Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Eylül 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Budizm
MsXLabs.org & Vikipedi, özgür ansiklopedi

Budizm, Hayattaki acı, ızdırap ve tatminsizliğin kaynaklarını açıklayan ve bunların giderilmesinin yollarını gösteren bir öğretiler topluluğudur.
Tsunami Buda
Farklı bakış açılarına göre din veya felsefe olduğu kabul edilir. Budizm'de öğretilerin ana çatısını, meditasyon gibi içe bakış yöntemleri, reenkarnasyon denilen doğum ölüm döngüsünün tekrarı ve karma denilen neden-sonuç zinciri gibi kavramlar oluşturmaktadır.
Budizm Sanskritçe ve Pali dillerinindeki eski Budist metinlerinde 'uyanmış kişi - farkında olan' anlamına gelen Buddha kelimesinden gelir. Çağımızın Budası da denilen Siddhartha Gautama Budizm'in kurucusu olarak kabul edilir. Budizm Siddhartha Gautama'nın ölümünden sonra 500 sene boyunca Hindistan Yarımadasında, daha sonra Asya ve dünyanın geri kalanında yayılmaya başladı.

Tarihçe

Budist Kültürü
Budizm M.Ö. 563-M.Ö. 483 yılları arasında yaşadığı tahmin edilen, bugün Buddha olarak bilinen Siddhartha Gautama tarafından kurulmuştur. Siddhartha Gautama kuzey Hindistan'da bir prens olarak doğduktan sonra, hayattaki acıları sona erdirmek için bir yol bulmak amacıyla kırallığını terk etmiş ve uzun çalışmalar sonucunda aydınlanmaya ulaşmıştır.

Siddhartha Gautama'nın, Nepal'deki Lumbini'de doğduğu düşünülmektedir. Yaygın olmamakla birlikte Hindistan-Nepal sınırındaki Kapilavastu'da doğduğuna dair iddialar da vardır. Geleneksel olarak kabul edilen yaşam hikayesi şöyledir: Siddhartha Gautama klanı ve Sakya kabilesinden bir prens olarak dünyaya gelir. Doğumundan kısa bir süre sonra babası Kral Suddhodana'yı bilge olduğu varsayılan bir kişi ziyaret eder. Siddhartha hakkında "Bu çocuk ya muhteşem bir kral (chakravartin), veya muhteşem bir kutsal adam (Sadhu) olacak" der. Siddhartha'nın ileride kral olarak yerine geçmesini arzulayan babası ise, onun yaşamı boyunca acı ve ölüm gibi hayatın gerçeklerinden habersiz sarayda yaşamasına çaba gösterir. Bundan dolayı Siddhartha hayatının ilk 29 yılını insan nefsinin arzu edebileceği her tür zenginliğin içinde yaşamıştır. Babasının çabalarına rağmen Prens Siddharta 29 yaşındayken, ilk kez bir yaşlı insanın acı çektiğini görür. Bu olaydan sonra sarayın dışında yaptığı gezintilerde, hasta bir adam, çürümüş bir ceset ve çileci bir derviş görünce hayatın ızdırap içerdigini farkeder ve acıyı altetmek için çileci bir derviş olarak yaşamaya karar verir.

Derviş olmak için görkemli hayatı arkasında bırakarak sarayından ayrılan Siddhartha, başlangıçta çeşitli dervişlere katılarak onların çileci öğretilerini izler. Bu dervişler toplumdan ayrı, yoksun bir hayat sürerek açlık, kendine eziyet gibi çeşitli yöntemlerle nefislerini engellemeye çalışmaktadırlar. Uzun süre bu yoksun hayatı izleyen Siddhartha bu yöntemlerin insana açlığa dayanma, hassas fısıltılar duyma, vücutta ağrı hissetmeme gibi olağanüstü ruhani güçler kazandırdığını farkeder, ancak aynı zamanda vucuduna zarar verdigini de görür.

Siddhartha, bu yöntemlerin aradığı cevaba ulaşmasına katkıda bulunmadığını, prens olarak zenginlikler içindeki hayatında olduğu gibi tatminsizlik ve huzursuzluk yarattığına karar verir. Böylelikle çileci yaşamına son vererek Anapanasati denilen nefesi yargısızca dikkatle takip etme meditasyonunu geliştirir. Çileci yaşam yerine, ne nefsin her istedigini tatmin etmek, ne de vucudu ihtiyaçlarindan mahrum bırakacak bir orta yol takip etmeye başlar. Söylenceye göre çileci hayatı terk etmesi bir gün köylü bir kızın getirdiği süt ve pirinç muhallebisini kabul etmesiyle olur; ve bir incir ağacının altında nefes meditasyonuna oturur. 49 günlük meditasyondan sonra, 35 yaşındayken ilmini tamamlar ve günümüz Bodh Gaya'sında bulunan bu ağacın altında aydınlanmaya ulaşır.

