Arama


snackbloot - avatarı
snackbloot
Ziyaretçi
27 Ocak 2011       Mesaj #3
snackbloot - avatarı
Ziyaretçi
Atatürk'ün Vatan ve Millet Sevgisi, Anlayışı


181av7



Giriş bölümünde millet kavramının genel bir tanımını yapmıştık. Söz konusu tanımlama genel olarak kabul görmekle birlikte, millet kavramı ile kastedileni tam anlamıyla açıklamakta yeterli değildir. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, millet tanımı içinde yer alan özelliklerin hiçbiri tek başına bir milleti ortaya çıkarmaz. Diğer bir deyişle, yalnızca dil birliği veya yalnızca köken birliği ya da yalnızca inanç birliği aynı toprak parçası üzerinde yaşayan insanların millet olması için yeterli şart değildir. Bir milleti millet yapan temel koşul, söz konusu insan topluluğunun ortak bir geçmişe ve ortak bir gelecek hedefine sahip olmasıdır.

Atatürk'ün millet tanımının özünü de işte bu anlayış oluşturmaktadır. Atatürk'e göre bir topluluğun millet sayılabilmesi için, "zengin bir hatıra mirasını elinde bulundurmak, birlikte yaşama hususunda ortak istekte samimi olmak, sahip olunan mirasın korunmasını birlikte sürdürebilme konusunda ortak iradeye haiz olmak, gelecek için aynı programı gerçekleştirmeyi istemek ve birlikte sevinmiş, birlikte aynı ümitleri beslemiş olmak" gereklidir. Bu temel koşulun sağlanması ile birlikte, elbette dil, din, ırk birliği de önemli destekleyici unsurlardır.

Özellikle ana dil, insanları düşünce, ruh ve kültür açısından birbirine bağlayan önemli bir öğe olduğu için millet olmanın da önde gelen şartlarından biridir. Atatürk'e göre, "asıl olan millettir, ilham ve güç kaynağı milletin kendisidir. Bir millet için mutluluk olan bir şey, diğer bir millet için felâket olabilir. Aynı sebepler ve şartlar birini mutlu ettiği halde, diğerlerini mutsuz kılabilir"; öyle ise, her millet akıl ve bilim yolu ile yalnız kendi değerlerini ve çıkarlarını bulmalıdır.

Atatürk için bütün milletlerin tarih sahnesinde ayrı bir yeri vardır ve o bütün milletlere saygı duyar, ama Türk Milleti'nin yeri apayrıdır. Atatürk bu çıkarımı, tarihi bilgilere ve belgelere dayanarak yapmıştır. Tarihe özel bir ilgisi olduğu bilinen Atatürk, Cumhuriyet'in ilanından sonra tarih çalışmalarına önem vermiş, bu çalışmaları milletimizin tarihi bilincinin geliştirilmesi ve şanlı mirasımızın herkes tarafından öğrenilmesi için kullanılmasını istemiştir. Özellikle Atatürk döneminde, tarih alanındaki olağanüstü çalışmalarla Türk'ün geçmişi aydınlatılmıştır.

Ayrıca Atatürk'e göre bir milleti başka milletlerden ayıran temel nitelikler vardır. Atatürk, Türk Milleti'nin özelliklerini çok kapsamlı olarak tespit etmiş ve millet bilinci tam olarak gelişmemiş olan kişilerin de bu özellikleri en güzel şekilde kavrayabilecekleri bir ortam hazırlamıştır. Bir sözünde Atatürk, Türk Milleti'ni şöyle tanımlamıştır:

Türk Milleti milli duyguyu, insani duyguyla yan yana düşünmekten zevk alır. Vicdanında milli duygunun yanına insani duygunun şerefli yerini daima muhafaza etmekle iftihar eder. Çünkü Türk Milleti bilir ki, bugün uygarlığın yüce yolunda bağımsız ve fakat kendileriyle paralel olarak yürüdüğü bütün uygar milletlerle karşılıklı insani ve medeni ilişkide bulunmak elbette gelişmemizin devamı için gereklidir ve yine malumdur ki; Türk Milleti, her uygar millet gibi mazinin bütün devirlerinde keşifleriyle, ihtiralarıyla uygar dünyaya hizmet etmiş insanların, milletlerin değerini takdir ve hatıralarını saygı ile muhafaza eder. Türk Milleti, insaniyet aleminin samimi bir ailesidir.

