Arama

Kur'an-ı Kerim Nedir? - Tek Mesaj #1

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Eylül 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Kuran, KURAN-İ KERÎM olarak da bilinir.

Ad:  Kur'an-ı Kerim.JPG
Gösterim: 5983
Boyut:  47.3 KB

İslam’ın kutsal kitabı. İslam'ın inanç ilkeleri ile şer’i hükümlerin temel kaynağıdır.

Hz. Muhammed’e vahiy yoluyla 23 yılda (610-632) parça parça ve Arapça olarak indiğine (inzal, tenzil) inanılır. Vahyi bazen Cebrail getirmiş, bazen de Allah doğrudan Hz. Muhammed’e bildirmiştir. Bu nedenle Kuran, Allah’ın öncesiz ve sonrasız, yanılmaz sözü olarak kabul edilir. “Kuran” sözcüğü Arapçada toplamak ve okumak anlamına gelir. Gerçeği yalandan, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayırdığı için Furkan, bütün bilgilerin özünü içerdiği için Ümmü’l-Kitab adıyla da anılır. Kuran için el-Kitab, et-Tenzil, ez-Zikr, el-Hükm, er-Ruh, eş-Şifa, el-Hüda, er- Rahmet, en-Nur, el-Beyan, el-Burhan ve en-Nimet gibi adlar da kullanılır.

Kuran âyet ve surelerden oluşur, inişi de gene âyet ve sureler biçiminde olmuştur. Sure sayısı 114’tür. Âyet sayısı ise 6.200’ün üzerindedir; bu fazlalık (küsurat) kıraat farklarına göre değişir. Küfe kıraat bilginlerine göre küsurat 36, Mekke bilginlerine göre 20, Şam bilginlerine göre 16, Medine bilginlerine göre 17, Basra bilginlerine göre 4’tür. Halk arasındaki yaygın inanışa göre Kuran 6.666 âyetten oluşmaktadır.

Âyet ve sureler çeşitli açılardan farklı gruplara ayrılır. Örneğin Mekke’de inenlere Mekki, Medine’de inenlere Medeni âyet adı verilir. Âyetler iniş sırasına göre düzenlenmediği için sureler içinde Mekki ve Medeni âyetler birlikte bulunur. Mekki âyetler genellikle kısa, özlü ve coşkuludur. İnsanları Tanrı’ya ve öte dünyaya inanmaya çağırır, inananları Cennet’le muştular, inanmayanları Cehennem’le korkutur. Şirki çürütmeyi, müşriklere karşı direnmeyi, iyi ahlak ve doğruluğu vurgular. Buna karşılık Medeni âyetlere bireysel ve toplumsal yaşama ilişkin düzenlemeleri içeren rahat ve dingin bir üslup egemendir. Bu nedenle Medeni âyetler daha uzundur, ayrıntılı açıklamalar içerir.

Bir başka açıdan âyetler muhkem ve müteşabih olmak üzere ikiye ayrılır. Muhkem âyetler anlamı açık ve kesin olan âyetlerdir; müteşabih âyetler ise örtük anlamlıdır ye değişik biçimlerde aniamlandın- labilir. Âl-i imrân suresine göre muhkem âyetler kitabın aslı, anasıdır; müteşabih âyetlerin anlamını ise ancak Tanrı ya da (bir başka okuyuşun verdiği anlamla) bilgide derinleşenler bilebilir (Al-i imrân 7). Cü- veyni’den (ö. 1085) önce yaşayan ve mütekaddimin adı verilen bilginler ilk okuyuşu seçerek müteşabih âyetlerin anlamının bilinemeyeceğini savunmuşlar, ama bu anlayış Kuran âyetlerinin bir bölümünün varlığını anlamsız kıldığı için Cüveyni’den sonraki bilginler (müteahhirin), bilgide derinleşenlerin (rasihun) müteşabih âyetleri anlayabileceği görüşünü kabul etmişlerdir. Bununla birlikte bazı âyetlerin niteliği müteşabih âyetlerin de sınıflandırılması gereğini doğurmuştur. Buna göre müteşabih âyetler üçe ayrılır: Anlamının bütünüyle kavranamayacağı kabul edilen âyetler; insanın ancak çeşitli vasıtalarla anlamına ulaşabileceği âyetler; iki grup arasında yer alan ve ancak bilgide derinleşenlerin anlayabileceği âyetler. Müteşabih âyetlerin anlamlandırılmasında izlenecek temel kural, muhkem âyetlerin ölçü alınmasıdır.

