Arama


Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
21 Haziran 2011       Mesaj #3
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Dışavurumculuk

20. yüzyılın başlarında, izlenimciliğe ve doğalcılığa tepki olarak doğan sanat ve edebiyat akımı.

Anlatımcılık ya da ekspresyonizm de denir. Dışavurumculuğun kökenlerini coşumculukta aramak gerekir. Burjuvazinin geliştirdiği bireyci dünya görüşünün sanattaki ilk etkileri Rönesans'ta belirir. Sözgelimi Hieronymus Bosch'un şaşırtıcı evreninde ya da Matthias Grünewald'ın tablolarındaki dramatik ortamda, dışavurumculuğun başlıca özellikleri görülebilir. Sanatçının kendi "ben"ini, kendi kişiliğini algılaması ve kendi iç dünyasına yönelmesi biçiminde tanımlayabileceğimiz bu bireyci tavır, coşumculuğu hazırlar. Sanatı duyguların dile getirilmesi olarak tanımlayan coşumcuların görüşleriyse dışavurumcu kuramın ana düşüncelerini oluşturur.

19. yüzyılda Vincent van Gogh'un ve 20. yüzyılın ilk yıllarında Fransız çiğrenkçi (fovist) ressamların sanatında da dışavurumcu niteliklere rastlanır. Ancak dışavurumculuk dendiğinde asıl akla gelen 1905'e doğru Almanya'da doğan bir akımdır. Dresden'de "Die Brücke" (Köprü) adı altında toplanan ilk dışavurumcu grup, Ernst Ludwig Kirschner, Emil Nolde, Max Pechstein ve Karl Schmidt-Rotluff gibi sanatçılardan oluşuyordu. Bu sanatçılar, gerçekliği soyutlamaktan çok onun biçimini değiştirmeyi yeğlediler. 1911'de Münih'te kurulan "Der Blaue Reiter" (Mavi Süvari) dergisi ve topluluğu içinde yer alan Vasili Kandinski, Franz Marc, Paul Klee gibi sanatçılarsa daha soyut bir anlatımı seçtiler. Dışavurumcu akımın öteki başlıca temsilcileri Norveçli Edvard Munch, Belçikalı James Ensor, Litvanya kökenli Chaim Soutine ve Avusturyalı Oskar Kokoschka'dır. Fransız ressamı Georges Rouault da dışavurumculardan sayılır. I. Dünya Savaşı'ndan sonra yine Almanya'da ortaya çıkan ve "Neue Sachlichkeit" (Yeni Nesnelcilik) diye adlandırılan bir hareket, gerçeğe daha yakın bir dışavurumculuğu geliştirdi. Başlıca temsilcileri George Grosz, Otto Dix ve Max Beckmann'dı.

İlkin resim sanatında ortaya çıkan dışavurumculuk, edebiyatı da etkiledi ve en elverişli ortamı, yazara kendi iç dünyasını dile getirme olanağı tanıyan şiirde buldu. Bu alanda en önemli temsilcileri G. Benn, G. Trakl, F. Werfel, G. Heym, J. R. Becher, E. Lasker-Schüler oldu. Dışavurumculuk, tiyatro oyunlarında alışılagelmiş değerlere ve sosyal düzene karşı acımasız bir yergi (hiciv) biçiminde belirdi ve en çok Almanya'da gelişti. Öncüleri G. Büchner, A. Strindberg ve F. Wedekind olan dışavurumcu tiyatro, R. J. Sorge, E. Barlach, F. von Unruh, W. Hasenclever, G. Kaiser, B. Brecht, E. Toller ve H. Mann gibi yazarların yapıtlarında ifadesini buldu. Dışavurumculuğun daha az önem taşıdığı düzyazı türündeyse özellikle A. Döblin, H. Mann, K. Edschmid, G. Benn ve M. Brod yapıtlar verdiler. Edebiyatta dışavurumculuk bir akımdan çok, bir eğilimi yansıtır. 20. yüzyıl başındaki sanayi toplumuna, savaş tehlikesine, baskıcı toplum düzenine karşı çıkmadır.

Dışavurumculuk öbür sanat dallarını da etkiledi. Marc, Klee ve Kandinski'nin kurduğu "Der Blaue Reiter" dergisinde çalışanlar arasında üç de müzikçi vardı. Bu üç sanatçı; Arnold Schönberg "Pierrot Lunair" (1912), Alban Berg "Wozzeck" (1921) ve Anton von Webern "Orkestra İçin Beş Parça" (1913) yapıtlarıyla, bu akımın müzik alanındaki temsilcileri oldular. Sinemada da, özellikle Alman sineması 1920'lerde dışavurumcu yapıtlar verdi. Bunların başlıcaları Robert Weine'nin "Das Kabinett des Dr. Caligari" (Doktor Caligari'nin Çalışma Odası), Murnau'nun "Nosferatu" ve Fritz Lang'ın "Metropolis" adlı filmleridir.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi