Arama

Prof. Dr. Türkan Saylan - Tek Mesaj #5

piz - avatarı
piz
Ziyaretçi
27 Mayıs 2011       Mesaj #5
piz - avatarı
Ziyaretçi




TÜRKAN
O’nun adı Türkan Saylan…
O bir Atatürk kızı.
Kendisini Kemalist feminist olarak adlandıran bir hümanist O.
O bir anne; Ama sadece iki oğlunun değil binlerce kardelen kızın annesi.
Türk kadınlarının çağdaşlığa açılan yüzü O.
O karanlığa karşı duyan bir aydın.
Laikliği benimsemiş bir hekim O.
O “gençlere kıyamıyorum” diyen bir şefkat okyanusu.
Mucize yaratmışken bile “ben sadece dokundum” diyecek kadar alçakgönüllü biri O.
O ölüme bile meydan okuyan bir cesur yürek.
Ve en önemlisi bu topraklarda cüzamın kurutulmasını sağlamış koca bir yürek.

19 Mayıs’ta çok değerli Türkan Saylan’la buluştum…
Ölümünün ikinci yıldönümünde, sinema sahnesinden izledim O müthiş kadını.
Yaşamının son 15 gününü anlatan film son zamanlarda izlediğim en iyi konulu filmlerden biriydi.
Oyunculuk performanslarının başarısını salondaki hıçkırık sesleri anlatıyordu sanki.
Salondaki genci – yaşlısı, kadını – erkeği herkes aynı duyguları taşıyordu…
Türkan Saylan gibi bir insana yapılan haksızlıktı herkesin boğazında düğümlenen.
Hayatında hiç tatil yapmayan, hep ama hep çalışan, tüm yaşamını kız çocuklarının eğitimine adayan Sayın Saylan’a karşı yapılan saygısızlığın perdeye yansıması haliydi moralleri tekrar tekrar bozan…
Çocukları Orta Çağ karanlığından çekip çıkarmak istemiş ve başarmış bu sayede binlerce kardelen O’nun kızı olmuştu.
30 yıla yakın bir zaman kanserle mücadele eden ve mücadelesinin sonuna doğru yaklaştığı günlerden birinde kapısının polisler tarafından çalınmasıyla başlayan filmde Türkan Saylan’ı tanımayanlar için yakın bir objektif tutuluyor.
Ayşe Kulin’in “Türkan” adlı romanından esinlenerek yazılan filmin senaryosu ve oyuncu kadrosu izleyiciyi filmden koparmıyor.
Polisler tarafından darma dağın edilen evinde bile gülümsemesini yüzünden eksik etmeyen Türkan Saylan’ın memurlara bile anne şefkatiyle yaklaşmasına şahit oluyor insan. Başında nöbet bekleyen polise “Korkma Mustafa kımıldayacak halim yok, keşke olsa be yavrum” diyen bir bilge izleniyor sinema sahnesinden.
Evindeki tüm kitaplar yerlere saçılıp, mektupları dağıtılınca, özel çekmecelerindeki kıyafetlerine kadar bütün evi aranınca ki cümlesi ise; ”Giderayak bütün mahremiyetimin yerlere saçılması iyi oldu, hafifledim” oluyor. Kurduğu tüm cümlelerden derinlere gidiliyor. Hem anlam hem duygu derinliği yaşanıyor…
Dağ, taş, çamur demeden, ulaşımın bile olmadığı en ücra köylere giderek cüzam hastalığının kökünü kurutan, okula gönderilmeyen kız çocukları için köklü bir sosyal sorumluluk projesi geliştiren ve iki evladından vakit çalarak çocukların eğitimine katkı sağlayan, ülkesinin karanlık günlere gömülmemesi için çabalayan böylesine müthiş bir insanın, fiziksel ağrılar çektiği günlerinde suç örgütü bağlantılı olarak zanlı durumuna sokulması kamuoyu vicdanını yaralamaktan başka bir şeye yaramamış olduğunu anlayarak salondan ayrın ılıyor.
“Hayat sana teşekkür ederim, bana tekrar tekrar güzel işler yapma fırsatını derdiğin için…” diyen Türkan Saylan’a tüm Türkiye’nin teşekkür borcu vardır.
Değişim – dönüşüm yarattığı için, farkındalık yaratımının ta kendisi olduğu için, eğitime destek verdiği, kız çocuklarına sahip çıktığı ve cüzam hastalığını ortadan kaldırdığı için ne kadar teşekkür edilse azdır kendisine.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet’inin siyasi yöneticileri tarafından edilen teşekkür de pek bir riyakârca oldu ne yazık ki(!)
Böyle olmamalıydı, çok yazık oldu…
Bu dünyaya ışığını bırakan müthiş insan ışıkla uyu…
Pınar SEVGİNER
Son düzenleyen Safi; 23 Eylül 2015 00:01