Aydınlanmasından sonra Buda veya Gautama Buddha adını alarak öğretilerini yaymaya başlar. Hindistan'ın kuzeyini, Ganj kıyılarının kutsal kenti Benares ve dolaylarını yeni felsefesini anlatarak gezen Gautama Buddha, kayıtlara göre 80 yaşında Kuşinigar'da (Hindistan) ölmüştür. Gautama Buddha'nın ölümünden sonra Budizm Güneydoğu, Doğu ve Kuzey Asya'da yayılmıştır. 20 yüzyıla gelindiğinde Avrupa ve Amerika'da da ilgi görmeye başlayan Budizm, pekçok farklı mezhep ya da okula ayrılmıştır.

Mezhepler
Bugün genelde kabul gören sınıflandırmaya göre, Budizmde başlıca dört akım vardır. Bunlar:
  • Güney Budizmi, Theravada, Güneydoğu Asya Budizm veya Pali Budizmi olarak da bilinir. Takipçileri başlıca Sri Lanka, Myanmar, Tayland, Laos, Kamboçya ve Malezya, Vietnam, Çin, Bangladeş'te bulunur.
  • Doğu Budizmi, Doğu Asya Budizmi, Çin Budizmi, Çin-Japon Budizmi olarak da bilinen Mahayana'dır. Takipçileri başlıca Çin, Vietnam, Kore, Japonya, Singapur, Rusya'nın bazı bölgelerinde bulunur.
  • Kuzey Budizmi, Tibet Budizmi, Tibet-Moğol Budizmi, Lamaizm, Vajrayana olarak da bilinir. Tibet, Moğolistan, Bhutan başlıca olmak üzere Nepal, Hindistan, Çin, Rusya ve Türki Orta Asya'da takip edilir.
  • Batı ülkeleri: Budizm özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ABD, Avustralya, ve çeşitli Avrupa ülkelerinde de kök salmıştır. Batıda Budizmin dini özelliklerinden çok, felsefi ve psikolojik özellikleri, meditasyon ve zihin terbiyesi unsurları vurgulanmaktadır.
Hinayana
Hinayana, (küçük taşıt) adı da verilen Theravada Budizmi (eskilerin yolu), bireyleri bu dünyanın sıkıntı ve ızdı­raplarından kurtarmayı amaçlar. Yani, öncelikle bireyin yazgısını ve kurtuluşunu dikkate alır. Buna göre, acı çekmekten kurtulmanın tek yolu, yaşamdan el etek çekerek, Nirvana'ya ulaşmakla elde edilebilecek olan ahlak yetkinliğidir. Buna karşın Mahayana Budizmi (büyük taşıt), bireyden çok tüm insanlığı, yani bütünü dikkate alır. Bu anlayışa göre, büyük borç gerçekte tüm insanlığa hizmet ettikten sonra ödenmiş olacaktır ve bireyin yalnızca kendisini kurtarmasının hiçbir önemi yoktur. Üçüncü büyük mezhep olan Vajrayana, Mahayana'dan türemiş tantrik bir okuldur. Felsefi açıdan Mahayana'dan çok farklı değildir ancak uygulamada yepyeni yöntemler ekler.

Bütün mezheplerin kabul ettiği ortak kavramlar aynıdır. Bütün Budist mezhepleri ve okulları "yeniden doğum" (reankarnasyon) ve karma inançlarını kabul eder. Karuna adı verilen Budist merhamet anlayışı da tüm okullarda ortaktır. Bundan başka bütün Budist mezhepleri ve okulları Dört Yüce Gerçek, Sekiz Aşamalı Asil Yol, 12 halkalı nedensellik yasası gibi temel Budist öğretileri kabul eder.

