Üye Ol
Giriş
Hoş geldiniz
Misafir
Son ziyaretiniz:
02:30, 1 Dakika Önce
MsXLabs Üye Girişi
Beni hatırla
Şifremi unuttum?
Giriş Yap
Ana Sayfa
Forumlar
Soru-Cevap
Tüm Sorular
Cevaplanmışlar
Yeni Soru Sor
Günlükler
Son Mesajlar
Kısayollar
Üye Listesi
Üye Arama
Üye Albümleri
Bugünün Mesajları
Forum BB Kodları
Your browser can not hear *giggles*...
Your browser can not hear *giggles*...
Sayfaya Git...
Cuma, 19 Nisan 2024 - 02:30
Arama
MaviKaranlık Forum
Isı ve sıcaklığın çevremize etkileri nelerdir?
-
Tek Mesaj #8
ener
Ziyaretçi
27 Aralık 2010
Mesaj
#8
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir
adlı kullanıcıdan alıntı
ısının olumlu etkileri neler acil!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
ISI YALITIMLI DÜŞÜK ENERJİLİ BİNALAR
VE
ÇEVRE
KİRLİLİĞİNE ETKİLERİ
, Bülent YILMAZ
Hızlı nüfus artışı
ve
ekonomik değişim nedeni ile ülke genelinde son 15 yılda özellikle de
göç alan bölgelerde yapı gereksinimi ihtiyacı hızla artmıştır. Bu durum, doğru ya da yanlış
çok katlı modern binaların yaygın olarak uygulanmasına, yapım sistemlerinin değişip
gelişmesine
ve
yapı üretiminin hızlanmasına neden olmuştur. Yeni yapım sistemleri
ve
hızlı yapı üretimi pek çok sorunu da beraberinde getirmiştir. Geleneksel anlamda yığma
yapım binaların yerini, zamanla karkas yapıların alması ile özellikle düşey taşıyıcı
elemanların kesitinin azalması sonucu işlevine uygun konfor koşullarının sağlanması için
yapı elemanlarında yalıtımın yapılması zorunlu hale gelmiştir. Binanın okul, konut,
hastane, spor salonu, v.b. oluşuna göre, işlevine uygun ısısal konforun koşullarının
sağlanması için yapı elemanlarında
ısı
yalıtımı yapılması gerekli hale gelmiştir. Türkiye’
de 1999 verilerine göre enerjinin % 41’ i konutlarda, % 33’ ü sanayide, % 20’ si
ulaştırmada, % 5’ i tarımda, % 1’ i de diğer alanlarda tüketilmektedir [1]. Binalarda
kullanılan enerjinin, toplam enerji tüketimindeki payının büyüklüğü
ve
bunun önemli bir
kısmının da ısıtmada kullanılması,
ısı
yalıtımının önemini daha da arttırmaktadır.
Dünyadaki petrol
ve
kömür gibi yakıtların kullanılmasına bağlı hava kirliliği
ve
mevcut
rezervlerinin gün geçtikçe azalması dikkatleri
ısı
yalıtımına
ve
enerjiyi koruma
yöntemlerine çevirmiştir. Özellikle Türkiye büyüyen enerji ihtiyacını karşılaması için
2001’ de 27.8 GW olan elektrik enerjisi kapasitesini 2010 yılına kadar 2’ye, 2020 yılına
kadar 4’ e katlamak zorunda kalacaktır. Bu veriler çerçevesinde
ısı
yalıtımı yapılmasının
önemi açıkça ortadadır.
Yapılarda
ısı
yalıtımının amacı, iç ortamı kışın fazla enerji kaybından, yazın enerji
kazanımından korumaktır. Isı yalıtımı,
ısı
geçişine karşı yapı elemanına yalıtım malzemesi
koyarak elemanın ek direnç kazanmasının sağlamaktır. Yapı elemanlarının sahip olması
gereken minimum geçirgenlik direnci, yapı elemanlarının konumuna
ve
Türkiye’ nin iklim
bölgelerine göre TS 825’ de
ve
Isı Yalıtımı Yönetmeliğinde belirtilmiştir.
