Arama

Veda Hutbesi - Tek Mesaj #31

mavikurt - avatarı
mavikurt
Ziyaretçi
3 Mart 2012       Mesaj #31
mavikurt - avatarı
Ziyaretçi

VEDÂ HUTBESİ VE EVRENSEL MESAJLARI


Peygamberimizin ölmeden önce yaptığı son haccında, Müslümanlara yaptığı son konuşmaya veda hutbesi denir.İnsanoğlunun bilebildiğimiz tarihinden bugüne kadar sosyal olaylarının çok çeşitli şekillendiğini görmekteyiz.

Savaşlar, sınıf ayrımları, zalimlerin iktidarı, mazlumların enînleri, toplu katliamlar… Hep bir mücadelenin insanoğlunun varoluşundan itibaren söz konusu olduğunu görmekteyiz. Neydi bu mücadele? İnsanlar ne elde etmek için bu mücadeleleri veriyordu? Zalimlerin zulüm yaparken veya mazlumun elinden geldiğince zalimlerle mücadele etmesinin amaçları neydi? Bu soruların yanıtı; insanın en temel hakkı olan yaşama hakkını, özgürlüklerini ede etme mücadelesidir.Son din olan İslam geldiği asırda, yani zaman-ı Saadette mücadelelerin yönünü değiştirmiş, ortaya yeni bir toplum düzeni koymuştur. Cahiliye dönemi diye ifade edilen zulmün en tepe noktasına çıktığı, kabile savaşlarının hâkim olduğu, zorba bir düzenin had safhaya ulaştığı, kız çocukların diri diri toprağa gömüldüğü, fuhşiyatın son noktaya ulaştığı, kölelerin insan-dışı varlıklar olarak görüldüğü ve daha bunun gibi ahlaksızlıkların son noktaya ulaştığı bir dönemdir.

Miladî 6. asır Arap coğrafyası kültürel bir buhran geçirmekteydi, dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi. İşte böyle bir zamanda Miladî 6. asır Arabistan'ına o dönemde öyle bir nur inmiştir ki, daha emsali görülmemiştir. İslamiyet'in o nurlu yüzü bütün Arap âlemini kaplamıştı.Cahiliye adetlerinin üzerine büyük bir çizgi çekilmiş, onun yerine İslam'ın evrensel adaleti temin eden, barış-kardeşlik temelleri üzerine inşa edilmiş, mücadele yerine muavenet esasına dayalı sistemi ortaya koyulmuştur. Bu sistemi ortaya koyan Resul-i Ekrem (asm) idi.Resulullah'ın ortaya koyduğu ve bizzat sünnet-i seniyyesi ile pratiğe döktüğü ilahi ilkeler ilk önce Allah'a iman esasına dayalı ve sonra da sosyal hayatta adaletin temini esası üzerine bina edilmiştir. Nitekim Resulullah'ın son hutbesi olan Veda Haccı Hutbesi de ilk yazılı İnsan Hakları Bildirgesi olarak mütalaa edilebilir.Bu değerlendirmeye geçmeden önce insanlık tarihinin ilk yazılı anayasası olan Medine Site Devleti Anayasası üzerinde durmakta fayda olduğu kanaatindeyiz. 47 maddeden oluşan bu anayasa Peygamberimizin Mekke'den Medine'ye hicret ettiğinde şehrin Müslüman sakinleriyle Arap ve Yahudiler arasında imzalanmıştır. Amacı sosyal hayatı teşkilatlandırmak, adlî, dinî ve siyasî organizasyon kurmak ve İslamiyet'in tamamlanmasını sağlamaktı. O, böylece dini meselelerin yanında dünyevî işlerin de idaresini üstlenmişti. Tatbikatlarıyla, gelecek Müslümanlara kaynak teşkil edecek kriterler koymuştu.

Bu anayasa muhteva itibariyle ayrıntılara pek fazla girilmese de gerek yönetimin, gerekse vatandaşların hak ve görevlerinin yer aldığı bir metindi. Bu metinde müntesiplere eşitlikten ayrılmamaları ve ulu'l-emre itaat etmeleri tavsiye edilmektedir. Bunun yanında devlet idaresinin şura prensibine uygun olarak yürütülmesi, devlet işleri için alınacak kararların, seçilmiş ve yetkili meclisler tarafından alınması vurgulanmaktaydı. Medine Site Devleti dâhilinde bulunan Ehl-i Kitab'a ve diğer dinlerin müntesiplerine karşı "Dinde zorlama yoktur" esasına müsteniden cizye vermek şartıyla herhangi bir baskının söz konusu olmadığını görmekteyiz. (Ahmet Akgündüz, Eski Anayasamız, Hukukumuz ve İslam Anayasası, Timaş Yay., İstanbul 1991, s. 38.) Veda Hutbesi ise hicri 10. yılda Hz. Peygamber'in hac farizasını ifa için Mekke'ye gelip, Veda Haccı sırasında irad ettiği hutbelere verilen isimdir. Bunlardan meşhur olanı Arafat'ta, sayıları kadın erkek 140 bini aşan bir topluluğa irad edilen hutbedir.