Theravada

200px Chiangmai temple
Budist Tapınak, Chiangmai, Tayland

Mahayana Budistleri tarafından "Hinayana" (küçük taşıt) olarak da nitelendirilen, Budizmin en eski okulunun günümüzdeki tek temsilcisidir; disipline ve monastik hayata büyük önem verilir; rahipler için katı kuralları vardır. Theravada yalnızca Pali derlemesi'ni kabul eder, Mahayana mezhebinden farklı olarak mistisizm ve mistik spekülasyonlara yer verilmez, felsefidir; ruhun ve Tanrı'nın olmadığı olgusu üzerine en çok duran Buddhizm mezhebidir.
Mahayana mezhebinden farklı olarak yalnızca Gautama Buddha'nın öğretilerinin "üstün" olduğu kabul edilir, daha sonra aydınlanan ve "Buddha" olarak isimlendirilen kişiler Gautama seviyesinde değillerdir, Mahayana'nın aksine diğer Buddha'ların da değil yalnızca Gautama'nın öğretileri kutsal metin olarak kabul edilir. Nirvana'ya ulaşmak için pek çok kere ölüp yeniden doğarak "gelişmek" gereklidir.

Mahayana
Mahayana mezhebi içinde, her biri farklı Sutraları vurgulayan, farklı okulları barındırır. En önemlileri, Arık Ülke Budizmi, Zen Budizm ve Niçiren Budizmi'dir. Theravada'dan farklı olarak, monastik hayata fazla önem verilmez, herkes tek başına aydınlanabilmektedir, farklı ekollerin "hızlandırılmış aydınlanma" teknikleri vardır bu yollarla kişinin tek bir yaşamda dahi Nirvana'ya ulaşabileceği kabul edilir. Pali Derlemesi, Mahayanacılar için sadece "başlangıç" seviyesinde olan kutsal metinlerdir, Theravada'dan farklı olarak pek çok Mahayana Sutrası kabul edilir. Hatta kimi okullar bunların öğreti olarak Pali derlemesinden daha ileri seviyede ve üstün olduğu söylenir. Mahayana Budizmine göre Buddha doğası herkesin içinde bulunur. Aydınlanmaya ulaşabilmiş çeşitli üstün varlıkların insanlara yardım edebileceği inancı, göksel mekanlar ve zengin bir kozmografyaya sahiptir.

250px Nanshan temple
Nanshan Chan tapınağı, Longkou Yantai, Çin

Zen Budizmi Japon ve Çin olmak üzere başlıca iki okula ayrılır. Çin'de bu okula "Chan" adı verilir. Japon Zen'inden farklı olarak biraz daha felsefidir ve Shurangama Sutra'ya ayrıca önem verilir. Japon Zen'inde başlıca Rinzai, Soto ve Obaku okulları vardır. Rinzai okulu koanlara fazlaca önem vermesiyle tanınır.

Zen Budizmi kavramlardan ve kelimelerden daha çok anlamın, mananın üzerinde durmaktadır. İnanca olduğu kadar meditasyona ve kişisel deneye verdiği önemle diğer Budist okullarından ayrılır. Yeniden doğum olgusu üzerinde fazla durulmaz, anı yaşamanın önemli olduğuna dikkat çekilir. Zen Budizminde en çok Lankavatara, Elmas ve Platform (Altıncı Pirin Platform Sutrası) Sutralarına önem verilir.

Arık Ülke Budizmi veya Amidism'de ise meditasyon ve deneyimleme değil, iman ön plandadır. Amida Buddha'nın adı sürekli tekrarlanır, böylece öldükten sonra "Arık Ülke" denilen Samsara'nın dışında olduğu kabul edilen bir boyutta yeniden doğulacağına ve oradan da Nirvana'ya daha kolay ulaşılacağına inanılır.

Arık Ülke Budizmi kendi içinde kollara ayrılır bunlardan en katısı Jodo Shinshu adı verilen Japon Arık Ülke okuludur. Bu okula göre kişinin kendini kurtarması imkansızdır; Gautama Buddha'nın öğrettikleri ile dahi kurtuluş artık mümkün değildir (Mappo), günümüzde insanoğlu kendini asla kurtaramayacak bir haldedir. Dolayısıyla meditasyonun veya deneyimlemenin yararı yoktur, kişinin tek yapması gereken Amida Buddha'nın adını Namu Amida Butsu şeklinde sürekli tekrarlaması (Nembutsu), onun gücüne inanması ve böylece öldükten sonra Arık ülkede doğabilmesidir. Arık Ülke Budistlerinin en önemli saydıkları Sutralar: Amitabha Sutra, Infinite Life Sutra ve Visualization Sutra'dır. Niçiren Budizmi tüm Budist mezhepleri içinde en katı olanıdır, diğer bütün Mahayana okullarını "ortodoksluktan, doğru öğretilerden sapma" olarak görür, diğer okullardan farklı olarak en çok Lotus Sutra'ya önem verir.

Vajrayana

250px IMG 1972 Sakya
İki Budist rahip, Sakya Manastırı, Tibet.


