Arama


GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
19 Eylül 2006       Mesaj #6
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Omurga ve Omurilik Yaralanmaları
Hızlanan, hareketlenen insan hayatı , sürekli yeni sürprizlerle karşılaşıyor. Geçirilen travmaların şiddeti artıyor, etki tepkiyi getiriyor. Buna karşı yeni önlemler ve yeni tedavi metodları ortaya çıkıyor.

Kafadan bacaklara, vücudun tüm yükünü taşıyan, birbiri üzerine dizili otuzüç omur, sinir sisteminin iletişim ağını içeren omuriliği, içlerindeki kemik kanalı ile taşıyarak muhafaza görevini üstleniyor.
Omuriliğin boyun kısmından çıkan sinirlerin kollara gövde kısmından çıkan sinirler solunum kaslarına, belden çıkanlar bacaklara, kuyruk sokumundan gidenler ise üreme ve idrar organlarına gittiğini kabaca biliyoruz.

Yaralanmanın düzeyine göre, oluştuğu seviyenin altında, kısmen veya tamamen bu görevlerin yapılamaması, olayın dramatik yönünü oluşturuyor.
Çok sağlam yaratılmış, birbirine mükemmel eklem ve kaslarla bağlanmış omurga ve omurilik yaralanmaları, çeşitli nedenlerle karşımıza çıkabiliyor.

Günümüzde çağın vebası, AİDS'ten çok, trafik kazaları sayılıyor. Bu kazalarda ölümden çok, kısmi veya kalıcı sakatlıklar geriye kalıyor. Tedavi ve rehabilitasyon aşamalarının mali portresi, çevresindeki üretici güçlere, sosyal güvenlik kuruluşlarına getirdiği yük ve yıllar süren zahmetlerin sonucundaki, verim çoğunlukla düşük oluyor.

En sık boyun yaralanıyor
Araç içi trafik kazalarında en sık travma gören doku, boyun oluyor. Süratle giden araç, kaza sonucu ani durduğunda beş kiloluk kafa, boynu koparcasına öne çekiyor. Ardından bütün hızıyla arkaya savuruyor. Ön koltuklardaki enselik bu kamçı hareketinin önlenmesini amaçlıyor. Peki ya arka koltuktakiler? Bunlar enselik emniyet kemerinin opsiyonel olmasına, arka koltukların güvensizleşmesine neden oluyor. Motorsiklet kazalarında ise boyun ve omurganın diğer kısımları tamamen savunmasız oluyor.

Kazara veya intihar amaçlı yüksekten düşmelerde, omurga kırıkları ve buna bağlı felçler, yine sık karşılaşılan tablolardan biri sayılıyor. Örneğin; yaz aylarında balıklama suya atlamayanlar, çoğunlukla boyun kırığıyla geliyor.

Omurganın kırılarak içinden geçen omuriliği yaralanan kazazedenin, sonraki hayatı için kritik süreç başlıyor. Darbe yiyen omurilik, yaralıyı karga tulumba taşıyan kişilerin elinde hırpalanıyor. Kazazede hafif derecede yaralandıysa da, böyle bir hırpalanmadan sonra pek şansı kalmıyor. Ezilen omurga, artık koruyamadığı omuriliğe tedavi edilemeyecek ölçüde hasar veriyor.

Omurga yaralanmalarının tedavisi kazanın olay yerinde başlıyor. Omuriliği yaralanmış olan kişinin bilinci açıksa, kol ve bacaklarını hareket ettirmesi söylenerek durum hakkında fikir sahibi olunuyor. Boynunu kendi kendine sağa sola çevirmesi isteniyor. Eğer bu mümkün değilse, büyük bir hassasiyet gerekiyor. Böyle bir durumda boyun korsesi takılmalı ve hastanın bundan sonra nakli planlanmalı. Sırt ve bel yaralanması durumlarında ise, hasta oturtulmamalı ve daima yatay konumda taşınmalı. Kaza anında nefes yolunun açık olmasıyla solunum ve dolaşım sisteminin yakın desteği, ilk tedbirlerin başında gelmeli.

Cerrahi tekniklerin gelişmesi, pahalı materyallerle omurganın vidalanması ve sonrasında ciddi rehabilitasyon uygulamasıyla, kısmi felçli insanların hayatlarını sürdürebilmeleri mümkün oluyor.