Şeyhülislam
MsXLabs.org & İslam Ansiklopedisi
Şeyhülislam, Osmanlı düzeninde, Osmanlı Hanedanı üyeleri hariç, sadrazam denen başbakandan sonra, Devlet'in ikinci büyük memuru idi. İlmiyye, ulema, ulemay-ı rüsum denen görevliler sınıfının başı idi. 1425'te taht müftüsüne, "şeyhülislam" dendi. Bu suretle Osmanlı'da, "meşihat" veya "meşihat-ı İslamiyye" denen müessese başladı. Ancak şeyhülislam otoritesinin tam oluşması XVI. asırdadır. Mutlak mânâda "Müfti Efendi" veya "Müfti'l-Enâm" denirse, şeyhülislam efendi anlaşılırdı.
Meşihat, aynı derecede bir payenin, bir rütbenin adı idi. Sadaret payesine eşit ve vezir-müşirkazasker payelerinin üzerinde idi. Ancak fiilen şeyhülislam olan bu payeyi taşıyabilirdi. İstisna olarak meşihat rütbesi, şeyhülislam olmaksızın üç kazaskere de verilmiştir, bunlardan yalnız biri sonradan şeyhülislam olabildi. Batı protokolünde şeyhülislam veya bu makamda bulunmuş kişi, sadrazam ve sadaret makamında bulunmuş kişi gibi, "prens" derecesinde sayılır ve "Son Altesse = Altesleri" diye yazılıp hitab edilirdi.
Şeyhülislam, diğer ilmiyye sınıfı mensupları gibi idam edilemezdi. Hapsedilemezdi. Sürülebilir veya azledilebilirdi. Ancak 1589, hatta 1601 yılına kadar şeyhülislam layenazl idi, yani hayat boyu bu makama getirilirdi ki, davranışlarında hiçbir çekingenlik olmasın. Uzak ülkelere sürülemezdi. Bununla beraber üç şeyhülislam öldürüldü veya idam edildi (1634, 1656, 1703). Bunların önce ilmi rütbeleri alındı.
Padişah törenlerde istisnasız hiç kimseye ayağa kalkmazdı. Hatta mehter marşlarını yalnız padişah oturarak dinleyebilirdi, veliahd ve sadrazam bile ayakta dinlerdi. Sancak, ancak padişah önünde eğilerek selam verirdi. Ama özel kabullerde padişah, istediğine ayağa kalkar, ayakta karşılardı. Böylesine sıkı bir düzende tek istisna olarak resmi törenlerde padişah, şeyhülislam kendisini tebrik için gelince ayağa kalkardı. Keza şeyhülislam padişahı asla ne etekler, ne el öperdi. Padişahın iki elini birden ve omuzlarını iki eli öyle tuttuktan sonra, hükümdarın yakasını veya omzunu öperdi. Buna "musafaha" denir. Bu durum, padişahın bile din, ilim ve adalete ve bu işlerle uğraşan sınıfın başı olan kişiye saygı gösterdiğini millete göstermek içindi.
Şeyhülislam Efendi, ilim, din, adalet, belediye işlerini döndüren, 1826'dan önceki klasik dönemde, ilmiyye sınıfının başı idi. Ama bu işlerle doğrudan uğraşanlar Rumeli ile Anadolu kazaskerleri idi. Hatta en mühimleri dışında fetvaları bile şeyhülislam verirdi. 1516'dan itibaren aynı zamanda Halife olan padişah, İslam dininin başı olmak sıfatıyla görevlerini, şeyhülislam vasıtasıyla yürütür, kendisi bizzat din işlerine karışmazdı.
Şeyhülislam, Divan-ı Hümayun denen ve başkanı sadrazam olan Bakanlar Kurulu'nun üyesi değildi. O derecede yüksekte tutulmuştu. Ama büyük tayinleri bizzat yapamazdı. Devletin iki başlı olmaması için sadrazamın olurunu almaya mecburdu. 1826 radikal reformlarından sonra şeyhülislam, nazırlardan biri haline getirildi. Artık adalet, eğitim ve belediye işlerinin başı değildi. Sadece din adamı idi. Ama protokoldeki yeriyle hiç oynanmadı.
1425'ten 1922'ye kadar 131 şeyhülislam, 175 defa bu makama geldi. Bir şeyhülislamın makamda kalma süresi ortalama 3 yıl, 10 aydır. 131 şeyhülislamın 122'si Türk asıllı, İstanbullu, Batı veya Orta Anadoluludur. 9'u Türk asıllı değildir. (Arap, Boşnak, Gürcü, Çerkeş, Arnavud). Rumeli Türkü, askerlik mesleğine heves ettiği için, ilmiyye sınıfına çok rağbet etmemiştir. Doğu Anadolulu ve Karadenizli Türklerin rağbeti de son asırlardadır.
Şeyhülislam, hiçbir tesir altında kalmaması için, muazzam bir maaş ve ödenek alırdı: Bugünkü rayiçle XVI. asırda ayda 120 bin dolar ve XVII. asırda 82 bin dolar, İkinci Abdülhamid devrinde ayda 2.000 altın.
Şeyhülislamlar içinde müstesna bilginler, yazarlar, şairler, bestekârlar, hattatlar, hukukçular, büyük devlet adamları, dahiler vardır. Vasat şahıslar az, liyakatsiz olanları çok azdır. Zira sıkı bir disiplinle bu makama yükselmek mümkündü. Adam seçme yeteneği bakımından bütün Türk tarihinde emsalsiz kalan Kanuni Sultan Süleyman Han'ın şeyhülislamları, çok büyük hukukçulardır: Zenbilli Ali Efendi, Kemalpaşazade Ahmet Şemseddin Efendi, Ebussuûd Efendi.
Yılmaz Öztuna