Ezoterik ve tantrik bir okuldur, mistik spekülasyonlara ve genel olarak mistisizme önem verilir, yoga uygulanır, göksel varlıklarla iletişime geçerek daha hızlı bir aydınlanmanın mümkün olduğu söylenir. Vajrayana mezhebinin 2 önemli kolu vardır: Tibet Buddhizmi ve Shingon Buddhizmi. Shingon Budizmi, Tibet Budizmi'nden farklı olarak öğretileri 2'ye ayırır: Gautama Buddha'nın öğretileri, Dharmakaya'nın öğretileri. (Mahavairocana). Gautama Buddha yalnızca "dışsal" (egzoterik) öğretileri öğretmiştir, Dharmakaya Buddha ise "içsel" (ezoterik) hakikatleri açıklamıştır. Bu okulda ayrıca diğer Budist okullarına yabancı olan Mahavairocana Sutra ve Vajrasekhara Sutra kabul edilir, öğretileri Tibet Buddhizmi'nden biraz farklıdır. Tibet Buddhizm'nin içinde Dzogchen ve Mahamudra gibi çeşitli felsefe ekolleri bulunmaktadır.Tantrik metinlere önem verilir. Tibet Budizmini diğer okullardan ayıran birkaç unsur vardır:
  • Ruh olgusu geleneksel manada kabul edilmese de diğer Budist okullarından farklı olarak yorumlanır, "ruh farkındalığı"nın değişmediği öne sürülür.
  • Lamaların öldükten sonra yeni bir bedende, tanınabilecek şekilde yeniden doğduğuna inanılır.
  • Buddha'nın başka bir bedene bürünerek tekrar dünyaya gelebileceği inancı.
  • Termas denilen, kaybolmuş ruhsal hakikatleri ve kutsal metinleri ortaya çıkaran ustalar geleneği vardır, Tibet Ölüler Kitabı bir terma'dır.
Öğretiler
Buda'nın öğretileri Dharma olarak adlandırılır. Buda Dharma öğretilerinin olduğu gibi kabul edilmemesini söylemiş ve meditasyon gibi birçok zihinsel içe bakış yöntemleri ile doğrulanmasını istemiştir. İnançla değil, ancak kişisel deneyimleme ile bir üstün farkındalık durumu oluşturulabilir ve aydınlanmaya ulaşılabilir. Bütün Budist okullarında itibar edilen öğretiler, Dört Yüce Gerçek, ve Sekiz Aşamalı Asil Yol'dur.

Dört Yüce Gerçek
  • Dukkha: 1. gerçek, acı hayatın ve varoluşun bir parçasıdır.
  • Samudaya: 2. gerçek, acıların kaynağı arzu ve isteklerdir.
  • Nirodha: 3. gerçek, istek ve arzular bırakılırsa acılar sona erdirilebilir.
  • Magga: 4. gerçek, acıların sona erdirilmesinin yolu Sekiz Aşamalı Asil Yoldan geçer. Doğru kavrama, doğru düşünce, doğru söz, doğru eylem, namuslu kazanç, doğru çaba, uyanıklık, ve doğru konsantrasyon.
Sekiz Aşamalı Asil Yol
Bu sekiz-kollu yol aşağıda bilgelikle, ahlâkla, ve eğitimle ilgili sınıflandırılmıştır:

