Arama

Seramik Sanatı (Keramik) - Tek Mesaj #1

nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
20 Eylül 2006       Mesaj #1
nünü - avatarı
Ziyaretçi

KERAMİK SANATI


seramik, çamurun biçimlendirilip yüksek sıcaklıklarda fırınlanmasıyla elde edilen, kullanım ya da süs amaçlı eşyalar ve bu eşyalann yapıldığı malzeme.

Seramikten yapılan kaplar genellikle çanak çömlek, duvar kaplamaları da çini olarak anılır.
Sanayi seramikleri ise sanayide kullanılan ve madeni ya da organik olmayan tüm katı maddeleri kapsar. Fiziksel yapı olarak seramik, polikristal, cam, çok katlı kristalle camsı fazlarının bileşimi ya da tekli kristaller halinde olabilir. Sanayi seramik ürünleri camı, çimentoyu, yapısal kil ürünlerini, tuğlamsılan, aşındırıcıları, beyaz eşyaları, porselen emayeler ya da seramik-metal sistemleri ile elektronik ve nükleer seramikler, karbon, grafit, elmaslar ve seramik bileşikler gibi daha yeni teknik ürünleri içerir.

Seramik, ısıya ve kötü hava koşullarına dayanma özelliğiyle uygarlıkların en iyi tanıklarından biridir, ilk kez Ye- nitaş döneminde ortaya çıktı: Tuna bölgelerinde görülen şeritli seramik; kabartma bezekli, perdahlı siyak seramiklar, özellikle de Cortaillod seramiği); kazıma bezekli seramik (Chassey konaklama yeri). Boyalı seramikler IV. binyıl'da aynı anda, üsluplaştırılmış bezemelerle Mısır (Gerze seramikleri) ve Mezopotamya'da (Samerra, Sus) ortaya çıktı. Bu tür boyalı bezemeler Yunanistan'da, Mykenai’de geometrik bir üslup olarak, Girit'te de (ilk, orta ve son minos) daha natüralist bir nitelik kazanarak devam etti. Zaten Yunanlılar daha sonraları, seramik ressamlığında ustalaşarak, birçok kupa ve vazoyu, önce geometrik motiflerle, sonra da siyah ve kırmızı figürlerle süslediler. İtalya’da Etrüskler "bucchero nero" adıyla anılan derinliğine karartılmış ve madeni bir görünüm verilmiş bir seramik türü ürettiler; İ.Ö. III. yy.'da bunun yerini, "Arezzo çanak çömleği" adı verilen, mühür baskılarla bezeli, ince, kırmızı bir seramik aldı. Bu seramik türü daha sonra Roma döneminde perdahlı ıspanyol-mağrib fayansı (1428) Galya'ya yayıldı (La Graufesenque, Lezoux) ve "sigillatus" adını aldı. Seramiği sugeçirmez kılmak için kili saydam ya da ışıkgeçirmez bir tabakayla kaplama fikri yine Antikçağ’da doğdu. Mısır'da, Eski imparatorluk'tan başlayarak ve İran'da (Sus'taki sırlı tuğlalar) bu teknik uygulandı. İslamiyet döneminde Ortadoğu'da, sırlama tekniği kurşunlu ya da silisli alkali sırlarla gelişti. Ortaçağ da Batıda da sırlı çanak çömlek üretiliyordu; XVI. yy.’da, Bernard Palissy’nin, Beauvaisis ve Saintonge çömlekçilerinin çalışmalarıyla, bunların gereç ve renklerinin niteliği yükseldi.