Hz. Peygamber (s.a.v) bu mahşeri kalabalıkta hutbesine başlamadan önce Cerir b. Abdullah vasıtasıyla sükûneti temin etmiş ve Sahabelerden Rebi'a b. Ümeyye gibi gür sesli münadiler görevlendirerek hutbe cümlelerinin tekrar edilip, uzaklara kadar duyurulmasını temin etmişti. Hz. Peygamber hutbesine Allah'a hamd ve senadan sonra 'Eyyühe'n-nâs! (Ey İnsanlar) nidasıyla başlamış ve önce Sahabelerin dikkatlerini çekerek, oradan bütün dünyaya hitap etmiştir.Bu hutbe, İslam'ın temel konularına temas etmesi, Cahiliye adetlerini ortadan kaldırması, eşitlik, hürriyet, kan davaları, faiz, emanet, özellikle insan hakları, aile hukuku içinde yer alan karı-koca hakları, vasiyet, nesep, zina, borç ve kefalet gibi hukukî meselelere yer vermesi açısından oldukça önem taşır.

Hz. Peygamber'in (s.a.v) bu hutbesi, yalnız Müslümanlara okunmuş sıradan bir hutbe olmayıp, bütün insanları kapsayan tarihî bir hutbe ve bir insan hakları evrensel beyannamesidir. Şimdi bu bağlamda hutbede yer alan evrensel prensipleri maddeler halinde ortaya koyalım:

1. Paragraf başlarını oluşturan 'Ey İnsanlar!' ifadesi hutbenin sadece Müslümanlara değil bütün insanlara hitap eden yönünü, başka bir deyişle hutbenin evrenselliğini ortaya koymaktadır.
2. 'Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir. Her türlü tecavüzden korunmuştur.
3. Ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa onu hemen sahibine versin!
4. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lakin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahiliyetten kalma bu çirkin adetin her türlüsü ayağımın altındadır.
5. Ashabım! Cahiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır.
6. Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah'ın emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların, aile mahremiyetinizi sizin hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, hafifçe dövüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru bir şekilde her türlü giyim ve yiyimlerini temin etmenizdir.
7. Müslüman Müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize olan herhangi bir hakka tecavüz, başkasına helal değildir. Meğer ki, gönül hoşluğu ile kendisi vermiş olsun.
8. Ashabım! Nefsinize (kendinize) zulmetmeyiniz. Kendinizin de üzerinizde hakkı vardır.
9. Ey İnsanlar! Allah her hak sahibine hakkını vermiştir. Varise vasiyete lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başkasına ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankördür.
10. Ey İnsanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdemin çocuklarısınız. Âdem ise, topraktandır. Allah yanında en kıymetliniz, takvası çok olanınızdır. Arabın Arap olmayana bir üstünlüğü yoktur, üstünlük ancak takva iledir.

Bahsedilen bu konular cihanşümul nitelikte olan evrensel hukuk kaideleridir. Batı dünyası bu değerleri ancak 1950'li yıllarda elde etmiştir. Nice savaşlar, zulümler, işkenceler, sınıf ayrımları ve nihayetinde insan haklarına uzanan uzun bir yol…Peygamberimiz yirmi yıldan fazla bir süredir sürdürdüğü İslam'ı yayma mücadelesinde önemli bir başarı elde etmiş Arabistan yarımadasının her tarafına İslam'ı yaymıştı. Yüce Allah dinini tamamlamış, insanlara iletmek istediği ayetler tamamlanmıştı. Peygamberimiz görevinin bittiğini, yakında Yüce Sevgili'ye kavuşacağını umuyordu. Bu nedenle İslam'ın evrensel değerlerini özetleyen bir hutbe verdi.Peygamberimiz bu hutbede Allah'ın birliğine vurguda bulunarak, tekrar putperestliğe ve onun batıl uygulamalarına dönmemeleri konusunda uyardı. Herkesin Rabbinin huzuruna kavuşacağını ve yaptıklarından dolayı hesap vereceğini bir kez daha hatırlattı.İslam'ın en önemli özelliklerinden biri hak ve adalet konusudur. Bu nedenle Peygamberimiz insanların birbiri üzerindeki haklarını hatırlattı. Bu haklar konusunda dikkatli olmalarını istedi.

Cahiliye döneminin en büyük kötülüklerinden biri, kadınları değersiz görmeleri, kız çocuklarını diri diri gömmeleriydi. Peygamberimiz kadınların haklarına bir kez daha dikkat çekti ve onları gözetmelerini istedi. İslam'dan önceki dönemin bir başka kötülüğü, soy üstünlüğünü iddia etmeleri bu nedenle birbiriyle sürekli savaşmalarıydı. Peygamberimiz bütün insanların Adem'den geldiğini hatırlattı ve üstünlüğün ırk ve soyla değil, yapılan güzel iş ve davranışlarla olduğunu vurguladı.Peygamberimiz, iki emanet bıraktığını bunlara sımsıkı sarıldıkları sürece hiçbir zaman yollarını şaşırmayacaklarını, bu iki emanetin Kur'an ve kendisinin uygulamaları olduğunu bildirdi ve en son şöyle dedi:İnsanlar! Yarın beni sizden soracaklar. Ne diyeceksiniz? Orada bulunanlar hep birlikte şöyle dediler: "Allah'ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz diye şehadet ederiz." Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz(sav) şehadet parmağını kaldırdı, sonra da cemaatin üzerine çevirip indirdi ve şöyle buyurdu:"Şahid ol yâ Râb! Şahid ol yâ Râb! Şahid ol yâ Râb!"
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 2 Mart 2017 12:59