Arama


CeLebRindaL - avatarı
CeLebRindaL
VIP why did you go why
19 Aralık 2011       Mesaj #2
CeLebRindaL - avatarı
VIP why did you go why

AMERİKAN DEVRİMİ.


Ad:  Amerikan Devrimi ve Bağımsızlık Savaşı2.jpg
Gösterim: 2734
Boyut:  59.5 KB

Devrimin öncesi.


İngiltere ile Fransa arasındaki savaşın kısa dönemli sonucu, İngiltere’nin Kuzey Amerika’daki imparatorluğunun daha da genişlemesi ve sağlamlaşması oldu. Uzun dönemli sonuçları ise bunun tam tersiydi. Çünkü İngiltere savaşı kazanarak imparatorluğu bir arada tutan en güçlü öğeyi ortadan kaldırdı. Savaş öncesinde, ortak çıkarlar, ortak düşmanlar, “İngilizlerin haklarına” ve bütün tarafların tanımlamaktan özenle kaçındıkları bir imparatorluk anayasasına duyulan ortak saygı imparatorluğu bir arada tutan en önemli öğelerdi. İngiltere’de olduğu gibi kolonilerde de uyruklar, geniş ve kapalı bir ortak pazarın korunmasından kazanç sağlamaktaydı. Koloni halkı imparatorluğun dışındaki dünyayla ticaret yapmak isteyince mevcut yasaların gevşekliği gizli ticareti olanaklı kılıyordu. Benzer biçimde, İngiliz kolonilerinin güneyinde, batısında ve kuzeyinde İspanyol ve Fransız kolonilerinin bulunması, İngiltere ve Amerika’nın askeri ve siyasal çıkarlarını birbirine bağımlı kılmıştı.

Fransa’nın 1760’tan sonra aradan çekilmesi İngiliz-Amerikan stratejik bağımlılığını bozdu ve ekonomik çıkarların ortaklığına da son verdi. İngiltere’yle koloniler arasında çatışmalar belirdi. Bu çatışmalar arttıkça, her iki tarafın sözcüleri haklarını istemeye ve imparatorluk anayasasını kendi anladıkları gibi tanımlamaya başladılar. On üç yıl boyunca tanımlamalar çatışmaları, çatışmalar yeni tanımlamaları izledi. İmparatorluğun bütünlüğünü barışçı yollardan koruma olanağının kalmadığı açıkça ortaya çıktı.

Orta Koloniler’de (Pennsylvania, New York, New Jersey ve Delaware) genel bir ekonomik zenginlik, ama aynı zamanda İngiltere’yle toplumsal ve siyasal sürtüşme va anlaşmazlık vardı. Buğday ve un üretimi patlama düzeyine varmış, çiftçiler ve tüccarlar için güzel günler getirmişti. Bölgede önem bakımından ikinci sırayı alan demir ürünlerinin üretimi de düzenli olarak artıyordu. Ama yeni göçmen dalgaları bu kolonilerin her birinde toplumsal gerginliğe yol açtı. İngiltere Parlamentosu’nun 1760’ta kabul ettiği yasalar yeni ticari düzenlemeler getirerek kolonilerin ekonomik gelişmesini engellemeye başladı. Kolonilerde bu yasalara karşı tepki giderek artıyordu.

1760’ların ortalarında kolonilerde yaşayanlar kendi aralarında derin bir biçimde bölünmüşlerdi. Parlamento’nun çıkardığı yasalara karşı tepki güçlü ama dağınıktı. Parlamento 1765’te kolonilerden sağladığı gelirleri artırmayı ve İngiltere’deki ağır vergi yükünü hafifletmeyi amaçlayan Damga Yasası’m kabul etti. Pek çok İngiliz, ülkedeki ağır vergilerin geniş bir sömürge
imparatorluğunu korumanın maliyetinden kaynaklandığına inanıyordu. Amerika’da, başta Boston olmak üzere birçok liman kentinde damga vergisinin toplanmasına karşı tepki şiddetli oldu. Koloni sakinleri birçok yerde bu vergi kaldırılıncaya değin İngiliz mallarını ithal etmeyi reddetti. Ekim 1765’te 9 koloni New York’ta toplanan bir kongreye temsilci yolladılar. Kongre, Damga Yasası’m, özellikle vergilerin halk tarafından krala gönüllü olarak verilen bir armağan olduğu ilkesini çiğnediği gerekçesiyle protesto etti. Parlamento, daha çok Amerikalıların boykotundan zarar gören Londralı tüccarların baskısıyla yasayı kaldırdı.