Hikmet/Bilgelikle ilgili olanlar:
1. Doğru bakis açısı, doğru görüş;
2. Doğru niyet;
Ahlak/Etikle ilgili olanlar:
3. Doğru söz / yumuşak söz;
4. Doğru davranış, hareket, eylem;
5. Doğru / namuslu kazanç;
Zihin eğitimine / terbiyesine / meditasyona yönelik olanlar:
6. Doğru çaba;
7. Doğru bilinçlilik/farkındalik/uyanıklık/dikkat (Ing: Mindfulness, Pali: Sati);
8. Doğru konsantrasyon
Yukaridaki sekiz-kollu yolu, her bireyin kendi yorumu doğrultusunda pratik bir sekilde hayata geçirmesine Budizm'de çok önem verilir. Doğru niyetle yola çıkıp, ahlâki bir hayat çercevesinde, insan zihninin terbiyesi ve eğitiminin en pratik ve direkt yollarini arar. Özellikle bilinçlilik / farkindalik / uyaniklik / dikkat insanin iç ve dış dünyasını dingin ve konsantre bir ortamda kendi hayatını muhakeme etme ve hissetmesine yardimci olur. Bir çeşit içebakış olan bu meditasyon, sangha denilen cemaatin desteği ile olur. Meditasyonun en yaygın şekli rahat bir ortamda dik oturarak (Ör.: bir sandalyede) nefesi takip etmektir. Nefesi takip esnasında vücutta ve zihinde olagelen aktiviteler, dikkatle ve yargisiz takip edilmeye calışılır. Dikkat dağıldığı zaman kendi kendini yargılamadan, şefkatle tekrar nefesi takibe geri dönülür. Dikkat ve uyanıklık çerçevesinde bu nefes takibi zamanla zihin-vücudun kendini öğrenmesini sağlar. Zen budizminde bu çeşit meditasyona zazen denilir. Budizmde meditasyon ve zihin terbiyesine, ve dolayisiyla bireyin kendini degistirip gelistirmesine onem verilir. Fakat esas amac her bireyin kendisindeki toplumdaki ve dunyadaki izdirabi azaltmasidir. Mahayana Budizminde bunu amaclayan insanlara bodisatva adi verilir.
  • Pratītyasamutpāda (ing. dependent origination): Her olgu kendisinden önce olan başka olgulardan neden-sonuç ilişkisinden doğar.
Klasik Budizmde bu neden sonuç zinciri 12 safhaya ayrıştırılır.
  • Anicca (Sanskrit: anitya)
  • Anatta (Sanskrit: anātman)
  • Dukkha (Sanskrit: duḥkha)
Budizm, başlangıçta yalnızca ahlâkî düşünceler ve bir tür yoga hayatı ya da düzenli ve disiplinli bir yaşam anlayışı ile sınırlanmış ve daha sonra, kutsal kast ayrımlarına, Tanrı'ya tapınma biçimlerine ve kurban törenlerine dayanan Hinduizmden ayrılarak, aynı zamanda felsefi bir akım şeklinde gelişmiştir. Buddhizme göre, varolan her şey, Tanrı'nın hiçbir müdahalesi olmadan, neden-sonuc zincirine uygun olarak maddeden meydana gelir. Evrende ne varsa, bu şekilde varlığa gelir. Ruh da, bu yasalara tabi olmak durumundadır. Başka bir deyişle, Buddhizm, varlık görüşünde bireylerin, canlı varlıkların ezeli-ebedi bir ruhları olmadığını savunur. Bir yaratıcının varolmadığına inanan Buddha'ya göre, kötülükle acının varoluşu bir yaratıcıya duyulacak inancın önünde aşılmaz bir engel oluşturur.
Budizme göre nesneler, varlıklar, duygular, hiçbiri devamlı, ilelebet suregelecek olgular değildir. Her şey geçicidir ve insanın daimi olarak bağlanabileceği herhangi bir şey (nesne, fikir, vucut) yoktur. Madde dünyasında ve ruh dünyasında devamlı hiçbir şey yoktur. Bu yuzden Budizmde herseyin birbirine olan baglantisi ve etkilesimini gerek bilimsel olarak, gerek meditasyonda gormeye onem verilir. Birey toplumdan soyutlanamaz, toplum cevreden soyutlanamaz. Herkes, herkesten sorumludur. Buddhizmin materyalizmden ayrıldığı önemli noktalardan biri de maddenin nihai gerçeklik olmadığını söylemesidir. Buddha, Lankavatara Sutra'da şöyle der:
''Fiziksel objelerin aslında kendilerinden gerçekliklerinin olmadığını öğretiyorum, bunların ancak zihnin ürünleri olduğunu söylüyorum, aslında hepsi bir 'hayal'dir. Bunların duyularla algılandığı ve ayırt edildiği doğrudur fakat aslında diğer yandan hiçbirinin kendiliğinden 'kendi' doğaları gerçeklikleri yoktur. Onlar gerçekte görülmüyorlar ama zihin tarafından 'tasarımlanıyorlar'. Bir bakıma kavranabiliyorlar ama bir bakıma da gerçekte kavranamıyorlar.''
Buddhizme göre madde "nihai gerçeklik" değildir, maddeden önce "zihin" ve "düşünce" vardı. ("Maddeden önce zihin ve düşünce vardır" ifadesi sadece Mahayana okullarınca kullanılır. Theravada bu ifadeyi fazla karışık bulur onun yerine "Madde ve zihin her an etkileşim halindedir" der.) Madde de aynı ruh, Tanrı, "ben" inancı gibi zihnin bir yanılsamasıdır. Her şey gerçekte zihnin bir yanılsamasıdır. Haller vardır ve bu haller de nedensellik yasası çerçevesinde kendinden önceki haller tarafından etkilenip meydana getirilir. Bu durumlar oluş halleri geçici olarak bir araya gelir ve sahte kainatı sahte, boş bir "ben" i yaratır.