2. ENERJİYİ ETKİN KULLANMANIN TASARIM PARAMETRELERİ
Enerji korunumu sürecinde etkili olan parametreler fiziksel çevresel etmenler
ve
yapma
çevreye
ilişkin tasarım parametreleri olarak iki ana grupta ele alınabilir [2], [3].
Page 3
2.1. Fiziksel Çevresel Etmenler
Bina dışı çevrenin iklimini oluşturan iklim elemanları, güneş ışınım şiddeti, dış hava
sıcaklığı, dış hava nemi
ve
rüzgar, iklimsel konforu etkileyen
ve
enerji korunumu
sürecinde etkili olan fiziksel çevresel etmenler olarak tanımlanabilir. Çevresel iklim
elemanlarının etkilerine bağlı olarak bir mekanın içerisindeki iklimsel konforun, ek enerji
sistemlerine en az gereksinme duyulacak şekilde gerçekleşebilmesi için, tasarımcının
denetiminde olan yapma
çevreye
ilişkin tasarım parametrelerinin uygun değerlere sahip
olmaları gerekmektedir. Dış çevrede süregelen iklim durumu; hava sıcaklığı, güneş ışınımı,
hava nemi
ve
rüzgar gibi iklim elemanlarının ulaştığı değerlerin bir bileşkesidir. Enerji
korunumlu bina üretiminin temelini, dış çevrede belirli bir iklim durumunun geçerli olduğu
koşullarda, yapı eleman
ve
bileşenlerinin edilgen ısıtma
ve
iklimlendirme sisteminin
öğeleri olarak tasarlanmaları oluşturmaktadır. Dış iklim koşullarının yörelere göre değişim
göstermeleri nedeniyle, optimum edilgen ısıtma
ve
iklimlendirme sistemlerini tanımlayan
tasarım parametrelerine ait değerler de değişim göstermektedir.
2.2. Yapma
Çevreye
İlişkin Tasarım Parametreleri
Isıtma
ve
iklimlendirme enerjisi korunumunda etkili olan tasarım parametreleri konum
(yer), bina aralıkları, bina yönlendiriliş durumu, bina formu, bina kabuğu optik
ve
termofiziksel özellikleri şeklinde sıralanabilir. İç ortam koşullarının oluşumundaki dış
iklim durumunun etkinlik derecesi söz konusu parametrelere bağlıdır. Dolayısıyla iç
mekanın iklimsel özellikleri ile yapma ısıtma
ve
iklimlendirme yüklerinin belirlenmesinde
etkilidirler. Bundan dolayı, yapma
çevreye
ilişkin tasarım parametreleri binaların edilgen
ısıtma
ve
iklimlendirme işlevini yüklenmesini olanaklı kılarlar. Binaların
ve
yerleşme
birimlerinin enerji etken olarak tasarlanmaları, ancak belirtilen parametreler için önerilecek
uygun değerler aracılığıyla gerçekleştirilebilir.
Bina konumunun seçiminde, yerey parçasının yönü, eğimi
ve
optik özellikleri nedeniyle
örtüsü önemli parametrelerdir. Bu parametrelerin uygun seçilmesi durumunda edilgen
sistem uygulamalarında etkinliğinin arttırılması
ve
ayrıca
çevreye
verilen emisyonların
azaltılarak hava kirliliğinin önlenmesi olanaklıdır. Binanın yönlendirilmesinde temel ilke
güneş kazancının kışın en yüksek, yazın ise en düşük düzeyde olmasını sağlamaktır.
Bulunduğumuz iklim kuşağında doğu-batı ekseninde yerleşim ile bu koşul sağlanır. Kış
aylarında bir günde gelen güneş enerjisinin yaklaşık % 90’ı 09.00-15.00 saatleri arasında
geldiğinden, bu zaman aralığında güneş ışınımının bir engel ile karşılaşmadan binaya
ulaşması sağlanmalıdır. Bu nedenle minimum bina aralıkları, komşu binaların oluşturduğu
en uzun gölgeli alan derinliğine eşit veya daha büyük olmalıdır [4].
Bina yönlendirilmesinde diğer amaç doğal havalandırmanın sağlanması için hakim rüzgar
etkisinden yararlanmaktır. Böylece yazın binada depolanan enerjinin
etkisi
de azaltılabilir.
