Arama


evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
27 Ağustos 2006       Mesaj #163
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
ÖRNEK İNSANA YANLIŞ BAKIŞ


R613101

Kim Kimin Modeli?

Resulullah (sav) Efendimizin ve Ashabının hayatlarında bizim için hayat vardır. Zira onlar, her bir hareketlerini, sözlerini Allah’ın rızasına uydurmak için son derce titiz davranıyorlardı. Biz de kendi söz ve davranışlarımızı onlara benzetmeye çalışmakla, onlara mutabaat etmekle, hem doğru davranışları edinerek edeb ve ahlaka bürünmüş oluruz, hem de sünnet-i seniyyeye uymanın sevabını elde etmiş oluruz.

Ancak, onların hayatlarını ve kıssalarını incelerken, aynı dikkati bizim de göstermemiz gerekiyor. Çünkü, çok defa kendi anlayış ve davranış kalıplarımıza takılıp kalarak, onların neyi niçin yaptıklarını gözden kaçırmaktayız. Bu durum da bizi Müslümanlar olarak son derece çelişkili durumlara sürüklemektedir.

Yani, bir taraftan Müslümanlığı yaşamaya çalıştığımızı iddia ediyor, diğer taraftan da Sahabelerin ve alimlerin davranışlarını yer yer yadırgayacak kadar onlara yabancı kalıyoruz. Onlar bizim örnek ve modelimiz olmasına rağmen, bazen farkında olmadan, günümüzün kokuşmuş, fıtrat dışı kalıplarıyla onları zihnimizde yargılamaya kalkıyoruz.

Halbuki, onlar insanların en akıllıları ve şereflileri, İslam Medeniyetinin üstatlarıydılar. İnsanlık o nesillerden iman, ilim, fikir, adab-ı muaşeret, bilim ve sanat öğrendi. Öyleki, artık bütün dünyada kabul edildiği üzere, bugünkü Batı Medeniyeti dahi gelişimini önemli miktarda İslam Medeniyetine borçludur, yani onlara borçludur.

O halde, kendi anlayış ve zevklerimizi bir kenara koyarak, gerçek model insanlar olan Sahabeleri örnek almalıyız. Bunun için de onların söz ve davranışlarını en ince ayrıntılarına kadar incelemeli ve alınması gerekenleri elden geldiğince edinmeye bakmalıyız.

Sadeliğin Ardındaki İncelik
İlk bakışta bize boş ve anlamsız gelebilen bir hareketin ardında, hiç düşünmediğimiz sebepler olabilir.

Mesela, muteber hadis kitaplarından Muvatta’da geçen bir hadis şöyledir;

Tufeyl İbn-i Ubeyy anlatıyor: “Abdullah İbn-i Ömer’e (ra) uğrar, onunla çarşıya çıkardık. Biz çarşıya çıkınca Abdullah, hurda şey satan, kıymetli şey satan, miskin her kime uğrarsa selam verirdi.

Günün birinde Abdullah yanıma gelmişti:
- Beraber çarşıya çıkalım, dedi.
- Çarşı da ne yapacaksın, alış-veriş işlerine vakıf değilsin. Eşyanın fiyatını sormazsın, pazarlık yapamazsın, pazar yerinde oturmazsın, otur, burada konuşalım! Dedim. Abdullah:
- Ey Ebu Batın! Biz selamı vermek için çıkıyoruz, rastladıklarımıza selam vereceğiz! Dedi.

Burada görülen; sadece selam vermek için çarşıya-pazara çıkmak, ilk anda sebepsiz ve boş bir işmiş gibi görünebilirse de, selam vermenin ve almanın önemini ve faziletini tam olarak bilen ve idrak eden bir kimsenin, takdir edeceği bir iş olduğu anlaşılmaktadır.

Bu konuda bir hadis-i şerifi güzide sahabelerden Hz. Enes (ra) anlatıyor: “Resulullah (aleyhiselatu vesselam) bana buyurdu ki: ‘Ey oğulcuğum, ailene (evine) girdiğin zaman selam ver ki, selamın hem senin üzerine hem de aile halkına bereket olsun!” (1)

Yine, Hz. Bera (radiyallahu anh) anlatıyor. İki Müslüman karşılaşıp musafaha da bulununca, ayrılmalarından önce (küçük günahları) mutlaka affedilir.” (2)

Evet, dinimizin ne kadar incelik ve zerafetle dolu olduğunu, aynı zamanda sade ve kolay yaşanabilir bir din olduğunu, meselelere derinlemesine baktığımız zaman anlayabiliyoruz. Her bir davranışın sosyal ve iletişimsel yönü olmakla beraber, manevi bir boyutunun olduğunu da gözden kaçırmamak gerekiyor.
İlahi rahmet ve berekete vesile olan davranışların, fiili birer ibadet haline dönüştüğünü, kulluğun nasılda çok boyutlu bir atmosfer oluşturduğunu gözler önüne seriyor.