Kolonilerin sözcüleri Parlamento’nun geri adım atmasını coşkuyla karşılarken, aynı gün geçirilen Açıklayıcı Yasa’yı önemsemediler. OysaLu yasa, Parlamento’nun her durumda koloniler adına yasa çıkarma yetkisine sahip olduğunu tekrarlıyordu. Haziran 1767’de Parlamento, Amerika’nın ithal ettiği kurşun, cam, boya, kâğıt ve çaya vergi koyan Townshend Vergi Yasaları’nı kabul etti. Bunun üzerine John Dickinson, kolonilerdeki direnişi harekete geçiren bir dizi yazı yayımladı ve görüşleri Amerika’nın çoğunluğunca kabul edildi. Buna göre Parlamento, ticareti ve imparatorluk içindeki öbür ilişkileri düzenlemek amacıyla kolonileri vergilendirebilirdi, ama hiçbir zaman gelir elde etmek için kolonilerden vergi isteyemezdi. Yeni boykotlar ve İngiltere’deki siyasal baskılar karşısında çay vergisi dışındaki bütün Townshend Vergileri kısa bir süre sonra kaldırıldı. Bu, olayların bir süre yatışmasını sağladı.

1772’deki yapay ekonomik gelişmenin sona ermesiyle bozulan ekonomik durum olayların yeniden başlamasına yol açtı. Massachusetts’in iç kısımlarında, genellikle tutucu olan ağır borç yükü altındaki çiftçiler, Bostonlu radikalleri desteklemeye başladılar. Virginia’da iflasın eşiğindeki tütün yetiştiricileri New Englandlı çiftçilerden daha fazla borca girmişlerdi. Ote yandan Doğu Hindistan Kumpanyası da iflasa sürüklenmekteydi. Parlamento şirketi kurtarmak için 10 Mayıs 1773’te şirkete yeni ayrıcalıklar veren karmaşık bir yasayı kabul etti. Tanınan ayrıcalıklar arasında, Londra’da depolanmış olan çayın Amerika’ya sevkedilmesi durumunda, ödenmiş olan çay ithalat vergisinin iadesi de vardı. Dolayısıyla, Townshend Vergi Yasaları’na karşın, yüksek kaliteli İngiliz-Hint çayı, Amerika’ da ucuz ama düşük kaliteli Hollanda çayından daha ucuza satılacaktı.

Çay Yasası, Amerika’daki muhalif öğeleri yeniden birleştirdi. New York, Philadelphia ve New England limanlarındaki gizli çay ticaretinden kazanç sağlamaya alışmış olan tüccarlar, mali çöküntü tehlikesi karşısında yeni direnişi parasal olarak desteklediler. Bu yeni yasanın Amerikan özgürlüklerini rüşvet yoluyla yıkmaya yönelik olduğu propagandası yapılmaya başladı. Çünkü Amerikalılar daha ucuz olduğu için vergili çayı almaya yönelecekti. Radikaller Boston’da çayları denize dökerken Charleston’ da da gemilerin çay yüküne el koydular.

Öbür yerlerde ise çay siparişleri geri çevrildi. Amerikalıların bağımsızlık için komplo hazırlamasından korkan Parlamento 1774’te kabul ettiği bir dizi yasayla Boston limanı için boğucu ticari sınırlamalar getirdi.

Dayanılmaz Yasalar adı verilen kısıtlamalar karşısında Amerikalıların genel yanıtı, ekim ayında bir Kıta Kongresi toplamak oldu. New Englandlıların ve Virginialılarm radikalleşmelerine karşın, kongrede egemen ses tutucu John Dickinson’un sesiydi. Dickinson, yeni yasaların İngiliz anayasasını ortadan kaldıracak nitelikte olduğu görüşündeydi. Ona göre direniş tarih ve gelenek tarafından doğrulanmaktaydı.Orta Koloni- ler’in ve Güney’in temsilcileri Dickinson’u desteklediler. Kongrede radikal görüş sahipleri azınlıktaydı. İngilizlerin Nisan 1775’te şiddete başvurmalarına karşın hiç kimse imparatorluktan ayrılmayı ciddi bir biçimde savunmuyordu. Ama aralık ayında Thomas Paine, Common Sense (Sağduyu) adlı yapıtıyla krala bağlılık yolunda ileri sürülen her türlü iddiayı çürüttü. 1776’da direniş savaşa dönüşmek üzereyken bağımsızlıktan yana olanların sayısı da hızla artıyordu. Ancak Orta Koloniler’de ve Güney’de halkın çoğunluğu sonuna kadar bağımsızlığa karşı çıktı. Çünkü imparatorluk onlar için iyiydi ve ayaklanma, Yerlilerle, kölelerle ve sınırlarda yaşayan öğelerle yeni sorunlara yol açabilirdi, imparatorluğun meyvelerinden daha az yararlanan New England ve Virginia riskleri göze almaya hazırdı. Kongre 4 Temmuz 1776’da bağımsızlıktan yana bir oylama yaptı. İki gün sonra ise Jefferson tarafından kaleme alınmış olan ve “insanlığın düşüncelerine” seslenen Bağımsızlık Bildirgesi’ni ilan etti.

kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 3 Temmuz 2016 03:16
O Kadar Kalabalik ki Yalnizligim..