Önemli kutsal Budist metinlerinden biri olan "Heart Sutra"da Buddha'nın ciddi öğrencilerinden olan ve Nirvana'ya ulaştığına inanılan kendisine de bazen "Buddha"(aydınlanmış) denilen Bodhisattva Avalokiteshvara, Buddha'nın yaptığı derin içe dalış meditasyonunu yaptıktan sonra şunları söyler ve Buddha da bu gerçeği kavradığı için onu över:
"Bütün formlar "boşluk"tur. Formlar boşluktan başka bir şey değildir. Aynı şey duygular, algılayışlar, oluşumlar ve bilinç/zihin için de geçerlidir. Bütün fenomenler aslında "boşluk"tur. Hiçbir şey ne yaratılmıştır ne yok edilmiştir,ne artar ne azalır. Bu nedenle bu "boşluğa" dahildir her şey. Boşluktan ayrı ne formlar vardır, ne duygular, ne algılamalar ne oluşumlar ne de zihin vardır. Kulak ta yoktur göz de yoktur zihin şuuru da yoktur. Cehalet yoktur ne yaşlılık vardır ne hastalık ne de ölüm. Ulaşılacak bir şey de yoktur. Buddhalığa Nirvana'ya ulaşanlar bu gerçekliği kavrarlar."
Anatta ("Ruh yok") Doktrini
Ruh kelimesi, kişiye ait, çevresinden apayrı, bağımsız bir varlığı olan, hiç değişmeden kalan bir olguyu, varlığı çağrıştırır. Oysa ki Buddhizme göre her şey derin bir şekilde birbirine bağımlıdır, bir şey, diğerleri olmadan var olamaz, bu da demektir ki hiçbir şeyin, geri kalan diğer şeylerden ayrı bir varlığı yoktur, Hiçbir şey geri kalan diğer şeylerden ayrı olmadığı gibi, sonsuza dek de var olmaz, her an bir değişime tabiidir. Bir şey, sadece geçici bir süre için bir "şey"dir, bir süre sonra başka bir "şey" olacaktır. Hiçbir şey sonsuza dek değişmeden kalmaz . Yani çevreden apayrı, sonsuza dek değişmeden kalacak bir varlık yoktur. Fakat kişi kendisini her şeyden ayrıymış gibi düşünür, kendisini çevresinden kopartarak dünyaya “ben ve geri kalan diğer şeyler” gözüyle bakar. Oysa ki dalganın, denizin sadece bir parçacığı olması gibi kişi de o olmadığını varsaydığı şeylerin bir parçasıdır, bir sonucudur. Dalga denilen şey, denizdeki geçici bir şekle verilen isimdir. Yani dalga bir kavramdır, bir düşüncedir, dalga sadece kişinin zihninde vardır. "Ben" denilen şey de evrendeki geçici bir kavrama verilen isimdir, "Ben" bir kavramdır, bir düşüncedir, bu düşünce kişinin yalnızca kendi zihninde vardır. İşte bu düşünceyi gerçeklik varsaymak, Buddhizme göre kişinin kendisini anlamak yolunda düştüğü en büyük yanılgıdır. İnsan kendinden hareketle evreni ve Tanrı'yı da yorumlamaya kalktığında, kendisi hakkındaki varsayımları yanlış olunca evren ve Tanrı varsayımları da yanlış olur. Dolayısıyla Buddhizm, her şeyden önce kendini tanımaya vurgu yapar. Buddhizme göre insanın kendisinin gerçekte ne olduğunu bilmesi onu korkutabilir, insan sonsuza dek var olmak ister, çünkü var olmamayı kabullenmesi zor gelir. Oysa ki tam da bu nedenle, yani insanın gerçekliği reddetmesi nedeniyle Buddhizm insanların acı ve sıkıntılar çekmekte olduğunu öğretir. Buddhizm, “Gerçekliği olduğu gibi kabullenebilmeyi öğendiğimizde aslında yaşamın ne kadar mucizevi olduğunu hisseder ve huzur buluruz,” der. Önemli bir Budist metni Milinda Panha'nın birinci bölümünde Grek kralı, Budist usta Nagasena'ya seslenir:

"Efendim, adınız nedir?" "Bana Nagasena derler fakat bu yalnızca bir isim, bir sözcük, içinde bir kimlik, bir benlik/ruh yok. Bir ad, bir lakap, yalın bir sözcükten başka bir şey değil" Bu cevap üzerine kral yanındaki Yunanlılara şaşkınlığını ifade eder sonra tekrar usta Magasena'ya döner ve sorar "O zaman Nagasena, dünyada katil de yok iyilik yapan da yok kötülük yapan da yok çalan da yok öğretmen de yok usta da yok...Sen 'Nagasena' olduğunu söylüyorsun!

