthold-Köprülü, İslam Medeni­yeti Tarihi (Daha geniş bilgi için başvuru­labilir).


İslam Ansiklopedisi