Konulan açısından Kuran âyetleri inanç ilkeleri, bireysel ve toplumsal yaşam ve kıssa olmak üzere başlıca üç grupta toplanabilir. Birinci gruba giren âyetlerde Tanrı, evren, insan, insanın varacağı son nokta ve öte dünya yaşamına ilişkin bilgi ve inanç ilkeleri açıklanır. Bireysel ve toplumsal yaşama ilişkin âyetlerde ibadet, ahlak ve hukukla ilgili emir ve yasaklar (şeriat) üzerinde durulur. Kıssa adı verilen öykülerin yer aldığı âyetlerde ise toplumların, kabilelerin, kralların, peygamberlerin tarihsel deneyim ve serüvenleri, dersler veren yönleriyle gündeme getirilir. Bireysel ve toplumsal yaşama ilişkin âyetlere genel olarak ahkâm âyetleri denir. Bu âyetler kendi içinde ibadetlere, kefaretlere, muamelata, aileye, cezaya, yöneten yönetilen ilişkisine, Müslümanların Müslüman olmayanlarla ilişkilerine değgin olmak üzere yedi bölüme ayrılır. İbadetlere ilişkin âyetlerde namaz, oruç, hac ve zekât gibi ibadetler ayrıntıya inilmeden, ana hatlarıyla açıklanır. Kefaretlere ilişkin âyetlerde zihar, yemin ve yanlışlıkla adam öldürmenin gerektirdiği kefaretler belirlenir. Muamelata ilişkin âyetlerde bütün mali ve ticari ilişkilere değgin ilke ve kurallar açıklanır. Aileye ilişkin âyetlerde evlenme, boşanma, nafaka ve miras gibi aile yaşamına ilişkin konular düzenlenir. Ceza âyetlerinde bireye ve topluma karşı işlenen suçlara verilmesi gereken cezalar (kısas ve had) saptanır. Yöneten yönetilen ilişkisine değgin âyetlerde adalet, şûra, maslahat, yardımlaşma ve koruma gibi başlıca ilkeler üzerinde durulur. Son bölümde yer alan âyetlerde ise Müslüman olmayanların zimmi, anlaşmah, gezgin ya da harbi gibi durumlarda sahip oldukları haklar belirlenir.

Tarih ve hadis kaynaklarının bildirdiğine göre Hz. Muhammed gelen vahyi önce ezberliyor, sonra yerlerini de belirleyerek vahyi yazmakla görevli kâtiplere yazdırıyordu. Bu dönemde yazı için deri, hurma dallan, yassı taşlar, tahta levhalar, deve ve koyunlann kürek kemikleri gibi malzemeler kuüamhyordu. Yazıya geçinlen Kuran parçalan korunuyor, yazmak isteyen Müslümanlara verilerek çoğaltılması sağlanıyordu. Okuma yazma bilenler az olduğu için Kuran daha çok ezberleme yoluyla öğreniliyor, başkalanna da sözlü olarak aktarılıyordu. Vahyedilen her metin Hz. Muhammed tarafından önce erkeklere, sonra da kadınlara okunuyor, ezberlemeleri sağlanıyordu.

Vahiy Hz. Muhammed’in yaşamının son günlerine değin sürdüğü için, parça parça yazıya geçirilmiş olmakla birlikte Kuran bir kitap durumuna getirilmemişti. Hz. Muhammed’in ölümünden sonra, ilk halife Hz. Ebubekir döneminde Kuran’ın kitaplaştırması gereği ortaya çıktı. Hz. Ebubekir’in görevlendirdiği hafız ve vahiy kâtiplerinden Zeyd bin Sabit, çeşitli malzemeler üzerine yazılmış bütün metinleri bir araya getirerek Kuran’ı kitaplaştırdı (633). Sayfalar halinde ilk kez bir araya getirilen ve camide okunarak Müslümanlarca onaylanan bu Kuran’a Mushaf adı verildi.