Kısacası binalar arası açıklıkların
ve
peyzajın (bitki, ağaç) güneş enerjisi kazançlarını
ve
yararlı rüzgar etkilerini engellemeyecek şekilde düzenlenmeleri kaçınılmazdır.
Yerleşimlerde istenen iç hava hareketinin sağlanabilmesi açısından gerekli olan rüzgar
hızı, bina aralıklarına
ve
peyzaja bağlı olarak değişkenlik gösterir.
Ağaçlar
ve
bitki dokusu, estetik kaygıları yanı sıra gürültüyü absorblamaları, tozu tutarak
havayı filtre etmeleri, parlamayı azaltmaları nedeni ile fiziksel çevre açısından önem
taşırlar [6]. Güneş ışınımının ısıtıcı
ve
rüzgarın serinletici etkisinden yararlanmada yön
önemli bir etkendir. Yöne göre değişim gösteren dış iklim koşulları, iklimsel konfor
Page 4
gereksinmelerine bağlı olarak optimize edilebilirler. Bu nedenle binaların yönlendirilişine
bağlı olarak, bina kabuğunun dış yüzeyindeki güneş ışınımı yeğinliği
ve
dolayısıyla
kabuğun birim alanından geçen
ısı
miktarı da değişkenlik gösterir. Isı miktarı
ve
ısının iç
mekana aktarılmasının istenilen zaman aralıklarında gerçekleştirilmesi ısıl konfor
açısından önemlidir. Bu nedenle gereksinimlere göre zaman gecikmesini sağlayan duvar
kuruluşları
ve
duvar malzemelerinin önemi dikkatlerden kaçmamalıdır.
Önemli bir diğer parametre ise ‘bina formu’ olup, bina biçimi, (plandaki bina uzunluğunun
bina derinliğine oranı), bina yüksekliği, çatı türü, eğimi, cephe yüzeyinin eğimi gibi binaya
ilişkin geometrik değişkenler aracılığıyla tanımlanabilir. Mekanları sınırlayarak dış
etkenlerden koruyan bina kabuğu yüzey büyüklüğünün bina hacmine olan oranı (A/V),
enerji kayıp
ve
kazançlarında etkin rol oynar. Kompakt yapı tarzı enerji korunumlu bina
tasarımında, örneklerde de görüldüğü üzere önemli bir ölçüttür.
2.3. Bina Kabuğu Optik
ve
Termofiziksel Özellikleri
Bina kabuğu, bina içi çevreyi, bina dışı çevreden ayıran, yatay, düşey
ve
eğimli tüm yapı
bileşenlerinin oluşturduğu yapı öğesi olup, enerji korunumu
ve
iklimsel konforun
sağlanmasında tasarımcının kontrolünde olan en önemli değişkendir [11]. Edilgen ısıtma
ve
iklimlendirme işlevi açısından yapı kabuğunun tanımı, yapı kabuğunun güneş ışınımına
ilişkin yutuculuk (a)
ve
geçirgenlik (t) gibi optik
ve
toplam
ısı
geçirme katsayısı
,
zaman gecikmesi (f), sönüm oranı (f)
ve
saydamlık oranı (x) gibi termofiziksel özellikleri
ile yapılmaktadır.
Bina kabuğu optik
ve
termofiziksel özellikleri, bina kabuğunun birim alanından, iç
ve
dış
hava sıcaklığı ile güneş ışınımı etkileriyle, kazanılan/yitirilen
ısı
miktarının
belirlenmesinde etkin rol oynar. İç çevre iklimsel durumu ile yapma ısıtma
ve
iklimlendirme yükleri, kabukdan yitirilen/kazanılan toplam
ısı
miktarına bağlı olarak
değişim gösterir. Dolayısıyla optik
ve
termofiziksel özellikler, gerek iç iklim durumunun
gerekse yapma ısıtma
ve
iklimlendirme yüklerinin belirleyicileri konumundadır [7]. İç
iklimsel konfor durumunun gerçekleştirilmesi sürecinde ‘bina kabuğuna ilişkin optik
ve
termofiziksel özellikler’ mimarın denetiminde olan değişkenlerdir.