Bakınız şu hadis-i şerifte, bu manevi boyut nasıl izah ediliyor;

Ata el-Horasani (ra) anlatıyor: Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) buyurdu ki: “Musafaha edin ki, kalplerdeki kin gitsin, hediyeleşin ki, birbirinize sevgi doğsun ve aranızdaki düşmanlık bitsin.” (3)

Misafir Tok Ev Sahibi Aç!
Hz. Peygamber (sav) bizzat kendisi misafirleri ile ilgilenmiş, onlara ikramda bulunmuştur. Şu veya bu şekilde gelen hiç kimse yedirilip içirilmeden geri dönmemiştir. Habeşistan heyeti gelince, onları bizzat kendi evine misafir etti ve doğrudan doğruya kendisi onlara hizmet etti. (eş-Şifa)

Bugünkü mantıkla kolaylıkla yadırganabilecek bir örnek verelim şimdi. Ardından da, konunun esasını ortaya koymaya çalışalım.

Kaynaklarda sıklıkla rastlanan bir durumdan bahsedeceğiz. Peygamber Efendimizin hane-i saadetlerinde, bazen öyle olurdu ki misafir geldiğinde evde ne varsa ikram edilir, ev halkının hepsi aç kalırdı. (Ahmed bin Hanbel)


R613102


Evet, herkesin elinden geldiğince kollayıp gözettiği Hz.Peygamber ve ailesi, her ellerine geçeni kendilerine ayırsalardı; açın halinden anlama, yoksulluğa ve açlığa sabretme, Allah’a tevekkül etme gibi bir çok konuda insanlara nasıl örnek olacaklardı? İslam’ın, Allah’ın takdirine rıza dini olduğu yaşanarak nasıl gösterilecekti başka türlü?

Elbette, her yarattığını kapsayıcı bir ilim ve ince bir hikmetle yaratan Allah-u Zülcelal, o misafirleri tam da onların yiyeceklerinin biteceği zamana denk getirecek ve bugün bizim için birer ibret vesikası olan sahneler yaşanacaktı.

Bugünkü mantalite, elindeki son yiyeceğini başkalarıyla paylaşmayı şiddetle reddederken; diğer taraftan bırakın açlığı, zevkine harcayacak para bulmak uğruna soygun yapmak, gaspetmek, çalmak-çırpmak sıradan vakalar haline geldi. Acaba hangi model dah insancıl ve içinde yaşabilir?

Son bir örnekle yazımızı bitirelim. Ve en mükemmel insanın, şefkat ve merhamet saçan şu hatırasına bir göz atalım.

Peygamber Efendimizin mescidinde kalarak ilim, ibadet ve hizmetle ilgilenen Suffe ashabından Ebu Hureyre (ra), kendi açlık ve yoksulluğunu anlatarak şöyle demişti:

"Bir gün açlıktan bîtâb düşmüş halde, herkesin gelip geçtiği bir yere oturdum. Oradan Hz. Ebu Bekir (ra) geçti. Aslında, açlık halimi arzederek bana birşeyler ikram etmesini umaraktan ona Kur'an-ı Kerim'in bir âyetini sordum. Fakat çekip gitti ve halimle ilgilenmedi. Hz. Ömer'e de aynı şeyi yaptım, o da Hz. Ebu Bekir gibi durumumu anlamadı ve çekip gitti. Sonra Hz. Peygamber (sav) geçti. Bana baktı ve tebessüm ederek: "Benimlegel!" buyurdu. Birlikte evine vardığımızda bir bakraç süt gördük. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi veselem) soruşturunca birinin hediye olarak gönderdiği anlaşıldı ve bana: "Git suffe ashabımı çağır gelsinler" buyurdu. Gidip onları çağırdım. Hepsi gelince Hz. Peygamber hepsine teker teker içirmem için bakracı bana verdi." (Tirmizi)


Dipnotlar:
1) Tirmizi, İsti’zan 10, (2699).
2) Ebu Davud, Edeb 153, (5211, 5212)
3) Muvatta, Hüsnü’l-Hulk 16, (2, 908)

Seyda Muhammed Konyevi; “Örnek İnsan Hz. Muhammed (sav)” kitabından faydalanılmıştır.