Mushaf, Hz. Ebubekir, sonra da Hz. Ömer tarafından korundu. Hz. Ömer’in ölümünden sonra, Hz. Muhammed’in eşlerinden olan kızı Hz. Hafsa’ ya geçti. Üçüncü halife Hz. Osman döneminde, İslam topraklarının genişlemesi, haüz sahabilerin sayısının azalması, çeşitli kıraat farklarının ortaya çıkması gibi nedenlerle Mushaf' ın çoğaltılması gereği doğdu. Hz. Osman, Zeyd bin Sabit, Said bin As, Abdurrahman bin Haris ve Abdullah bin Zübeyr’i çoğaltma işi ile görevlendirdi. Hz. Hafsa’dan gelen Mushaf temel alınarak dört (bir rivayete göre yedi) ayrı nüsha yazıldı (645). Bu yeni nüshalar da camide okunarak Müslümanlarca onaylandıktan sonra birisi Medine’de bırakıldı, öbür üçü ise dönemin başlıca merkezleri olan Şam, Küfe ve Basra’ya gönderildi. Bu nüshaların asıl olarak kabul edilmesini isteyen Hz. Osman, daha önce yazılmış bütün özel nüshaların yakılmasını emretti.

Kuran’ın kitaplaştınlıp çoğaltıldığı bu ilk aşamada, günümüzde görülen ve harflerle okunuş biçimlerini belirleyen nokta ve işaretler kullanılmıyordu. Emevi halifesi Abdülmelik bin Mervan döneminde ilk kez harflerin okunuşunu belirleyen noktalar kullanılmaya başladı (685). Daha sonra gene Abdülmelik döneminde aynı işaretle gösterilen harfleri birbirinden ayırmak için işaret koyma (cam) gereği duyuldu. Ama sonradan harekelemede nokta kullanımı bırakılarak bugün kullanılan ötre (zamme), üstün (fetha), esre (kesre), şedde ve tutar (cezm) işaretleri oluşturuldu.

Müslümanlar, yaşamlarında merkezî bir yer tuttuğu için Kuran’ı bütün incelikleriyle tanımak ve kavramak amacıyla yoğun çalışmalara yöneldiler. Kıraat ve tefsir ana dallan çevresinde yürütülen çalışmalar, gece ya da gündüz gelen âyetlerin saptanmasından surelerin başlangıç ve bitiş yerlerinin belirlenmesine, Kuran metninin edebi özelliklerinden tartışma yöntemlerine, harflerinin sayısından yazımına kadar varan ayrıntılar üzerinde yoğunlaştı, çok sayıda inceleme dalının oluşmasına yol açtı. Taşköprüzade, ünlü Mevzuatü’l-Ulûm'ddi kıraat ve tefsire olarak gelişen bu tür yaklaşık 90 dal üzerinde bilgi verir. Kuran bilimleri (ulumüt Kuran) genel başlığı altında toplanan bu bilimlerden bazıları şöyle sıralanabilir: Âyetlerin Mekki Medeni oluşlarını inceleyen ilmü marifeti’l-Mekki ve’l-Medeni, âyetlerin gelişine yol açan olayları inceleyen ilmü marifeti’s sebebi’n-nüzul, âyetlerin anlamlarının açık ya da örtük oluşunu inceleyen ilmü marifeti’i-muhkem ve’l-müteşabih, Kuran’ın mucizevi özelliklerini inceleyen ilmü marifeti’l-icazi’l-Kuran, birbirleriyle çelişir gibi görünen âyetleri inceleyen ve uzlaştıran ilmü marifeti’l-müşkili’l-Kuran, edebi özelliklerini inceleyen ilmü marifeti’l- bedayii’l-Kuran, inanmayanların düşünce ve eleştirilerini çürütme yöntemlerini inceleyen ilmü marifeti’l-cedeli’l-Kuran.

Kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 23 Aralık 2016 00:14