2.3.1. Optik Özellikler
Dış yüzeyin güneş ışınımını yutma oranı arttıkça sistemin
ısı
kazancı da artar. Isıl kazanç
açısından en uygun renk siyahtır. Koyu renklerin yutma oranları büyük, yansıtma oranları
ise küçüktür. Açık renklerde ise tersi bir durum söz konusudur. Koyu renkle boyanmış
yüzeylerden radyasyonla dış ortama
ısı
kaybı kullanılan boyaların uzun dalga boylu
radyasyon yayma özelliklerinin büyük olması nedeniyle fazladır. Bu kayıp, güneş ışınımı
yutması yüksek
ve
yayması ise düşük metalik film şeklindeki seçici elemanları duvar dış
yüzeyine uygulayarak azaltılabilir. Ancak seçici film uygulaması duvarın pürüzsüz bir
yüzeye sahip olmasını gerektirir [8]. Malzeme dokusunun pürüzlü bir yüzeye sahip olması
da yutma özelliğini artırıcı bir etken olarak önem taşır.
2.3.2. Duvar Yapılarının Termofiziksel Özellikleri
Binaların dış kabukları çevre sıcaklığı, güneş ışınımı gibi dış iklimsel koşulların
etkisi
altındadır. Dış iklimsel koşullar gün boyunca sürekli olarak değişim gösterirler. Bir hacmin
opak duvarının dış yüzeyi güneş ışınımı etkisinde kaldığında mevcut koşullarda yeni bir
Page 5
denge oluşana kadar duvar kalınlığı boyunca sıcaklık dağılımında değişiklik gözlenir.
Denge oluşana kadar geçen süreç zamana bağlıdır. Işınım absorbsiyonu başlamadan önce
duvar içindeki sıcaklık dağılımı denge koşullarındadır
ve
doğrusal bir değişim gösterir.
Sıcaklık dağılımının eğimi
ve
sınır koşulları, iç hacim
ve
çevre arasındaki sıcaklık farkı ile
duvarın termofiziksel özelliklerine bağlıdır. Duvar yüzeyine güneş ışınımı gelince,
duvardaki sıcaklık dağılımı yeni denge oluşana kadar doğrusal olmayan farklı aşamalardan
geçer. Yeni dengeye ulaşıldığında sıcaklık dağılımı tekrar doğrusal bir görünüm kazanır.
Yeni denge oluştuğunda sıcaklık dağılımı sınır koşulları
ve
gelen güneş ışınımına bağlıdır.
İki denge hali arasında gözlenen ara haller güneş ışınımı etkisindeki duvarın geçici
rejimdeki ısıl durumunu kapsar [6]. Malzeme içerisinde ısının dış yüzeyden iç yüzeye
iletilmesinde
ısı
yayınım katsayısı,
ısı
depolama kapasitesi gibi etmenler etkili
parametrelerdir.
2.4. Isı Yayınım Katsayısı
Malzemelerin önemli bir termofiziksel özelliği olan
ısı
yayınım katsayısı zamana bağlı
ısı
iletiminin incelenmesinde etken bir parametredir. Isı yayınım katsayısı, malzeme
içerisinden ısının difüzlenmesinin hangi hızda gerçekleştiğinin göstergesidir
ve
:
α = (İletilen
ısı
enerjisi/Depolanan enerji)
= (k / ρ.c
p
)(m
2
s
-1
)
(1)
şeklinde tanımlanmaktadır. Burada (k)
ısı
iletim katsayısı olup, malzemenin
ısı
iletim
özelliğinin göstergesidir. Malzemenin ısıl kapasitesi olarak adlandırılır. (ρ.c
p
) terimi,
ısı
depolama yeteneğinin göstergesidir.
Isı yayınım katsayısı, iletimle transfer edilen enerjinin malzemenin birim hacminde
depolanan enerjiye oranı olarak tanımlanabilir. Bir malzemenin
ısı
iletim katsayısı (k)
büyük
ve
/veya ısıl kapasite (ρ.c
p
) küçük ise ısıl yayınım katsayısı büyük olur. Böyle bir
malzemede iletimle transfer edilen enerji, depolanan enerjiye göre daha fazladır. Buna
karşın ısıl yayınım katsayısı küçük olan malzemelerde ise ısının önemli bir bölümü
malzeme tarafından yutulur
ve
küçük bir bölümü de iletimle transfer edilir [9,10].