Fayansın ortaya çıkmasına yol açan beyaz ya da ışıkgeçirmez, kalaylı sırın yanı sıra (sırlı ve bezekli çömleklere sıvı halinde ince bir metal tabaka sürerek elde edilen) perdah Ortadoğu'da bulundu. Bu teknikler XIII.-XVI. yy. arasında Akdeniz’ in tüm kıyılarına, özellikle de ispanya'ya (Paterna fayansları, perdahlı İspanyol-mağrib Mâlaga ve Manises fayansları) "el öpme", çokrenkli porselen yayıldı. Fayans sanatının yaygınlaştığı İtalya’da, bu tür seramiklere “majolica” adı verildi ve XV. yy.’dan başlayarak Floransa (Della Robbialar ile), Faenza, Siena, Deruta, Gubbio, Castel Durante, Urbino önemli üretim merkezleri haline geldi, bunlar XVI. yy.'da daha da gelişti. Yine bu dönemde Hollanda (Anvers, Rotterdam) ve Fransa'da (Lyon, Rouen, Nîmes, Montpellier) ilk fayans atölyeleri açıldı. Ancak, Delft (Hollanda), Nevers, Rouen ve Moustiers’deki (Fransa) büyük fayans merkezleri XVII. yy.'dan başlayarak gelişti. Bunları, Lille Saint-Cloud, Sinceny vb. izledi. Almanya’da Delft'in etkisiyle, Frankfurt, Hanau, Ansbach gibi yerlerde fayans atölyeleri açıldı. XVIII. yy.'ın ortasında, birçok yapımevi, önceden pişirilen sırın üzerine renk atarak yeniden pişirme tekniğinden yararlandılar. Daha XVII. yy.'ın sonunda Delft'te, İtalya'da ve Almanya'da-Hausmaler'ler tarafından uygulanan bu teknikte, renkler çeşitlendirilerek ve yaldız kullanılarak porselen taklidi fayanslar üretilebiliyordu. "Alçak derecede" fayans denen bu tür fayansların en önemli üretim merkezleri Strasbourg, Marsilya, Sceaux ve Niederwiller’di. XVIII. yy.’ın sonunda, ince İngiliz fayanslarının ithalatının artması, transız fayanslarının ticaretinin sonunu getirdi.

Tang hanedanı döneminde (618-907) Çin'de ortaya çıkan porselen, Avrupa’da Ortaçağ'dan beri tanınıyordu; buna karşılık büyük miktarlarda porselen ithali ancak XVI. yy.’da, Portekizliler’ce gerçekleştirildi. Bu dönemden başlayarak Çin porseleninin beyazlığı ve yarı saydamlığı taklit edilmeye çalışıldı. Floransa’da, yapay yumuşak bir porselen türünden birkaç örnek üretildi (Medici porseleni). XVII. yy.’ın sonunda Fransa'da, Rouen, ardından Saint-Cloud fayansçıları yumuşak porselenin gerçek anlamda üretimine geçtiler. Bunun sonucunda, Chantilly (1725), Mennecy (1735) ve Vincennes'de (1738) yapım- evleri kuruldu. Vincennes yapımevi 1756' da Sövres'e taşındı. Sövres’e tanınan tekel ayrıcalığı başka üretim merkezlerinin kuruluşunu engelledi. Porselen üretimi İngiltere’ye (Chelsea, 1745'e doğru), Avusturya yönetimindeki Hollanda’ya (Tournai, 1750), İtalya'ya (Capodimonte, 1743) vb, yayıldı.

Aue’deki kaolen yataklarının bulunmasından sonra, alman kimyacı Böttger Çin porselenlerini andırır ilk sert porseleni 1709’da Meissen'de (Saksonya) üretti. Meissen porseleni o denli tutuldu ki, hemen ardından başka sert porselen fabrikaları açıldı: örneğin, Almanya'da Höchst, Nymphenburg, Frankenthal, Berlin, Avusturya'da Viyana, İtalya'da Venedik. Fransa’daysa, ancak Saint-Yrieix'deki (Limousin) kaolen yataklarının bulunmasından sonra, Sövres'de (1768), ardından Limoges'da (1771) ve Paris yöresinde (Paris porseleni) sert porselen üretimine geçildi. Bu üretim XIX. yy.’da artarak daha sınai bir niteliğe büründü.

