Arama

Sıtma - Tek Mesaj #1

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
14 Eylül 2006       Mesaj #1
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Sıtma

Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, doktor uyarısı ya da uzman önerisi değildir.

Sıtmayı ilk kez Hipokrat, milattan önce 5. yüzyılda tanımlamıştır. Hastalık, geçmiş yüzyıllarda ve bu yüzyılın ilk yarısında dünyada yaygın olarak görülmüş ve tarih boyunca Mezopotamya, Eti, Grek gibi çeşitli uygarlıkların yok olmasına neden olmuştur. 1940'lı yıllardan sonra sıtmaya gereken önemin verilmesi ve vektör mücadelesinde DDT'nin kullanılmaya başlanılması ile olgu sayılarında büyük düşüşler gözlenmiştir. Bu durum 1970'li yılların ortalarına dek sürmüştür. Ancak daha sonra vektörlerin kullanılan ilaçlara karşı direnç geliştirmesi ve özellikle Afrika’daki sürveyans çalışmalarına önem verilmesi
sonucunda gerçek olguların belirlenmesi ile birlikte olgu sayıları artmıştır.

Türkiye'de sıtma olgularının mevsimsel özelliği, subtropikal bölgede yer alması ve sivrisineğin aktivitesine bağlı olarak Mart ayında artmaya başlamakta, Temmuz-Eylül aylarında en yüksek düzeylerine ulaşmakta ve Ekim ayından sonra düşmektedir.
Sıtma olgularının yaş gruplarına göre dağılımı yıllara göre bir değişiklik göstermemektedir. Olguların büyük bir kısmı 15 yaş üstü gruptadır. 0 yaş grubunda yıllara göre olgu sayısında bir yükselme söz konusudur. Bu yükselme özellikle GAP Bölgesi’nde yer alan Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Batman ve Siirt illerinden kaynaklanmaktadır.
Türkiye'de saptanan olgular P. vivax etkenine bağlı olarak gelişen olgulardır. 1993-1998 yılları arasında dış kaynaklı olmak üzere 85 P. falciparum, dört P. malaria ve bir P. ovale olgusu saptanmıştır. Bu olguların büyük bir bölümünü Afrika ve Uzakdoğu ülkelerinden gelen kişiler oluşturmaktadır.

Ülkemizde sıtma olgularının çoğunluğu yerli ya da emporte olgu olarak sınıflandırılmaktadır. Olgu sınıflandırılması yıllara göre ele alındığında yerli olgu oranı artmaktadır. 1980'li yıllarda yerli olgular toplam olguların %60'ını, emporte olgular %27'sini oluştururken, 1998 yılında yerli olgular %83, emporte olgular %17 olarak saptanmıştır. Bunun nedeni, son yıllarda GAP'ın devreye girmesi ile 1980'li yıllarda Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden Çukurova-Amik Ovası Bölgesi’ne tarım alanında çalışmak için göçer işçilerin bu bölgeye daha az gelmeleridir.
Sıtma, geçmişte olduğu gibi 21. yüzyılda da en önemli sağlık sorunlarından biri olacaktır. Bunun nedenleri:
1. Dünyada sıtmanın endemik olduğu bölgeler, nüfus artış hızının en hızlı olduğu bölgelerdir. Dolayısı ile yakın gelecekte sıtma riski altında yaşayan nüfus 3 milyarı aşacaktır.
2. Sıtmanın endemik olduğu bölgeler, nüfus hareketlerinin yoğunlaştığı bölgelerdir. Bunun sonucu olarak parazitin ve vektörün bölgeler arasında yayılması artmış ve önümüzdeki yıllarda da artması beklenmektedir.
3. Bir yandan nüfus hareketleri diğer yandan kır ve kentin fizik olarak birleşmesi sonucunda, hem sıtma hem de sivrisinek kentleşmektedir. Bu da her ikisinin de kontrolünün zorlaşması, onun da ötesinde olanaksız hale gelmesi demektir.
4. Sıtmanın endemik olduğu bölgelerde, hızla sulu tarıma geçilmektedir. Bununla birlikte, yapay jit alanları artmakta ve bu bölgelerde sivrisinek yoğunluğu da artmaktadır.
5. Dünyada hızlı bir iklim değişikliği yaşanmakta ve sıtmanın görülme riski yüksek bölgeleri genişlemektedir.
6. İnsektisitlere karşı direnç gelişmekte, sivrisinek kontrol çalışmalarını zorlaşmaktadır.
7. Sıtma ilaçlarına karşı direnç gelişmesiyle parazit kontrolü çalışmaları güçleşmektedir.

Bu özelliklerin pek çoğu diğer ülkelere göre Türkiye'de daha ağır yaşanmaktadır. Türkiye'nin diğer ülkelere göre tek avantajı yerli olguların antimalaryal ilaçlara karşı direnç geliştirmemiş olmasıdır. Sıtma Türkiye için bugün olduğu gibi önümüzdeki yıllarda da önemini sürdürecektir. Gelecek için planlamaların özenle hazırlanıp uygulaması gerekmektedir.
Türkiye'de sıtma ile mücadelede başarılı olunabilmesi için;
* Politik kararlılığın olması,
* Sıtma için ayrılan bütçenin artırılması,
* Sağlık çalışanlarının ve halkın konuya duyarlılığının artırılması,
* Birinci basamak sağlık kuruluşları ile sıtma birimlerinin entegrasyonunun sağlanması,
* Gerekli personel ve malzemenin sağlanması gerekmektedir.
Son düzenleyen Daisy-BT; 11 Ekim 2009 11:54