3. ÇEVRESEL ETKİLER
Ülkemiz nihai enerji tüketim sektörlerinin en büyüğü 16.2 milyon ton eşdeğer petrol
tüketimi ile bina sektörüdür. Toplam nihai tüketimdeki payı % 38 civarında olan bu
sektörde enerji tüketimini % 90’ ı ısınma
ve
sıcak su amaçlı olarak % 10’ u ise elektrik
enerjisi olarak tüketilmektedir.
Tüketimdeki ağırlığı
ve
önemli miktarda kömür
ve
odunun kullanılması nedeniyle çevre
kirliliği üzerindeki olumsuz
etkisi
, bina sektöründe enerji tüketimini azaltmak üzere önlem
alınmasını gerektirmektedir. Ülkemizdeki eski binaların pek çoğunda enerji tasarrufu için
yeterli önlemler alınmamıştır. Dolayısıyla sadece çatı yalıtımı, çift cam
ve
sızma
kayıplarının azaltılması önlemleri ile sağlanabilecek önemli boyutta enerji tasarrufu
potansiyeli mevcuttur. Binalarımız Avrupa ülkelerinin eşdeğer sıcaklıklardaki bölgelerinde
uygulanan standartlar da inşa edilebilseydi ısınma amacıyla tüketilen enerjide yarı yarıya
varan azalma sağlanabilecek
çevreye
verilen zarar önlenebilecektir. Yine de bu kaybın bir
miktarının, ilave çatı yalıtımı, çift cam uygulanmamış binalara çift cam ilavesi
ve
sızma
Page 6
kayıplarının azaltılması önlemleri ile geri kazanılması mümkündür. Gelişmiş ülkelerin
ısınma amaçlı spesifik enerji tüketimleri düşük olmasına rağmen daha düşük enerji
tüketimleri hedefleyen çalışmalar devam etmektedir. Bu bağlamda ülkemizde de TS 825’
in revizyonu için 1995 yılında TSE tarafından bir çalışma grubu oluşturulmuştur. Yeni
standartla ,eski standart olduğu gibi hem konutlarda hem de ticari binalarda dış duvarlar,
pencereler, tavan
ve
taban için
ısı
kayıpları ile ilgili olarak ayrı ayrı
ısı
iletim katsayıları
belirlenmiş, aynı zamanda bina zarfında olacak yıllık kayıplarda sınıflandırılmıştır. Bu
sınırlama yaklaşık 100-120 kWh/m
2
‘dir. Böylece bina enerji tasarrufunda ilk adım olarak
iyi
ve
etkin bir yönetmelik çalışması başlatılmıştır [7].
Yalıtım iyileştirmelerinin sağlayacağı tasarruf potansiyellerinin yanı sıra mevcut tüm
binaların soba
ve
kalorifer gibi ısıtma sistemlerinde iyi işletme
ve
verimli ısıtma
sistemlerinde iyi işletme
ve
verimli ısıtma sistemlerinin kullanılmasından gelebilecek
tasarruf potansiyelleri
ve
ayrıca verimli elektrikli cihazlarının
ve
aydınlatma sistemlerinin
kullanılmasının getireceği potansiyeller göz önüne alınırsa ülkemizde bina sektöründe geri
kazanabilecek tasarruf potansiyeli toplam 4.7milyon TEP’ i bulmaktadır. Yukarıda
bahsedilen önlemler Avrupa ülkelerinde olduğu gibi bir program çerçevesinde
(bilinçlendirme, teşvik, bina etütleri
ve
hedef belirlenmesi gibi) ele alındığında, yaklaşık
1.1 Milyar dolar karşılığında 4.7 milyon TEP enerji tasarrufu sağlanabilecek
ve
en
önemlisi de çevre korunmuş olacaktır [2]
BEĞEN
Paylaş
Paylaş
Cevapla
Kapat
Saat: 02:30
Hoş Geldiniz Ziyaretçi
Ücretsiz
üye olarak sohbete ve
forumlarımıza katılabilirsiniz.
Üye olmak için lütfen
tıklayınız
.
Son Mesajlar
Yenile
Yükleniyor...