LÛ. III. yy.'a doğru, Çin'de ortaya çıkan gre sanatında Avrupa'da Kuzey ülkeleri uzmanlaştı. Bu sanat Avrupa'da Ortaçağ' ın sonlarında görülmeye başlandıysa da asıl gelişimini, Rheinland (Köln, Siegburg, Raeren) ve Fransa'daki (Beauvaisis, ardından Saint-Vârain [XVII. yy.]) merkezlerin ortaya çıkışıyla gerçekleştirdi. XIX. yy.'da, Carriâs, Chaplet, Delaherche gibi seramikçiler, Uzakdoğu greleri üzerine araştırmalara girişerek bu tekniğin yeniden yaygınlaşmasını sağladılar. Günümüzde gre, sanat seramikçilerinin ayrıcalıklı gereci haline geldi. Buna karşılık, bezeme ve pişirme yöntemlerinin çeşitlenmesi, hamurların karmaşıklığı, yeni yeni yaratılara yol açtı. Öte yandan, bireysel yapıtlar ortaya koymaya çalışan seramikçiler, çağdaş ressamlarla sıkı bir işbirliğine gittiler. Ressamlar da aynı şekilde sanatsal seramik ürünlerine ilgi duydular (Gauguin'in pişmiş toprak ve greleri, Dufy, Rouault, Vlaminck'in fayansları, Picasso'nun seramikleri vb.).

Anadolu.


Anadolu’da seramik yapımının geçmişi Yenitaş dönemine değin inmektedir (Çatalhöyük, Hacılar, Beycesultan, Demircihöyük vb ). Bu yapıtlar bezemelerinin yanı sıra, biçimleri ve üstün teknikleriyle dikkati çekerler. (ÇÖMLEKÇİLİK.)
Anadolu Selçukluları’nda perdahlı yada minai tekniğinde seramiklere rastlanmaz. Bu dönemde firuze sıraltına siyah renkle yapılmış rumi, palmet, lotus ve geometrik motiflerle süslü seramikler üretildi. Bunların yanı sıra motiflerin, fınnlanmadan önce seramik üzerine kazıma yoluyla yapıldığı (sgraffitto) örnekler vardır; bunlar daha sonra yeşil, sarı, kahverengi sırla kaplanarak fırınlanmıştır. Bu seramiklerde bitkisel ve geometrik motiflerin yanında insan, hayvan ve kuş figürleri de kullanılmıştır (İstanbul Arkeoloji müzeleri, Çinili köşk, Milet ve Adıyaman müzeleri).

OsmanlI döneminde XIV. ve XV. yy.'larda kırmızı hamurlu, beyaz astar üzerine mavi, lacivert, firuze ve mor renkli, sıraltı tekniğiyle bezenmiş İznik seramikleri (Miletişi) çoktur. Daha çok çukur kâse ve tabaklardan oluşan bu tür seramiklere B. Anadolu'daki öteki beyliklerde de rastlanır; genellikle ortası bitkisel ya da geometrik motiflidir, kenarlardaysa ışınsal bezemeler yeğ tutulmuştur, ilk dönem osmanlı seramikleri arasında astar boya tekniğiyle bezenmiş örnekler de vardır Bu teknikle bezenmiş örneklerin bir bölümü sırlıdır XV. yy.'da beyaz hamurlu, rumi, hatayi, lotus, palmet motifli mavi-beyaz seramikleri görülür. Bunların işçilikleri ve motifleri daha ince, renkleri ve sırları daha parlaktır. Haliçişi işi diye adlandırılan seramikler de bu gruba girer. XVI. yy.'ın ortalarından sonra, yanlışlıkla Şam işi diye adlandırılan seramiklerin yapımı başladı. Mat ve soluk renkli (mor, zeytin yeşili), doğalcı çiçek (lale, gül, sümbül) motifleri bu türün belirgin özelliğidir. Gene bu dönemde ortaya çıkan ve Rodos işi diye tanınan İznik seramikleri vardır. Sıraltı tekniğiyle süslenmiş bu seramiklerde motiflerin dış çizgileri siyahla belirtilmiş, içleri koyu yeşil, firuze, beyaz ve mercan kırmızısı ile boyanmıştır; bu grupta da doğalcı çiçek motifleri başlıca bezeme öğeleridir. XVII. yy.'da önemini yitirmeye başlayan İznik çini ve seramik atölyelerinin yerini Kütahya atölyeleri almıştır. Kütahya işi seramikler mavi, kırmızı, sarı, mor ve yeşil renklidir. Sıraltı tekniğiyle bezenmiş, sert beyaz hamurlu bu seramiklerin yapımı, nitelikleri bozulmakla birlikte XIX. yy.'da da sürmüştür. XVIII. yy.'da bölgesel özellikler gösteren Çanakkale işi seramikler ortaya çıkar Kırmızı hamurlu, sıraltı tekniğiyle bezenmiş bu seramiklerin XIX. yy. örneklerinde yelkenli gemi ya da mimari motifler kullanılmıştır. ( ÇİNİ, PORSELEN.)