Atamızın da vurguladığı gibi, Türk Milleti, millet olmanın öneminin ve gerekliliklerinin bilincindedir. Bununla birlikte Atatürk'e göre, her millet kendi yetenekleri, kültürü ve imkânları çerçevesinde bir yapı ortaya koyar ve bu yapıyı diğer milletlere kabul ettirmekle, diğer milletlerle birarada, huzur ve güven çerçevesinde bir yaşam oluşturmakla sorumludur. Milletin, varlığını devam ettirmek için sahip olması gereken özelliklerin savunulması ve korunması da "milliyetçilik" olarak tanımlanır. Atatürk milliyetçiliğinde ise, gerçek bir Türk milliyetçisinin temel amacı, Türk'ün her alanda yükselmesinin sağlanmasıdır. Bunun için de Türk milliyetçisi, çağdaşlaşma yolunda hiçbir engel tanımayacak, gelişmiş devletlerin seviyesine ulaşırken kendi özünden ve değerlerinden asla uzaklaşmayacak, bununla birlikte onlarla bir uyum içinde olacak ve tüm özellikleri ile insanlığa örnek teşkil edecektir. Türk milliyetçiliğinin temeli, örfünden ve adetlerinden hiçbir şey kaybetmemesi, manevi değerlerini korumasıdır. Çünkü Atatürk'e göre gerçek millet sevgisi böyle bir milliyetçilik anlayışı gerektirir ve başarıya da ancak böyle bir anlayışla ulaşılabilir.

Atatürk'ün Türk milliyetçiliği üzerinde bu kadar çok durmasının tarihi sebepleri vardır. Türklerin dünya tarihine ve uygarlıklara yaptığı üstün hizmetler bilinmektedir. Türk Milleti dünya tarihine damgasını vurmuş bir millettir. Unutulmaz zaferler kazanmış, tarihe kahramanlık destanları yazdırmış, üç kıtada köklü devletler kurmuş, asırlar boyunca dinleri, dilleri, ırkları farklı olan milletlere hükümdarlık etmiş, hepsini adalet ve hoşgörü ile yönetmiş, ayak bastığı yerlere medeniyet götürmüş, ahlakı ile dünya milletlerine örnek olmuştur. Türk'ün kahramanlıkları, kabiliyetleri ve üstün ahlakı tarihe geçmiştir. Atamızın "Türk Milleti'nin karakteri yüksektir" sözüyle de işaret ettiği gibi, Türk Milleti'nin ahlaki özellikleri ve yüksek seciyesi diğer tüm milletlerden dikkat çekici şekilde üstündür. Pek çok tarihçi ve sosyolog da bu konuda hemfikirdir.

Atatürk'ün anlayışına göre, böyle üstün meziyetlere ve hasletlere sahip bir milletin vatanı da kutsaldır. Vatan sevgisi, milliyetçiliğin önde gelen öğelerindendir ve Türk milliyetçisi gerçek bir vatanseverdir. Atatürk Türk Milleti'nin vatanını şöyle tanımlamaktadır:

Vatanımız, Türk Milleti'nin eski ve yüksek tarihi ve topraklarının derinliklerinde varlıklarını sürdüren eserleri ile bugünkü yurttur. Vatan hiçbir kayıt ve şart altında ayrılık kabul etmez ve bütündür.

Bir insanın milli duygu bilinci içinde kendi topraklarına sahip olması kadar güzel bir duygu yoktur. Kendi toprağına sahip olma duygusu milliyetçilik ilkesinin zorunlu bir sonucudur. Mustafa Kemal de bu duyguya tüm insanlara örnek olacak bir şekilde sahip olmuş ve bunu eylemlerinin yanında şu sözleriyle de ifade etmiştir:

Milletler işgal ettikleri arazinin gerçek sahibi olmakla beraber, beşeriyetin vekilleri olarak da o arazide bulunurlar. O arazinin servetinden kendileri istifade ederler ve dolayısıyla bütün beşeriyeti de yararlandırmakla yükümlüdürler. Bu yasaya göre bundan aciz olan milletler bağımsız olarak yaşamak hakkına layık değildirler.

Avrupalıların "Hasta Adam" diye nitelediği bir milleti ayağa kaldıran Büyük Kurtarıcı Atatürk, içindeki coşkun vatan sevgisi ile her zaman Türk Milleti'nin bağımsızlığını hedefleyerek ülkeyi önce askeri, sonra da sosyal ve ekonomik alanlarda zaferden zafere taşımıştır. "Yurt toprağı, sana herşey feda olsun. Kutlu olan sensin. Hepimiz senin için fedaiyiz. Fakat sen, Türk Milleti'ni ebedi hayatta yaşatmak için feyizli kalacaksın." sözleri de Atatürk'ün örnek vatan sevgisinin belki de en güzel, en anlamlı ifadesidir.

Büyük Önder vatanın kendisi için ne anlama geldiğini ve hayatını vatanı uğrunda harcamaktan şeref duyduğunu ise şöyle belirtmektedir:

Benim ihtiraslarım var, hem de pek büyükleri; fakat bu ihtiraslar, yüksek mevkiler işgal etmek veya büyük paralar elde etmek gibi maddî emellerin tatminiyle ilgili bulunmuyor. Ben bu ihtiraslarımın gerçekleşmesini, vatanıma büyük faydaları dokunacak, bana da gerektiği gibi yapılmış bir vazifenin canlı iç rahatlığını verecek büyük bir fikrin başarısında arıyorum. Bütün hayatımın ilkesi, bu olmuştur. Ona çok genç yaşımda sahip oldum ve son nefesime kadar da onu koruyacağım.