"Nagasena bu saçlar mıdır?” “Hayır büyük kral”, “Duygu ve coşkular mıdır?” “Hayır büyük kral” Nagasena kraldan arabayı tanımlamasını ister. “Tekerlek, dingil, ok, sandık ve kollar bir arada olunca arabadan söz edilir. Araba yalnizca bir ad, adlandırmaktan, belirtmekten başka bir işe yaramayan boş bir sözcükten başka bir şey değil.” “Evet kralım. Benim de saçlarım, derim...(vücudun 32 bölümü, bunlara beyin de dahil, sayılır) ad ve bedenim, duygularım, algılarım, geçmiş eylemlerimle biçim almış karakter özelliklerim, ayırt edici bilincim (bu sayılanlar 5 Skandha'ya, "Five aggregates" de denir, dahildir) bir araya gelince Nagasena adi veriliyor. Ama kimlik, benlik/ruh söz konusu değil, nasil arabanın beş bölümü bir araya gelince 'araba' diyorlarsa, beş Skandha da bir araya gelince bir 'benlik'ten bir özneden söz ediliyor."

Anatta Doktrini ve Yeniden Doğum
Buddhizmde yeniden doğumu tanımlamak için "Reenkarnasyon" ifadesi çoğunlukla kullanılmamaktadır; çünkü bu ifade sabit her şeyden apayrı bir varlığı olan ruhu çağrıştırır, “ruh göçü” (transmigration of soul) anlamına gelir bu nedenle eğer ifade kelimenin tam manasıyla alınacaksa, “Buddhizmde reenkarnasyon yoktur “denilebilir. "Reenkarnasyon" ifadesini Jainistler ve Hindular kullanır, Buddhizm'de ise insanın kendinden tamamen ayrı bir varlığı olan, değişmeyen bir ruh inancı yoktur. Budistler "reenkarnasyon" yerine basitçe "Rebirth"(yeniden doğum) demeyi tercih ederler. Bir bilardo topu kendinin aynı olan başka bir bilardo topuna çarpar ve durur… Ancak ikinci top ilk toptan aktarılan enerjiyle harekete geçer ve devinim devam eder. Buna benzer şekilde öldükten sonra kammic (karmik) nitelikler yeniden doğan kişiye aktarılır. Bu yeniden doğan kişi eskisiyle ne tamamen aynıdır ne de farklıdır.

Budistler zaman zaman "dalga" örneğini de verirler. İnsan "Dalga" deyince, zihinde çevresinden apayrı bi dalga fikri uyanır. Fakat bu tek dalganın kendi başına apayrı bir varlığı yoktur, sadece denizin yüzeyindeki geçici bir şekil değişimidir ve kısa bir süre sonra da denize geri dönecektir. Ne var ki bu dalga yok olup gittiğinde, (daha doğrusu; denize geri döndüğünde) arkasında bir etki, bir "itici kuvvet" bırakır, işte bu kuvvet ikinci bir dalganın oluşumuna neden olur. İlk dalgadan ikincisine geçmis olan bir şey vardır. Denilebilir ki dalga denize döndüğünde geride kalan bir hareket enerjisi vardır ve bu enerji, dışarıdaki diğer hareket enerjileri ile (rüzgar gibi) birleşerek ikinci bir dalganin oluşumuna neden olur.

Buddhizm'de de benzer şekilde, insanların yaşamları boyunca peşinde koştukları arzuları istekleri, kişiyle elde edemediği şeyler arasında bir bağ yaratır. Bu, arzulanan şeyi elde etmek için kişiyi harekete iten bir bağdır, arzular insanlarda bir hareket enerjisi yaratır. Ölümle birlikte hareket biter, beden yok olur (“denize geri dönme” örneğine benzer şekilde) ama daha önce yaratılmış olan potansiyel hareket enerjisi, gerçek harekete donüşme imkanı bulamadan ortada kalmıştır. Enerji ortada öylece durmaz, var olan enerji yok da olmaz, ama dönüşür. İste bu ortada kalmış olan hareket enerjisi, hareketine devam edebileceği yeni doğmakta olan gibi ikinci bir bedene doğru, tıpkı bir mıknatısın demiri çekmesi gibi, çekilir,ve sonuçta bir önceki yaşamdaki arzu ve tutkular, eğilimler tarafindan yaratılmış olan bu enerji yeni bir bedenin hareketlerini yönlendirmeye devam eder. (Yeni doğan kişinin içerisinde yaşadığı çevresi, yetiştirildiği aile gibi pek çok etmene de bağlı olarak…)