Cumhuriyet döneminde seramik sanatı yurtdışına gönderilen sanatçıların (İsmail Hakkı Oygar, Hakkı İzet. Vedat Ar) yurda dönüşlerinde gerçekleştirdikleri çalışretimin yanı sıra Füreya Koral, Sadi Diren gibi ünlü seramikçilerin açtığı atölyelerde birçok sanatçı yetişti. Seramik sana yisinin gelişimine koşut olarak bu sanat alanında çalışan çok sayıda atölye açıldı. Medilıa Akarsu, Nasip İyem, Hamiye Çolakoğlu, Jale Yılmabaşar (Ertugan), Melike Kurtiç (Abasıyanık), Alev Ebüzziya, Atilla Galatalı, Beril Anılanmert, Erdinç Bak la, Ayfer Karamani, Hakkı Karayiğitoğlu, Candeğer Fürtun, Filiz Özgüven Galatalı, Göngör Güner, Neşat Fehmi Erdoğdu vd. sanatçılar yurtiçinde ve yurtdışında açtıkları sergiler ve gerçekleştirdikleri yapıtlarıyla türk seramikçiliğinin gelişimine katkıda bulundular.

Türkiye'de seramik sanayisi kurulması konusunda ilk çalışmalara, 1935'te uygulamaya konulan ilk Beş yıllık sanayi plara'nda rastlanır Ancak, bu çalışmalar İkinci Dünya savaşı nedeniyle bir sonuç vermemiş ve seramik üretimi Kütahya sera n nkçiliğiyle sınırlı kalmıştır. Savaş sonrasında, İstanbul'da küçük seramik atölyeleri kurulmuş, ancak, asıl seramik sanayisinin kurulması ve gelişmesi özel kesim tarafından ilk olarak 1942'de Kartal'da (İstanbul), daha sonra ise, 1958'de Levent’te (İstanbul), 1960'ta Çan'da (Çanakkale), 1963'te Tuzla'da (İstanbul), 1970'te Alemdarda (İstanbul) kurulan seramik fabrikalarında ve Sümerbank’ın 1967'de Bozüyük (Bilecik) ile 1968'de Yarırnca'da (Kocaeli) açtığı ta sislerde fabrika üretimine geçilmesiyle gerçekleşmiştir. Türkiye seramik sanayisinde büyük üretim kapasitesine sahip başlıca kuruluşlar şunlardır: zemin ve duvar seramiği üretiminde Çanakkale seramik fabrikaları aş, Kalebodur seramik sanayii aş, Söğüt seramik sanayii aş, Ege seramik sanayii aş, Çimento ve toprak sanayii (Çitosan) genel müdürlüğü Bozöyük işletmesi; sağlık gereçleri üretiminde Eczacıbaşı seramik fabrikaları aş, Orta Anadolu seramik sanayi ve ticaret aş, Toprak seramik aş, Çitosan genel müdürlüğü Yarımca işletmesi; sofra ve süs eşyası üretiminde Gorbon-lşıl.

Bunlardan Kale porselen, Yarımca porselen ve Çanakkale seramik aynı zamanda elektroporselen de üretmektedir. Bu büyük tesislerin yanı sıra sanatsal ve estetik yönde üretime ağırlık veren küçük seramik atölyeleri de etkinlik göstermektedir. 1991'de, Türkiye seramik sanayisi üretimi, 10 700 t sofra ve süs eşyası, 562 500 t yer ve duvar döşemesi, 68 200 t sağlık gereçleri, 6 100 t elektroporselen ürünü olmak üzere toplam 647 500 t olmuş, yurtiçi talep ise 501 300 t olarak gerçekleşmiştir. Aynı yıl 103,3 milyar TL değerinde 171 300 t seramik ürünü dışsatımı, 54,1 milyar TL değerinde de 25 200 t seramik ürünü dışalımı yapılmıştır (1988 yılı fiyatlarıyla).
Son düzenleyen Safi; 9 Ocak 2017 02:29