Aslında kişi her saniye yeniden doğmaktadır, 5 dakika önce var olan kişi aslında 5 dakika sonra var olan kişiyle "aynı" değildir, başka mental nitelikler kazanmıştır. Her saniye kazanmaktadır ve aslında her an yeniden doğmaktadır. Budistlere göre gerçekliğin çeşitli boyutları/yüzleri vardır ve değişik kavramlar farklı konsantrasyon seviyelerinde farklı anlamlara gelir. Yeniden doğum konusunda biraz daha derine inilirse aslında ortada "Ben", "Sen", "O" yoktur. Buddhizme göre en başta “ben” düşüncesi yanlış bir düşüncedir, bir yanılsamadır. "Ben" hiçbir zaman doğmadı ki "ben" hiçbir zaman var olmadı ki ölsün veya öldükten sonra yeniden doğsun. Gerçekte yeniden doğacak bir "ben" yoktur. Yeniden doğan özde "Ben" değildir karmik birikimler, yeni bir vücutta meydana gelecek olan çeşitli eğilimler, karmik niteliklerdir. Dolayısıyla an itibariyle kişinin sahip olduğu "benlik","ben" düşüncesi yerini başka "ben"lerle değiştirecek ama asla şu anki "ben" olmayacaktır aynı kişinin geçmişteki veya "bir önceki hayatındaki" "ben" olmaması gibi. Kişinin 6 yaşındaki "ben" bilinciyle 70 yaşındaki "ben" bilinci dahi farklıdır bu benlikler dahi aynı "ben" değildirler. Bu öğreti de Buddha'nın "ruh yok" doktrini sonucudur.

"Yeniden doğum” ile ilgili en ayrıntılı ve açık anlatım çok önemli bir budist Pali metni olan MÖ. 100 yılında yazıya geçirildiği sanılan Milinda Panha'da bulunur.

Kutsal Metinleri
Buddhizm'in Kutsal Kitapları Pali dilinde yazılan Tipitaka(Sanskritçe Tripitaka diye de bilinir) ve sadece Mahayana okullarının kabul ettiği Mahayana Sutralarından oluşur. Bu kitaplar Buddha'nın ve Buddha'dan başka aydınlanmaya, Nirvana'ya ulaştığına inanılan kişilerin felsefeleri ve öğretileridir. Bu öğretiler, her şeyi terkeden,kendini Buddha'nın ve aydınlanmışların öğretilerine adayan öğrenciler(Sangha) tarafından ezberlenmiş sonrasında kitap haline getirilmiştir.

Buddha aydınlandıktan sonra 45 yıl boyunca kast ayrımı yapmadan her türden insana zengin,fakir,yaşlı,bilge,düşük seviye demeden öğretilerini anlatmıştır. Buddhizm felsefi bir dindir. Tipitaka ve mahayana Sutralarında daha basit anlatımlı hikayelerden en derin felsefe ve kavramları açıklayan anlatımlara kadar pek çok değişik öğreti vardır.
Pali Kanon da denilen Tipitaka, Buddhizmin bütün mezhepleri ve okullarınca kabul edilir. 3 bölümden oluşur: Vinaya Pitaka, en önemli bölüm olan Sutta Pitaka ve Abhidhamma pitaka. Üçüncü bölüm olan Abhidhamma pitaka, Sutta Pitaka'dan içerik olarak çok da farklı değildir. Ancak uzun kategoriler, eş anlamlı sözcükler ve bunun gibi pek çok sıralama/kategorileme yapılmıştır.

Bundan başka bir de Buddhizmin en büyük mezhebi durumunda olan Mahayana okulunun ve ayrıca Vajrayana'nın kabul ettiği Sutra'lar vardır. Bunlardan en önemlileri: Heart Sutra, Diamond Sutra,Avatamsaka Sutra,Lankavatara Sutra, Shurangama Sutra, Lotus Sutra, Amitabha Sutra, Vimalakirti Nirdesa Sutra'dır. US State Department's International Religious Freedom Report 2004, CIA Factbook, adherents.com, census.gov gibi kaynaklardan alınan verilere göre dünyada toplam olarak 700 milyondan fazla Budist vardır ve bu sayı artmaya devam etmektedir.


uma20and20budha
Son düzenleyen Mira; 12 Ekim 2014 15:44 Sebep: Mesaj içeriği değiştirildi.